Türkiye cumhuriyet tarihi darbe, inkâr, asimilasyon, jenosid ve Kürd ulusal, siyasal haklarını gasp etme tarihidir. 94 yıllık cumhuriyet tarihinde yüzbinlerce Kürd öldürüldü. İsyanlar jenosidle bastırıldı. Kaç milyon Kürdün asimile edildiği, kaç milyonun göçertildiği ciddi bir araştırma konusudur. Her hangi bir milletin inkâr edilmesi, yok sayılması savaş nedenidir. İnkâr, İşgal ve sömürgecilik her millet için ağır bir trajedidir.
Sömürgeci sistem Kürdlerle işgalcileri arasında uzun yıllara varacak bir savaşın planı ile geliştirildi. Bu stratejiye uygun iktidara gelenler, Türkleri sürekli Kürdlere kışkırtı. Öldürmenin iyi sonuç olacağından hareketle onarılmaz yıkımlar yapıldı. Gelinen aşamada diktatörlük, ırkçılık, dincilik politikası devlet hazinesini yemenin vatanseverlik garantisi olmuş. Savaş ve yıkım için sarfedilen efor insanca barış içinde yaşamak için sarfedilmiyor. Çünkü öldürmek yaşatmaktan daha kolay.
Geçenlerde acaba Kürdler kökten yok edilseydi Türk devleti rahat eder miydi diye sohbet ederken bir arkadaş, eğer Kürdler toptan yok edilirse, Türkiye yeniden öldürmek için Kürd yaratacaktır demişti. Türk devletin Kürd politikası akılsız korkunç bir düşmanlıktır. İnsanları bu kadar birbirine düşman eden, öldüren ve çağ dışı yöntemlerle yöneten Türkiye neden bu politikayı terk etmiyor? 2010 yılına kadar ''Kuzey Irak olarak tabir edilen Güney Kürdistan, bugünkü Rojava gibi TC'nın kırmızı'' çizgisiydi.
Kerkük Türk medyasının başlıklarını süslüyordu, Osmanlı'dan Türkiye'ye miras kaldığı belirtiliyordu. Kürdistan, 1923 Lozan antlaşmasıyla dört parçaya bölüştürülüyor. Yusuf Ziya bey, Kürdlerle Türklerin Cumhuriyeti olacağı düşüncesiyle Kürdistan'ın dört parçaya bölünmesine karşı çıkmıştı. Büyük Millet Meclisi kabul etmemişti. Çünkü öneri sahibi Kürd'tü.! Selahattin Demirtaş CHP’nin başında olsaydı bugün hapiste olmayacaktı. Sur, Nusaybin, Cizre gibi Kürd direniş merkezlerinden AKP'ye oy çıkmıyordu o nedenle toplu katliam ve yıkımlarla yerle bir edildi. Türk devleti için Kürdlerin kolektif, politik haklarını savunmak öldürülme sebebidir.
Kürdler bir statü elde etmesin diye Saddam'a dost olan Türk devleti, Irak Türkmenleri'ne uygulanan baskıları sürekli görmezlikten gelmişti. Ne zamanki Irak Baas rejimi yıkıldı Türkiye Türkmen kartını ve hiç bir hakkı bulunmayan Kerkük kozunu yeniden Kürdlere karşı kullanmaya başladı. 90 yıl sonra pişman olan Türkiye devleti, bu defada Kerkük’ü Türkiye'nin kırmızı çizgisi olduğu iddiasıyla Kürdlere her türlü hakaret ve kötülüğü yaptı. Olumlu bir sonuç almayacağını bilmesine rağmen Kürdlerin Federasyon, Bağımsızlık gibi siyasal, ulusal haklarına karşı uzun zaman direndi.
Dönemin dışişleri bakanı Yaşar Yakış, Türkiye Kerkük payını İngiltere’ye beşyüzbin sterlin karşılığında satı belgesini açıklayana kadar bu durum devam etmişti. Tabi Yaşar Yakış, Türkiye'nin dışişleri bakanı sıfatıyla doğru bir belgeyi açıkladı diye dışişleri bakanlığında alınmıştı. Böylece Ankara hükümetin kırmızı çizgi yalanı deşifre olmuştu. Türkiye'nin Kerkük, Musul üzerinde hiç bir hakkının olmadığını Ankara'da dahil bütün dünya başkentleri biliyorlar. Ama zavallı Türkiye halkı yöneticileri tarafından hiç bir konuda doğru bilgilendirilmiyor.
Gelinen aşamada Ankara hükümetin kırmızı çizgisi gri oldu. Petrol, gaz ticareti ve bol kazançlı menfaat ağır bastı. Erdoğan hükümeti, ABD, AB ve Rusya'yı Kürdlere saldırtmak için her türlü şantaj cambazlığı yapmasına rağmen Suriye de kayıp etti. Bundan sonra kullanacağı koz kalmadığı için ABD, AB ve Rusya ile iyi geçinmekten başka şansı kalmamıştır. O nedenle onlarca devlet tarafından tanınan Federal Kürdistan'ın bağımsızlığını kabul etmek zorunda kalmıştır. Çünkü Türkiye ve İran'dan başka Kürdlerin ulusal bağımsızlığına ve devlet kurma hakkına karşı çıkan devlet kalmamıştır. Şimdi Ankara ile Tahran aynı oyunu Rojava Kürdistan'ı üzerinden oynuyorlar. Ama herkes bilsin ki, Rojava-da Güney Kürdistan'ın yolunu izleyecektir. Yani sonuç Ankara ile Tahran'ın beklentilerine cevap olmayacaktır. Kuzey Kürdistan'ı kan, barut ve göz yaşı ile yöneten Türk devleti ile yıllık idam bilançosunu dört yüze vardıran çağ dışı İran molla devleti suçlarını sağa sola müdahale ederek görünmez kılamazlar.
Ordu ve devlet hazinesini İslamcı terör örgütlerini palazlandırma doğrultusunda harcayan Erdoğan hükümeti, ordunun kendisine darbe yapacağı korkusuyla yaşıyor. Erdoğan'nın ''Tek devlet, tek millet, tek vatan'' retoriği, Tek adam iktidarıdır. Tek vatan diyen Erdoğan, orduyu neden MİT'le denetliyor?
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.