Yusuf Ziya Döger Son Makaleler

Sömürgecinin Amacı Zihinsel Benzetme ve Aldatmadır - II

Sömürgeleştirilen zihin, Kürdlere kurtuluş reçetesi olarak kendilerine ait olan değerleri sunma yerine sol ideoloji ya da karşıtını ifade eden sağ ideolojiyi kurtuluş reçetesi olarak sunar. Oysa her ikisi de Kürdün sömürgeleştirilmesinin devamında kendi geleceklerini görmektedir. Kürdler kendi içlerinde ideolojiler üstüne çıkıp vatanını istemedikçe bu kör dövüşe devam edeceklerdir. Buna örneklik teşkil eden durum, Günümüzde HDP’nin Kürdistan illerinde ‘bedel’ adı altında yürütmekte olduğu politikalarda kendisini açığa çıkartmaktadır.
Sömürgecinin Amacı Zihinsel Benzetme ve Aldatmadır - II
Makaleyi Paylaş

Bu yazının birinci - http://www.nerinaazad.com/columnists/yusuf_ziya_doger/somurgecinin-gorevi-aldatma-ve-zihinsel-benzetmedir- bölümünü bir soruyla bitirmiştik. Bu bölümde ise o soruya cevap bulmak için çaba harcayacağız.

Toplumsal yaşam alanında, herhangi bir kesime/gruba veya etnik kökene yönelik oluşturulmak istenen itibarsızlaştırmanın dayandığı arka plan aynı zamanda toplumsal sorunların da sebebidir. Sosyal yaşam alanındaki sorunların çözümünde ise bu arka plan belirlenmeden -doğal olarak- geliştirilecek çözüm önerileri de havada kalmaya mahkûmdur. Söz konusu arka plan amacının ne olduğu belirlenemezse algı operasyonlarıyla gerçekleştirilmek istenen itibarsızlaştırmanın nedeni anlaşılamaz.

Her alandaki sosyal sorunların sebeplerinin öncelikle siyasal nitelikler taşıdığını belirtme zorunluluğu var. Toplumsal yaşam ise insan açısından zorunlu olarak var kalma veya egemen olma dürtüsünün öne çıkarıldığı bir alandır. Bu dürtülerin hedefe ulaşmasını sağlamak için de siyasal alanda mücadele gerekir. Siyasal mücadelede amaçlanan hedefin gerçekleştirilmesi için de manipüle edilmesi -sömürgeleştirilmesi- gerekenzihinlere ihtiyaç vardır. Ancak var kalma veya egemen olma dürtüleri, temelde manipüle edilmesi gereken zihinlere ihtiyaç duymalarına rağmen, bu ihtiyacın karşılanması içinde farklı saiklerle çalışmak zorunda olacaklarını da belirtmek gerekiyor. İki durumu tek tek ele alalım.

a) Egemen olma dürtüsünün temelinde hedef kitlede zihinsel deformasyon oluşturup onu sömürgeleştiripkendine benzetme arayışına sokma amacı vardır. Bunun içinde toplumdaki farklı kökene ait olanların kendilerini var kılmalarını engelleyen tutumlar öne çıkartılır. Sömürgeleştirilecek zihinlere ‘değersiz oldukları fikri’ yerleştirilerek zorunlu itaat etme ve asimile olmaları dayatılır. Onlarda değersizlik fikrini oluşturmak için önce acziyet içinde olduklarını kabul etmelerini sağlayan veriler üretilir. Böylece ‘zihinsel işgalin gerçekleştirilmesini sağlayacak uygulamalar’a yönelme kolaylaşacaktır. İlk başvurulacak uygulama doğal olarak değersizlik fikri oluşturulan kesimin önde gelenlerini itibarsızlaştırmadır. Önceki bölümde izah edilen, ‘halk nezdinde itibarsızlaştırma’ boyutunun siyasal sonuçlarının olması bu konunun mihenk noktasıdır.

TC kurulurken ilk meclis için her kesiminden bir şekilde eşrafın öne çıkartılarak toplumsal destek arayışının gözetlemesi manidardı. Ancak ayaklar yere sabitlendikten sonra, bundan vazgeçilerek atama ile daha çokaskeri bürokrasi içinde yer alanların -özellikle Kürdistan illerinde- mebus olarak belirlenmeleri bu uygulamanın hayata geçirilmesine yönelikti. Ki bunların Kürdistan halkı ile hiçbir şekilde organik ilişkisi de bulunmuyordu. İlk mecliste kendilerine yer verilenlerin yerine daha sonraki süreçte askeri bürokrasiden gelenlerin atanmasındaki siyasal amacın hem onlara kifayetsizliklerini göstermek hem de halkta onların bu işe layık olmadıklarını kabullendirmeye yönelikti.

