Erdoğan;
“Her ülkede geçmişte hatalar yapılmıştır. O nedenle geçmişte yapılan hataları yok saymak büyük devletlere asla yakışmaz.
–İktidarımız bu bilinçle ülkede hizmete soyunmuştur.
–Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorudur.
–Kürt sorunu ne olacak?' diyenlere diyorum ki bu ülkenin başbakanı olarak o sorun herkesten önce benim sorunumdur.
Bunun için de "Şundan hiç endişeniz olmasın, söyleyecek sözü olan herkesi dinlemeye de hazırız, hakkaniyet sahibi herkese kulak vermeye de hazırız."
Konunun iyi anlaşılması için bu yazımız bundan önceki; “Erdoğan’ın Kürtlerle imtihanı ve geleceği…???” başlıklı yazımızın devamı olduğunu belirtmekte yarar görüyorum.
Türkiye de ki Kürtler için “mecburi istikamet” sayılacak iki yol var. Bu makalede bu yolların en yetkili kişinin kendi sözleri ile Kürtlerle ilgili görüş ve niyetlerini aktarmaya çalışacağım İnşallah. Zira önümüzdeki dönemde Kürtler bu iki istikametlerden birine yönelme mecburiyeti kaçınılmazdır. Bilmemiz gerekir ki, maddi olsun, manevi olsun dünyada bulunan tüm varlıkların arasında “en kıymetli şey nedir?” diye sorulursa, “en kıymetli şey ihtiyaçtır” derim. Kişi veya toplum neye ihtiyaç doyulursa, onun yanında en kıymetli şey o olur. Örneğin fakire sorulursa para der, hastaya sorulursa ilaç der, aç bir insana sorulursa yemek der, vesaire. Bu liste çok uzatılabilir. Bundan yıllar önce Türkiye’nin en zengin ailelerden biri olan Rahmet Sakıp Sabancı kanser hastalığına yakalandı, çaresi bulunmadı. Birisi onun hastalığına iyi gelecek bir ine, bir hap veya doğal bitkisel ilaç kendisine verseydi buna karşılık gözünü kırpmadan Allah bilir milyar dolar verirdi.
Şunu demek istiyorum: Önümüzde ki 2023 yılında yeni bir Türkiye’nin oluşması ile beraber, Kürt siyasetini ve hayati derecede önemde olacak Kürtlerin geleceğini de şekillendirecek bir seçim yapılacak. Burada ki güç dengeleri bıçak sırtı diye bileceğimiz bir konumdadır. Kürtlerin toplumsal sayısı kıymete binmiş bir durumdadır. Geçen yerel seçimde de özellikle İstanbul ve Ankara belediye başkanları seçimi buna benzer Kürtlere bir fırsat sondu. Fakat siyasetten Kürtleri yönlendirenler Kemalistlerin etkisi ve yönlendirmeleri ile olsa gerek, Kürtlerin kazanımlarını değil de Erdoğan’a kayıp ettirmeyi hedefledikleri için Kürtlere zerre kadar bir kazanım sağlamadan son derece kıymete bine Kürt oyları ile yerel bazda Ak Parti iktidarına son verdiler, tarihi Kürt milletinin celladı olan CHP’yi iktidarda getirdiler. Oysa eğer süreci çok iyi değerlendirebilmiş olsaydı, Kürt milletine çok büyük Kazanımlar elde edebilirlerdi. Şimdide önümüzdeki 2023 yılında yapılacak başkanlık seçiminde tekrardan bu süreci yaşayacağız. Eğer Kürtler tekrardan geçmiş yerel seçimde yaptıkları akılsızlığı tekrarlarsalar Kürtlerin umutlara başka bahara kalacak gibi görünüyor.
Evet, bu anlattıklarımız çerçevesinde Kürtlerin geleceğini tayin edecek ve “mecburi istikameti”ne mahkum oldukları Cumhur ve Millet ittifakının kaptanlarının kendi sözleri ve belirttikleri niyetleri ile Kürtler ve Kürt milletinin geleceğine dair plan ve sözlerini burada aktaralım ki bundan sonra Kürt milleti kendi özgür iradeleri iler karalarını vermelerini sağlayalım. Buyurum hep birlik bunu okuyalım:
İlk önce CHP ve Millet ittifakının lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendi söylemleri ile Kürt milletine bakışı:
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na sorulan bir soruya; “Kimileri ‘Kürdistan’ diyor rahatsız oluyor musunuz?” sorusuna yanıt olarak, “Kürdistan lafından ben de rahatsız oluyorum. Benim ağzımdan hiç bugüne kadar böyle bir şey duydunuz mu?” ifadelerini kullandı. https://www.rudaw.net/turkish/middleeast/turkey/231220216
Peki böyle bir kafa ve düşünceye sahip olan bir siyasetçi Kürt meselesini çöze bilir mi veya çözmek ister mi?
