Gencettin Öner Son Makaleler

Toplumu İnanç Ve Bayrak Dayatmasıyla Terbiye Etmeye Çalışılan Oyunlar Ve Erdemlilik

Bilgisiyle, demokratlığıyla, zekasıyla meşru demokratik yollardan çok daha iyi mücadeleye hazır binlerce Kürt gençleri var. Aklıyla, bilgisiyle, ferasetiyle ve samimiyetiyle bu insanlar siyaset sahnesine neden davet edilmiyor? Nedeni belli. Çünkü onlar, iradesini teslim etmiş müritler istiyorlar. Narsist bir yaklaşımla “En iyisini biz biliyoruz\" anlayışıyla hareket eden totaliter bir akıl hakim. Sanki bu coğrafya halklarının tek sorunu Öcalan\'ın yer darlığı ve tecrit sorunuymuş gibi. Yani bunlar düzeltilirse bütün sorunlar bitecek sanıyorlar? Devletin yüz yıllık ırkçı propagandaları altında zehirlenmiş, zihni allak-bulak olmuş Türk toplum çoğunluğu, bu söylemleri dillendirenler sayesinde yönlerini Ergenekoncu-İttihatçı ve Neo-Osmanlıcı otokrat rejime çevirmelerine yol açıyor...
Toplumu İnanç Ve Bayrak Dayatmasıyla Terbiye Etmeye Çalışılan Oyunlar Ve Erdemlilik
Makaleyi Paylaş

Sanırım İngiliz yazar ve düşünür Samuel Johnson\'a ait bir sözdü (1708-1784) \"Alçakların ve ahlaksızların sığındıkları bir liman her zaman vardır. Bu liman, toplumun kutsal addettiği değerlerdir\" diyerek 18. yy. da çok gerçekçi bir tespitte bulunmuştu. 21. yy\'ın ilk çeyreğini devirdiğimiz bu zaman diliminde, üzerinde yaşadığımız topraklarda çok kritik ve hayati önemde bir sistem oylanacak. Ülkede yaşayan on milyonlarca insan köle ve tebaa olarak mı yaşayacak? yoksa her kesimin kendi kimliği, inancı, hakkettiği emeği, onuru ve insanca bir yaşam mı seçecek? Bunu oylayacak. Ama görüyoruz ki böylesine hayati bir konuyu boşa çıkartmak isteyenler de boş durmuyor. Bu süreci inanç ve bayrak üzerinden provoke eden derin güçler devrede

Önceki yazılarımda da belirttiğim gibi, bütün bu sorunların yegane müsebbibi şüphesiz ki CHP tekçi ve inkarcı ideolojisidir. CHP’nin başına Kemal Kılıçdaroğlu gibi birisinin geleceğini kimse hayal bile edemezdi. Kaderin bir cilvesi mi demek lazım Kılıçdaroğlu, adeta paraşütle genel başkanlığa gelerek oturdu. Kendi partisinin sınırlarını çizdiği otoriter ceberut devletin yapmış olduğu zulüm ve haksızlıkları ortadan kaldırmak, herkesle kucaklaşıp helalleşmek istediğini deklere etmesi de bir o kadar şaşırtıcı ve çelişkilerle doludur. Bu rejimin mağdur ettiği kesimlerin haklı olarak bazı endişeleri var. Kılıçdaroğlu\'nun topluma verdiği bu taahhütleri kiminle ve nasıl yerine getirecek diye? Partisine yön veren siyasi kurmayların büyük çoğunluğu, devletin bu tekçi ve inkarcı yapısının şiddetle arkasında duruyor. Kılıçdaroğlu, kişi olarak vermiş olduğu bu taahhütlerinden samimi olsa bile, hem partisindeki ulusalcı-İttihatçı kadrolar, hem de İttifak ortaklarının hemen tamama yakını (Deva ve genel başkanı Ali Babacan\'ı ayırmak lazım) ceberut devletin tekçi ve inkarcı yapısının bekçiliğini yapıyorlar. Bu partilerin de arkalarında toplamda yüzde 80’lik bir kitle var. Kılıçdaroğlu, partisinin yüzyıllık icraatının zulüm ve katliamlarla geçmiş, 6 okla ifade edilen ideolojik paradigmasını değiştireceği yönünde her hangi bir taahhüt ve söz vermişliği de yoktur. Dolayısıyla seçimlere bir aylık süre kala, yoldaşları ve partisindeki ulusalcı-İttihatçı kadrolar, kazanmaması için ellerinden ne gelirse yapıyorlar.

