Türk devletine karşı Uçuşa yasak bölge oluşturulmalıdır. Güvenli Bölge, Kürdleri işgalci saldırılardan korumak için gereklidir. Kürdlerin düşmanları hiçbir kural tanımıyorlar. Çünkü Kürd toprakları üzerinde oturmuş devletlerin temelleri sarsılıyor. AKP hükümetin güvenli Bölge politikası, Rojava Kürdistan'ı ile Kuzey Kürdistan sınırını İslamcı terör örgütlerin denetimine verme ve şayet olmazsa yeniden Şam yönetimin hakimiyetine bırakma istemi karşılık bulmadı. O nedenle Rojava ve Şengal bölgesi PKK bahanesiyle bombalandı. Özcesi Türk devleti, Rusya ve ABD'den Kürdleri öldürerek intikam alıyor.
Çözümü öldürmede arayan Türk hükümetleri, Kürd katliamlarına alışmıştır. TC'nin Kürd düşmanlığı kendisine ne kazandırdı bilemiyorum ama Rusya ve koalisyon güçlerini Kürdistan'da kalıcı hale getirmeyi başardı Beyaz Saray Sözcüsü, Sean Spicer, Türkiye'ye cevaben ABD Başkanı Donald Trump ve ekibinin Suriye'de güvenli bölge oluşturulması konusunda dünya genelinde çok sayıda liderle görüşme yaptığını ve taahhütler alma amacında olduğunu belirtmişti. Uluslararası dinci terör örgütlerin islami yorumunda bir hayli etkilenen Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünya lideri görülmediğine göre gerekli cevabı almış olmalıdır.
Aslında Türk devletine karşı uluslararası meşruiyete sahip uçuşa yasak bölge oluşturulmalıdır. Bölgenin sınırları Birleşmiş Milletler koalisyon güçleri ve Kürd otoriteleri tarafından belirlenmelidir. Ankara hükümeti, İslamcı terör örgütleriyle beş yıl açıktan çalıştı. Sonraki yıllarda ise ayni örgütlerin isimlerini değiştirerek vekalet savaşını sürdürdü. O nedenle Rusya ve koalisyon güçleri ile Kürd karşıtlığı stratejik ittifak yalvarışı karşılık bulmadı. Dolayısıyla Kürd direnişçilerin Kürdistan topraklarını İslamcı terör örgütlerinden temizlemesini tehlike olarak şikayet etmesi'de ciddiye alınmadı. Fakat bütün bunlar dünya devletlerin genel olarak Türkiye'nin Kürd katliamlarına toleranslı olduğu gerçeğini yadsımıyor.
Dünya başkentlerin, Kürdlerle müttefik ilişkisi içinde davranması kendi çıkarlarınadır. Demokrasinin önemsenmesi objektif olarak Ankara ve Tahran yönetimlerin Kürdler üzerindeki sömürgeci politikalarını sorgulayacaktır. Ayrıca koalisyon güçlerin, Rojava'da, Rakka operasyonunda Kürdistan direniş kuvvetlerinden ısrarlı olması ve Türkiye'nin YPG faktörünü dışlaması denklemleri olumlu etkiledi. Dış politikası Kürd karşıtlığı üzerinde bir müttefik arayışı olan Türkiye başından kayıp etti. İç politikası yalan ve manipülasyondur. Güvenlık politikası ise kendi vatandaşlarını korkutarak yönetmektir.
Türk devleti, Terörist islamcı örgütlerle müttefik oldu. Damdan düşer gibi Suriye’yi işgal etti. Ve öylede çıkmak zorunda kaldı. Ankara hükümeti, ÖSO, İslamcı paravan çetelerle Kürdlerin topraklarında hakimiyet kuramayacağını halen anlamamıştır. Diyarbekır'ı yönetemeyen Ankara hükümeti Cerablus ve Elbab'da kalıcı olabilirmiydi? Kürd direniş kuvvetleri, Menbiç'i IŞİD işgalinde zorlu ve kanlı bir mücadele sonucu kurtardı. Ankara yönetimin, ABD ile YPG’yi zayif düşürme ve Rusya ile şantaj yapma planı gerçekleşmedi. Menbiç Kürdistan coğrafyasıdır. Kürd nüfusun yarı yarıya Arap çöllerine sürülmesi bu gerçeği değiştirmez. Yerleşimler etnisitelerin orjinine göre tanzim edilirse İzmir, İstanbul gibi bir çok şehirde, Türkler azınlıkta kalır.
TC'nin son olarak Şengal ve Rojava bölgesini ABD ve Rusya’nın bilgisi dahilinde bombalaması dikkat çekicidir. Kıytırık kınamalarla geçiştirmeleri, Tavşana kaç taziye tut politikasıdır. Rusya ve ABD onayı olmadan Ankara hükümeti, Güneybatı ve Güney Kürdistan'ı bombalayamaz. Ayrıca askeri kuvvetlere sahip Kürd otoriteleride bu durumda suçsuz değiller. Milli birlik içinde davranmamaları saldırı sebebidir. İdeolojik kaygılarla Kürd ulusal özgürlüğü rehin alınmamalıdır. PKK, PYD, YPG yönetimi, Kendisi gibi düşünmeyen Kürdlere karşı demokratik davranmalıdır. Hiç bir Kürd hareketine karşı düşman dilini, yöntemini kullanmamalıdır. Kürdler, toplumsal, bireysel hak, hukukuna sahip olmak ve daha demokratik, insanca yaşamak için mücadele ediyor. Yeni dikta ve tekçi yönetimlerin sultasına girmek için değil.
AKP hükümeti, ROJ Peşmergeleriyle YPG'yi birbirine kırdırmak için çok yönlü bir senaryo üzerinde çalıştığı biliniyor. Erdoğan ABD ile yaptığı görüşmelerde ÖSO ve ROJ peşmerge ittifakına yakın görünmesi seçeneksizliğin yanında Kürd ulusal direnişçilerini karşı karşıya getirme ve birbirine kırdırma planıdır. Bu planı boşa çıkaran, kardeşler kavgasına karşı duran Kürdistan Başkanı Mesud Barzani ve Erbil yönetimine Bayrak bahanesi ile yeniden saldırmaları bazı ahmakları şaşırtmış gibi görünüyor.
Unutulmamalıdır ki, diktatörlerle normal politik, ekonomik, komşuluk ilişkisi kurulamıyor. Asıl Kürdleri zaif düşüren ve politik manevra alanlarını daraltan, Kürdistan siyasi otoritelerin kendi aralarında anlaşmazlıkları, birbirlerini çekememezlikleri ve kendi aralarında hemfikir olmamalarıdır. Kürdistan politikası ciddi stratejiler üzerinde kısa, orta, uzun vadeli etaplar biçiminde akıllıca oluşturulmalıdır. Federasyon, Konfederasyon veya Bağımsızlığın politik, ekonomik, diplomatik ve ulusal savunma stratejisi belirlenmeli ve devletlerle bu prensipler üzerinde ilişki geliştirilmelidir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.