Türkler, kendi Kemalist devletlerinden aldıkları güçle ve bu gücü hunharca kullanarak, toplumsal bazda ve bu toplamsal bazın etki ettiği ferdi hayatın A’den Z’ye kadar Kürdün hayatını etki etmekte, hem de fütursuzca ve kontrolsüzce Kürdün medeni hayatlarını, günlük yaşamlarını ve hattı aile hayatlarını bile etkileyip sınırlayabilmekte ve sınırlamaktadır.
Şu iyi bilinmeli ki; Onurlu her toplum, her birey, özgür yaşamak için Allah’ın doğuştan kendilerine verdiği insani hakları kullanmasına engel olmaya çalışan, yani köleliği dayatanların dayatmalarını red etmek isterken, beraber kurduğu ülkenin (bin bir entrikalarla) egemenliğini ele geçirmiş (egemenliği ele geçirdikten sonra kendisini arkadan hançerlemiş sözde) müttefik egemenin onayı beklemez. Kendi özgürlük ve hak taleplerini bir zamanlar müttefik olduğu egemenin insaf ve merhametine bırakamaz. Kaldı ki bu egemenin, tarih buyunca kendi varlığını Kürtlerin yok oluşuna bağlamışlarsa ve hatta buna yeminli ise…!!!
Bu durum, Kürt ve Türk toplumunun rızaya dayalı köklü ve kalıcı bir barışın sağlanmasının önündeki en büyük engeldir ve engel olmaya devam etmektedir. Bunun aşılması her iki toplum içinde hayati derecede önemlidir…!!!
Peki bu engel nasıl aşılabilinir?
Her şeyden önce, bu çalışmamızda sağlıklı bir neticenin alınması için, Türk halkının Kürt halkına nasıl baktığına, ne gibi önyargılara sahip olduklarına ve buna mukabil, Kürt halkının da Türk halkına nasıl baktığına bakmamız gerekir.
Kürtler ile Türkler arasında iki temel güvensizlik noktası bulunmaktadır:
1– Olaya objektif olarak baktığımızda, Türklerde, ülkeye tek başına sahiplenme, tek başına ülkenin sahibiymiş gibi davranıp ülkenin Türk yurdu olduğunu ve Türklerden başka buna ortak etme niyetinde olmadıklarını, bu gibi isteklerin ülkenin sahibi olmaları hasebiyle Türkler nezdinde bölücülük olarak görüldüğünü, yani Türkler her daim ülke bölünür endişesi sorunu ile karşıladıklarına şahit oluyoruz.
2– Kürtlerde ise, madem ülke sadece Türklerin devleti ve yurdu ise, bunda benim anayasal ve yaşamda hiçbir hak sahibi değilsem, bu devlete neden bekçilik yapayım ve sahipleneyim ki?
Bu konuda Kürtler Türklere güvenmeme sorunu ile beraber onları “vefasızlıkla suçlamaktadırlar.”
Hatta bu konuda Kürt halkı arasında birçok "Derb-ı Mesel" (atasözü) bile oluşmuş. Örneğin; "Bextê Rumê tine." (Rumların–yani Türklere güven olmaz.), "Nanê Tirka ser çoka wane." (Türkün ekmeği dizlerinin üstündedir.) Yani, Türk’e verdiğin ekmek dizinin üstünde olduğu müddetçe sana dosttur. Ekmek bitti mi dostluğu da biter.
Kürdün, halk olarak Türk'e bakış açısı net olarak budur.