Kılıçdaroğlu her ne kadar kendisini Kürtlük ve Alevilikten azade etmeye çalışsa da, bu kesim için \"güvensiz\" damgasını yemiş, bu damga kodlanmıştır. Yıllarca Türk toplum algısını manipüle ederek mezhep ve inanç üzerinden Kürt ulusal haklarını savunanları itibarsızlaştırmak için her oyunu deniyorlar. Konuyla ilgili aşağıdaki paylaştığım görseller bu oyunun bir parçası olarak servis edilmiştir. Bilerek ve planlayarak Kılıçdaroğlu\'nu o halı veya seccade üzerine çekmek suretiyle o pozları verdirildiğine inanıyorum. Bunları yapanlar da AKP\'nin ya da MHP\'nin trol ve yandaşları değil, Kılıçdaroğlu\'nun seçilmesini istemeyen kendi partisindeki bu kesim tarafından tezgahlandığı olasılığı çok yüksektir. Aynı yerde, değişik kişilerle üç kez poz verdirerek bu tezgah kurulmuş. Büyük çoğunluğu muhafazakar ve dindar olan Türk toplum bireylerini inanç üzerinden manipüle ve taciz ederek, Kılıçdaroğlu için; \"Din karşıtı bir cumhurbaşkanı adayı\" algısı yaratılmaya çalışılmıştır.

Bu algının yaratıcıları, bu kez tersi istikametteki Laik kesimleri de provoke etmek suretiyle, muhtemelen bir hac seferi molasında çoğunluğu yaşlı olan bir kısım insanın, kimi karton üzerinde, kimileri bez üzerinde, bazıları da bayrağı yere sererek namaz kılmasını çarpıtarak; \"Bakın bayrağımız ürerinde nasıl tepiniyorlar\" diye yorumlar yapılarak bunu paylaşıma verdiler. Kendi hallerinde, inançlı ve yaşlı bu insanlara ağıza alınamayacak hakaret ve küfürleri sıralayarak nefret linçini başlattılar. Bazıları daha da ileri giderek; \"Oh olsun. Bizim bayrağımızın üzerine tepineceksiniz değil mi? Bizim başkanımız da sizin dininizin üzerinde işte böyle tepinecek\" diye bir algı yaratılmaya çalışıldı. Bu algı üzerinden Kılıçdaroğlu\' için iftiralar dolu paylaşımlar yapmaya devam ediyorlar. İnanç ve değerler üzerinden koparılan bu fırtınaların kime ve neye yaradığına bir bakmak lazım. Bu satırların yazarının hayata bakış felsefesi agnostizmdir. Hangi inanca sahip olursa olsun, insanların inancına samimiyetle saygım var. Ama hiç bir dine de inanmadığımı burada kıvırtmadan belirtmeliyim. Herkesin inancı veya inançsızlığı kendine. İnancımız veya inançsızlığımız ne olursa olsun, insan olmamızdan kaynaklı birbirimizin temel haklarına saygı göstermeliyiz. Yoksa bu farklılıktan kaynaklı nefret duyguları insanlar tarafından kanıksanırsa, hep birlikte yerküreyi cehenneme cevirmiş oluruz. Muharrem İnce\'nin parlatılıp ortaya sürülmesi de kanımca bu oyunun bir parçası. Daha önce devletin görünmeyen eli ile, görünen eli arasındaki kapalı kapılar arkasında İnce ile yapılan pazarlıklar sonucu öne sürüldüğünü düşünüyorum. Muharrem İnce\'nin kullandığı ulusalcı, aşırı devletçi ve faşizan dilinden bunu anlayabiliyoruz.

