Son birkaç aydır bu ülke insanları, Diamond Tema adlı kişinin sosyal medya üzerinden agnostisizm adına yürüttüğü danışıklı-dövüş tartışmalarda adı geçen şahsın katılmış olduğu birkaç tartışma programında karşısına aldığı kişileri "teist ulema" diye lanse ederek, onlarla girmiş olduğu sözde felsefi tartışmada güya onları yenerek, program sonrası vekalet savaşı yürüttüğü kesimlerden (Ulusalcı-Milliyetçi Kemalistler) "aferin" almak için bir çocuk heyecanıyla çırpınan bu genç sosyal medya fenomenini konuşuyor (Oysa agnostik felsefeye inanmış olanlar, "evreni çekip çeviren ilahi bir güç" var mıdır? tartışmasına girmekten hep imtina etmişlerdir. Gerçek agnostik kişiler, bu türden tartışmaları 'çözümü olmayan beyhude çabalar' olarak görürler) Agnostisizm felsefesi, mevcut dinleri kesin bir dille reddetmesine rağmen, "İlahi güç" konusunda şimdilik bilinmezlik felsefesini takip ederler. Agnostik felsefenin kurucusu İngiliz düşünür Thomas Henry Huxley'dir. Bu kavramı 1869 yılında katıldığı “İngiliz Metafizik Derneği” adlı kuruluşun toplantısında dile getirmiştir. Huxley, bir insanın bu mevcut şartlarda, bugünkü teknoloji ve bilgi durumuyla tanrının varlığını ya da yokluğunu net olarak ortaya koymanın bilimsel bir dayanağının olmadığına vurgu yapmıştır.
Dogmatik birer inanç olan ve birbiriyle tamamen zıt temelde yürüyen teizm ve ateizm arasında bu konu adeta kan davasına dönmüş durumda. Agnostik felsefe, bu gereksiz tartışmaları anlamsız buluyor. Bu iki katı dogmatik inanç sistemini (teizm ve ateizm) İlahi bir gücün var olduğu veya olmadığı konusunda somut, elle tutulur hiç bir kanıtlarının olmadığını da savunur. Huxley'in bu tespiti üzerinden 150 yıl geçmesine rağmen insanoğlu hala aynı noktada ve enerjilerini hala bu anlamsız soru üzerinde tüketmeye devam ediyor. Bu tartışma tıpkı; "Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkar?" misali beyhude bir çaba olduğu açıktır. Diamond Tema adlı kişi, aslında agnostik felsefe adına bu tartışmaları yapmıyor. Son video paylaşımında ona "Yürü koçum arkandayız, bu şeriatçı gericilere göster günlerini" diyen etkili siyasi güçlerin, adı geçen şahsa yönelik yoğun tepkiler karşısında onun arkasında durmadıkları için (Her zaman yaptıkları gibi) Diamond Tema duygusallığa kapılıp bu sözlerin arkasında durmayanları eleştirip sitemde bulunuyor.
Bu yola neden ve niçin girdiği konusunu da ağzından kaçırarak kendisini ele vermişti. Yazının ilerideki paragraflarında Diamond Tema'nın vekaleten girdiği bu ideolojik tartışmayı nasıl itiraf ettiği konuşmalarını da sizlerle paylaşacağım. Diamond Tema, bu tartışmalarda, insanların ve toplumların erdemli ve vicdanlı bir seviyeye yükselmesi için felsefi bilgilendirme ve tartışmalara girmiyor, bundan özellikle kaçıyor. Onun için bir inancın -İslam'ın- peygamberi üzerinden 1,5 Milyar insanı rencide eden bir duruma kendini sokuyor. Savunduğu katı pozitivizm ve sosyal Darwinist bir ideolojik anlayışa sahip. 1500 yıl önce mensubu olduğu toplumun geleneği gereği (Arap) yeni bir dinin yaratıcısı ve peygamberi olan Muhammed'in, yapmış olduğu poligam evlilikleri ve küçük yaştaki bir kız çocuğuyla (Aişe) yapmış olduğu evlilik üzerinden vurmaya çalışmak, agnostik felsefenin ruhuna aykırı bir şeydir. Kaldı ki bu durum hem felsefi değil, hem de ahlaki değildir. Bu satırların yazarının inancına göre hiç kimsenin ve hiç bir kutsallık eleştiriden muaf değildir. Dinler ve peygamberlerde eleştirilir. (hakaret ve küfür olmadığı sürece) Bu türden eleştiriler, insanlığın erdemliliği ve vicdanlı kişiliğin oluşması için yapılmalıdır. Ayrıca Diamond Tema'nın bu açıklamaları nedeniyle onu tehdit edenler, hatta öldürülmesi gerektiği yönünde ifadeler beyan edenleri de şiddetle kınıyorum. Kendi dininin ve mezhebinin en insancıl ve en hoşgörülü olduğuna inananlar, yasakları ve ölümcül şiddeti değil, eleştiri ve savunma silahını kullanmaları gerekir.