“Türkler ülkemiz bölünecek diye korkuyorlar" konusuna gelince;
Türkler kendilerini ülkenin sahibi olarak görüyorlar. Bırakın Kürtlerin kendilerini bu ülkenin sahibi veya ortağı olarak görmeleri, Türklerin büyük çoğunluğu Kürtleri "ülkelerini bölecek düşman" olarak gördükleri kanaati ezici çoğunlukla hakimdir. Çünkü “ülke bölünür” kaygısının Türklerde olduğu kadar Kürtlerin çoğunda gözlemlenemiyor. Türklerde “Türkiye Türklerindir” algısı hâkim. Eğer A den Z'ye kadar her şey Türk ve Türkün ise, bırakın Kürdün bu devlete asli unsur olup ortak olmasını, bir insan olarak doğuştan sahip olduğu en insani ve İslami haklardan bile mahrum bırakılıyorsa, bu ülkede Kürdün esamesi bile okunmuyorsa, Kürt o ülkeye nasıl sahip çıkacak veya sahip çıkması kendisinden nasıl istenecek? Bunu istemek akıl karı mıdır? Veya insani ve ahlaki midir?
“Eğer ülke benim değilse, neden bekçiliğini yapayım veya bölünmesinden endişeleneyim” zihniyetine sahip Kürt kitlenin oranı tahmin edilenden çok daha fazladır.
Eğer bu ülkede huzur ve barış isteniyorsa, bir an önce ve acilen Türklerin yapmaları gereken, Kürtlerin de gönüllü olarak ve içinden gelerek kendilerini bu ülkenin sahibi olduklarını hissetmelerine yardımcı olmalarını sağlamaktır. Sağlamalı ki, "ülke bölünür mü diye onlarda kaygılansınlar."
Öte taraftan, Türk dostlarımız da vatandaşı olduğumuz Türkiye Cumhuriyeti devletinin de şu gerçeği çok iyi görmesi gerekir. İşte Türk halkına bunu anlatıp ikna etmek bize düşüyor ve Allah'ın izniyle bunu yapacağız.
Her iki halk arasında (adeta genlerine işletilerek) güvenin oluşması için, burada her iki kesimin dini ve tasavvufi önderleri olan “Alimler ve meşayihlerin ittifaklarının” sağlanması hayati derecede önemlidir. İlk adım olarak bununla başlatılmalı. Bundan sonra her iki kesimin dini önderlerin katılım ve katkıları ile bu konuda yoğunlaştırılmış bir irşat çalışması başlatılmalı. Bunların kontrolünde Kürt ve Türk halkının psikolojisi ve Türk–Kürt halkının sokağının sosyolojisine hâkim, toplumun dini ve toplumsal değerlerine sadakat ve saygıyı içselleştirmiş kişilerin öncülüğünde yapılacak olan, bir yönü ile irşat, bir yönü ile de sosyal, siyasal ve manevi rehabilitasyonla bu toplumu birleştirip düzlüğe çıkarmak mümkündür. Ancak bu çalışmayla her iki toplum bu ittifaka hazırlanabilir…
Yani hükümet, kendisi sahaya çıkacağına, yerel dinamiklerin devreye girmesini sağlamalı onları desteklemelidir.
Tüm bu tespitlerle beraber şunu tekraren vurgulamak isterim ki, ciddi projeler için ciddi çalışma ve emek gerekir. Ama bunlar da yeterli olmaz. Başarılı olmak için aynı zamanda doğru insanlarla da çalışmak gerekir. Bu bağlamda halkta karşılığı, saygınlığı ve tabanı olup; çözülmesini arzuladığımız bölge için hayati derecede öneme sahip Kürt meselesinde aktif ve faal olmayan, ailece büyük zatları faaliyete geçirmemiz veya geçirilmeleri için zemin hazırlamamız gerekir. Örneğin; Bitlis’ten Irak’ta ki Şengal’e kadar bir alanı kapsayan Botan mıntıkasının tarih buyunca manevi mimarları olarak kabul edilen ve tartışmasız tasavvufi yönde en etkili aileler devreye sokulabilir; Cizre'de Oran-Seyda -Munis ve ( Seyit Kadri ) Haşimi aileleri, Bitlis-Norşin ile Menzildeki büyük zatların aileleri gibi. Bunun dışında Şeyh Sait ailesi ve Seyit Rıza ailesi gibi bu meselede çok ciddi bedeller ödemiş ve hale Kürtler nezdinde büyük saygınlığı olan ailelerin desteği alınarak bu çözüm süreci çok daha hızlandırıla bilinir.
