Bugün hava güneşli, milyonlarca yıldır hayat tüm hızıyla akıyor ve evrim tüm hızıyla sürüyor. Özgürlük insanın vazgeçemediği aşkıdır. Tarihte sömürgeciler Kürdistan\'a bugünkü İŞİD’in saldırılarına benzer saldırılarla girdiler. Parçaladılar, tar û mar ettiler. Halid Bin Velid ordularıyla Amed surlarının etrafında 5 ay boyunca kaleye girmek için zalimane direndi ve öyle bir zulüm başladı ki feryad û figanlar arşa erdi.
Şimdi başka bir çağda, başka iklimlerdeyiz. Barış, Batılı sosyal ve hukuk devletlerinde ki gibi her halkın kendi değerleriyle vatanında özgürce yaşamasıdır. Ya da koşullar İsviçre\'de olduğu gibi farklı halkların özgür ve eşitçe bir arada yaşamasını gerektiriyorsa neden olmasın fakat Kürdistan ve Ortadoğu için jeopolitik koşullar çok farklıdır.
Seçimlere on gün kaldı. HDP’ye oy vermek her Kürd için namus borcudur. Parlementer yöntemle Kürd sorunu çözülmez diye düşünenlerde haklıdır elbette fakat bu durum HDP’ye oy vermemeyi gerektirmez. Büyük bedellere mal olan özgürlük mücadelesi yıllar boyunca ciddi bir kimlik ve aidiyet bilinci gelişti, Kürdistan’da. AKP’nin dışında sömürgeci partiler neredeyse kalmadı. O halde AKP’yi’de Kürdistan’dan silmek için oylarımızı HDP’ye vermeliyiz. “Kobane düştü düşecek” diyen AKP şimdi kendisi düştü düşecek sürecine girmesi de önemli bir gelişedir. Böylelikle din tüccarlığının da sonu olur.
HDP\'nin baraj sorunu yok fakat hırsızlanma sorunu var. HDP hırsızları boşa çıkaracak tedbirler almalı.
Diğer yandan HDP’nin geliştirdiği demokratik bilinç coğrafyamızın aydınlanmasına önemli bir katkı sunuyor. Evet kolonyalistler ilkesizdir, Erdoğan Kürd halkının bunca barışçıl çözüm çabalarına rağmen zehirli ve aşağılayıcı açıklamalarda bulunmayı ihmal etmedi. Müzakere için \'Bir masa yok. Oturulan bir masa devletin çöküşü olur.\' dedi. Bir devlet düşünün ki varlığını Kürd halkının yok edilmesi üstüne kursun. Bu devletten bu sistemden elbette hayır gelmez. Fakat mücadele sürüyor, sürecek. Bu mücadele Türk halkını bu ceberut sistemin manipülasyonlarından kurtarmaya yardımcı olurken B planı olarak Kürdistan’da da özerkliğin alt yapı çalışmaları sürmelidir.
Bu ırkçı sistem anadilimizde eğitim hakkımıza ve en son Varto\'da da olduğu gibi cenaze merasimlerimize bile tahammül edemiyor.
Diyarbakır istiklal mahkemesi üyelerinden Savcı Süreyya Örgeevren, Şeyh Said kıyamından sonra baba-oğular, evvela babanın gözü önünde oğlunu, sonra
Sonra da babayı asardı, bu hususta feryadı figanlar zerre kadar kimsenin kalbine tesir etmezdi” diyor. Seyit Rıza\'ya da aynısı yapıldı. Mahabad’a Kürd kızı onurunu kurtarmak için kendisini binadan aşağı atması Dersim’de Kürd kadınları düşmanın eline düşmemek için kendilerini kayalardan atmasını hatırlatmıyor mu? Şengal’de kadınlar intihar etmedi mi? Buna rağmen sömürgeci başlarının Kürdistan\'da Kur-an’ı havaya kaldırması nekadarda trajikomik. Manipülasyonların yanısıra bizi iliklerine kadar korkutup terörize ederek inkara zorlama ve Türkleştirme yöntemleri tutmuyor artık.
Halkların, hatta dünyanın kardeş olmasını kim istemez ki? Fakat realite ile idealizm arasında bir denge kurmak zorundayız. Halklar kardeş olmaz. Halklar yönetimden iktisadi alanlara kadar anadilde eğitim hakkı, kültürel özgürlük ve hayatın tüm alanlarında eşit olursa barış olur, demokratik olur, gene de kardeş olunmaz. Bu söylem eşitsizlik koşullarında bir çocuğu bombom şekeriyle kandırmaya benzer. Herşeyden önce demokrat, yurtsever olmanın kesin ve kati kurallarından birisi de, her halkın kader tayın hakkına saygı duymaktır. Güney Kürdistan’da uluslarrası konjüktör ve her çıdan bağımsızlık koşullarının olgunlaştığına işaret ediyor. Bu anlamda tüm parçalarda ki Kürdistani güçler her açıdan bu çabaya destek sunmalı. Güney hükümetide Kuzey’in barışcıl çabalarını destekliyor olması yerindedir. Her parçanın sosyolojik ve politik koşulları farklıdır. Fakat koşullar ne olursa olsun duruşumuz onurluca olmalı. İnsanı insan yapan onurdur; onur omurga gibi insanı ayakta tutar. Onurunu yitiren düşer ve birdaha da kalkamaz. 22 Arap devleti, çok sayıda Türki devlet var, Kürdlerin de bir devletinin olması kimi neden rahatsız etsin?
Kuzey’de ya da diğer parçalarda ise, ilk etapta bizi asimlasyondan kurtaracak haklarımızı almalıyız. Ana dilde eğitim hakkı tartışma götürmez, pazarlığı yapılmaz bir haktır. Bunu engellemek ağır insanlık suçlarındandır. Güney ve Rojava’da İŞİD’in Kürdlere karşı kaybetmesi önemli gelişmelerdir ve paralelinde AKP\'de kaybediyor. Erdoğan\'ın Mursi\'nin cezalandırılmasına öfkelenmesi boşuna değil, aynı akıbetin kendisini beklediğini düşünüyor olmakta da haksız da değil.
Politik ve diplomatik açıdan Konjönktür Kürdlerin lehinedir. Barajı geçsekte geçmesekte Ulusal Kongre zorunludur, birlik kapımıza dayanmış tarihsel bir momenttir. Hırsızlık, şantaj ve bombalamalarla Kürdlerin parlementoya girmesi engelleniyorsa B planıyla Amed merkezli özerklik hazırlıkları zorunludur.
[email protected]
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.