Olayın bu aşamaya varmasıyla Diamond Tema yeni bir video yayınladı. Videodaki ifadesine göre Arnavutluk'ta bu çekimleri yapmış. Kendisinin ayrıca Arnavut kökenli olduğunu söylüyor. Başka bir kökenden de gelmiş olabilirdi. Burada bir sorun yok. Kendisine gelen yoğun protesto, hakaret ve ölüm tehditlerinin bir kaçını da videosunda paylaştı. Videoda birilerine bariz bir şekilde mesaj veriyordu. Ortada yalnız bırakıldığını, "muhalefetin" kendisine destek çıkmadığını, sadece Zafer Partisinin kendisine destek ve tebrik mesajlarını gönderdiğini söyleyerek eleştiri ve sistemleri sıralıyor. Şıracı-bozacı meselesi gibi. Zafer partisi gibi ultra ırkçı ve faşist bir partinin kendisini neden ve niçin desteklediği konusunda acaba düşünmüş müdür? Bu tepki ve tehditler onu çok korkutmuş olacak ki (korkması gayet doğal, korkmak insani bir duygudur) adeta kişiselleştirdiği ve karşıtlığına soyunmuş olduğu bir dinin peygamberinin kadınlar ve cinsellikle ilgili yaklaşımlarını eleştirirken, tamamen zıt bir yaklaşımla adeta bir peygamber kutsiyetinde taptığı Mustafa Kemal'e de methiyeler düzüyor.
Mustafa Kemal'in Osmanlının yıkılışından sonra tekçilik ve inkarcılık temelinde kurduğu ve şu an yüz yılını doldurmuş olan bu etnik cumhuriyetin, beş bin yıldan beri bu toprakların kadim otokton halklarının(Kürtlerin, Lazların ve Türk olmayan diğer Müslüman halkların) ulusal haklarını, kimliklerini yok sayarak, yasaklamış, karşı çıkanları trajik katliamdan geçirmişliğini görmeyen, görmezden gelen bir kişi felsefi yorumlarda bulunup ahlak ve vicdan üzerinde ahkam kesilebilir mi? Adı geçen liderin elbette milyonlarca sevdiği ve hayranı vardır. Ama diğer tarafta da bu uygulamaların mağduru ve kurbanı olmuş kesimlerinde milyonlarcası bu lidere her gün beddua okuduğunu acaba bilmiyor mu? Devletin yüz yıldır topluma dayattığı resmi ezberleri ağzında pelesenk ederek, otoriter cumhuriyetin ve liderinin kötülüklerine ve emrini verdiği katliamlarına sahip çıkarak "Cumhuriyet için, laiklik için mücadele ettim" demesi, kendisinin hayal ettiği gibi onu Sokrates, Bruno ve Hallacı Mansur yapar mı? Hayranı olduğu cumhuriyetin ne menem bir cumhuriyet olduğunu acaba kendine hiç sormuş/sorgulamış mıdır? Zihniyet hep aynı. Bakın bu kesimin banko sloganı "Yaşasın Cumhuriyet" tir. "Yaşasın demokrasi, yaşasın özgürlük" diyemiyorlar/diyemiyorlar. Cumhuriyetin içinde demokrasi ve özgürlük olmadığında o cumhuriyet vatandaşlarına ancak itaat, biat ve köleliği dayatır. Çünkü Kuzey Kore, İran, Küba, Rusya, Çin, Afrika ülkelerin birçoğu cumhuriyet ile yönetilirler. Ama bu cumhuriyetlerde insan haklarının, demokrasinin ve özgürlüklerin kırıntısı yoktur.
