AKP’nin 21 yıllık iktidarı ve özellikle son on yılda partili devlet politikası ve gerilim, kaos savaş açıklamalarına bakılırsa 14 Mayıs 2023 tarihli cumhurbaşkanı seçimi barışçıl bir atmosferde gerçekleşme şansı görünmüyor. Vatan, millet, bayrak nutuklarıyla milliyetçiliği kışkırtan, tehdit salvolarında bulunan Erdoğan, devlet olmanın rahatlığıyla seçimi cepte görüyor. Erdoğan, Bahçeli rejimi, devletin güvenlik birimlerini, Sadat ve sivil faşist çeteleri kullanarak seçimi kontrol altında götürmeyi hedefliyor.
Aile ve avukatlarıyla görüştürülmeyen, Ahim kararına göre 2024’te serbest kalması öngörülen Öcalan’a yargı görevlilerini göndermekle ne tür planlar yaptığıda henüz bilinmiyor. MİT müsteşarı Hakan Fidan ve benzer görevliler üzerinden Öcalan ile görüşüldüğü biliniyor. Erdoğan, iç ve dış koşulların seçimi kendisine kaybettireceğini görmesine rağmen Öcalan faktörünü dışlamışsa Seçimi hile ile garantiye almış demektir. AKP’nin, MHP’yi baraj altında bırakmama şartıyla ayrı listelerle seçime girmesi, faşist, ırkçı cephe ile Hüda-Par’ı daha idareli kullanma politikası oluyor.
Kürd tabanını sürükleyen HDP, Yeşil Sol Parti, dolayısıyla Öcalan, aracılığıyla’da Kürdleri türkleştirme, milli kimlik temsiliyetini halklar kavramı ile tanınmaz kılmaktır. Yani devletin entegrasyon politikasının Kürd siyasetçiler üzerinden kurgulanması oluyor. Recep Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanlığı “seçimi” ve parlamenter seçim ile çift opsiyon, artı devlet gücü ile ölene kadar kendini garantiye alma arayışı, Yargı, yasama ve YSK'yi birer şubesi gibi kullanması, MHP’yi vurucu güç olarak kullanmak için işbirliği yapması yaşanacakların habercisidir.
O nedenle Ankara'nın, anormal, baskı rejimi, Muhalefetin klasik normalitesi ile değişeceğini sanmıyorum. 21 yıldır Kürd bölgelerinde ağır katliamlar yapan, Türkiye metropollerinde ciddi bir kitlesel protesto ile karşılaşmayan, muhalefetde dahil herkesi korku, şantajla yöneten ve sıradan bir demokratik gösteriye bile tahammül etmeyen Saray rejimi, demokratik bir seçime nasıl tahammül edecek? Herkes kabul eder ki, diktatörlük rejimin oyun planı, ancak işçi, emekçi, öğrenci ve toplumun protestoları gibi kitlesel eylemseliklerle bozulur. Demokratik kitle gösterilerinin, sokak muhalefetinin diktatörün müsaadesine bağlandığı bir atmosferde gerçek bir muhalefet gelişemez.
Ayrıca Cumhur ittifakının PKK, HDP üzerinden, Millet ittifakının ise Hüda-Par üzerinden Kürdlere kin kusması, her iki halde de Kürdlerin hedeflenmesi iktidar ile muhalefeti Kürd karşıtlığından ortaklaştırması tesadüf görülemez. Herkes biliyor ki, Hüda-Par Kürd Millet davasını, sembollerini, felsefesini sosyolojisini savunmuyor. Türk, Fars, Arap inanç kültürüne benzemeyen Kürd toplumsal inancını, seküller yaşamını, sosyal dokusunu ve Kürd kadının sosyal farkındalığını kara çarşafla boğmaya çalışan dinci rejimlere hizmet ediyor.
Neden Erdoğan rejimi, doğrudan hedef alınmıyor? Veya Suriye işgali ile birlikte eğitip, donattığı cihatçı terör gruplarıyla ilişkileri değil, sürekli Kürdler üzerinden hedef alınıyor? ABD, iki IŞİD liderini Türkiye ordusunun kontrolündeki bölgede öldürmedi mi? Birini Türkiye’nin sınırında, HTŞ ile yönettiği İdlib'e yakın bir semte, diğerini de gene Türkiye’nin inisiyatifinde bölgede öldürdü. Yani Ankara yönetimi, El Kaide, IŞİD, El Nusra, Tahrir el Şam gibi birbirini doğuran cihatçı örgütleri bütün dünyanın gözleri önünde Kürdlere karşı türlü isimlerle eğitip, donatıp yönetmiyor mu? Erdoğan, tam seçim sürecinde IŞİD lideri El Kureyşi'yi, "MİT operasyonuyla “öldürdüklerini” açıklaması, size hiç mi bir şey hatırlatmıyor?
Suruç ve Ankara Gar katliamı öncesi ve sonrası ne oldu unuttunuz mu? Birinci El Kureyşi zaten öldürülmüştü. Eğer yerine geçen ikinci El Kureyşi'de Erdoğan'ın belirttiği gibi ise; a) seçim öncesi ülkeyi karıştırmak için kendisi ile yaptıkları pazarlığı dolayısıyla uygulatmak istedikleri planlarını kabul ettirmedikleri için tasfiye etmişler. b) Başta Kürdler olmak üzere, 7 Haziran-1 Kasım 2015 arasında gerçekleştirdikleri katliamlar gibi muhalefet ve AKP kitlesi de dahil IŞİD vb. üzerinden intikam aldırma kaosu ile seçimi almaktır –
[email protected]
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.