TC’nin tek parti –CHP- yönetimiyle oluşturduğu bu tutumun amacı aslında, Kürd eşrafı yerine bürokratik hegemonya oluşturarak Kürdlerin kendilerine olan güvenlerini zedelemekti. Böylece Kürd eşrafı yerine ikame edilen askeri bürokratik kesimle Kürdistan’ı denetlemesi amaçlandı. Kürdlerin zihnine yönetmeye layık olmadıkları fikrinin yerleştirilmesiyle TC tarafından sömürgeleştirilen Kürdistanlı zihinlere, ‘sizin içinizden çıkanlar buna layık olmadığı için sizler adına bu işlemi biz yürütmek zorunda kalıyoruz’ imajı yerleştirildi. Bununla da Kürd Halkının bu mebusların ‘kamu adına bölgeyi denetlemesi görevi’ gördüklerini fark etmeleri zorlaştırıldı. Ancak tek parti -CHP- yönetiminin son bulmasında etkin olan DP Kürdistan’da varlık kazanmayolunun askeri bürokratik hegemonya ile mümkün olamayacağını fark etmesi durumun değişmesine yol açtı.

DP bu noktada Kürdistan’ı denetleme yolunun -bir şekilde- yöresinde eşraf olanlardan geçtiğini fark etti. DP’nin ortaya çıkışıyla Kürdistan illerinde mebus çıkarabilme yönelimin eşrafa kayması, süreç içerisinde nispeten eğitim basamaklarından geçen okumuş Kürd eşraf çocuklarını zorunlu olarak öne çıkardı. Bunun mümkün olmadığı yerlerde ise kitleler üzerinde etkin olacak kişilerin öne çıkması zorunluluk haline geldi. 1950 seçimlerinde Kürdlerin yaşadığı veya etkili oldukları illerin seçim sonuçları ile seçilen milletvekillerinin hangi kesimden oldukları incelendiğinde ileri sürülen durumun gerçekliği kendiliğinden açığa çıkar. Seçim sonuçları incelendiğinde CHP veya DP’nin öne geçtiği illerde Kürd eşrafına dayandıkları görülecektir. Bu durumun en iyi örneklerinden biri şudur: Bitlis’te Şeyh Selahattin İnan CHP listesinde olduğu için sonuç CHP lehine olmuştu. DP iktidarından sonra kürdler yeni bir sarmalın içine sürüldü.[1]

Örneklendirelim:

Düşünelim: “Kürdler devlet olursa iki günde birbirini boğarlar”, “Kürdler devlet olursa iki günde açlıktan nefesleri kokar” veya “Kürdler haindir, birbirleriyle ittifak etmezler” söylemlerinin amacı ne olabilir. Sadece bu üç veriyi yan yana getirelim ve bir sonuç çıkarmaya çalışalım. Karşımıza çıkacak manzara korkunçtur. Bu söylemlerin arkasına gizlenen amacı görmemizi engelleyen yüzlerce perde var. Açıkça bize, ‘siz yönetme ve egemenlik konusunda aciz insanlarsınız, bırakın bizler sizleri yönetelim, böylece birbirinizi imha etmekten kurtarmış oluruz sizi’ denilmektedir.

CHP\'nin tek parti döneminde Kürdistan illerine atama yoluyla askeri-bürokratik kesimden gelenleri vekil yapması, doğrudan doğruya bu uygulamanın dayanağı olan sömürgeci ve sömürgeleştirilen zihin ilişkisinin yansımasıydı. TC tarafından zihinsel sömürgeleştirmeye tabi tutulan Kürdlere bunu kabul ettirmenin yolu olarak da ‘Kürd eşrafının itibarsızlaştırılması’ esas alınmıştır. Bu noktada önceki bölümde ele aldığımız argümanların tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor.