Adı geçen şahıs "Cumhuriyetin ve laikliğin yanındayım" diyor. Kendisine sormak lazım hangi laikliğin yanındasın? Senin laiklik anlayışın nedir? Oysa bu ülke, hiç bir zaman gerçek anlamda laik bir devlet olmadı/olamadı. Laik devlet, bir dinin, bir mezhebin veya bir dinsizliğin tarafı olamaz. Vatandaşlarının inanç veya inançsızlığı karşısında nötrdür. Bir dinin veya mezhebinin din adamlarına maaş bağlayamaz, onları devlet memuru statüsüne alamaz. Eğitimde bir dinin veya bir mezhebin içtihat ve öğretilerini okullarda "hakiki din" diye zorunlu ders olarak okutamaz. Diamond Tema, kendisine sahip çıkmayanlara sitem ederken. Adalet, hukuk ve vicdana değil Türkçülüğe sığınıyor. "Ülkem için her şeyi yaptım. Hatta askerliğimi Şırnak’ta yaptım" diyor. Yavaş yavaş sadede geliyor. Şimdi bu ifadelerin tartışmalardaki felsefeyle, agnostisizm ile nasıl bir ilgisi var? Bu şahıs içinden çıkılmaz bir ruh haliyle ve kapıldığı korkuyla gittikçe zavallılaşıyor. Adama sormazlar mı? Altından kalkamadığın bir yükün altına neden giriyorsun? Bu ideolojik vekalet savaşında, neden felsefeyi kullanıyorsun?
Osmanlının yıkılıp yeni bir devletin kuruluş aşamasında, Avrupa'da eğitim görmüş askeri ve sivil bürokrasi de aşırı milliyetçi Türkler ve Balkanlardaki diğer Müslüman milliyetçi aydınların İngiliz ve Fransızların Lozan sürecinde onlara dayattıkları yeni devletin Cumhuriyet olması, İslam’ın liderliği vasfından vazgeçilmesi, giyim-kuşam ve eğitimin seküler-laik olması karşılığında bu devletin uluslararası meşruiyeti onaylanmıştı. Osmanlıcılığı savunan muhafazakar Türkler ile Türkçülük ve modernliği savunan aşırı milliyetçi Türkler arasında yüz yıldır iktidar için kıyasıya bir mücadele sürüp gidiyor. 2002 yılında Neo-Osmanlıcılar, iktidarı seküler-modern beyaz Türklerden aldılar. Adım adım, arzuladıkları eskiye dönüş veya Sünni bir İslam cumhuriyeti için epeyce yol aldılar. 2013 yılında Fetullahçı tarikat ile Başbakan Tayyip Erdoğan arasında baş gösteren iktidar ve rant kavgasında Erdoğan, "savcısıyım" dediği ergenekon davası sanıklarını serbest bırakarak milyonlarca lira tazminat verip onları kilit noktalara taşımıştı. Neo-Osmanlıcı- Ergenekon-MHP ve Neo-İttihatçılar (Vatan partisi) ile resmi olmayan fiili bir iktidar kurulmuştu. Bu yeni ortakların, devletin kurucu lideri Mustafa Kemal'e karşı kendi tabanlarının hassasiyeti icabı incitici ve hakaretvari söz ve söylemlerden sakınılması gerektiğini söylemeleri ile, ateşli muhafazakarların "Ayyaş Kemal" sözcüğünden "Gazi Mustafa Kemal'e" onu terfi ettirdiler. Olan vekalet savaşında harcanan Diamond Tema adlı gence oldu.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.