Algı operasyonlarının temel amacı, hedef seçilen kişi veya kurum/yapının kamuoyu nezdindeki imajını bozmaktır. Toplum nezdinde hedefin var olan etki gücünün minimize edilmesini sağlamaktır. Amaç hedef seçilenin gücü ve etkisi altında ezilmiş olmanın doğurduğu psikolojik ruh halinden bir nebze de olsa kurtulmaktır. Böylece hedefe karşı rahat nefes alacak duruma gelinip, karşı atakla ona üstünlük kurarak toplumda bozulan/bozulmaya yüz tutmuş kendi imajını tazelemektir.
Hedef seçilene yönelik bu stratejisiyi uygulama zorunluluğu duyan yapının sorunu, aslında uygulama sahnesine koyduğu amacın toplum nezdinde gizletilmesine olanak oluşturmaktır. Bu stratejik bir adım olup kendisinin yürüttüğü veya yürütmekte olduğu siyasal/sosyal tercihlerinin tartışılmadan kitlelerce kabullenmesini hızlandırmaktır.
Algı operasyonuna başvuran yapı, eğer oluşturmayı hedeflediği siyasal tercihe karşı bir direnç olacağını düşünüyorsa bu direncin başka bir alana kaydırılarak deşarj olmasını sağlar. Böylece kitlelere düşünme ve tartışma imkânı vermeyerek gerçekleştirilmesi istenilen amacın bir anlamda okus/pokus yöntemiyle sindirilmeden benimsenmesini kolaylaştırır.
Konumuzun miheng taşını “Halkının Katili İşbirlikçi Barzani” afişinin Amed’te sakallı, sarıklı/külahlı muhafazakâr Kürdlerin eliyle meydana indirilerek algı operasyonuna başvuranların amacı oluşturmaktadır. Öncelikle her Kürdün şunu “neyi amaçlıyorsunuz” sorma hakkı elbette var. Ancak amaçladığınız şeyi gerçekleştirmenize engel oluşturacak herhangi bir güç kullanma hakkı ise yok. Ama sizi sorgulama ve yanlışlarınızı ifade etme hakkını kullanırken sizin de ona karşı bununla yetinmeniz gerekirken suçlayıcı ve tahkir edici dile başvurmanız kabul edilebilir değildir.
Bakur Kürdistan’ının tartışılmaz gücünü temsil ettiğinizi her aklı başında Kürd kabul eder. Bu gücü elde etmenizin altında elbette bedeller ödediğiniz gerçekliği yatıyor. Kürdistan uğruna ödenen bu bedellere saygı beklemeniz elbette doğal hakkınız ve her Kürdün buna saygı duyması da gerekir. Ama unutmayınız ki “Halkının Katili İşbirlikçi Barzani” pankartı aynı zamanda insaf sahibi her Kürdün yüreğini de yaralar. Aynı şekilde buna karşı saygıyı da sizden bekleme hakları olduğunu unutmayın.
Başur Kürdistan’ında yüzyıllık İngiliz ve Arap tahakkümüne karşı mazlum Kürd halkının yılmaz savunucusu olan Barzaniler nasıl katil ve işbirlikçi oluyor. Doğrusu bunu anlamakta zorlanıyorum. Evet, sosyal hayat içerisinde kardeşler arasında sıkıntıların olmadığını ileri sürmek akla ziyan bir durumdur. Ama kardeş olanlardan birine saldırı ihtimali olduğunda diğerinin sosyal hayat sıkıntısını bir tarafa bırakarak ona sırt çıktığı da yine sosyal bir realite.
Şimdi düşünme zamanı. Gerçekten 90’lı yıllarda gerçekleşen PKK – KDP çatışmasında yaşananların tekrar yaşanması kimin işine gelir. Ki hepimizin malumu yaralı PKK gerillalarını sırtlarında taşıyarak hastanelere götürenler yine KDP taraftarları veya peşmergeleriydi. Bunun bir daha yaşanmaması hepimizin arzusu. Ama bunun için herkesin elini taşın altına koyması gerekir. Ki Barzani gerekiyorsa bunun için mahkeme önüne çıkmaya hazırım demişti. Peki, Sosyal hayatta meydana gelen olayların tek taraf ve tek sebeple açıklanması Sosyoloji bilimi açısından mümkün değilken diğer taraf bu konuda niye susmayı tercih ediyor.
İşte, Bakur’un başat Kürd gücü tam bu noktada denetlediği kitle üzerindeki gücünün erozyona uğramasını engellemek için bu türden algı operasyonlarına ihtiyaç duymaktadır. Yakın zamanlarda evirildiği siyasal/sosyal tercihlerinin Kürdler arasında düşünülerek tartışılmasını istemiyor. Bunun için denetlediği kitlenin sürekli mobilize durumda olmasını gerekli görüyor. Çünkü mobilize durumda olan kitleler aklıselim değerlendirmelere ihtiyaç duymazlar.
