8 Mart dünya kadınlar günü, kadınların potansiyel özgürlüğünü hedefleyen tarihsel bir öneme sahiptir. Bir milletin veya insanın soyluluğu ve insanlığıyla buluşmuşluğu, kadına yaklaşımıyla ölçülmelidir. Kadın toplumun yarısıdır, diğer bir yarısının annesi, ablası, kızı, eşi, eğiteni ve yetiştirenidir. Barışın sevginin, duygu yoğunluğun, zerafetin ve üretimin doğal kaynaklarındandır kadın.
Özellikle yüzde 99 müslüman olduduğunu belirten ülkelerde kadın sadece fiziksel olarak değil ruhsal olarakta sürekli bir katliam yaşamaktadır. Ankara, Tahran, Riyad vb. merkezlerin kadına bakışı sorunludur. Boğazına kadar toprağa gömülüp sürülere taşlatılarak öldürülmesi veya boşanma, kıskançlık gerekçesiyle darp edilmesi, bıçaklanması, kurşunlanarak öldürülmesi ve her firsatta tecavüze kalkışılması aynı zihniyetin tonlarıdır. Türkiye\'de tecavüzcüler tarafından parçalanıyorlar, yakılıyorlar. İran\'da tecavüzcülerini öldürdükleri için idam ediliyorlar. Keza Arap ülkelerinde ruhlarına, bedenlerine envahi işkenceler edilerek öldürülüyorlar.
Bu yazıyı kaleme aldığım saatlerde Antalya, İzmir, İstanbul ve Adana\'da dört kadın izah ettiğim nedenlerle öldürüldüğünü haberlerde dinliyorum. Tabii bunlar kamuoyuna yansıyanlarıdır.
Zaten kitlesel şiddetle yönetme saplantısı, işgalciliği, talancılığı ve tecavüzü içseleştirmiştir. Demokrasinin iyi kötü adamla algılandığı, dini azınlık ve etnisitelerin hiç bir hukuksal yaşam güvencesinin olmadığı rejimlerde erkek egemen montalitesi için eşitti değil bir yardımcısı, ihtiyaç göreni, doğum makinesi olarak belenen kadının hakkı,hukuku ve güvencesi olabilir mi?
Peki bu vahşetin nasıl önleneceği bilinmiyor mu? Devlet yöneticileri kendi dokunulmazlıkları ve güvenlikleri için çıkardıkları kanunların üçte birini kadınlar için çıkarsalar bunlar yaşanmayacaktır.
Anti demokratik yasaların ayırımcılığın, korkunun, ıkçılığın bir kültür haline getirildiği diktatör rejimlerde kadını bir ticaret sektörü, nesnesi haline getiren kapitalist sistemin kanunları kadına bu insanlık dışı yaşamı reva görmüş ve kadını her türlü savunma mekanizmalarından mahrum bırakmıştır. Kürd ulusun parçalanıp bölünmesiyle birlikte Kürd kadını\'da yaşanan kirlenmeden bir hayli etkilenmiştir. Kemalist kolonizatörler ve imanı eksik dinciler, (Türk islam sentezi) üzerinde kara çarşafa büründürülen Kürd kadının düşürülmesi sömürgeci planın önemli bir parçası olarak uygulanmıştır.
Siz Diyarbakır\'da (bir çok Kürd kadını da katarak) \'Peygamber sevdalıları\' adı altında yapılan güvde gösterisini bir tesadüf mü zanediyorsunuz. Neden Riyad, Ankara veya Tahran değilde Amed ?
İşgalcı Türk ordusu, polisi ve jandarmasının tecavüzcü olarak anılmasını unutmayın. Garnizonlarda, şübelerde, karakollarda yüzlerce türk subayın, polisin toplu tecavüzüne maruz kalan kızları, Kadınları hatırlamak gerekir.
Onbinlerce korucunun sadece maaşla oluşturulduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz.\'Ya korucu olacaksınız yada kızlarınız, kadınlarınızdan olacaksınız\' diyen devlet mensupları, generalleri hatırlanırsa kadın ne olarak görüldüğü daha iyi anlaşılacaktır. Bu anlamda Özgecan\'ın durumu da çok ibret vericidir.
Şimdi şu sıralar kadını kara çarşafa boğarak dinini pazarlayan hopopçu üfürükçülerin iktidara gelmişliğini büyük tehlike olarak görenler, dönün kemalist faşizmine, tecavüzcülerine arka çıkmaya devam ederse bu hayvanlaşmış sömürgeci erkek egemen sistemin iktidar rantını yemeyi hedeflemekten başka bir şey olmayacaktır.