Kürtlerin güya ulusal ve demokratik hakları için mücadele ettiğini iddia eden HDP yöneticilerinin, Newrozda dile getirdikleri konuşmaları tamamen provokatif konuşmalardı (Sırrı Sürreya Önder ve Pervin Buldan) Bu provokatif konuşmaların hemen akabinde Sırrı Sürreya Önder\'e teklif götürülerek seçilebilir bir yerden milletvekili adaylığı önerilmesi de yine bu oyunun bir parçası. Bilgisiyle, demokratlığıyla, zekasıyla meşru demokratik yollardan çok daha iyi mücadeleye hazır binlerce Kürt gençleri var. Aklıyla, bilgisiyle, ferasetiyle ve samimiyetiyle bu insanlar siyaset sahnesine neden davet edilmiyor? Nedeni belli. Çünkü onlar, iradesini teslim etmiş müritler istiyorlar. Narsist bir yaklaşımla “En iyisini biz biliyoruz\" anlayışıyla hareket eden totaliter bir akıl hakim. Sanki bu coğrafya halklarının tek sorunu Öcalan\'ın yer darlığı ve tecrit sorunuymuş gibi. Yani bunlar düzeltilirse bütün sorunlar bitecek sanıyorlar? Devletin yüz yıllık ırkçı propagandaları altında zehirlenmiş, zihni allak-bulak olmuş Türk toplum çoğunluğu, bu söylemleri dillendirenler sayesinde yönlerini Ergenekoncu-İttihatçı ve Neo-Osmanlıcı otokrat rejime çevirmelerine yol açıyor. Kandil\'in çağdışı kalmış totaliter dinozor yöneticileri de \"Bu rejimin yıkılması için 14 Mayıs\'a kadar devrimci eylemlerimize ara veriyoruz\" buyurmuşlar(!!??) İnsan düşünmeden edemiyor. Hangi devrimci eylemlermiş bunlar? Suç onlarda değil. Suçun büyüğü, namus belası ve aymazlık içinde debelenip duran Kürtler de. Giriştikleri her eylemleri hep Kürtlere zarar vermiş, anlamsız eylemlerde ön sıralarda yürüyen, coplanan, yerlerde sürüklenen, hakarete uğrayan milyonlarca yoksul Kürt kadınlarının sırtından meclise taşınan marjinal Türk solu, şimdi Kürtlere buyruklar verip ayar çekiyor. Yüzde 7’lik ülke barajını Kürtlerin arkasına sığınarak aşan, arkasından \"Biz kendi logomuzla seçimlere gireceğiz. Çünkü mecliste sosyalistlere ihtiyaç var\"(!!) gibi abuk sözlerle savunan TİP\'in genel başkanına yönelik eleştirilerde; \"Ama oylar bölünecek\" dendiğinde, Kürtleri yine aptal yerine koyan şu sözleri sarf etmişti; \"Hayır yok öyle bir şey. Mesela Şırnak\' ta partimiz seçime girmeyerek Yeşil sol parti adaylarını destekleyecek\" diyebiliyor. Bu da görülüyor ki bu topraklarda gerçek anlamda demokrasi, özgürlük ve adaletin gelmesi için epeyce bir zamana ihtiyaç var.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Bu makale toplam: 3076 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:05:43:29

