Amerika Birleşik Devletleri şahsında insanlığın genel geçerli, kabul görmüş sosyal, siyasal, ekonomik vd. değerleri ve gücüyle dünyaya hükmediyor ve dünyayı yönetiyor. Amerika Birleşik Devletleri şahsında insanlığın önemsediği sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel ve dünyada genel geçerli, dünya milletleri tarafından genel kabul görmüş, çoğulcu değerlerine bağlılığı hem hassas hem de korumacıdır.
Bu değerler serbest piyasa ekonomisi, liberal kapitalist ve çok sosyal sınıflı bir sistem, evrensel temel değerlere dayalı çoğulcu demokratik sistemdir. Bunlar yasalar önünde eşitlik temelinde hak ve hukuku güvence altına alınmış farklı sosyal sınıflı bir toplum, yasalar önünde eşitlik temelinde hak ve hukuku güvence altına alınmış farklı inançlara sahip bir toplum, yasalar önünde eşitlik temelinde hak ve hukuku güvence altına alınmış farklı sosyal, siyasal ve ideolojik fikir ve düşünceye sahip bir toplum, yasalar önünde eşitlik temelinde hak ve hukuku güvence altına alınmış farklı sosyal ve kültürel bir toplumdur. Amerika Birleşik Devletleri şahsında ve dünya insanlığının temel ve vazgeçemeyeceği değerlerdir.
İŞİD terör örgütü tekçi ırkçı, dinci egemenliği Ortadoğu bölgesinden başlamak üzere zorla inşa etmeye çalışıyor. Tekçi ırkçı, dinci egemenliğin dayanağı aynı zamanda tek sosyal, siyasal ve ideolojik fikir ve düşünce egemenliği demektir. İŞİD ve benzeri örgütler böyle bir paradigmayı da zorla inşa etmek, egemen kılmak istiyor ve hedefliyor. Tekçi dinci bir egemenlik doğal olarak farklı inançların, farklı sosyal sınıfların eşitliğine, farklı kültürlerin eşitliğine karşı bir sistem olacaktır. Yani doğrudan Amerika Birleşik Devletleri şahsında insanlığın temel değerlerine karşı bir egemenlik hesapları vardır. Dolaylı olarak da serbest piyasa ekonomisi, liberalizm, kapitalist sistem de böylesi tekçi katı dinci bir sistemden zarar görecektir. Amerika Birleşik Devletleri’nin İŞİD terör örgütüne karşı savaşının ana nedenleri başında kendisi ve insanlığın temel değerlerine yönelik oluşturduğu tehdittir.
Suriye rejimi tekçi ırkçı sosyal, siyasal ve ideolojik düşünce ve fikrin egemen olduğu dikta bir sisteme sahiptir. Suriye rejiminin bu tekçi ırkçı yapısı Amerika Birleşik Devletleri şahsında dünya değerlerine aykırıdır ve bundan dolayı Amerika Birleşik Devletleri Türkiye ve bölge devletleri ile birlikte Suriye muhalefetine destek verdi. 2011 yılından itibaren Amerika'nın Türkiye ile birlikte Suriye muhalefetine sağladığı bütün destekler tekçi ırkçı, dinci egemenlik hedefleyen örgütlere gitti. Amerika Birleşik Devletleri dolaylı olarak hem kendi temel değerlerine ve insanlığın genel geçerli çağdaş değerlerine karşı olan terörist örgütleri böylece desteklemiş oldu.
Amerika Birleşik Devletleri ancak 2014 yılında Suriye muhalefeti adı altında toplanmış İŞİD, El-nusra ve benzeri örgütlerin Batı Kürdistan'ın Serékani ve Kobané bölgelerine saldırması ile temel çelişkileri görmeye başlayabildi. Güney Kürdistan'ın yoğun diplomatik siyaseti sayesinde bu tekçi ırkçı, dinci terörist örgütlerin Batı Kürdistan Kürtleri şahsında farklı kültürlerin, farklı inançların, farklı sosyal, siyasal ve ideolojik düşünce ve fikirlerin imhası hedeflediğini anlamaya başladı.
