Bir televizyon programında konu darbeler ve ordu meselesine gelince, konu hakkında soru soran moderatöre; "Yıllarca bu ülkede darbe yapan ordu hangi orduydu?" sorusuyla cevap veren CHP Diyarbakır milletvekili Sezgin Tanrıkulu'na yönelik sosyal medya ve telefon üzerinden ağır hakaretler ve tehditler yağdıran bilumum faşist ve ırkçıların safında yer alan kendi partisinin sözcüsü Faik Öztrak'ın "Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun, milletimizin gözbebeği Türk Silahlı Kuvvetleri'ni töhmet altında bırakan ifadeleri kabul edilemez" demesi, beraberinde yeni bir tartışmayı gündeme getirdi. Toplumun "göz bebeği" dediği ordu, "raydan çıkan" toplumu hizaya sokmak için darbe yapabilir, insanlara dışkı yedirebilir, köylerini yakabilir, işkence edebilir ve öldürebilir sonucu çıkar diye okumak lazım. Yüzlerine demokrasi, adalet ve özgürlük maskesi takanların maskeleri bir kez daha düşmüştür. Sezgin Tanrıkulu, yüzyıldan beri bu topraklarda sürdürülen insanlık dışı katliam ve uygulamaların ete ve kemiğe büründürmüş tüm kötülüklerin anası bu partiden milletvekili olmak için girdiği çabanın eleştirisini şimdilik saklı tutuyoruz. Bu milletvekilinin sorduğu sorular nedeniyle, kendi partisi dahil lince tabi tutulması insanlık adına kabul edilemez. Silahı ve gücü elinde bulunduran bir kurumu "Göz bebeğimizdir" gibi siyasi hamasetlerle açıklama yapmak, kendi partisinin milletvekilinin gayet normal bir şekilde sorduğu soruya öncelikle cevap vermelidir. Hepimiz, her vatandaş bu soruları sormalı, sormaya da devam etmeliyiz.
Evet soruyoruz. 1960'ta emir komuta zinciri içinde yapılmış ve başarılmış darbeyi,1971 yılında muhtıra tehdidini, 1980 başarılmış darbesini, 2016 yılında darbe girişiminde bulunanlar acaba başka ülkelerin silahlı kuvvetleri miydi? Bu darbeler ve darbe girişimlerinin tamamı emir-komuta zinciri içinde yapıldı. Darbe ve sonrası on binlerce irili ufaklı rütbedeki komutanların, "Biz bu darbeyi kabul etmiyoruz. İktidar derhal sivil otoriteye devredilsin" diyenler çıktı mı? Hayır. Peki bu darbelerin adına ne diyeceğiz? Bu darbeleri Kim yaptı diyeceğiz? Oysa bu darbeler, emir-komuta zinciri içinde kurumsal olarak yapılmış darbelerdir. 2016 darbe girişiminin başarısız olmasının nedeni de değişen dünyanın siyasi konjonktürü ile ilgiliydi. Avrupa ve ABD bu son darbeye onay ve destek vermediği için başarısız oldu. Tank ve uçakların devreye girmesi, genelkurmaydaki üst rütbeli generallerin içinde yer aldığı bir darbe girişimiydi. 21. yy da darbeye darbe diyemeyen, darbeler yapmış orduyu kutsayan siyasi zevatların "Ordu halkımızın göz bebeğidir" yalanını tellendirmeye devam etmeleri, bu yalanların alıcılarının hala olmasıyla ilgili bir şeydir. bu topraklarda sürdürülen yüz yıllık zulüm ve katliamların, bu konuda mustarip mağdurların torunları ne yazık ki kuzu postuna bürünmüş bu kurtlardan ne hikmetse hala demokrasi, adalet ve özgürlük beklentisi içinde olmaları ne acı bir durumdur.
Demokrasi ve özgürlüklerin kurumsallaştığı ülkelerde, Devlet ve onun kurumsal yapılarına hiçbir zaman kutsal gözüyle bakılamazlar. Ordu dahil, bütün kurumların bütçeleri vatandaşların vergileriyle döner. Görevi de bilindiği gibi dış tehditlerden vatandaşlarını korumakla yükümlüdür. Bu ülkelerde asker veya polis, riskli bir meslek seçtikleri için vatandaşa tepeden bakamaz, kendini vatandaşların üstünde göremez, "risk alıyorum" diye de naz yapamaz. Bu riskleri bilerek bu mesleğe girilmiş ve onun için de maaş alıyor. Hiçbir meslek diğerlerinden üstün ve kutsal değildir.
Kendisini devlet ve orduyla özdeşleştirmiş kesime söyleyeceğimiz bir şey yok. Ya mağdurların hala bunlardan medet ummalarına ne demeli? Bu topraklara gerçek anlamda demokrasi ve özgürlüklerin gelmesine epeyce bir zamanın olduğunu gösteriyor.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.