Irak Kürdistan bölge yönetiminin referandumu yapıldı. Kürdistan'i Halklar tarafından ezici bir çoğunlukla Kürdistan'ın bağımsızlığı onaylandı. Yüzlerce sivil toplum ve uluslararası resmi kuruluşun seçimi denetlemek için gönderdikleri temsilcilerin açıklamalarına göre, seçim son derece demokratik ve özgür bir şekilde yapıldığını ilan ve rapor ettiler. Bundan dolayı bizde Güney Kürdistan halkını kutluyoruz ve seçimlerinin hayırlı ve uğurlu olmasını diliyoruz.
Bu referandum çok önemli iki konuyu açığa çıkardı:
Türk dindarların ezici çoğunluğunun kripto Kemalist oldukları, (haşa) Allah’a değil de fani olan devletlerine taptıkları, zulme karşı gelmeleri gerekirken zulmü alkışladıkları ortaya çıktı. “Kürtler Ümmetin yetimleri” olarak bilinirken, meğer, dünyanın yetimleri oldukları da ortaya çıktı
Bu referandum, Ak Parti liderini ve onun etrafına doluşan yalakalarının çıldırmasına da sebep olmasına yetti.
Yok efendim, " Barzani referandum kararın almadan önce neden bize (Erdoğan'a) danışmamış." Bize danışmadıkları için bu referandum geçersizdir. Bizde Kürtlerin devlet kurma hayallerini kursaklarında bırakırız. Onlara devlet kurdurtmayız.”
Yahu siz oranın sömürge valisi-misiniz? Yoksa onlar sizin köleleriniz midirler? Siz kendi referandumlarınızı yaparken hiç kimseye sordunuz mu?
“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini” ilan ederken oradaki Türkler de dahil adadaki her hangi bir kimseye veya komşularına sordunuz mu? Bırakın Kıbrıs adasının komşularına Adanın garantörlerinden biri olan Yunanistan’a sormadan ve hatta adada bulunan Türklere bile sorup referandum bile yapmadan kendi kendinize devlet ilan etmediniz mi? Sizden başka dünyada hiçbir devletin tanımayıp hem de tüm dünyada alay konusu olmayı da göze alarak.
Bununla beraber Kürt halkının iradesini neden uhdenize almaya kalkışıyorsunuz. Bu hakkı neye dayanarak kendinizde bulabiliyorsunuz?
Onurlu her toplum, her birey, köleliği reddederken komşu onayı beklemez. Güney Kürdistan halkları da kendi özgürlük ve hak taleplerini komşu devletlerin insaf ve merhametine bırakamaz. Kaldı ki bu komşular, tarih buyunca kendi varlığını Kürtlerin yok oluşuna bağlamışlarsa!
2004 yılı Mayıs ayında Güney Kürdistan hükümetinin davetlisi olarak Mersin merkezli GÖÇ-DER, Güç Edenler Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği adına bir heyetle Güney Kürdistan'ı ziyaret ettiğimizde, Kürdistan Demokrat Partisi - KDP genel merkezinde parti genel sekreteri Sn. Fadıl Mirani başkanlığında bir heyetle görüşmüştük. Bu görüşmemizde Sn. Mirani'nin Ak Parti ile ilgili dikkatimizi çeken bir tespiti olmuştu. Oda şuydu:
Sn. Mirani ısrarla bize Ak Partiyi sorunca, bende, "bu kadar Ak Parti üzerinde durmanızın sebebi nedir acaba" diye sorunca şöyle cevap verdiğini hatırlıyorum; " Ak Partiyi, biz de etkilenmişçesine takip ediyoruz. Son yüz yılı aşkındır Kürtlerin başına ne geldiyse İttihat- Terakki ve onun devamı olan Kemalist zihniyetten gelmiştir. Bu Kemalist düzen ortadan kaldırılmadan hiç bir sorunun hal edilmeyeceği gibi Kürt sorunu da hal edilmeyecektir. Bu da Kürtlerin tek başına yapabilecek bir durum değildir. Ancak Türkler arasında çıkacak anti Kemalist bir iktidarla ve Kürtlerin de buna destekleriyle olabilir.
Bildiğimiz kadarıyla ilk defa Kemalist olmayan bir parti, (o da Ak Partidir) Türkiye de sistemi değiştirebilecek bir güçle iktidar oluyor. Biz bunu hayati derece de önemsiyoruz. Bizim Türkiye'de ki Kürtlere de tavsiyemiz bu konuyu önemseyip Kemalist sistemi ortadan kaldırıncaya kadar Ak Partiye desteklerini devam ettirmeleridir. Kemalist sistem ortadan kaldırıldıktan sonra kendi hak-hukukunuzu elde etme konusunda kendileriyle anlaşırsanız desteklerinizi devam ettirirsiniz. Aksi takdirde kendinize başka rota çizersiniz. Yani önemli olan tüm kötülüklerin kaynağı olan Kemalist sistemin ortadan kaldırılmasıdır."