Eğer Kürt sorunu sahiplenilmez ise ve barışçıl, hak ve hukuka dayalı bir şekilde çözülmez ise başkası çözer, çözdükleri takdirde kendilerine göre ve kendi programlarını uygularlar. Hepimizin bir an önce külahlarımızı önlerimizi koyarak samimiyetle Kürt sorunu çözmesi lazım.
Kürt meselesinin çözüm kongresinin toplanması
“Geleneksel yöntemlerle Kürt meselesinin çözüm projesi” başlığı altında şu ana kadar anlattıklarımız konu başlık olarak nihai karamızdır, fakat başlığın altında anlattıklarımızın tamamı taslaktır. Bu anlattıklarımızın nihai karara dönüşmesi için;
Kürt ve Türk toplumsal yapısının temsilcilerin katılımıyla ve yine bu iki kesimin (evrensel bilim ilkelerinden taviz vermeyen) toplum mühendisliği vasfına haiz bilim insanların mevcut taslak üzerinde yapacakları çalışma neticesinde ortaya çıkacak bilimsel metin üzerinde kongreye katılanların yapacakları çalışma ve verecekleri onay neticesinde metin nihai şeklini almış olacaktır.
Çözüm kongresine yurt içinde ve yurt dışında takriben 500 kişi davet edilecektir.
Bu 500 kişilik katılımcılardan 250 kişilik Kürt toplumunda bulunan,
- Tarikat Meşayihleri ve Medrese Âlimleri;
- Aşiret ağaları, Malbat–Hanedan Aristokratları ve bölgenin rû spîlerinden;
- Geleneksel ve Modern aydınların Kürt meselesinde uzmanlaşmış ve bu konuda fikir öretip, cüzüm sunacak kesimden olacaklardır.
Aynen buna mütekabil Türk kesimden de 150 kişilik davet edilecektir. Kalan 100 kişilik davetiye için ise Türkiye de bulunan belli başlı yabancı devletlerin temsilcileri,
Kürt tarafından yasal olan parti, Türk tarafından ise Türkiye Büyük Meclisinde milletvekilleri bulunan siyasi parti, evrensel hukuku kabul eden ve bu hukuka saygılı olan sivil toplum temsilcileri davet edilecektir.
Bu çözüm kongresi neticesinde seçilecek icra heyeti, Kürt toplumunun kendi kendini idare etme alışkanlığını sağlama ve yılların biriktirdiği bunca acılardan sonra yaraları sarmak, Kürt toplumunun hayatlarını kolaylaştırma görevini üstlenecek.
Kürt halkın günlük yaşamını kolaylaştırma unsuru;
Kürt halkından gelecek, siyasi, sosyal, kültürel, toplumsal ve halkın günlük yaşamını kolaylaştıracak tüm haklı istemler için Kürt halkının değişik sosyal katmanlarının temsiliyetlerini bünyesinde barındıracak ve icraatlarını yürütecek “Kürt Toplum Sorunları Araştırma, Stratejileri Belirleme ve Çözüm Merkezi” adı altında Ankara da bir merkezin kurulması lazım. İlk etapta bu merkezin İstanbul, Ankara, İzmir, Mersin, Diyarbakır ve Van da şubeleri açılmalı.
Bu iş için yürütmeyi oluşturacak kadro Kürt milletiyle bütünleşip Kürt siyasal ve toplumsal birlikteliğini oluşturma, Kürt milletini ulusal ve uluslararası sahada/nezdinde temsiliyetini kazanma ve özellikle yasal çerçevede Kürtlerin kendi kendini idare edip yönetme alışkanlığını edinmesi için bu merkezde faaliyetlerini icra edecek. Bu merkez tüm Kürt sosyal katmanlarını hedefleyecek ve temel olarak 16 dalda faaliyet görecektir.