Genel de Kürd kadını ve özelde dili, kültürü yasak azınlık ve etnisitelere mensup bütün kadınlar Türk, Arap, Acem vb. İslamist ezen ulus devletlerin kadınlarından çok daha yönlü ve ağır bir baskı altındadır. Fakat Kürd kadını bahsi geçen milli baskı ve doğal yaşam gelenğinden dolayı ezen ulusların kadınları gibi her şeye boyun eğmemiştir. Bu güzelliğinden dolayı Dersim\'de Zarife, Güney Kürdistan\'da Leyla Kasım ve Kürdistan\'ın dört parçasında Peşmerge ve Gerilla\'dır.
Genel olarak kadın öz güvenini geliştirmesi için sistemin her türlü saldırısından korunması çok önemldir. Hiç bir hakkı erkekler düzeyinde kabul edilmeyen kadınlar, bu kaba yönetimler ve bozuk erkek eğitim sistemin her gün tecavüz, iskence ve türlü sebeplerle düşürdüğü, aşağıladığı bir anlayışla kadının güvencesi mümkün olamaz.
Tabii Kürd kadını kürd ulusal geleneklerinin en saf, en temiz ve en az asimile edilmiş özelliğinden ötürü daima dik başlı ve asi ruhludur. Türk, Arap ve Acem sömürgecilerin işgalci eğitimiyle kendilerine benzeyen cahil Kürdler, kızlarını, kadınlarını onlar gibi yetiştirme veya kara çarşafa büründürme Kürd ulusal gelenek ve yaşam kültürüne açık bir saldırıdır. Kürd milliyetçi devrimci düşünürleri kürd kadının ulusal mücadeledeki yaşamsal direnişini asırlar önce bu cümlelerle izah etmişlerdi. Çünkü nesilden nesile aktarılan eğitimin temeli kadınların emeği ile gerçekleşiyor. Kürd ulusun inşasında, dil eğitiminde kültürel göstergelerinde ve direnişinde Kadının saf kürdçü konumu belirleyicidir.
Çağdaş millet mücadelesinde kadının kendi rolünü sürdürebilmesi ve çocuklarını milli bir uslupla yetiştirebilmesi kürdlüklerinin devamının temini için önemlidir. Genel olarak kapitalist, erkek egemen sistemde kadınların özgürlük meselesi sadece konuşmakla kalıyor. Doğru olan hayatın her alanında ve bütün hakları kanunlarla teminat altına almak ve ihlal edenlere ağır cezai yaptırımlar getirmektir.
Bağımsız birleşik Kürdistan mücadelesi, kadının potansiyel özgürlüğünü kapsadığı ölçüde başarılı olacaktır. Bu nedenle resmi Federalizm statüsüne sahip olan Kürdistan Federe Bölge yönetiminin kadın eğitimi bazında insanı öncelemesi özellikle ortadoğu ve islam aleminde kadın\'ın erkeğin çok gerisine itilmesi adeta erkeğin hayvansal ihtiyacını karşılayan bir obje gibi algılaması ve bu geri kalmışlığın aşılmasında önemli olacaktır.
Kürdlerin kadına yaklaşımı, Kürdistan\'ın sömürgeleştirilmesiyle birlikte kirletilmiştir. Asimile edilerek düşmanlarına benzeme tehlikesi ulusal kurtuluş derekesinde önemli ve aşılması gereken ciddi bir sorun haline gelmiştir. Kürdlerin geri bırakılma politikalarına rağmen, Kürd kadının ezen ulus kadınlarından daha fazla politikleşmesi ulusal kültür damarında gelen azadlığa duyulan ihtiyaç ve dayatılan sömürgeci asimilasyona bir tepkidir.
Kürd milli bağımsızlığına ve onu besleyen gelenek, kültür, siyaset ve devlet talebine karşı çıkan, posterini kadınlara taşıtan, ismini sloganlaştıran kendini bir liderlik kültü haline getiren bir anlayış kadını savaştırabilir, fakat özgürleştiremez. Tugaylarla ifade edilen kadın gerillalar, kendi direniş karizması ve sembolleşen isimleriyle taşınmalıdır. Kürd kadını öz kaynağında aldığı gelenekleriyle gerilla, Peşmerge mücadelesinde erkeğin önünde yürüme vizyonuna sahip olmuştur.
Ama bu vizyon geleneksel diktatör erkek egemenliğinden dolayı siyasi olarak kadının önderlik karizmasını liderlik düzeyine taşımasını engellemiştir. Her parçanın toplumsal özgürlüğü, kadın özgürlüğü ile başat bir bakış açısıyla yürütülmezse sömürgenin sömürgesi haline getirilmiş Kürd kadınları kendi ulusal kültürü ve kökü üzerinde yeşerme, gelişme ve batıcı eşitliği\'de aşarak ilerici değerlerle buluşması zorlaşır. Kadınlar özgülünde insanların gelecek umutlarını karartan bu ırkçı, sömürgeci, erkek egemen sistemine karşı kadın her yönüyle savunulmalı ve sosyal yaşamın her alanında doğal pozitif haklara sahip olması sağlanmalı ve bir adım erkeğin önünde yürümesine engel olunmamalidir.
[email protected]
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.