İki jandarma arasında kelepçeli Kürd siyasetçi Ahmet Türk, ‘'Hükümet adım atarsa biz çözüme hazırız'' diyor. Başbakan yardımcısı Numan Kurtulmuş'a hatırlatılan bu soruya Kurtulmuş, ''HDP'nin parlamentoda olması bizim için çok değerli. Ne yazık ki HDP'deki bazı milletvekilleri terörle arasına mesafe açmadı. Biz sayın Türk'ün bu sözlerinin daha yüksek sesle söylenmesi kanaatindeyiz. ‘diyor. Numan Kurtulmuş, için HDP'nin parlamentoda olması çok değerli ise, sorun bazı milletvekilleriyse neden vekillerinden belediyelerine tasfiye, kayyum ve gasp politikası uygulandı?
Asıl önemlisi onlarca şehir neden mezarlığa dönüştürüldü? Kürdler neden kitlesel olarak cezalandırıldı? Gibi çokça soru sorulabilir. Açık ki, eğer sorun belirtildiği gibi bir kaç milletvekili olsaydı, Kürdlere uygulanan barbarlığın dozajı bu olmayacaktı. Şimdi yeniden silahları karşılıklı susturma ve yeni bir çözüm manevrasına şiddetle ihtiyaç duyuyorlar. Ancak bir taraftan Kürdlere savaş ortamında seçimin yapılamayacağı mesajı veriliyor, diğer taraftan ''Biz örgüte diz çöktürüp faaliyet yürütemez hale getireceğiz'' tehdidiyle geri kalan şehirleri'de yıkabiliriz mesajı veriliyor.
Elbette Numan kurtulmuş, Ecdadını şiddet eforuyla takip etmesi insanlık dışı olsada ırkçılık reflekslerini besliyor. Fakat öncelikle kan, savaş, diz çöktürme politikası Türk işgalin ömrünü uzatmayacakır. Keza Türkiye'nin ekonomik, politik bunalımına ve iç savaşa gidişine bir faydası olmayacak. PKK yönetimin siyasi yanlışlarına ve ulusal birliğe ayak direyen politikasına umut bağlayan Türk devleti, Kürdlere saldırdıkça iç savaşı yaygınlaştıracak ve çöküşünü hızlandıracaktır. Kürd direnişçilerine diz çöktürme, teslim alma politikası ise Türkiye'nin sonu olacak.
Numan Kurtulmuş asıl bildiklerini ve inandıklarını açıklamalıdır. Gündemin farklı olduğunu, gelecek seçimlerin istedikleri gibi geçmesini sağlamak için Kürd tarafıyla görüşmeler gerçekleştirdikleri biliniyor. Ayrıca Erdoğan'a yakın isimlerin belirtiğine göre Abdullah Öcalan'ı daha fazlasına hazır hale getirmişler. Fakat Kandil nezdinde dinlenemeyeceği endişesiyle Mart'a kadar örgütü hazırlama ve tek taraflı adım attırmayı planlıyorlar. Türk devleti, Öcalan'a yerine getirmeyeceği vaadlerle yeniden yanıltma taktiğiyle, ekonomik, politik bunalımını hafifletmek ve Rojava meselesinde elini güçlendirmek istiyor.
Türk devletin projesi olan ''Ortak vatan, demokratik cumhuriyet'in'' HDP, BDP hedefleri biçiminde kamuoyuna yansıması ve ateşkesin ''yüksek sesle örgüt tarafından özellikle belirtilmesi Türk hükümetin isteğidir. Bu bilinen bir durumdur. Ayrıca Rusya, ABD ve AB, Ankara ve Tahran'ın Kürd düşmanlığını biliyorlar. Keza Şii, Sünni hegemonyasından kaynaklı vekalet savaşı, rejimlerini güvenli kılmıyor. O nedenle yaşanacak yeni bir ateşkeste Ankara'dan ziyade, BM veya sözü dinlenen devletler arabulucu olmalıdır. Türk yöneticilerin sözleri malesef güvenilmezdir.
Her ateşkes sonrası hesapsız çekilme TC'ye pervasız bir saldırı cesareti oldu. BM gibi uluslararası güçlerin denetiminde karşılıklı anlaşma çerçevesinde bir çekilme veya askeri güçleri azaltma doğrultusunda olsaydı TC hükümeti Kürdleri bu düzey'de kırmayacaktı. AKP devleti Abdullah Öcalan'ı yanıltı, kullandı, Örgüt bu durumu izlemekle yetindi. Kürd ulusun kurtuluş davası esir bir lidere bırakılmayacak kadar hassas bir mesele olduğu sorumluluğuyla siyaset yapılmadı. Örgüt yönetimin Öcalan'ı dinleme tuzağına düşeceğini bilen devlet, bütün kozları elinde tutmanın keyfini yaşadı.