Ayrıca bölge devletlerinin hesapları ile kendi hedeflerinin çok farklı olduğunu görebildi. Bölge devletleri Suriye muhalefeti üzerinden bölgedeki tekçi, ırkçı, katı ulusçu statükonun tekçi ırkçı ve dinci egemenlik altında devamı uğruna bir mücadele veriyordu. Yani Amerika Birleşik Devletleri’nin temel değerlerine zıt ve çelişik bir sistem hedefleniyordu.
Bu noktadan sonra Amerika Birleşik Devletleri bölge ile ilgili temel siyaseti değişmeye başlıyor, bölge devletleri ile yürütmekte olduğu siyasetinde kimi devletlerden kopup ve uzaklaşmak zorunda kalıyordu. Ayrıca bölge devletlerinin tekçi ırkçı, dinci egemenliğe dayalı bölge siyasetlerini de boşa çıkaracak kapsamlı bir siyasete yönelmek zorunda kalıyordu.
Amerika Birleşik Devletleri öyle anlaşılıyor ki Güney Kürdistan'ın yoğun diplomatik faaliyetlerinden de güç alarak IŞİD'e karşı bölgenin geleceğine dair siyasetini bölgede kurumlaşmış Kürtlerle, özellikle batı Kürdistan'da PYD/YPG ve tüm Kürtlerle şekillendirmeye karar vermiştir. Ancak IŞİD'e karşı bölgede siyasi ve askeri alanda birlikte çalışacağı Kürtlerin bir grubu olan PYD/YPG ile evrensel temel değerlerde ciddi olarak çelişiyor.
PYD tekçi sosyal, siyasal ve ideolojik, düşünce ve fikre, tekçi sosyal sınıfa dayalı bir sistem ve egemenlik hedefliyor. PYD farklı sosyal, siyasal ve ideolojik, düşünce ve fikirlere, farklı sosyal sınıflara, dünyanın tek egemen modeli, ulusal devlet modeline karşı bir mücadele veriyor. PYD siyaseti ve ideolojisi, Amerika Birleşik Devletleri ve insanlığın genel geçerli değerleri olan serbest piyasa ekonomisine dayalı liberal, kapitalist sistem, farklı sosyal sınıflı toplumsal sistem, farklı sosyal, siyasal ve ideolojik düşünce ve fikirsel sistemle çelişkiler, çarpıklıklar ve sorunlar yaşıyor.
Amerika Birleşik Devletleri’nin sosyal, siyasal ve askeri alanda ittifak yapacağı Kürtlerden PYD/YPG ile seküler yapısı, farklı kültürlere eşitlik temelindeki yapısı, farklı inançlara eşitlik temelindeki yapısı temel değerlerde ortak noktalar oluşturuyor. Bu temelde çelişkiler, çarpıklıklar ve sorunlar ile ortaklaştıkları noktalar değerlendirildiğinde ortak noktalar üzerinden taktiksel bir ittifak geliştirildiği görülüyor.
Amerika Birleşik Devletleri ve dünya insanlığının genel geçerli temel değerleri ve PYD/YPG ile çelişkiler dikkate alındığında bu ilişkinin dönemsel, taktiksel ve geçici olmanın ötesine geçmesi mümkün görünmüyor. Halbuki Kürt halkı mazlum ve mağdur, sömürge haklara bile sahip olamayan baskı altındaki bir halktır. Dört bir yanı, etrafı, çevresi tek ırk ideolojisine dayanan katı ulus devletler tarafından sarılmış, kuşatılmış ve tüm ulusal varlığı değerleriyle imha politikalarına tabi tutulmuştur. Ülkesi bölünmüş ve paylaşılmış, halkı bölünmüş ve paylaşılmış durumdadır. Dili, kültürü, kimliği, kısaca halk olmaktan kaynaklanan bütün ulusal değerleriyle birlikte varlığının yok edilmesi hedeflenmiştir. İnsanlık tarihinde bu kadar ağır baskı ve imhaya tabi tutulmuş kötü koşullar altında ağır bir yaşama mahkum edilmiş başka bir halk duyulmamıştır.
