Ülkede nüfusun önemli bir kısmını oluşturan Kürtlerin anadili Kürdçe yakın tarihe kadar konuşmak ve yazmak yasaktı.
Günümüzde yasaklar kısmen esnetildi ise de ancak resmi eğitim dili olması halen yasaktır ve Kürd halkının anadilde eğitim talebi var.
Ülkede birçok yabancı dilden eğitim almak eğitim vermek serbest. Bu coğrafyanın kadim dili Kürdçe ise yasaktır ve Kürd halkı eğitimde eşitlik istiyor.
Ülkede farklı milletler yaşıyor ancak kahır ekseriyette Kürtler ve Türkler yaşıyor. Ülkenin Anayasası ülkede yaşayan herkesin Türk olduğunu Anayasa maddesi kararına bağlıyor. Anayasaya göre Kürt milleti yoktur ve Kürt halkı Türk halkı ile anayasal eşitlik istiyor.
Kürt halkının ülkede yasal ve anayasal hiçbir resmi statüsü yoktur.
Kürt halkının ülkede yasal ve anayasal kendi kendisini yönetme hakkı bulunmuyor.
Kürt halkı Dilde eşit değil, Eğitimde eşit değil, Anayasada eşit değil, Statüde eşit değil ve Yönetimde eşit değildir.
Kısaca hak ve hukukta eşit değildir, yani evrensel değerler literatüründe yer alan haklı meşru ulusal hiçbir statüsü bulunmuyor.
Kürtler yaşadıkları haksızlıklara karşı evrensel temel değerlere dayanarak evrensel değerler literatüründe yer alan haklı ve meşru ulusal statü talebi doğrultusunda bir mücadeleyi doğru yol ve yöntemlerle vermek istiyor, vermelidir.
Kürd halkını hak ve hukukta eşitlik mücadelesinde haklı ve meşru yoldan uzaklaştırıp haksız ve gayrı meşru yollara karanlık labirentlere çekmeye çalışan karanlık güçler vardı, var ve var olmaya devam edecektir.
Milyonlarca Kürd haksız ve hukuksuzca gasp edilmiş, kimi kısmi ve kimi tümden yasaklanmış olan ulusal değerleri, ulusal talepleri, hak ve hukukta eşitlik talepleri çözüme kavuşsun diye haklı meşru talepleri vardır.
Haklı meşru talepleri yanlış değerlerle gayrı meşru yanlış yol, yöntem ve araçlarla mücadele içene sokmaya, boş işler uğruna halkı tüketmeye çalışanlar vardı, yine var ve bundan sonra da olabilir.
Peki yanlış olan nedir?
Yukarıda yazının girişinde Kürd halkının gasp edilmiş ulusal değerlerinden, evrensel değerler literatüründe yer alan haklı meşru ulusal statü talebinden bahs ettim.
Bunlar; Dilde eşit değil, Eğitimsel eşitlik, Anayasal eşitlik, Statüsel eşitlik ve Yönetimsel eşitliktir.
Yanlış olan Kürdlere dikte edilen dar radikal İdeolojik sınıfsal rejim modelciliktir, yanlış olan Kürdlere dikte edilen dar radikal İdeolojik dinci rejim modelciliktir. Yanlış olan Kürdlere dikte edilen Türkiye'nin radikal demokratik cumhuriyet yapılması mücadelesidir. Yanlış olan Kürdlerin radikal Dinci rejimci güya ümmeti kurtarma mücadelesidir, yanlış olan güya Ortadoğu demokratik konfederasyonu inşa etme mücadelesidir. Yanlış olan güya dünyanın Devletsiz demokrasi yapılması mücadelesidir.
Yanlış olan Kürdleri temsil ettiğini iddia eden siyasi partilerin sınıfsal temelli radikal sol siyasi İdeolojik teoriler ve programlarıdır.
Yanlış olan Kürdleri temsil ettiğini iddia eden siyasi partilerin inançsal temelli radikal dinci siyasi İdeolojik teoriler ve programlarıdır.
Özellikle Kürdlerin çoğunun peşine takılmış olduğu siyasi partilerin genel özellikleri dar radikal İdeolojik sınıfsal rejimci ve dar radikal İdeolojik dinci rejimci temelli yapılardır.
Kürd halkını temsil ettiğini iddia eden bu siyasi yapılar art niyetli ve kasıtlı olarak yanlış siyasi İdeolojik değerlerle halka yanlış ezberler oluşturuyor.