Sömürgeleştirilen zihnin, içine düştüğü zilleti görmek istemeyişinin önemli göstergelerinden biride, ‘kendisine denk düşen birini arama’ çabasına girişmesidir. ‘Bu ülke Kürd, Laz, Çerkez, Pomak vb. hepimizindir,’ söylemi, söz konusu zillete kılıf arama çabasıdır. Böylece kendi durumunda olanı öne sürerek kendisinin yanlışlık içinde olmadığına kendisini inandırmak arayışının deklere edilmesidir. Oysa sömürgeleştirilen Kürd zihni şu farkı görmelidir; \"İfade edilen ‘o denklerin hepsi’ dışarıdan getirilerek TC’nin egemen olduğu alana yerleştirilmişlerdir. Oysa kendisinin beş bin yıllık geçmişe sahip oluşunun onların yüz elli yıllık geçmişiyle özdeş tutulamayacağının farkında olmalıdır\"

b) ‘Var kalma mücadelesi’nin temelinde yer alan dürtü ya iç siyasi dinamiklere ya da ontolojik temellere dayanır. Eğer mücadele iç siyasi dinamikler üzerinden gelişiyorsa, ’ideolojik/düşünsel farklılığı temel alan iktidar gücünü ele geçirme’ isteğini ortaya çıkartır. Eğer ontolojik temellere dayanıyorsa ‘varlığını sürdürme’ isteğini öne çıkartır. Dolayısıyla bu iki isteğin aynı kategori içerisinde ele alınması mümkün değildir. Çünkü İktidar gücünü ele geçirme dürtüsü aynı niteliklere sahip toplumun iç sorunlarına daha iyi çözüm reçetesinin kendileriyle mümkün olacağı varsayımına dayanır. Var kalma dürtüsü ise farklı niteliklere sahip toplumlardan birinin uyguladığı sömürgeci anlayışa karşı duruşu temel alır.

Örneklendirelim:

TC’nin siyasal yapısı içerisinde yer alan partilerin gerçekleştirdiği mücadele biçimi iktidar gücünü ele geçirmedir. Bu nedenle temeline ideolojik/düşünsel farklılığı alarak karşı tarafa yönelik itibarsızlaştırma çabasını öne çıkartır. Hedef kitleyi oluşturan zihinlerde, daha iyi yaşam koşullarının kendi paradigmaları olduğu algısını yerleştirerek diğerlerinin sosyal yaşamda felaketlere davetiye çıkardığı vehmini yerleştirme çabasını geliştirir. Bu anlamada AKP ve CHP çekişmesine bakmanın yeterli olacağını düşünüyorum. Dolayısıyla buradaki ‘var kalma dayanağı’nın siyasal sistemin iktidar gücünü kullanmasıyla eşdeğer olduğu açığa çıkıyor. O halde bu mücadele biçiminde ‘zihnin sömürgeleştirilmesi değil, dönüştürülmesi’ amaçlanır.

TC’nin siyasal egemenliği altındaki farklı kökene ait olanların mücadelesi ise ‘varlıklarını sürdürme ve sosyal yaşamda görünür olma’ mücadelesidir. Bu nedenle ideolojik/düşünsel temeller yerine insan/insani olmaktan kaynaklanan doğal haklarını kullanma çabasını öncelemek zorunda kalmaktadır. Bu kesim karşısında yer alan sömürgeci gücü ‘itibarsızlaşma’ yerine yaşanan reel durumları güncelleştirerek sesini duyurmaya çalışmaktadır. Hedef kitle ise burada ikiye ayrılır. 1- ‘Kendisine ait olan kitle’, ki bunlara egemen gücün kendilerini mahrum ettiği hakları hatırlatılır. 2- ‘Sesini duyurmak istediği kitle’. Bunlara ise; egemen gücün uygulamalarındaki pervasızlık gösterilerek hak-hukuk ve adalet isteklerinin gerçekleştirilmesinde yardımcı olmalarını ister.

Bu anlamda Kürdlerin mücadelesi, varlıklarını sürdürmeye dayalı bir mücadele olup dünya toplumları içerisinde görünür olmayı amaçlar. Çünkü sömürgeci için, acziyet duygusu oluşturmada kullanılan argümanın sömürülen üzerinde oluşturacağı etki gelecekte sömürgecinin elini güçlendiren asıl veri olma niteliğine bürünmesi önemlidir. Böylece sömürgeleştirilen zihin, asıl sömürgeci yapı yerine onun bir kurum veya kuruluşunu ikame etmeye çalışır. Oluşturulan bu anlayışın altında ise sömürgeleştirilen zihnin hayranlık duyduğu sömürgecisini kayırma derdini ortaya koymaktadır. Örneğin ‘Kemalist TC sistemi’ yerine ‘AKP Devleti’ söylemi günümüz açısında bu zihnin temayüz etmiş halidir