Türkiye de ki Kürt halkı bu mesajı almışçasına genel seçim bazında önlerine gelen tüm seçimlerde ara bir farkla Ak Partiyi desteklediler. Ta ki Ak Parti ve onun liderliği bu rotadan çıkıp vizyonsuzlaşıncaya kadar.
Bilindiği gibi, bir ideal peşinde olan bir siyasi yapılanma, yüklenmiş olduğu bir misyonla halkın önüne çıkar. Bu misyona uygun söylemlerle halktan destek ister. Ak Parti de "muhafazakar - demokrat" yani hem dindar hem demokrat hem de (İslami) adalet prensipleri ile Kürt milletinin önüne çıkınca, Kürt halkı herkesten daha fazla bu prensiplere muhtaç olunca kendinden geçercesine Ak Parti ve onun lideri Olan Sn. Tayip Erdoğan'ı destekledi. O da bu desteği sürdürülebilir bazı adımlar attı. Kör topal bu iş yürüdü. Ta ki Sn. Erdoğan asıl zihniyetine dönme yoluna girinceye kadar.
Bu merhale şöyle bir misalle somutlaştırılabilir.
Çok küçükken bizim köyde Eshat bek adında soylu ve bilge bir şahsiyet vardı. Bir anısını şöyle anlattığını hatırlıyorum:
"Ben sefere çıkmıştım. Bir gün bir köye rastladım. Köy meydanına vardığımda köyün bütün erkekleri köy meydanında "aşık oyununu" oynadıklarını gördüm. Selam veriyorum selamımı alan yok. Soru soruyorum cevap veren yok. Her kes kendilerinden geçercesine "aşık oyunu"na dalmıştı. Çaresiz bir vaziyette gözümü etrafa gezdirdim. Köy meydanına hakim bir evin damında tek başına yaşlı, (tırme) dediğimiz oldukça iri sarı renkli sarıklı hacı-hoca diyeceğimiz bir zat bir iskemle üstünde oturmuş meydandaki kalabalığı seyrediyordu.
Kendi kendime tamam en nihayet adamı mı buldum. Hem sohbet ederiz hem de sorularımın cevabını ondan alırım deyip yanına gitmek için merdivenlerden tırmandım. Yanına varınca selamun aleykum - aleykum selam faslından sonra bana bir iskemle getirtti ve yanına oturdum. Hoş beşten sonra, hacım-hocam bu köye ne oluyor. Herkes "aşık oyunu"na dalmış, Selam veriyorsun alan yok. Soru soruyorsun cevap veren yok. İyi ki senin gibi münevver bir hacıya-hocaya rastladım. Senden başka bu illete müptela olmayan bu köyde kimse yok. İyi ki sen varsın,” dediğimde, baktım bizim hacı-hoca olarak bildiğim zat, sarığının bağını çözdü bir avuç büyüklüğünde bir "aşık" çıkardı. "Hır" deyip aşığını fırlattı. "Esasen bende bu oyundan beri değilim. Fakat benim "aşık’ım" tüm "hır" yani "Kıt" gelip kimse bana aşık atamadığı için ve hep oyunu götürdüğüm için, oyunda rakipsiz kaldığımdan dolayı burada bulunuyorum" deyince vay canına, deme ki aradığım adamda bu değilmiş deyip oradan ayrıldım. Köyü terk ettim."
Bu yüz yılı aşkındır Türkiye de Kürt milleti derdini anlatacak ve kendisine sahip çıkacak vicdanlı, merhametli ve em-pati yapabilecek aklıselim birilerini arayıp durdu. Damdaki hacı-hoca örneğinde olduğu gibi Sn. Erdoğan'ı görünce etrafında kümelendiler. Fakat maalesef aradıkları gibi çıkmayınca ondanda uzaklaştılar.
İşin ironi yönü, bundan yıllar önce bu misalle gönderme yaparcasına Sn. Erdoğan bir konuşmasında; "hiç kimse milliyetçilik konusunda benimle "aşık" atamaz." demişti.
Sn. Erdoğan şunu bilmeli ki, Kürt halkı onu iktidar yaptı. Kemalistlere karşı göğsünü ona siper yaptı. Ölümüne onu Kemalistlere yedirmedi. Eğer mütekebbir edasıyla Kürt halkının değerlerine ikide bir hakaret etmeye, Kürt halkının geleceğine ve kazanımlarına düşmanca yaklaşıp engellemeye devam ederse muhtemeldir ki toplu olarak ondan desteklerini çekeceklerdir. Desteğini çeker çekmez kendisi hakkında iyi düşüncelere sahip olmayan Kemalistlerin kucağına düşecek. Ondan sonra da onu kurtaracak da olmaz.
