Kürd halkının teritoryal ve demografiktik parçalanmışlığı, yıllar içinde her parçada sömürgecilerin farklı yöntemlerle Kürd halkını katı asimilasyon yöntemleriyle adeta dumura uğrattı; bu durum doğal olarak her parçada farklı sosyolojik deformasyonlar yarattı. Bir asırlık zaman içinde sömürgecilik koşullarında İran Kürdlerinin kültürel ve farklı sosyolojik anlamda İranlılara, Güney ve Rojava’nın Araplara, Kuzey Kürdlerinin ise Türklere kısmen benzemiş olması ulusal bilincin zayıf kalmasının başlıca nedenlerindendir. Bu etkileşim aynı zamanda Kürd halkını birbirinden önemli ölçüde uzaklaştırdı. Sömürgecilik asimilasyonda istediği amaca tam ulaşamadıysa da tüm parçalarda milyonlarca insanımız asimile olmuş durumda. Ard arda dinmeyen isyanlar ve mücadeleler sayesinde ulusal bilinç kısmen korunmuştur; fakat bu ulusal bilinç 40 milyonu aşkın halkımızı kurtuluşa götürmeye yetmedi. Güney Kürdistan’ın elde ettiği haklar ve uluslararası geliştirdiği güçlü ittifaklarıyla nerdeyse bağımsızlığın eşiğine geldi. Rojeva’da insanlığın gurur kaynağı niteliğinde kara yüzlü, kara bayraklı vahşete karşı tarihin en önemli direnişlerinden biri gerçekleşti. Kısa sürede teritoryal bir egemenlik sağladı. Fakat daha alınması gereken çok yol var.
Suriye’de ki savaş Rojava’ya doğru ciddi bir göçe neden olurken Rojavalı Kürdlerin ülkesinden kaçması demografyamızı bozuyor. Siyasal egemenlik elbette önemli fakat bazı kantonlarda neredeyse azınlık durumuna düşmemiz ileriki süreç için ciddi bir risk oluşturmakta. Rojhılhat Kürdistan’ında durum pek iç açıcı değil. Belli bir örgütlenme ve diğer parçalardan olumlu bir etkileşim yaşıyor ve önemlisi de Mahabad’tan kalma güçlü ulusal bir damar var fakat büyük Kürdistan’ın dünya özgür halkları arasında yer alması Kuzey Kürdistan’ın özgürlüğüne bağlı. Çünkü o en stratejik ve en büyük parça niteliğindedir.
Anadilimde Eğitim Hakkı Hemen Şimdi
Kuzey parçasında önemli bir ulusal uyanma ve kurumlaşma sağlanmasına rağmen hâlâ anadilimizde eğitim hakkına kavuşamadık. 35 yıllık bir savaşa ve mücadeleye rağmen başkent Amed’te bile hâlâ en çok Türk basını satılıyor, Türk kitapları okunuyor, Türk Tv’leri izleniyor ve en çok Türkçenin konuşulması da karamsar bir tablo çiziyor. Yıllardır ateşkesler dışında kanlı bir savaş sürerken şüphesiz ciddi bir ulusal ve aidiyet bilinci gelişti, belediyeler kazanıldı, partiler kuruldu, farklı kurumsallaşmalar yaşandı fakat anadilde eğitim hakkımızı elde edemedik. Bunun salt sömürgecinin katı tutumuna bağlayamayız. Sömürgeciliğin içimizde ki uzantıları aracılığıyla halkın o muazzam direniş gücü tali alanlara yönlendirildi. Zira her seferinde ayağa kalkan halk onlarca şehit veriyorsa halk kararlı ve direngendir. Oysa halkın önüne anadilde bir eylem programı konulabilirdi. Önümüzdeki altı ay ya da bir yıl boyunca anadilimizde “eğitim hakkını muhakkak ama muhakkak kazanacağız” şiarıyla toplumun tüm kesimlerini katılacağı ve uluslararası kurumların ve Türkiye’de ki yabancı elçiliklerinde gözlemci olarak davet edileceği, Avrupa ve dünyanın değişik bölgelerinden Kürdistanlılar ve yabancılarında desteğini alabileceğimiz, Amed, Ankara ve İstanbul’da milyonların katılacağı devasa mitinler ve o mitinglerde anadilimizin önemi ve bunun tartışmasız, pazarlıksız ivedilikle verilmesi, tanınması gereken bir hak olduğu teması işlenebilir. Çünkü anadil konusunda tüm dünya duyarlıdır ve hatta köy korucuları ve Kürd düşmanlarının da kolay itiraz edemeyeceği bir haktır anadil.
