Devletin idaresini kayıtsız şartsız elinde bulundurmak isteyen bir kişinin seferberlik ilanı ne anlama gelir? Tek şahsın idaresinde bütün siyasi, askeri gücü Kürdlere karşı kullanan ve kendisi dışında herkesin ikincil önemde olduğu derebeylik politikası darbelere gebe, iç savaş davetiyesi olduğu bilinmiyor mu? Türkiye içerde ve dışarda savaşla beslenen bir suç örgütü tarafından yönetiliyor. Saltanatları için öldürmenin ve öldürülmenin sevap olduğu, karşılığın cennet olduğunu söyleyen bir devlet yönetimine isyan edilmelidir.
Çok uluslu ve inançlı toplumları, yaşamın potansiyel, aktüel, politik bütün boyutlarını denetim altında tutan yönetim biçimleri despotizmdir. Bu terim; a-Ütopik bir gelecek vaadiyle güçlendirilmiş bütünsel bir ideolojiyi; b-Tek kişi tarafından yönetilen sürü bir kitle partisini; c-Hakim ulus hegemonyasına dayalı sistemli terör uygulamasını; d-İletişim araçlarında tekelciliği; e-Ekonominin tek bir merkezden yönetimi ve denetimini keza ruh haline uygun tasarlandığı bir ordu ve silahlanmayı ihtiva eder.
Bu paranoya ile Toplumun farklı inanç gruplarını birbirine düşman ettiren öldürten bir yönetim derhal alaşağı edilmelidir. Halifelik paranoyanın fikir fukaralığıyle yönetilen bir toplum barış içinde yaşayabilir mi.? Gelecek cenazeleri dört gözle bekleyen değişik etnisite ve inançların demokratik haklarını savunan muhalefet partisi HDP'nin binalarını basan, ateşe veren, av köpekleri gibi Kürd gençlerin izini süren, onbinlerce Kürdün evlerini başlarına yıkan Türk hükümeti savaşın sebebi ve suçlusudur. Mağaralarını, barınaklarını, köylerini başlarına yıkacağız, kökünü kazıyacağız diyen Ankara hükümeti, bu kriminel, sömürgeci politikayla onlarca intihar eylemcisine yol vermiştir.!
Eylem bir sonuç, sebep ilişkisidir. Kürdleri kim kitlesel şiddetle yönetiyor? havada ve karada bombalıyor, sokağa çıkma yasaklarıyla cezalandırıyor, Parlamneto ve sokaklarda linç ediyor ? ve intihara teşvik ediyor? Şöyle bir çevrenize bakın Türkiye ve cihadistlerden başka kim Kürdlere savaş ilan etmiş.? Bu sebebpten dolayı Kürdlerin yurdunda yabancısınız, işgalcisiniz, katilsiniz defolup gideceksiniz. Yedi ejdadınız Kürdlerin kökünü kazıyamaz. Ya insan gibi yaşamayı öğreneceksiniz, yada yaktığınız ateşte sizde yanacaksınız.
AKP, CHP, MHP, SP,VP, bütün Türk sömürgeci partiler 19/12/2016 Tarihinde Ankara mitinginde Kürdlere karşı birleştiler. Ankara'da Kürdler, Aleviler, gayri müslümler, devrimci, demokratlar korku içinde evlerinden dışarı çıkamadılar. Toplumun yarısını korku, şiddetle yöneten, diğer yarısını halkın vergileriyle besleyen, silahlandıran ve cellatları olarak yetiştiren bu Sünni devlet çetesi barışçıl mücadele imkânlarını ve hak arayışlarını dinamitlemiştir. AKP hükümetin tek beslenme kaynağı savaş olmuştur.
