Kapitalist sistemlerin tümünde sosyal sınıflar arasında ekonomik, hatta sosyal ve siyasal çelişkiler bulunmaktadır.
Dünya üzerinde mevcut bağımsız ulusal devletlerin hemen tamamının rejim sistem modelleri kapitalist sisteme dayanmaktadır.
Kapitalist sistemin en kısa tarifi tüm sosyal sınıfların, tüm halkın ve toplumun ''özel mülkiyet''e dayanması, sahip olmasıdır.
Burada amacım kapitalist sistemi tarif etmek değildir. Amacım Kürt halkının sahip olmadığı ulusal devlet modeline ve sahip olmadığı kapitalist sisteme karşı zor, baskı ve şiddet araçları ile savaştırılıyor olmasıdır.
Kürt halkının kapitalist bir sistemi yok, ulus devlet modeli de yoktur ve bu sistemlerle ilgili ulusal bir sorunu ve ulusal bir talebi de yoktur. Kürt halkı sahibi olmadığı hâlde ulusal devlet modeli niçin ret ettiriliyor? Kürt halkı sahibi olmadığı hâlde kapitalist sisteme karşı niçin savaştırılıyor?
Bu her iki sisteme karşı Kürt halkı değil, Kapitalist ve ulus-devlet modeline sahip olup da bunlara karşı sorunu olan egemen ulus halkları savaştırılmalıdır
Amacım toplumun ürettiklerini, üretim şekillerini, hammadde üreticilerini, ham maddelerin serbest piyasa koşullarında alınıp satılmasını, işlenip mal ve hizmete dönüştürüldüğü fabrikaları, pazarlama ağlarını, orta ve küçük esnafları, köylüleri, işçileri, işsizleri, toplumun tüm sosyal sınıfsal kesimlerini, bunların bankalarla ilişkilerini ve bir bütün kapitalist sistemi anlatmak değildir.
Amacım üretici ile tüketici yelpazesi arasında yer alan tüm sosyal sınıfları, bunların kapitalist sistemin temelini oluşturan artı değer ile ilişkilerine açıklık getirmek değildir.
Üretici ile tüketici arasındaki sosyal sınıflar aynı zamanda halkın, toplumun tamamını uluşturmaktadır. