TV programı yapmak için gittiğim Uluslararası Kızıl-Haç müzesinde tual üzerine yapılmış bu yağlı boya resmini gördüm. Güney Afrikalı bir ressam Mandela\'nın liderliğini betimlemiş. Halkını çekip özgürlüklere, Aydınlılara taşıyor; çünkü Mandela Ortadoğulu liderleri gibi değil modern dünyanın liderleri gibi egolarını okşayacak hiç bir slogana dahi zindanda da olsa izin vermedi. Kürd halkının sömürge oluşunun hatırına Atatürk barış ödülünü dahi ret etti. Sömürgecilere asla boyun eğmedi, Halkına ve partisine güvendi ve ulus olarak cepheleşmeyi önerdi, çünkü tek particiliğin diktatörlük felaketi olacağını ve günün birinde çoğulculuğa dayanmayan bu tekçilik enkazının altında kalabileceğini biliyordu. İnsanların birey olma, özgür düşünme ve düşüncelerini özgürce ifade etme kültürünün gelişmesine katkı sundu ve hatalarının eleştirilmesine saygı ile cevap verdi; hatalar yapınca da özür dileyip engin bir gönül ile özeleştiri verdi... \"Mücadeleye gücünüz oranında devam edin. Ben esaret altındayım, siz bildiğinizi yapın\" dedi ve sonuç; zafer kesinleşti.
Sevdası Uçurum Sakine
Nereye baksam can pazarı, nereye gitsem mayınlı sınırlar. Ey paramparça halkımızın aydınlık yüzleri, cellatlara inat bu dava mutlak kazanacak. Çünkü ölümlerle örselendi yürekler. Bir uçurum gibi görünse de bu dava, bu bir bitimsiz sevdadır. İblislere inat çoğalacağız ve özgürleşeceğiz birer tohum gibi toprağa düştükçe.
Ne çok öldük Sakine, birer kanlı şiir gibi. Oysa zindanı direnişinle güneşleyendin zaman şafaklanınca. Şimdi utangaçlığımızın resmidir Paris\'ten Amed\'de kalkan üç bayraklı tabut. Saflığımızın şifreleri mi Botan\'ın ters laleleri. Direncimizi iyi bilir Dersim\'in kardelenleri, mayınlı sınırlar parçalanmışlığımızın kanlı fotoğrafıdır.
Adalet, eşitlik ve barış düşman için ne anlam ifade eder bilmiyorum, fakat kadim mekânlarımıza ateş kusarken bile metal ejderhaları, kana bezenirken nehirlerimiz, parçalanmış cesetlerimize karlar yağarken bile eşitliği ve barışı bir yar gibi sevdik sevmesine de kan ile beslenenlerden eşitlik ve barış dilemenin ölüm olduğunu bir kez daha tabutlarınız kalkınca anladık.
O destan ömrün, iliklere işleyen korkuları silerken bir sevda büyüttünüz halkınızın gözlerinde, ey sevdası uçurum Sakine. Cellatların lanetli yüzünüze beddualar ederken antik dilimizle doğan günü, akan suları, soluduğumuz havayı, toprağı kutsal bildik. Sürgün yemiş düşlerimizde hâlâ boynu bükük masum çocukluğumuzdur hayatın her dönemecinde önümüze çıkan.
Ölüm tacirlerini içimize birer engerek gibi sızdırdıklarını iyi biliriz. Bunlar kanla beslenir, ölüm emiri mutlak Ankara\'dandı, çünkü yüzü karadır bu kentin. Çığlıklar uykularımızı tar û mar etse de, her gece sabaha, her savaş barışa gebedir; fakat naifliğimizdi bizi Paris\'te kahreden. Tarihin lanetli yüzünde ki kara sesliler, tarihin derin koyaklarından gelenleri kanlı mühürleriyle kara kayıtlara kılıç artıkları diye geçirdiler. Şimdi Kürdlerin birlik günüdür, tüm uğursuzlukları ve gayya kuyusuna dönüştürülen hayatımızı bağımsız bir devletle özgürlüğe çevirme günüdür.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.