AKP bakanı, ''Şehit olun, ne mutlu şehitlere, yaşasın şehitlik.'' dedikten sonra korumalarıyla birlikte zırhlı arabayla cenazeden ayrılıyor. Bu ölü sevicileri neden çocuklarını savaşa yollamıyorlar.? Biliyoruz ki, ölümü bu kadar yüceltenlerin çocukları savaşın çok uzağında yaşıyorlar. Aslında savaş, savaşın acısını yaşamamışların mahalelerine taşınmış olsaydı bu rahatlıkta istenmeyecekti. Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan, 13/12/2016 Muhtarlarla yaptığı toplantıda Kürdlere karşı seferberlik çağrısını güvenlik güçlerine hitaben şöyle ifade etmişti: ''Bombalar adres sormaz, seferberlik ilan' ediyorum, gücünüzü sınırsız kullanın çekinmeyin, ben devlet olarak arkanızdayım'' demişti..!
Hatırlanacağı üzere Kürdlere karşı yedi ay önce benzer bir çağrı yapmıştı, çok kısa bir zaman sonra Varto ile başlayan kitlesel şiddet; Sur, Cizre, Şırnak, Yüksekova, Mardin, vb. Onbir şehir ve yerleşim alanı harabeye çevrilmişti. Türk devleti Kürdleri öldürme gerekçesini son kırk senedir PKK ile açıklıyor.! Ondan önceki yılların katliamlarınıda Kürd isyanlarıyla açıklıyordu. Görünen o ki Kürdler TC'nin denetiminde kaldıkça Allahın emriyle değil, Türk yöneticilerin arzusuyla öldürülecektir. Çünkü Türk cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan, Kürdleri hapsetmeyi, öldürmeyi güçlülüğün ve iktidarda kalmanın göstergesi bellemiş.
Kürdlere karşı yasanan imha seferberliklerini saymazsak, Türkiy'de daha önce 2'inci Dünya Savaşı sırasında seferberlik ilan edilmişti. Seferberlik kavramı; devletin başta ordu, polis, istihbarat olmak üzere her türlü güç ve kaynaklarını düşman kabul ettiği cepheye karşı harekete geçirir ve ekonomik politik olarak toplumu bu psikolojik algı ile yönetir. Recep Tayyip Erdoğan, milletvekilliğinden cumhurbaşkanlığa, takıntı yaptığı başkanlığa kadar hiç bir şeyi normal yaşamadı. Camii avlusundan Saraya taşınmasıda öyle oldu. Benzerlerinin ruh haliyle Klinik bir vaka misali herkesi birbiriyle kanlı, bıçaklı hale getirmiş. Sağlıklı bir psikolojiye sahip görünmüyor.
Hadinizi bileceksiniz,
Farklı düşünenleri birbirine hedef göstermek skandaldır. Türklerle Kürdlerin birbirinin ihbarcısı, celladı olması için bir fesat gibi çalışıyor. İnsanların birbirlerini ihbar etmesi, öldürmesi için muhtarlar üzerinde çağrı yapıyor.! Geçenlerde bir muhtar anlatıyor; ''Gidersen bir hal gitmezsen bin hal, iki arada bir derede kalmışız'' diyor. Türkiye'de herkes birbirinden korkuyor. Devletten beslenenlerle beslenmeyenler birbirlerine karşı fırsat kolluyorlar. Kimse kimseye sırtını dönmüyor. Birbirlerinden ihbarcı diye şüpheleniyorlar.
AKP hükümeti Kürdlerin statüsüzlügünü sürdürmek, ulusal kimlik mücadelesinde caydırmak, korkutmak, öldürmek, çesitli araçlarla birbirine düşmanlaştırmak için sistemli bir ekonomik, politik plan yürütüyor. Cereblus Kürdlerin bir statü elde etmemesi için ve önünü kesmek için işgal edildi. Recep Erdoğan, Rus, Suriye, Irak, Iran Sii ekseni karşıtlığında çarketme arayışı ve yeniden Rusya üzerinde bölge devletleriyle ilişki kurma çabasının tek nedeni Kürdlerdir. Esad politikasında gaza getirildi. Beş yıl boyunca inadım inat dedi. Şimdi Rus atına oynayarak Kürdlere kayıp ettirmeye çalışıyor.