Sonuç:

Sömürgeleştirilen zihin, Kürdlere kurtuluş reçetesi olarak kendilerine ait olan değerleri sunma yerine sol ideoloji ya da karşıtını ifade eden sağ ideolojiyi kurtuluş reçetesi olarak sunar. Oysa her ikisi de Kürdün sömürgeleştirilmesinin devamında kendi geleceklerini görmektedir. Kürdler kendi içlerinde ideolojiler üstüne çıkıp vatanını istemedikçe bu kör dövüşe devam edeceklerdir. Buna örneklik teşkil eden durum, Günümüzde HDP’nin Kürdistan illerinde ‘bedel’ adı altında yürütmekte olduğu politikalarda kendisini açığa çıkartmaktadır. İleri sürülen ‘bedel’ söylemiyle Kürd\'e liyakatsizlikleri ifade edilerek, ‘siz bunu yapamadığınız için biz, halkların kardeşliği prensibince size layık olanları getirerek bu liyakatsizliği ortadan kaldırmaktayız’ denilmektedir.

Bu politik anlayış sömürgecinin güçle ile elde edemediği dayatmayı iç dinamikler üzerinde oluşturacağı manipülasyonla elde edilmesidir. Türk solu ile kurulan ittifak ve Kürd oylarıyla temsiliyetin Türk soluna devredilmesi ancak bununla açıklanabilir. Bu politik anlayışın bilinçli olup olmadığı önemsizdir. Tekrar edelim sağ kesim için ortaya çıkan sarmalın aşağıdaki yazılara bakılarak değerlendirilmesi gerekir.

Kürtleri Sessizce Sağdan Eritmek Kürtleri Sessizce Sağdan Eritmek - II Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Nerina Azad
Bu makale toplam: 9368 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:16:18:50

