Türkiye'de, yönetilenin, yönetenle gurur duyduğu Türk mantık faciası ve bayrak yarış tüccarlığı tarihinin en yoğun zamanını yaşıyor. Bayrak, türkü coşturan, galeyana getiren, malı götüren, Erdoğan'ın söylemi ile “savaş ve “şehit” kanından rengini” alan dostu yok, düşmanı çok’ bir araç olarak kullanılan Türklerin sembolüdür. Yani türk bayrağını asıp altında istediğiniz gibi işinizi görebilirsiniz. Bu çağdışı zihniyet, toplumu dövüştürdü, sürüleştirdi ayrıştırdı, ama barıştırmadı. İşte Erdoğan otokrasi rejimini bu zemin üzerinde sürdürüyor.

O nedenle toplumsal duyarsızlık, etnik, inanç kışkırtması egemenlerin yönetme politikası oldukça, demokrasi ve sosyal devlet söylemleri birer palavra olmaktan öteye geçmeyecek. Deprem felaketine zamanında müdahale edilmemesi sonucu yüzbinlerce insan enkaz altı olmasına rağmen halen toplumda bir ölüm sessizliği yaşanıyor. Türk yöneticileri, insan bedenlerini enkazla birlikte acele ile kaldırması ve topluma unutturma suçu sorgulanmadı. 11 kent yerle bir oldu. 100 binin üzerinden cenaze çıkarıldı. İki katı enkazla birlikte kaldırıldı. 300 bini aşkın yaralı oldu. milyonlarca insan etkilendi bir tek istifa yaşanmadı. ! Bu nasıl bir Hayvanlaşmadır.

Erdoğan, bu ağır suçlara rağmen halen yönetiyorsa ve acılarımızla alay edercesine yüz yıllık vizyondan söz ediyorsa, siz bu rejimi hakkediyorsunuz. Bayrak tüccarlığı Kürd düşmanlığı sizi köreltmiş. Kürdlere karşı işlenen insanlık dışı uygulamaların ortaklarısınız. Midenizden başka düşünmüyorsunuz, duygulanmıyorsunuz, empati yapamıyorsunuz çünkü ırkçılık sizin bu insani vasıflarınızı alt etmiş...! Teknoloji dünyasında yaşıyoruz. 35 milyonu aşkın Kuzey Kürdistanlıları milli kolektif haklarından yoksun şiddet politikasıyla nereye kadar yöneteceksiniz?

Ölümü öldüren Kürdler, çaresiz değil. Her Şeyi yapabilirler. Bu milyonların içinde her şey çıkabilir. Günümüz teknoloji dünyasında eğitimli bir kafadar grubu isterse mekanlarınızı cehenneme çevirir. Kürdlerle ya insanca yaşayacaksınız, yada sömürgeleştirdiğiniz Kürdistan’dan işgalci ordunuzu çekeceksiniz. Üçüncü bir yol yok. On yıl daha öldürseniz-de sonuç değişmez. Türklerin Kemalist ve siyasi islamcıları son yüz yıldır Kürdleri nasıl idare ettikleri orta yerde duruyor. Kemalistler, 75 yıllık ırkçı, jenosid rejimini unutmuş olacak ki, yeniden Erdoğan’ın siyasal islam rejimine karşı gene Mustafa Kemal’in; uyduruk, ucube ‘laikliğini’ pazarlıyorlar.

Türkiye cumhuriyeti, zaten “laik” değildi. Laik olmadığı Erdoğan’ın cihatçı rejimiyle çok net açığa çıktı. Laik olsaydı bu kolaylıkta dinci, gerici bir rejime dönüşmezdi. Laik olsaydı, ciddi bir toplumsal karşı koyuş ve direniş yaşanırdı. Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da Kürdlerin kitlesel direnişleri ve haklı ulusal kurtuluş savaşından etkilenen devrimci kişi ve grupların dışında bir karşı koyuş yaşanmadı. Hata ‘ne mutlu türküm’ diyen devşirmeler, hep birlikte ve bütün cephelerde Kürdlere karşı savaştılar. O nedenle türklerin okumuş, okumamış cahillerin Kürd düşmanlığı, ezber kodlara dayalı kronik bir hastalık halini almış.

Dolayısıyla türklerin birbirlerinden farklı olmayan ‘laik’ ve dincilerinin Kürd düşmanlığı kitlesel katliam ve Kürd kentlerin yıkımına rağmen sivri bir karşıtlığa ve uluslararası cihatçı terör çeteleriyle bir işbirliğine evrildi. O tehlike devam ediyor. Şimdi seçimler yaklaşınca Kürd inkârını sürdürme riyakârlığıyla yeniden sağlı, sollu Kürdlerin oylarıyla iktidar olabilmenin arayışına girmişler.