Son Makaleler

İnsanlık Değerlerinin Yerle Bir Edildiği, İnsanlık Erdeminin Çöktüğü Nokta; Soykırımlar 2024 Seçiminin Patolojik Siyasal Anatomisi Üzerine Bir Kaç Söz? Kürt Siyasetçilerin Aymazlıklarına Kim Dur Diyecek? Mertliğin, Onurun ve Yiğitliğin Timsali; Yılmaz Güney Toplumlara 'Hakikat' Diye Dayatılan Sosyal Psikoz ve Sosyal Halüsinasyon Handikaplarından Kurtulmaları Mümkün Olabilir mi? Sekülerlik, Laiklik, Komünizm ve Sosyal Darwinizm Üzerine Felsefi Bir Analiz; Kürtler Bu Kavramları Nasıl Algılıyor? (2) 3 Olgu, 3 Sonuç ve Toplumun Çok Hazin Aymazlığı Sekülerlik, Laiklik, Komünizm Üzerine Felsefi Bir Analiz; Kürtler Bu Süreçte Ne Yapmalı (1) Tarihten Hiç Ders Çıkaramama Selahattin Demirtaş ve Seher’in Dramı Sarı Hoca(İsmail Beşikci) Hakkında Birkaç Hayat Anekdotu 'Derin Dewlet Nedır Abê?' Aptallığın Resmi Var Mıdır Acaba? Yalanlarla Zihinlere Kazınmış Ezberlerin Bozulması ve Hakikat 'Xwedê Mırov Kor Neke, Kor Bikejî Kerr Neke' Sosyal Psikoz ve Hakikat 'Cumhuriyet' Nedir? Ne Değildir? 'İlericilik', 'Gericilik', 'Faşizm' ve 'Demokrasi' Kavramları Üzerinde Felsefi Bir Beyin Fırtınası Sivil Katliamları İdeoloji ve Din Kisvesi Altında Savunan Barbarlık 'Göz Bebeği' 'Göz Ağrısı' 'Göz Dikeni' Katliam, yağma, fetih ve işgalleri kutsama, bu kötülüklerin mağdurlarının torunlarının aymazlıkları üzerine Bayramlar; Kimilerine Sevinç ve Mutluluk Vesilesi Olurken, Kimilerine Neden Hüzün ve Yok Sayılma Vesilesi Oluyor? Tabuları Yıkmak Değerli Hukukçu, Hakperest İnsan, Hacı Akyol’un Anısına Saygıyla Toplumsal Hafıza, Mustafa Muğlalı ve 33 Kurşun olayı Sivas Katliamı Üzerine Tekrarlı Bir Hatırlatma Hakikat ve Vicdanla Bağdaşmayan Rutinleşmiş bir İnanç Ezberi; Kurban İnsanlığın Erdemli Olma Yolundaki Uzun Yürüyüşü; Evim mi? Devrim mi? İki Yüzlülük, Riyakarlık ve Yalanlarla Nereye Kadar? 2023 Seçim Sonuçları Üzerine Birkaç Söz… Kaybedenler ve Kazananlar; Neden? Nasıl? Niçin? Yüz Yıldır Kürtlere Dayatılan 'Kırk Katır mı? Kırk Satır mı? ' Anlayışına Ne Zaman Dur Denilecek? Faşist Nobranlıkla Nereye Kadar? Bir Seçimin Sosyolojik ve Siyasal Anatomisi 'Denizler'in Yolu' ve Gerçekler Dersim Katliamı Olguları, Kavramları Çarpıtma Ve Türk Toplum Algısında Karşılık Bulmuş Politik-Şoven Psikoz 23 Nisanı Bayram Havasında Kutlayan Türkler, 24 Nisan Trajedisini de Unutmamalılar Tarihte yaşananlardan ders çıkaramama ve son hazin siyasi aymazlık Kılıçdaroğlu'nun 'Halil İbrahim Sofrası' Temennisi ve Gerçekler Spor centilmenliği, seri katilleri kutsama ve faşistleşen toplum Coğrafyamızda meydana gelen deprem felaketi üzerine birkaç söz Riyakarlık, makyaj ve yalanlarla nereye kadar? Etnik nefretin aramızdan aldığı güzel insan; Hrant Dink 'Öteki'ye Olan Düşmanlık ve Nefret, Empati ve Erdemliliğe Dönüşebilir mi? 100. Yılına girecek olan otoriter ve tekçi rejimin kalıcı otokrat bir rejime evrilmesine karşı mağdurlar ne yapmalı? 'Kimseye Verilecek Bir Çakıl Taşımız Yoktur' Veya ‘Ya Sev Ya Terket!' Metaforu Üzerine Birkaç Söz Nasıl Bir Anayasa? Sedama bındestîya Kurda azlû bu! Neo-Osmanlıcılık ile Neo-İttihatçılığın 100 yıllık ezeli düşmanlıktan, iktidar ittifakına geçmeleri ve 10 kasım üzerine birkaç söz Cumhuriyet mi, Demokrasi mi? 2023 Seçimlerinde 'vatandaş bekası' için kime ve neye göre oy verilmeli?