“Kürt Toplum Sorunları Araştırma, Stratejileri Belirleme ve Çözüm Merkezi” şu bölümlerden oluşacak:
1– Diyanet, din işleri ve meşayihler merkezi:
Burada tüm Kürt tarikat ve medreselerin birleştirilmesi sağlanacak ve Kürt Alimler ve Meşayihler Birliği oluşturulacak.
2– Siyaset ve strateji planlama merkezi:
Burada Kürt meselesinde, bilimsel ve gelenekselliğin harmanlamasından yeni stratejiler belirlenecek. Konum ve ideolojilerine bakılmaksızın nitelikli, nicelikli ve özellikle liyakatli Kürt aydın, siyasi şahsiyet ve kurumların azami derecede bu merkezde buluşmaları sağlanacak. Kürt meselesi ile ilgili sürekli stratejiler belirleyip proje ve raporlar hazırlayacak.
3– Aşiretler birliği merkezi:
Kürt milletinin niceliğini ve doğal koruma gücü olarak kabul edilen Kürt aşiretlerin ortak bir güce dönüşümleri sağlanacak. Bu tek çatı altında tüm Kürt aşiretlerin bir nevi Federasyonu, belki de konfederasyonu oluşturulacak
4– Kalkınma ve ekonomiyi geliştirme merkezi:
Merkez, tüm Kürtleri temsilen ulusal ve uluslararası devlet ve finans kurumların yardımıyla geri kalmış, işsizlik nedeniyle bunalım içerisinde kıvranan Kürt bölgelerinin kalkınmalarını sağlamak için sanayi yatırım, ulusal ve uluslararası finansının akışını ve ticaretin gelişmesini sağlayacak. Bunlara öncülük edilecek.
5– Eğitim ve Kültürel faaliyetler merkezi:
Fakir öğrencilere sahip çıkmak, onlara burs sağlamak, Kürt dili ve edebiyatı üzerinde çalışacak enstitüler açmak suretiyle Kürtçenin gelişmesini sağlamak. Kürtçenin eskiden olduğu gibi Kürt halkı arasında konuşur hale getirmek ve ana dil Kürtçe ile eğitim için kolejler ve özel okullar açmak. Okullarda Kürt çocukları için Kürtçeyi zorunlu, Türk çocukları için ise seçmeli ders olarak kanunlaştırmayı sağlamak. Ve nihai amaç olarak Kürtçeyi devlet nezdinde ikinci resmi dil statüsünü kazandırmak.
6– Sosyal yardımlaşma ve halkla ilişkiler merkezi:
Zenginlerden yoksul ve kimsesizlere yardım sağlamak. Hz. Muhammed (sav) zamanında olduğu gibi, kurulacak bir mekanizmayla halktan toplanacak zekâtın bir merkezde toplanıp buradan halka dağıtımını sağlamak. Herkesin sorunlarına çare bulmaya çalışmak. Yani kimsesizlerin kimsesi olmak.
7– Basın-Yayın ve propaganda merkezi:
40 yıldır, müthiş propaganda bombardımanı altında olan, en kıymetli varlığı olan iradesini bile elinden alınan, aptallaştırılıp sorgulama ve itiraz kabiliyetini yitiren Kürt halkının köreltilmiş zihnine adeta format atmak, yeniden sorgulayan ve gördüğü yanlışlara itiraz edebilen medeni ve irade sahibi bir kişiliğe sahip olmasını sağlamak.
8– İşveren ve İş adamları merkezi:
Merkez, halktan aldığı destekle konum ve ilişki gücünü kullanarak, Ulusal ve uluslararası destek sağlayıp, Kürt bölgelerine yatırım yapmalarını ve iş bulma imkanlarını sağlamak. Esnaf ve iş dünyasını bu merkeze kanalize etmekle, Kürt burjuvazisinin oluşması sağlanacak ve var olanı güçlendirecek.
9– İş ve İşçi merkezi:
Mevcut çalışanların haklarını savunmak, işsizlere için iş bulmak amaçlı bir merkez oluşturmak.