PYD/YPG gibi Kürt halkının mağdur durumu üzerinden siyaset yapıp ve istifade ederek yanına alması, halkı sosyal, siyasal ve ideolojik ütopyalar için kullanması gelecekte halkın mağduriyetini sadece büyütecektir.
Amerika Birleşik Devletleri ve koalisyon paydaşlarının Batı Kürdistan'daki siyaseti giderek daha çok açığa çıkıyor ki PYD/YPG ve paydaşları üzerinden İŞİD ve benzerleri terörist örgütlere karşı kullanma durumudur. Amerika Birleşik Devletleri özelde PYD/YPG genelde de QSD güçleri ile IŞİD'e karşı geliştirdiği ilişkiler Amerika Birleşik Devletleri İŞİD ile mücadele temsilcisi Brett McGurk “Türkiye kritik bir ortağımız, Türkiye olmazsa IŞİD’i yenemeyiz” ve ''“Taktiksel farklılıklarımız olabilir, Dışişleri Bakanı’na büyük saygım var” şeklinde açıklıyor ve ilişkilerin dönemsel ve taktiksel olduğunu bildiriyor.
Rusya, İran ve Suriye rejimi de PYD/YPG ile benzer taktiksel ilişkiler içine girdiği görülüyor.
Suriye ve batı Kürdistan'ın değişik bölgeleri Rakka ve çevresinde Amerika, Rusya, İran, Suriye rejimi PYD/YPG ve paydaşları ile taktiksel ilişkiler içine girmiş olduğu, sosyal, siyasal ve askeri geleceği sadece değerlerin belirleyeceği ortaya çıkmıştır.
Rusya, İran ve Suriye rejimi PYD/YPG ve paydaşları ile sosyal, siyasal ve ideolojik sistemsel nedenlerden dolayı taktiksel ilişkiler dışında sağlıklı ve kalıcı siyasal bir ilişki içine giremiyor.
Amerika Birleşik Devletleri ve uluslar koalisyon paydaşları PYD/YPG ve paydaşları ile sosyal, siyasal ve ideolojik nedenlerden dolayı taktiksel ilişkiler dışında sağlıklı ve kalıcı siyasal bir ilişki içine giremiyor.
Ortaya çıkan bu ilişki ve kullanma durumu Kürt halkının geleceği için trajik sonuçlar, tehdit ve tehlikeler barındırıyor. Gelecekte Suriye ve Batı Kürdistan coğrafyasında özelde Amerika Birleşik Devletleri genelde de insanlığın evrensel temel değerlerine en yakın güçler kalıcı ve iktidar olma şansı ve imkanı olacaktır. Kimi çevrelerin iddia ettiği gibi özgüç ancak belli bir yere kadar etkili olabilir. Nitekim Batı Kürdistan coğrafyasındaki gelişmeler dikkate alındığında özgüç iddiasının pek geçerli olmadığı açığa çıkmıştır. Batı Kürdistan coğrafyasındaki bütün halkların IŞİD'de karşı tek vücut olduğu halde ancak Amerika ve uluslararası koalisyon güçlerinin desteği ile sahada tutunabilmiştir. Bunun tersini iddia etmenin Kobané coğrafyasında görüldüğü gibi anlamlı ve gerçekçi ve anlamlı değildir. Özgücün tek bir istisnası vardır o da ancak uluslar arası güçlerle ve insanlığın evrensel temel değerleri ile tam bir uyumluluk içinde olması durumunda anlamlıdır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.