Gerektiğinde kitlenin enerjisini boşaltması için suni gündemlerin oluşturulması şarttır. Amed’te Müslüman muhafazakâr Kürtlerin elleriyle taşınan “Halkının Katili İşbirlikçi Barzani” pankartı kanaatimce tam da bu türden değerlendirme ve düşünmelerin önüne geçmeyi hedefleyen içe yönelik bir adımdır. Her yapı kendisini korumak ve muhafaza etmek için bu türden sosyal eylemlere ihtiyaç duyar ancak bunu kendi evininin içine yöneltmesi durumunda niyetinin sorgulanmasına yol açacağını da unutulmamalıdır.
İsterseniz birkaç hatırlatma yapalım.
“Bağımsız devlet fikrini çoktan çöp sepetine attık çünkü 2,5 milyon Kürt İstanbul\'da. Demokratik özerkliği de sadece kendimiz için değil, İstanbul\'daki Kürt, Malatya\'daki Türk için istiyoruz”. Hatip DİCLE
\"Biz demokratik özerkliği zaten programımızda ilan etmiştik. Şimdi ise demokratik özerkliği bütün Türkiye’de inşa edeceğiz. Onu söylüyoruz\" Sebahat TUNCEL
\"Kurtarıcı motif, tarihsel imge Mustafa Kemal ve onun tarihsel eylemselliğinin büyüklüğü kendisini gösterdi ve gösterecek. O bir mucizedir, ölümsüzdür. Uluslaşmada temel direktir.\" Aysel TUĞLUK
Yukarıda sıralanan düşünceleri yan yana getirdiğinizde amaçlanan siyasal/sosyal yapının karşılaşabileceği direnci kırmanın yollarını aranacağı muhakkaktır. Tekrarlayarak ifade edeyim ki Barzani’ye yönelik pankart bu düşüncelere karşı geliştirilecek her türlü tavır ve düşüncenin önceden önünü almaya yöneliktir.
Bu algı operasyonunun bir diğer ayağı ise Demokratik İslam Kongresidir. Bu kongre ile Ortadoğu’yu barış ve huzur açısından dizayn etmeyi amaçlayan bir yapının kendi evine ait olan bir odayı hedef alması nasıl açıklanabilir ki. Bu kongrenin çağrıcılar kurulunda yer almakta olmama rağmen, öneri olarak sunduğum “Kürdistan Medreseleri ve Kürdler” adlı kongre başlığı kabul görmemiştir. Ancak geçen hafta sonu İMC televizyonunda bu kongrenin çağrıcılar ve hazırlık komitesinde yer alan bir dostumuz Kürdistan medreselerinin durumunun tartışılması önemli bir konudur diyebilmiştir. Kongrenin Muhafazakâr kitlenin mobilize durumunu korumanın bir ayağı olarak düşünüldüğü kanaatindeyim.
Tüm bunlar karşısında niyet okuyucu olmayalım ama niyetin de sorgulanması gerektiğine inanıyorum. Ancak bu konudaki takdirinde Kürd halkına ait olması gerektiğini vurgulamadan geçmeyelim. Birkaç gerekçe ile konumuzu noktalayalım.
- Kürd halkının önüne tutmayacağını bile bile HDP projesini koydunuz. Sonra kalktınız bununla bir mucize doğacağına bizi ikna etmeye çalıştınız. Aslında perde arkasında sizlerin de muzdarip olduğunuzu biliyoruz. Ama kamuoyuna bunu bir vahiy gibi sunmayı da ihmal etmediniz. Tutmama ihtimaline karşı yeni hedefler koyarak kitlenin akıl tutulması yaşamasını istemektesiniz. İşte bu akıl tutulmasıyla hedeflenenlerden biri de Başur ve Barzanidir.
- Kürdler arasında yeni projenizin tutma ihtimalinin olmamasına karşın, sus payı oluşturmayı da ihmal etmediniz. Bakın BDP yerinde duruyor ve taleplerinizi bununla üste doğru taşımanız yine mümkün diyerek “Çöp sepetine attığınız” Kurdistan davasından biz aslında vazgeçmedik imajını kitleye verdirerek akıl tutulmasına devam etmesini sağlamayı umuyorsunuz.
- Türkiye’nin ezilen ve demokrat halklarıyla bulaşmayı hedefledik dediniz. Ulus devlet gereksizdir ve bunu isteyenler ilkeldir diyerek önümüze Türkiyelileşme projesini koydunuz. Bu yetmedi Kürdlerin Katliamcısı olan birisini Kürdlere “kurtarıcı motif ve mucize” olarak sundunuz.
Tabi ki aklımızla alay ederek. Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.