Türk sözcüğünü duyan her Kürdün aklına, savaş uçakları, helikopterlerinin canavar sesleri, bombardımanlar, kaçırılıp asit kuyularında öldürülmüş babalar, abiler, yakılıp harabelere çevrilmiş köyler, tutuklanmalar, cezaevleri kapıları, işkence, yükselen ağıtlar, bombalanan mezarlıklar ve cemevleri, geliyorsa ve hâlâ Kürdler ana dillerinde bile eğitim hakkına sahip değilse peki ne yapmalı?
Hiç bir demokratik ortam ve fırsat eşitliğinin olmadığı, üstüne üstlük dünyanın hiç bir yerinde olmayan yüzde 10 barajı, Cumhuriyet tarihinin en büyük kanlı bombalarının AKP tarafından HDP mitinglerinde patlatılması yoluyla yaratılan devlet terörü, Kürdistan\'da birçok kentin adeta harabeye çevrilmesi, çok sayıda çocuk dahil her yaştan Kürd insanının katledilmesi, 5 bin civarında HDP\'ye aktif çalışan ve yöneticilerin ve belediye başkanlarının hukuksuzca tutuklanması koşullarında bir seçime katılmak ve öngörülen hedeflere uluşmak nasıl mümkün olabilirdi? Tarih boyunca bu toprakların en hümanist inanç sistemine sahip Alevilere yapılan zulümler ve bunun AKP ile daha da sistematize edilmesi ve yetmiyormuş gibi üçüncü köprüye bir Kürd ve Alevi kasabı Yavuz’un adını da vererek İŞİD rengini ve zihniyetini tam göstermesi bizi ne kadar sarstı? Yoksa kanıksayıp alıştık mı?
AKP\'nin yaptığı katliamlar, basın tarihin en katmerli baskıları, en büyük hırsızlık ve vurgunlar yapmasına rağmen AKP\'nin tek başına iktidar olması nasıl mümkün olabildi? Çünkü bu iktidar ideolojik yapısı ve uygulamalarıyla tipik faşist bir iktidardır. Hilekârlık ve hırsızlık bunların fıtratında var. Peki, bombalar yoluyla HDP\'ye miting dahi yaptırılmamasına karşın HDP \"Bu koşullarda biz de seçimleri boykot ediyoruz\" deseydi ve diyelim ki seçimleri boykot etti, seçimin bir meşruluğu olabilir miydi? Kürd halkının haklarının elde edilmesi ve parlamenter mücadele ile Türkiye\'nin paradigmal olan anti demokratik yapısallığının değişmesi beklenebilir mi?
Türkiye\'de cumhuriyet bir kültür sonucu değil, bir gecede ilanı kararlaştırılmış, hiç bir zaman demokratik ve hukuk devleti olamamış ve zaten toplumun kültürel ve zekâ düzeyinin de buna uygun olmadığını tüm bilimsel veriler gösteriyor mu ? Bu anlamda enseyi karartmaya gerek yok. Kürdistan\'ın dört parçasının birliği ve sinerjisi, Rojava devrimi aslında muazzam bir umut veriyor. Yeter ki uluslararası müttefiklerimizi cesurca doğru seçelim; Rojava ve Güney Kürdistan’ın bağımsız bir devlet olduğunu düşünelim Türkiye tüm Ortadoğu ve Afrika\'ya açılması için Kürdistan\'dan geçmek zorunda ve Kürdlere mecbur olması anlamına geliyor ki Rojava devrimine karşı çıldırıyorlar. Kürtlerin sahip olduğu nehirler, petrol, gaz ve jeoğrafik-stratejik konum Kürtlere büyük fırsatlar sunuyor. Yapılması gereken; biz Kürdlerin kendi içimizde demokrasi kültürünü geliştirmek, Türkiyeleşmek yerine Kurdileşmek ama asla şu veya bu halka karşı ırkçı ve üstünlük duygularına kapılmadan... Koşulları şimdilik bağımsızlığa en Güney Kürdistan’ı içtenlikle desteklemeliyiz, Konfederalizmi de gerçekleştirecek isek yöresel farklılıklarımızı, farklı ulusal karakteristik yapımızı ve lehçelerimizi dikkate alarak kendi içimizde uygulayalım, belki de Almanya gibi.
Rojava\'da ki kadının konumuna benzer bir konumu daha da egemen kılmak, çünkü kadının iktidar ortağı ve özgür olmadığı bir toplum asla aydınlığa çıkamaz. Tüm bunlara Kürdler muhtedirdir, çünkü on yıllardır ciddi bir özgürlük mücadelesi yürütüyorlar, ciddi bir toplumsal aidiyet bilinci ve aydınlanma var.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.