Bu siyasi yapılara İnanıyorsanız, boş işler uğruna peşinden gidiyorsanız, yanlış olduğunu bildiğiniz halde inandığınız bu yanlış değerlere ve inandığınız yanlış yola değil de insan olarak sizlere saygı duyulabilir.
Sizlere insan olarak saygı duymam gittiğiniz yanlış yol için değil, insan olduğunuz içindir.
Şayet Kürdleri temsil ettiğini iddia eden siyasi yapıların hedefi, dayandığı İdeoloji, teori ve programı ulusal hak ve talepler olsaydı emin olunuz ki 2015 yılı genel seçimlerine ramak kala Kürdlerin taleplerinin büyük bir kısmı çözüme kavuşacaktı.
Halkın peşine takıldığı siyasi yapıların dayandığı teori, ideoloji ve programı Kürd halkının evrensel değerler literatüründe yer alan haklı meşru ulusal statü talebini maalesef kapsamıyor. Şayet kapsıyor olsaydı o zaman Kürd halkı doğru yoldadır, başarıya çıkacaktır, diyebilirdik.
Maalesef Kürdlerin peşine takılmış olduğu siyasi yapıların dayandığı teori, ideoloji ve programı radikal sınıfsal, radikal dinci rejim modelcidir ve Kürd halkını bu mücadele çizgisine çekmeye, adeta boş işler uğruna tüketmeye çalışıyor. İşte bu noktada büyük bir aldatma vardır.
Nitekim bu partilerin tepesindeki kişiler her zaman "biz sadece Kürd halkının değil tüm ezilenlerin partisiyiz" diyorlar ve bunu topluma dikte ediyorlar.
Hedefimiz Türkiye'yi radikal demokratik cumhuriyet yapmaktır diye toplumun önüne bu hedef konuluyorsa büyük bir aldatma vardır.
Hedefimiz demokratik Ortadoğu konfederasyonu iddiasını Toplumun önüne konuluyorsa büyük bir aldatma vardır.
Türk halkına rağmen Kürdler Türkiye'yi radikal demokratik cumhuriyet yapamazlar, ömürleri bu yolda çürür, zindanlarda çürürler, ama Türkiye radikal demokratik cumhuriyet olmaz. Kürdler Ortadoğu'yu demokratik konfederasyon yapamazlar.
Kürdler Dünyayı devletsiz demokrasi yapamazlar.
Bu insanlığın ortak evrensel temel değerlerine zıt, ters ve yanlış teorileri, yanlış İdeolojileri Kürdlere dikte edenler Derin devletin ideologları olduğunu bilyoruz. Bu insanlığın ortak evrensel temel değerlerine zıt ters teorileri, ideolojileri işbirlikçi piyonları üstünden Kürd halkına dikte ediyorlar.
Unutmayın
Sömürgeci Devlet, sömürge halkı kontrolünde tutmak, işgal ettiği toprakları yurt yapmak için başta sosyo kültürel asimilasyon ve fiziksel imha araçlarını kullandığı gibi istihbarat dahil elindeki tüm kurumlarını görevlendirir. Sömürge ulusun itirazları arttıkça sömürgeci devletin karşı mücadelesi de farklı yol ve yöntemlerle devam edebilir. Sürecin ileriki aşamalarında sömürge ulusun sömürgeci devlet ile mücadelesini kontrolüne almak üzere siyasi İdeolojik teoriler üretir, piyon liderler üstünden örgütler kurar ve sömürge halkı bunlara mahkum etmek için her türlü sosyo psikolojik teknik, görsel ve yazılı basın, yayın iletişim araçları, pratik olayları devreye sokarak harekete geçirir.
Bu noktada tek hedef sömürge halkı BOŞ İŞLER peşine takıp tüketmektir.
Önce filozof ve ideologlarını gönderir, tasarladığı örgütün siyasi İdeolojik yol haritasını oluşturur.
Oluşturulan yol haritası sömürge halkı ulusal mücadele veriyormuş duygusu aşılar ancak asla evrensel değerler literatüründe yer alan haklı meşru ulusal statü talebini bilince çıkartmaz, ulusal statü talebini bilinçlerden silinmesi, sökülüp atılması için mücadele edecek duruma getirir.
Günümüzde Kürd halkına maalesef bu süreç yakıcı bir şekilde uygulanmakta ve yaşatılmaktadır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.