Her konuda ahkam kesiyoruz da bunu mu bilmiyoruz? Kanımca sorun bilmemekte değil içimizdeki devlet eli enerjimizi başka yerlere harcatıyor, algı bulanıklığı yaratarak zaman kazanıyor. Dil neden önemli? Bir halkın asıl sınırlarını dil belirler. Halkımızın varlığını, aidiyetini, tümden varoluşsal değerlerini dil yaşatır. Dil hakkının elde edilmesi ve o dilde eğitim olgusu sömürgecileri Kürdistan’da felce uğratır. “Komünal sistem kuracağız” tezi tam bir gerçekdışı değil mi? Bilerek yada bilmeyerek algı bulanıklığı yaratmaktan başka ne işe yarar? Hayat bulma koşulları var mı? Şüphesiz hayır. Tozlu raflarında yerini alan Das kapitali süper kapitalist ülkeler uygulayamadıysa bir çakı üretemeyen Kürd mu uygulayacak? Kaldı ki kimse saptırmasın davamız sınıfsal bir dava değil ulusal bir davadır ve bunun beynini ve omurgasını oluşturan da anadildir ve o dilde eğitim hakkıdır. Dolaysıyla gerçekdışı argümanlar yerine somut politik pratik davranmak zorundayız. Konfederalizmi yıllarca tartıştık derken birde baktık ki sınırlarımızda boydan boya Kürd kadınlarını kaçırıp pazarlayan, hayatı bize zindan eden, bizi boğazımızdan kesen IŞİD çıktı karşımıza. Binlerce şehit vererek IŞİD’de karşı direndik, diğer yandan kökümüze kibrit suyu dökmek isteyen Türkiye ve İran var. Demek ki bu tür projelerin Ortadoğu’da karşılığı maalesef yok.
Soruyorum, teritoryal egemenliğimiz olmadan komünal sistemi nerede kuracağız? Bunca bedel ödedik oysa tüm dünyanın desteğini alabileceğimiz anadil duyarlılığını değerlendiremedik. İçimizdeki devlet uzantıları bizi özne değil “Barış” “Kardeşlik” gibi çözümsüzlüğü derinleştiren tali eylemlere yönlendirdiler. Bir haftalık okul boykotları falan gerçeği saptırmaktır. Dil için HDP ve tüm kurumlarımızın katılacağı hatta Türk kurumlarını da bu eylemlere çekebiliriz. Burada kimin ne denli dost olup olmadığı da anlaşılmış olur. Ulus olarak bu eylemler projesiyle dünyanın takdirini kazanmamız gün gibi ortada. Bu eylemlerde kişilerin posterleri ve örgüt flamaları yerine her şeyin ana dil ifade eden simgeler ve sloganlarla hareket etmeliyiz. Soruyorum kim katılmaz ki bu eylemlere? Peki niye şimdiye kadar yapmadık ya da kim yaptırtmadı? Her şeye rağmen geç değil “ANA DİLİMDE EĞİTİM HAKKI HEMEN ŞİMDİ” projesi her kesi katabileceği gibi dünyanın da desteğini alacağı kesindir, yeter ki amacına uygun yapılsın. Genel anlamda umutsuz değilim. En değerli kahramanlarımız özgür Kürdistan uğruna şehit düştü, tali projeler için değil. Yeter ki ulusal bilinci doğru temellerde daha da güçlendirelim, yeter ki birlik olalım ve yeter ki doğru eylem planlarıyla hareket edelim. Hem kansız hem de herkesin desteğini alabilecek ve sömürgecilere mat çekebileceğimiz bir eylem planı.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.