Anlata anlata dilimizde tüy bitti. İdeolojik ve egoist bir kuruntu ile içinde yaşadıkları toplumu hakir gören, kendileri gibi düşünmedikleri, giyinmedikleri, davranamadıkları için aşağılayıp hakaretler yağdıran, "göbeğini kaşıyan adam", "bidon kafalı" inancı gereği başını örten kadınlara "Kara Katma" gibi ağır hakaretler yağdıran tekçi ve otoriter ceberut devletin eğittiği, vicdanını ve merhametini zehirlediği seçkinci, özgürlük ve demokrasiden nasibini alamamış, faşist bir anlayışın seçimle iktidara gelmesi mümkün olabilir mi? Türk toplumunun yüzde 70'i bu veya şu şekilde dini refleksleri olan muhafazakâr bir toplum. Tekçi ve inkârcı cumhuriyetin kuruluşundan beri kollayıp koruduğu, bütün imkanları bu kesimin önüne serdiği sözde laik, özde şoven milliyetçi beyaz Türklerin tipik davranışlarıyla tekrar karşılaştık. Ceberut devletin esirgemediği bütün imkanlara rağmen, yüz yıllık süreçte geldikleri nokta yüzde 20-25 oranını geçemediler. Kılıçdaroğlu bu ileri öngörüsüyle bunları fark etti. CHP’nin, mevcut 6 okla ifadesini bulan şoven-milliyetçi paradigmal zihniyetiyle kıyamete kadar bu ülkede iktidar olamayacakları gerçeğini gördü. Ceberut ve tekçi devletin mağdur ettiği, katliam ve sürgünlere tabi tuttuğu kesimlerin torunlarından ilk etapta helallik istedi. Gerçi önceliği bütün bu acı trajedilerin yegâne müsebbibi genel başkanı olduğu parti adına özür dilemeliydi. Bunu yapmadı veya yapamadı. Bu konjonktörel şartlarda bu bile büyük bir gelişmeydi. Kılıçdaroğlu'nun bu konudaki helalleşme isteği kanaatimce samimiydi. Kürtler ilk kez bu söylemleri samimi buldu ve inandı. Ezici çoğunluğu Sünni-Şafii mezhepsel bir inanca sahip olan Kürtler yüzde 60-70 lere varan bir oyla onu onurlandırdı. İslam'ı benimsemiş toplumların tarihsel sürecine bakıldığında, bu coğrafyada birbirini düşman gören Sünni ve Alevi nefreti hafızalarda hala tazeliğini koruyor. Sünni-Şafii Kürtler ilk defa Alevi bir kişinin kendilerinin de cumhurbaşkanı olması için ona oy verdiler.
14 Mayıs 2023 seçimlerinden önce milenyumun deprem felaketi olarak adlandırılan bir süreci yaşadık. Bu felaketi yaşamış illerdeki depremzedelere iktidara oy verdikleri için sosyal medya üzerinden beddua, nefret ve hakaretler yağdıran faşist zihniyeti şiddetle kınıyorum. Böylesine bir felaketi yaşamış bu insanların ülkeyi yönetmek için kendilerine neden güvenip oy vermediğini, oylarını demokrasi ve özgürlüklerin son kırıntısını da ortadan kaldırmak isteyen otokrat rejime verdikleri konusunun altında yatan sosyolojik, siyasal ve psikolojik somut gerekçeleri sorgulamaya başlamaları gerekirken, her zaman yaptıkları gibi hakaret ve aşağılamayı seçtiler. Büyük bir yalan ve dezenformasyonları yaymaya çalışıyorlar. Kılıçdaroğlu'nun 1. turda kazanmamasının temel nedeni ne depremzedeler ne de muhafazakâr Türklerdir. İnsanların zihnine kazınmış CHP'nin klasik zihniyetinin kendisidir. CHP içinde bir süreden beri dışa fazla yansıtılmayan bir siyasal değişim mücadelesi devam ediyor. Partinin 1930 lardan kalma dünyaya kapalı, aşırı milliyetçi ve şoven ulusalcı- İttihatçı kesim ile Atatürkçülüğün pembe rengini benimseyen yeni CHP yönetimi arasında süregelen bir koltuk kavgası oldu. Mücadeleyi pembe Atatürkçüler kazanmış durumda -şimdilik- Atatürkçülüğü böylesine renk tonlarıyla açıklamamızım objektif bir gerçekliği var. Çünkü bu ülkedeki kurumsallaşmış siyasal parti ve oluşumların tamama yakını Atatürkçü. Farklılıkları, Atatürkçülüklerinin renk tonunda gizlidir. Mustafa Kemal diktatörlüğünün hüküm sürdüğü 1923-1938 devirlerdeki sürecinde konjonktürel duruş ve davranışlarıyla ilgili söyledikleri ve duruşunun takipçiliğini yapıyorlar. Yeşil Atatürkçü, kızıl Atatürkçü turuncu Atatürkçü beyaz Atatürkçü ve en son olarak pembe Atatürkçüler çıktı. Pembe Atatürkçülüğü savunanların amaçları, dünya ile barışık olmanın yanında, gerçek anlamda sosyal demokrat bir parti olma yolunda yürümek isteyen, Kılıçdaroğlu'nun da içinde yer aldığı kesimdir. Başını Muharrem İnce'nin çektiği DSP, Vatan partisi ve toplumda ünlenmiş kişilerin (Eski Barolar başkanı, Metin Feyzioğlu, İstanbul eski baro başkanı Ümit Kocasakal, Hulki Cevizoğlu, gazeteci Nedim Şener ve daha niceleri) Bunlar otokrat rejime desteklerini açıkça ilan edenlerdir. Bir de Erdoğan'ın gizli taraftarları var. Bunların başında Tuncay Özkan geliyor. CHP tabanındaki İttihatçı ulusalcıları Kılıçdaroğluna oy vermemeleri yönünde telkin edenlerin başında gelir. Birçok kişi bunları bilmiyor. Ama CHP yönetimi bunları biliyor. Yani hırsız evin içinde. Demokrasi ve özgürlüklerden yana tüm mağdurların gerçek anlamda bir sosyal demokrat oluşumun etrafında birleşerek mücadeleyi kazanmaları mümkün. Bu kısa sürede olacak gibi mümkün görünmüyor. Bir süreç ve zamana ihtiyaç var. Cumhurbaşkanlığının 2. turunda Kılıçdaroğlu desteklenmeli. Bu destek gerçek anlamda demokrasi ve özgürlük isteyen kitlelerin başarısı için iyi bir başlangıç olabilir. Ama bir şartla; Kılıçdaroğlu bu ırkçı ve faşist tezgâh ve dayatmaya teslim olmazsa.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.