Ukranya, kafkasya politikasında nefes almak isteyen Putin bu fırsatı kaçırmayacak. Erdoğan'ın kendisinden özür diliyeceğini biliyordu. Sonuçta Putin Erdoğan üzerinde ABD' AB'ye karşı elini, kozlarını güçlendirmiştir. Erdoğan'da ABD, AB'ye bak ben size mecbur değilim demeye getirerek kendince Putin ile bir düzey kazanmıştır. Erdoğan, Putin üzerinde Suriye yönetimiyle Kürdleri statüsüz bırakma karşılığında her şeye evet politikasıyla ilişkileri düzeltmek istediğine ilişkin Suriye defalarca heyet yolladı.
Moskova toplantısında (Kürd Federasyonunu engeleme karşılığında) Esad'lı Suriye'ye evet dedi. İran Molla rejimin Suriye politikası baskın geldi. 7 Haziran 2015 seçiminden üç hafta sonra Selahattin Demirtaş'a ''bedelini ağır ödeyeceksin' demişti. İşte ödetti.! HDP lideri Selahattin Demirtaş, İdris Baluken ile birlikte oniki vekil hapsedildi. Diğer Kürd vekiller sıralarını bekliyorlar.
Elbette, PKK yönetimi Kürdistan bağımsızlık davasına aykırı politikası bu haliyle Kürdlere kayıp ettirmeye mahkumdur ve halktan ağır bir şamar yemelidir. Çünkü Kürd Milletin emeği ve kanıyle elde edilen belediyeler özgürlük mücadelenin milli birlik dinamikleri üzerinde yönetilseydi Türk sömürgecileri bu rahatlıkta millitarist zorla kayum atamayacak ve belediyeleri gaspedemeyecekti.
Eğer Kürd vekil ve siyasetçilerinde kişilik ve dava insanı olma onuru olsaydı bu siyasetsizlik zaten yaşanmayacaktı. Ve linç edildikleri o sömürgeci ahıra bir daha gitmeyeceklerdi. Halka döner Türk işgalin nasıl kırılacağını ve işgalde kurtulmanın çaresine bakacaklardı. Dolayısıyla Kürd milletine doğru siyasetin kendi geleceklerini belirlemek olduğunu anlatacaklardı. Biliniyorki,Türk devleti, bütün yasaları Kürdlere karşı çıkarıyor, ordu, polis ve mahkemeler Kürdlere karşı çalışıyor.
Erdoğan mutarlara hitaben, Kürdlere karşı seferberlik hedefinde bazı devrimci örgütleri sayması sol gösterip sağ vurma taktiğidir. AKP hükümeti Türkiye Kürdlerini 'din kardeşliği' politikalarına alıştırma taktiğini daha 'önce çözüm' sürecı adı altında defalarca denedi. Sadece Kürdlerin ismini tek anmamak için, Abaza, Boşnak, Arnavut, Gürcü vb. İsimleride saymak zorunda kalmıştı. Bütün derdi Kürd sorununu boğuntuya getirmek, tanınmaz kılmak, arada kaynatmak, kullanmak, iktidarına basamak yapmaktı. Aynı riyakârlığı daha sonra DAİŞ, Elnusra, gibi dinci örgütlerle devam ettirdi.
Recep Erdoğan, şimdi aynı tekerürü seferberlik söyleminde tekrar ediyor. Kürdistan meselesiyle Türk sol örgütlerin aynı şey olmadığını gayet iyi biliyor. Bir iki devrimci örgütü seferberlik hedefı içinde Kürdlerle aynı çerçevede sayması tamamıyla hedef çarpıtmadır. Halbuki kendisi'de iyi biliyor ki, devrimciler 12 Eylül sürecinde ve sonrasında imha edildiler ve Kalanları'da denetim altına alındı. Bu hükümet herkes için bir felakettir. Daha fazla iktidarda kalma fırsatı verilmemelidir.
[email protected]
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.