"Büyük devlet" söylemi ile ortalıkta dolaşan Meral Akşener, kendisi gibi “ne mutlu Türküm” yiyicilerine mesaj vermesi, altılı masaya kumar masası diyerek ağzına geleni söyleyip yeniden oturtulması, derin devletin zamansız bir plan yoklamasıdır. Ortada ayrımcı, jenosid geleneğiyle yüzleşmeyen, savunmasız toplumları işgal eden, NATO, Rusya cihatçı çetelerle işbirliğinde toleranslı ve her ipte oynatılan, dört bir yanı düşman kabul eden, kullanılan ve zengin kaynaklarını kabul ettiği yurttaşlarına karşı silahlara yatıran bir türk yönetim sorunu var. Bu türkçü zihin dünyası yere çalınmadan değişemez.

Mesela türk solu bile halen ezen ulus milliyetçiliğini, dışındaki etnik ve inançlar için bir kâbus haline gelmesine karşı bayrak kaldırmıyor. Erdoğan'ın teokratik, gerici siyasal islam rejimine karşı, Mustafa Kemal’in tekçi, diktatör cumhuriyetini savunuyor. Hata türk işgali altında kurtulma mücadelesi veren Kürd ulusun devrimci milliyetçi tutumunu sömürgeci türk ulusun milliyetçiliği ile eşitlenecek kadar gericileşiyor. Sistemin alıklaştırdığı toplumun ezberleri, akıntıya kürek çekmekle bozulmuyor. Kürdlerin toplumsal eşitlik mücadelesinde aldığı riskin yüzde birini türkler almıyor. Türk solu, değişe değişe devrimci ve Kürd katili sistem partilerin savunucularını bile şaşırtır hale gelmiş. Kürd siyaseti de son yirmi yıldır, eski mirası retorik eden türk solunun Kürd versiyonunu oynuyor.

Kürd ana akım siyaseti, her türlü riski göze alan Kürd toplumun milli demokratik haklarını önceleyerek siyaset yapamadı. Yedi milyona yakın oy potansiyelini doğru bir siyaset aklı ile yönetemedi. Değil yedi milyon bir milyon insanı doğal, somut temel hakları için ne istediğini ve neyi hedeflediğini bilen bir planlamayla organize edilirse bütün meşru haklarını kabul ettirir. Kürd siyaseti ağır bedellere rağmen yarım asırdır hiçbir statü elde etmediği gibi elindeki kurumlardan da oldu. Yaşananlardan hiçbir ders çıkardığı, Legal ve illegal siyaseti ayni mantıkla savunduğu son seçim operasyonu ile orta yerde duruyor.

Siyaset matematik işidir. Neyin neye denk geleceğini ve ne tür sonuçlara yol açacağının hesabını yapacaksın. Yoksa kurusıkı siyaset mühendisliği ile bir şey elde edemezsiniz. işgalciler, kedinin fareyle oynadığı gibi Kürdlerle oynuyor. Türk özel savaş konseptiyle maddi, manevi ve psikolojik olarak teslim alma politikası yürütüyor. Kürd siyasi partilerin sisteme sığınma yarışı Kürd toplumunda ağır bir öfkeye evrilmiş. Şeyh Mahmut Berzenci gibi Kürd siyasi liderlerin, hesapsız anti emperyalist politikası, Mustafa Kemal'i İngiliz, Fransızlar ile işbirliğine, kendilerini ise koloni haline getirdi.

Aslında günümüzün Kürd siyasi liderlerinin pozisyonuda öncekilerden farklı görünmüyor. 7 milyon oyla 25 milyonu aşkın Kürdlerin emeği üzerinden siyaset yapan HDP lider kadroları, eş başkanları, bu mantıkla 200 milletvekilide çıkarsa sonucu değiştiremez. Kürd Milleti kendisine uygulanan barbarlıktan dolayı ölümü öldürmüş bir toplumdur. Türklerde, Kürdlerde birbirini yeterince tanıdı. Kim haksız, kim haklı, kimin kimden ne beklediği ve ne olacağı biliniyor. Sonuçta bütün Milletler gibi Kürdlerde ulusal geleceklerini, milli iradesiyle ergeç belirleyecek. Erdoğan, benden sonra tufan modunda olan dengesiz, tehlikeli bir liderdir. Yönetmeye devam ederse savaş, ölü sayısı, hapis ve sürgünler katlanarak devam edecek.

Kılıçdaroğlu, her ne kadar Alevi Kürd kimliğini inkâr etsede, (ki şimdi kabul ediyor) sünni, türkçü devletin defterinde Dersim jenosidin arta kalan bir çocuğu olarak not edilmiş ve henüz pek kirlenmemiş bir liderdir. Sayın Kılıçdaroğlu, nihayet 75 yaşından sonra Kürd Alevi olduğunu kabul etti. Sadece bu nedenden dolayı Kürdler, Aleviler ve bütün rejim mağdurları Kılıçdaroğlu'na destek veriyor. Şayet bir seçim hilesi yapılmazsa, herkes rahat bir nefes almak içinde olsa Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı seçilir.

[email protected]

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.