Son Makaleler

Bir İmzacı Tarih Kayıt Cetveliyse Sosyoloji Bunun Toplum Vicdanındaki Karşılığıdır İsmail Beşikci’nin Sosyolojik Yanılgısı Türkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler Kürdler ve 24 Haziran Seçimi Neden Demirtaş ama HDP değil? Şeyh Said Kıyamında ve sonrasında neden Kırdlar/Zazalar hedef alındı - 2 Şeyh Said Kıyamında ve sonrasında neden Kırdlar/Zazalar hedef alındı - 1 HDP Kongresinin Düşündürdükleri Şeytanın İşbirlikçilerine Ölüm… Kürdler Sosyolojilerine Yenildiler, Asla Düşmanlarına yenilmediler Batı Karşısında Çöküş, Öze Dönüş Çabaları ve Kudüs Meselesi Ruhumuzu Uyandıran Kerküklü Çocuk Alansal Egemenlik ve Felaket Senaryolarının Yazarlarıi Alansal Egemenlik ve Felaket Senaryolarının Yazarları Hewler Mitingi ve Arka Plan Mesajları Zihinsel Birlikteliğin Yolu: Güney Kürdistan Referandum Umarız Tarih Tekerrür Etmez Kürdlerin Sömürgecileri Başarılı, Kürdler İse Başarısızdır Kürdler Nereye Koşuyor? Bingöl ve Seçimlerdeki Tututmu - II Bingöl ve Seçimlerdeki Tutumu Kuzey Kürd Siyasetinde 'Vicdan Testi' Kürdler Hem Sağdan Hem de Soldan Eritildi Kürdler ve Referandum Devşirmelerin İşlevi/fonksiyonu Yakarak Öldürme (Katletme) Mantıksal Şaşılık Kürdler Birlik mi Olmalı, Yoksa Ortaklaşmalı mı? Yönetici Erdemli olmayınca… Kürd Gençliğinin Rol Modeli Dr Süleyman Ermeniler ve Kürdler Neden Kaybetiler? (III) Ermeniler ve Kürdler neden kaybettiler? (II) Ermeniler ve Kürdler neden kaybettiler? (I) Kürd Toplumsal Dinamiğinin Çökertilmesi -II- Kürdistan'da Türk Bayrağıyla Yapılan Yürüyüşler Kürd Toplumsal Dinamiklerinin Çökertilmesi İtibarsızlaştırmanın Psikolojisi Kürdler Egemenlik Mi Vatandaşlık Mı İstemeli? Türkiye İslamcılığı Neyi Amaçlıyor? Kürd Orta Sınıfının Çökertilmesi Erdemlilik Olmadan Olmaz Doğu ve Batı Ayrımı Karşısında Kürdlerin Özgünlüğü Türkiye İslamcılığının Riyakârlığı Kurdlerde Hukuk ve Hakkı Üstün Kılma Sykes Picot’çu Türkiye İslamcılığı Türkiye İslamcılarının Kürdü Olmak Siyasette İttihatçı Mantıkla İtibarsızlaştırma Çabası İstilacı Bozkır Türkleri ve Varlığını Koruyan Kürdler Kürdistan’daki Çatışmalı Ortam Neyi Amaçlamaktadır? İslam - İslamcılık İslamcıların Yanılgısı Sömürgeci ve Sömürülen İlişkisi Dört Ayaklı Minare Önünde Ansızın Gelen Ölüm! Ümmeti Bölen! “Kürd ve Kürdistan” Meşruiyet Dayanağı ve Kürdler Kürdlerin Haklı Mücadelesini İtibarsızlaştırma Arayışı Sömürgecinin Görevi, Aldatma ve Zihinsel Benzetmedir Kabristanımız Varsa Bilin ki Orası Bizim Vatanımızdır DAİŞ saldırılarında Şengal'de neler oldu? Şengal'in bilinmeyenleri... Toplumsal Anomi ve Yeni Arayış Seni Başkan Yapacağız, Karşılığı 'Federal Sistem' Militarist Devletler ve Kürdistan’ın Doğum Sancısı Kürdlerde Sosyal Genetiğin Psikolojik Bağlılığa Dönüşmesi Arayıştaki Kent, Bingöl Ortadoğu’da Reddi Miras Geleneği ve Talan Ekonomisi 7 Haziran’ı Doğru Okumak Kürdistan'da Seçime Kan Sıçratıldı Kürdlerin Egemenlik Anlayışı Allah, Yasin Aktay’ın dediğinin aksini söyler. Siyasetin Doğası ve Rasyonel Davranış Kürdistan Mefküresi ve Siyasi Aktörler (İslamcı Cenah) -2 Kürdistan Mefkûresi ve Siyasi Aktörler -1- Yokoluşu Engellemek!... İttihatçılığa Teslim Edilen Kürd Yapıları Kürdler Nasıl Eritildi Siyaset ve Düşüncede Etik Temsiliyet Sorunu ve Ortadoğu Kürdleri Sessizce Sağdan Eritmek - II Gedik Onarılmamalı, Bilakis Büyütülmeli Kürdleri Sessizce Sağdan Eritmek Hikmet Arayışında Fıtrat ve İrade Etkileşimi Hakikat Tek Olan Değildir, Tek Olan İblisçiliktir Kimliksel Varoluş ve Devletleşme Zorunluluğu Bariyere Dönüşen Öz Sosyal Genetik ve Kürd Siyaseti Duisburg Paneli Azadi Hareketinin Çözüm Önerileri Kürdistan Hakikatini İnşa Et Harekei / AZADÎ Bakur / Türkiye Kürdistan'ından Peşmerge Geçti Kürdler İçin Birlik Değil Birliktelik Anlamlıdır. Akil Adamlar Tiyatrosu Yeniden Sahne Aldı Kürdler Saha Eğemenliğine Oynamamalı Kürtlerin ayak bağı / PKK ve Hizbullah gerginliği Eylem Düşünceyi Şekillendirir. Hareketa Azadinin Rotası Ulus Devlet Mantığı ve Kürdistan Sorunu Kürd Ulusal Mücadelesinde ŞUŞAR TOPLANTISI Kürd Müslümanların Yüzyıllık Serüveni İnsanlığın Turnusol Kağıdı: FİLİSTİN - II Hakkâri’de(Cölemerg) Ne Oldu Ki İnsanlığın Turnusol Kâğıdı: FİLİSTİN Hatip Dicle Ne Dedi ki… Hamidiye Alayları / Devlet Aklının Zorunlu Yapıları Ümmetçi/İslamcı Kürdlerin Zihinsel Bakışı Kürdler “Öğrenilmiş Çaresizliğe” Mahkum Değildir. Birlikteliğe Evet, Ama Nasıl Olacak Evrensel değer mi, İdeolojik körlük mü? Tarihi nasıl okuyalım / Resmi ve yerel tarih Demokratik İslam Kongresi Kürd Hareketindeki Değişimi Nasıl Etkileyecek HDP Türklerle Kardeşlik Ya Kürdlerle... Hamidiye Alayları ve Şeyx Seid Harekatı - II