10– Gençlik ve spor merkezi:
Her konuda gençlere sahip çıkmak, kötü alışkanlıklardan uzak tutmak, gelişmelerine imkân sağlamak, önlerini açmak, milli şuuru aşılayıp milli bir gençlik oluşturmak için gençler arasında birlikteliklerini sağlamak.
11– Kadın ve aile merkezi:
En önemli konuların başında gelen Kürt aile geleneklerini korumayı sağlamak; Kürt tarihinden gelen örf ve adetleri üzerinden Kürt milletinin baş tacı olan kadınlarımızın eğitimine ve gelişimine katkıda bulunmak amaçlanacak.
12– Sağlık merkezi:
Sağlıklı bir yaşam ve sağlıklı bir nesil oluşturmak için doktorlarımız vasıtasıyla insanlarımızı eğitmek, bu konuda yardım etmek amaçlanacak.
13– Hukuk merkezi:
Ulusal ve uluslararası bazda Kürt ve Kürtlük davasında sınırsız yardım etmek, yoksul sanık ve mağdurlara ücretsiz avukat hizmeti vermek ve haklarını savunmak.
14– Dış ilişkiler ve diplomasi merkezi:
Belirttiğimiz Kürt-Türk cemaat-tarikat, aşiret ittifakıyla hem yurt içinde hem yurt dışında sağlıklı bir şekilde Kürt davasını anlatılarak Kürt dünyası ile sürekli diyalog sağlamak, Kürdistan–Türkiye merkezli Kürt ittifakını oluşturmak, bu konuda dünyanın beli başlı merkezlerinde bu sorunun barışçıl bir şekilde çözülmesi için lobi oluşturmak, barıştan yana yabancı devlet, politikacı, işadamı, sanatçı, İslam birliği, Dünya İslam Alimler birliği, Uluslararası Af Örgütü, Helsinki Yurttaşlar Derneği, İnsan Hakları İzleme Örgütü, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler gibi kurum ve kuruluşlar nezdinde Kürtlerin ulusal haklarını elde etmek için bunların desteğini almak.
15– Barış zemini oluşturma, geliştirme ve diyalog merkezi:
Tüm birimlerin ortaklığıyla barış komitesi kurmak ve bu komiteyle barışı sağlamak.
16– ARGE:
Gerek siyasi gerek stratejik ve gerekse ekonomik olsun her türlü proje geliştirme ve stratejiler belirleme merkezi oluşturmak. Yukarıdaki tüm bu birimler için araştırma ve gelişte çalışmaları yapmak.
Tüm bu çalışmalar çerçevesinde bu merkez Kürt toplumunun her türlü sorunların araştırmak, çözüm için çare bulmak, kendi kendini yönetip idare etmek tecrübesini kazandırmak, her konuda, her yönüyle Kürt toplumunun başvurabileceği ve ihtiyaçlarının karşılanacağından emin olacak bu merkez, bu merkezin bölümlerin her biri, kendi örgütlemesini kendi aralarında demokratik usullerine göre yapar. Bu örgütleme ve toplumsal birliği oluştururken, kesinlikle, hiçbir surette, hiçbir kimseye ve topluma Kürt milli şuur ve birliğinin dışında, din dahil, hiçbir ideoloji telkin ve empoze edilmez, buna müsaade edilmez, dayatmada bulunmaz, bu çalışmalar esnasında bu konuda faaliyetlerde de bulunmaz.
Yukarıdaki 16 birim başkanları kendi merkezlerinden sorumlu oldukları gibi, aynı zamanda Genel Merkezin yönetim kurulunun doğal üyeleri de sayılacak ve Genel Merkezde de yer alacaklardır.
Türk halkıyla diyalog sağlamak ayağına gelince, bu bölüm projemizin başarıya ulaşmasının en önemli unsurlarından biridir.
İrtibat ve yorum için;
[email protected]
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.