Şimdi seçim yaklaşınca yeni bi manevraya ihtiyaç duyuluyor. Henüz bu senaryonun aktör ve fügüranları gizli tutulsada bu kriz ve savaş ortamın fazla yönetilemeyeceği görülüyor. Tabi barışçıl politikaların algı operasyonuyla tesbit edilmesi iyi niyet belirtisi olmuyor. Yeni senaryolar üzerinde çalışıldığı kesin. Ancak eğer o seneryonun bir hedefi seçimi evetle bitirmekse bu oyun planı toplumsal barışa götürmeyecektir. Tabi hayır olursa götürür manasında söylemiyorum. Sonuçta Kürdler için değişen bir şeyin olmayacağını belirtiyorum.
Çünkü ulusalcıların hayır cephesiyle, islamcıların evet cephesi arasındaki tek fark, büyük devletlerle işbirliği temelinde Kürdleri daha kolay öldürme ayrılığıdır. Yani ulusalcılara göre AKP'nin islamcı politikası ABD, Rusya ve AB ile birlikte Kürdleri öldürmeyi kolaylaştırmıyor. Irkçılık, Kürd düşmanlışından birleşıyorlar. O nedenle Kürdler düşmanlarını iyi tanımalı ve milli çıkarları temelinde karar almalıdır.
Kürdlerin ulusal sorunu Türkiye'nin demokrtikleşmesi veya tersiyle alakalı değildir. O bakımda Kürd siyasi hareketleri Türk devletin Kürd düşmanlığını, katliamlarını ve insanlık dışı şehir yıkımlarını öyle sırada, lokal bir düşmanlık gibi okumamalıdır. Yıktırılan Kürd şehirleriyle birlikte Kürdlerin kutsalları, tarihi eserleri, kültürleri, anıları ocakları aileleri, duyguları yıkıldı. Kürdler, onbeş yıllık AKP hükümet sürecinde çökertildi, çok ağır yaralandılar.
İslamcı terör örgütlerin Suriye'de Irak'ta yaptığını Türk cumhuriyetin 65. Hükümeti Türkiye Kürdistan'ında uyguladı. Çocuğu, yakını öldürülmüş, evi, ocağı yıkılmış, sokağa düşürülmüş ve en değerli varlıkları yok edilmiştir Kürdlerin. Türkiye cumhuriyeti hükümeti, 21. yüzyılın en ağır katliam, yıkım ve göçünü uyguladı. Kürdler bu insanlık dışı uygulamaların nedenini devletsizlik olduğunu ve sebebin ise Türk işgalci sistemi olduğunu muhakak sorgulamalıdır.
Türkiye rejimi krizin doruğunda duruyor. Şişirdikleri balonun başlarına patlayacağı korkusu hepsini sarmış. Çok sayıda satılan hazine maları, gayri menküller, parsel parsel satılan araziler zevahiri kurtaramadı. Hazır para rezervleri tüketildi. Şu sıralar hangi ülkenin el uzatacağı beklentisine girmişler. Ekonomi kötüye giti, siyaset sarpa sardı, uluslar arası ilişkiler donmuş. Son olarak Putin’in, turistleri geri çekmesi Ankara'yı ayağına götürdü. Türkiye'de uygulanan baskı, şiddet politikası yatırımları sıfırlamış, ekonomi dibe vurmuş, siyasi, etnik ve inanç temelinde parçalanmış, karşıt kamplara bölünmüştür.
Erdoğan hükümeti, bu kötü gidişatı şöven milliyetçilik eylemlerini kullanarak geciktirdi. İç kamuoyuna ırkçı, milliyetçi mesejlarla kendini güvenilir kılmaya çalıştı. Sahte kabadaylık naralarıyla Doların, Euro'nun yükselmesini, avantajlı hale gelmesini sağladı, istikrarsızlığa katkıda bulundu. Şu sıralar altınların, yastık altı paraların çıkarılmasını istiyor. Milliyetçi versiyon eşliğinde ülkenin tehlikede olduğunu, bütün dünya devletlerin kendisini yıkmak için uğraştığı propagandasını yapıyor. Hatta ilk iktidar yıllarında olduğu gibi komploların kurulduğuna ilişkin mağdur politikası yapıyor.
Kürd düşmanlığı Türk devletini ekonomik ve politik olarak uçurumun eşiğine getirmiştir. 'Bu yıkımın gerçekleşeceği kesin, kesin olmayan ise ne zaman olacağı'. Türkiye'nin ekonomik erimesi siyasi erimesini hızlandırmıştır. Bankalar boşaltıldı, rezervler, döner sermaye, iç sermaye tüketildi. Yabancı sermaye korkuyor, yatırım yapmıyor. Türkiye su üstünde duran şişeye benzetilmektedir. Tıpası çekilecek. Fakat süre uzadıkça çöküş büyük olacak gibi görünüyor.
Çöküşün temelini atan Ankara yönetimi, avucunu açmış yatırım bekliyor. Kendi vatandaşları olan Kürdlerin şehirlerini bölücülük iddiasıyla Suriye şehirlerine benzetmesi, anti demokratik dikta rejimin yaygınlaşırılması, yık, öldür teslim al projesini kendi Kürdlerine uygulaması islamist terörün izdüşümüne götürdü.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.