Sn. Erdoğan şunu da iyi bilmeli, Kürt halkı asaletli bir halktır. Onuruna düşkündür ve vefalıdır. Kürtler dün kendisini nasıl Kemalistlere yedirtmemişse bu günde kendinin milli ve manevi değeri olarak saydığı Sn. Barzani’yi de kriptolu Kemalistlere yedirmez. Bu böyle biline.
Sn. Erdoğan, Sn. Barzani ve hükümetine ne diyor? " Bunlar kadir-kıymet bilmez insanlardırlar." Neden? Çünkü bunlara zamanında %6 faizle 1,5 milyar dolar borç vermiş. Bundan dolayı adeta artık köle gibi bunları yönetmeliymiş, her dediklerine boyun eğmeliymiş, Yoksa düşmanlığı hak ederlermiş.
On beş yıldır onu iktidarda tutan Kürtler olduğuna bakmıyor. Kürtler 5 Haziran seçiminde birazcık desteğini ondan gevşetince nasılda iktidardan düştü. Kemalistler ona diş gösterdi adeta ödü koptu, gece uykuları ona haram olduysa, Kürtler bu gün daha fazlasını yapabilir ve yapacaklar da.
Bu gün Sn. Erdoğan’ın, (sırf MHP’lileri memnun etmek için) yanlış olduğu gibi, İslam ve ahlak dışı, Kürtlere ve Kürtlerin değerlerine düşmanca yaklaşımları sayesinde Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir şekilde genel olarak Türklere özel olarak da Erdoğan’a karşı, Kürtlerde temelden bir kopuş oluşmuş bulunmaktadır.
Erdoğan’ın iflah olmaz Kürt düşmanlığına yönelmesi, toplu bir şekilde Kürtlerin desteğini kayıp edeceğinden zerre kadar şüphesi olmasın.
"Kürtler (yani Barzani) Irakta Kürt devleti kurma halini koruyorlar. Şüphesiz biz buna izin vermeyiz ve bu hallerini kursaklarında bırakacağız,"
(Sn. Erdoğan) “Biz, (Ebu Cehil torunları olan sapıtmış olan) Araplar ve (Mecusi torunları olan sapık ve Rafızi olan) İranlılarla bir olup (Selahaddin’in torunları olan) Kürtlere ambargo uygulayıp onları aç bırakacağız” diyor.
Bunlar akılları yitirdikleri gibi galiba inançlarını da yitirmişe benziyorlar.
Bilmiyorlar ki rızık veren Allah’tır. İnsanı rezilde eden Allah’tır. Şeref ve izzet sahibi yapanda Allah’tır
Adeta genine işlemiş Kürt düşmanlığına bakarmısınız!.
“ Kürtler devlet kurmayı hayal ediyormuşlar. Şunu unutmasınlar, ben onlara devlet kurdurtmam, ve bu hayallerini kursaklarında bırakmayı iyi bilirim ve bırakacağımda.”
Peki şimdi ne olacak,
Kürtlere diyeceğim şudur;
Korkmayın ve üzülmeyin. Mutlaka Allah sizinledir. Çünkü mazlum ve haklı bir milletsiniz. Haklı iseniz mutlaka üstünsünüz.
Osmanlıdan ziyade, Cengiz han’lığa özenen Sn. Erdoğan ve müttefikleri olan Ebu Cehil torunları olan sapıtmış Araplar ve Mecusi torunları olan sapık ve Rafızi İranlıların, Selahaddin’in torunları olan Kürtlere karşı savurdukları tehditlerin tümü boş ve kof tehditlerdirler. Hiçbir Kürdün bu konuda endişe etmelerine gerek yok. Önemli olan bu değildir. Önemli olan Sn. Erdoğan’ın düşmüş olan bu bataklıktan nasıl kurtulacağıdır.
Kendisine dostça tavsiyem şudur;
Sn. Erdoğan, bir an önce, Kemalist artıkları olan faşist milliyetçiler ile kurmuş olduğu ittifaktan acilen çekilmeli.
Allah’a verdiği söze sadık kalarak ümmetçi düşünceye geri dönüşünü bir an önce yapmalı. Yaptığı hatalarından dolayı Allah’ına karşı tövbe etmeli. Sadık ve dindar Kürt dostlarına yönelmeli. Kurtuluşu bu olduğunu bilmelidir.
Yok, “bunlar zaten benim dostlarımdır, benden başka da gidecek yerleri de yok. Bana mahkumdurlar. Bunlar burada dursunlar, (faşist) milliyetçileri kazanayım dediği anda,
Ünlü Kürt komutan ve siyaset stratejisti Ebu Müslüm Horasani’nin şu muhteşem sözü tecelli eder:
“Onların şerrinden emin oldukları için dostlarını kendilerinden uzak tuttular.
Kendilerine bağlamak için düşmanları kendine yakın tuttular.
Yakın tuttukları düşmanları dost olmadılar; ama uzak tuttukları dostları düşman oldu.
Herkes düşman safında toplanınca, yıkımları mukadder oldu”
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.