Millet ittifakının durumu bu iken şimdi Cumhuriyet ittifakının lideri Tayip Erdoğan’a gelelim:
Bundan önceki yazımızda Tayip Erdoğan Refah Partisi İstanbul il başkanı iken 18 Aralık 1991 tarihinde hazırlattığı ve kendisinin de onayladığı “Kürt raporu”n dan özet olarak altını çizilmesi gereken bazı önemli tespitleri yazmıştık. https://www.nerinaazad1.com/tr/columnists/yahya-munis/erdoganin-kurtlerle-imtihani-ve-gelecegi
Şimdi ise Tayip Erdoğan 14 Mart 2003 tarihinde 59. Hükümetini kurup Türkiye de başbakan olduktan ve hükümetini de sağlamlaştırdıktan sonra bu raporunun gereğini yerine getirmek için ilk önce yıllardır Kürt meselesi ile ilgilenen aydınları Ankara da toplayıp bu konuda onlara danışıp bilgi ve tavsiyelerini alıyor. Bir sonraki gün ise onları da yanına alarak Kürt meselesi ile ilgili Başbakan olarak önümüzdeki dönemde yapmak istediklerini Kürt milletine açıklamak için 12 Ağustos 2005 tarihinde Diyarbakır’a gidiyor. Diyarbakır da Kürt halkının karşısına çıkarak adeta zihninde ne varsa hepsini Kürt milletinin önüne dökerek özetle şöyle diyor:
Erdoğan:
“”Maalesef zamanla unutuyoruz, neler oluyor, farkında olmuyoruz. Bunu aşabilmek için bunu Diyarbakır’ımızda sizlerle paylaşmak istiyorum”
“Her ülkede geçmişte hatalar yapılmıştır. Her ülke geçmişinde zor günler yaşamıştır. Türkiye gibi büyük bir devlet ve güçlü ülkede pek çok zorluğun harmanından geçerek bugünlere geldik. O nedenle geçmişte yapılan hataları yok saymak büyük devletlere asla yakışmaz.
Büyük devlet, güçlü millet kendisi ile yüzleşerek, hatalarını ve günahlarını masaya yatırarak geleceğe yürüme güvenine sahip millet ve devlettir. İktidarımız bu bilinçle ülkede hizmete soyunmuştur. Ben milletimin ve devletimin öz güvenine, tarih bilincine ve coğrafya şuuruna inanan bir kadronun Başbakanı olarak huzurunuzdayım.”
“Şuna inanıyorum geçmişle yüzleşerek geleceğe yürürken geçmişin davaları ile geleceği ipotek altına almamak mümkündür.”
“İlla her soruna bir ad koymak da gerekmez. Çünkü sorunlar hepimizindir. Ama illa 'Ad koyalım' diyorsanız Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorudur. Benim de sorunumdur. Sorunların parça parça adresi olmaz. Bu sebeple 'Kürt sorunu ne olacak?' diyenlere diyorum ki bu ülkenin başbakanı olarak o sorun herkesten önce benim sorunumdur. Bu memleketin başka bir meselesini de bana soracak olsalar onlara da şunu derim, o mesele de herkesten önce benim meselemdir.”
Anayasal düzen dahilinde her sorunu daha çok demokrasi daha çok vatandaşlık hukuku daha çok refahla çözeceğiz, bu anlayışla çözüyoruz ve çözeceğiz de.”
“Şundan hiç endişeniz olmasın, söyleyecek sözü olan herkesi dinlemeye de hazırız, Hakkaniyet sahibi herkese kulak vermeye hazırız. Yeter ki gelecek umutlarımıza gölge düşüren şiddeti ve kavgayı bertaraf edelim.”
https://www.hurriyet.com.tr/gundem/kurt-sorunu-benim-sorunum-341847
Erdoğan’ın 2005 tarihinde ki bu tarihi konuşmadan hemen sonra faaliyete geçiyor. O zamanın MİT müsteşar yardımcısı olan Hakkan Fidan’ı bu iş için görevlendiriyor. Hakan Fidan da zaman kayıp etmeden kulları sıvayarak bu işin alt yapısını oluşturmak için girişim başlatıyor. İlk adım olarak PKK lideri Abdullah Öcalan’ın tutuklu bulunduğu ve askeriye içindeki Ergenekon kesimin kontrolü altında bulunan, Ak Parti hükümetinin üzerinde hiç bir etkisi ve kontrolü olmayan İmralı adasında bulunan Öcalan’ın bulunduğu hapishaneyi sivil hükümetin kontrolüne alıyorlar. Bundan sonra sağlıklı bir müzakere ortamın olması için şiddetin sonlanması gerekiyor. Bunun içinde Kandilde bulunan PKK merkezi ile temasa geçiliyor. Müzakere için yer, tarih ve katılımcılar belirleniyor. Uluslar arası gözlemcilerin denetiminde görüşme yeri olarak Norveç’in başkenti Oslo da yapılması kararlaştırıyor. Erdoğan’ın talimatı ve onayı ile hükümet adına Hakan Fidan, Kandildeki PKK adına Mustafa Karasu ile Avrupa da ki PKK adına ise Siirt eski millet vekili Zübeyir Aydar katılıyor. Kürt meselesinin çözümü için çok gizli PKK ile görüşmeyi yine PKK basını deşifre ediyor.
Bu deşifreden sonra Erdoğan dört yandan CHP yandaşı ulusalcı, Fetocu ve Apocuların saldırısına uğruyor. Fakat Erdoğan yine pes etmiyor. Kürt meselesinin çözümünde kararlılık gösterip bu sefer meseleyi direkmen Öcalan’la çözmeyi kararlaştırarak ikinci bir hamle başlatıyor. Bunu da katıldığı bir Televizyon programında çekinmeden halka açıklıyor. Böylece yeni ve daha güçlü bir kararlılıkla yeni bir çözüm sürecini başlatıyor.
Allah nasip ederse konuyu buradan devam ettireceğiz.
Gelecek yazıda ikinci çözüm süreci nasıl başladı, PKK nasıl karşıladı ve süreç ne ile karşıladı?
Yorum ve irtibat için
[email protected]
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.