Milletlerin kaderlerinde geleceklerini şekillendirecek olaylar dizgesi hep var olagelmiştir. Bu dizgenin bazıları tarihsel konjonktüre uygun koşullar altında öne çıkma eğilimi gösterebilir. Eğilimi iyi tahlil eden ve gerekli hazırlığını iyi yapan milletler bulundukları koşuldan bir üst evreye sıçrama gerçekleştirebilir. Ortadoğu coğrafyasındaki çok renkli ve sesli toplumların bazıları bu tarihsel konjonktürü kendi lehlerine çevirirken, aynı zamanda kendileri dışında kalan diğer renk ve sesleri yok sayan adımlar atmakta da mahirliklerini sergilemekten asla geri durmamışlardır.
Ortadoğu coğrafyasındaki son yüz elli yıllık konjonktürel gelişmelerden faydalanmayı beceremeyen ender milletlerden biri de Kürdler olmuştur. Ortadoğu’nun yüzyılın başında yeniden dizaynında yer edinme becerisi gösteremeyen Kürdlerin parçalanarak bir daha varlık sahnesine çıkmaları ebediyen ortadan kaldırılmak istenmiştir.
Ancak oluşturulan dizaynın belli noktalarında zaman zaman açılan gedikler ve bunları fırsata çevirme becerisi gösteren Kürd evlatları konjonktürel tarihin kendilerine biçmek istediği yok oluşun önünde kale duvarları gibi direniş göstererek istenileni tersine çevirme başarısı göstermekten de geri durmadılar. Kimi zaman umutların tam tükendiği noktada oluşan yeni gedikten gelmekte olan ışığın farkına varanlar savaş arenasının cengaverlerini aratmayacak cesaretle varoluşun yeni tohumlarını ektiler.
Bu tohumlar ise zamanla meyveye durmak zorunda hissetti kendini. Kürdistan ülkesinin parçalanmış kaderini ve makûs talihini değiştirmek üzere yola çıkanlar bazen olup bitenler karşısında tökezlediler. Ama inançlarını ve umutlarını yitirmediler. Sonuçta Başur hiçbir zaman pes etmemenin meyvelerini topladı. Rojhilat bazen tam meyveyi yemeye başlayacakken oluşan fırtına da rotasını kaybetti. Bugün Rojava benzeri bir durumu yaşama sinyalleri veriyor. Fırtınaların farklı yön ve şiddette esmesi Rojava’da şiddetli baş ağrıları oluşmasına yola açacak veriler üretme tehlikesi altında.
Ancak günümüz dünya konjonktürünün acil servis marifetiyle harekete geçmesi oluşan ağrısıyı ağrı kesicilerle dindirmemize yardımcı oldu. Ama ağrının verdiği sersemlikten tam anlamıyla kurtulmayı sağlayacak esaslı tedaviyi konjonktür henüz sunma hevesini tam olarak ortaya koymuş değil. Tam da bu noktada hastadaki belirtileri gözlemleyerek müşahede süresini biraz uzun tutup tepkilerin nasıl olacağını beklemeyi yeğlemekte olduğu izlenimi verdi. Ancak cengaver Kürd evlatları Kobani üzerinden gelen kara bulutları bugün itibarıyla dağıtmış durumdalar. Artık bundan sonrasını ameliyat masasında kaybetmemek için uğraşmalıyız.
Tarihsel konjonktür tıpkı Başur’un gerçekleştirdiği dirayeti Rojavada görme umuduyla beklemektedir. Kapıyı çalan ve dik durmayı başarırsan/bilirsen bende seni görmeye hazırım demektedir, inşallah savaş meydanının cengâverleri olan Kürd evlatları tarafından gittikçe genişletilen gedik ideolojik takıntılarla bertaraf edilmez.
Yüzelli yılı aşan tarihsel süreçte gördüğü her gedikten gelen ışıkla heyecanlanıp ortaya çıkan Bakur Kürdleri hemen hemen her seferinde kendilerinden olanların marifetiyle açılan bu gedikleri onarmayı başaran düşmanları tarafından hezimete uğratıldılar. Ama onlar hiçbir zaman pes demediler. Her seferinde küllenmiş korlarını yeniden harlamayı becerebildiler.
Bugün 50 yıla yaklaşan son korun harlanması tam da taçlandırılacak seviyeye ulaşmak üzere iken gedik tamirciliğine soyunma heveslilerince heder edilme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Gedik tamircilerinin en usta manevralarla koru sürekli yükselen ateşin üzerine kül atmak suretiyle elin uzama mesafesine gelen meyveyi oluşturulan kül tozlarıyla görünmez hale getirme isteğini yansıtan veriler sergilemektedirler.
Sonuç:
Kuzey Kürdistan’da Kürd evlatlarının emek ve çabalarıyla oluşturulan bu gedik de yeni konjonktürü görememe nedeniyle heba edilme tehlikesi altındadır. Ancak bu tehlike tüm farklılıklarına rağmen Kürdlerin birlikteliğiyle bertaraf edilebilir niteliktedir. Ama temel şart gedik tamirciliğine soyunma hevesi/görüntüsü verenlerin egemenlerce oluşturulan fısıltılara sağır olabilirlerse harlanan ateşin dozu daha da yükselecektir.
HDP’nin açılan yeni gediği genişletmemizde çok fonksiyonel olamayacağı izlenimine sahip olmama rağmen, orada yer alan ve yüreği kor kor yanan Kürd evlatlarının isabetli duruşlarıyla bu gediğin daha da genişleteceği kanaatine de sahibim. HDP’nin gediğin açılmasında fonksiyonel olması için Kürd evlatlarına yönelmesi Türk Sol ve İslamcısına yönelmesinden daha evladır. Egemenler her ferdiyle açılan gediği kapatmanın derdine düşecekleri için bunlarında içimizde Truva atı görevi görme tehlikesi taşıdıklarını bilmek zorundayız.
Çok renkliliğin ve çok sesliliğin anavatanı olan Kürdistan’ın tüm bileşenleri el birliğiyle bu gedikten birer taş çıkarmaya başlarlarsa gediğin sonsuza kadar tamiri mümkün olmayacaktır. Bu nedenle önümüzdeki seçim bu gediği daha da genişletme fırsatları sunmaktadır. Ancak Kürdistan ülkesi için yüreği kor kor yananların elbirliği şarttır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.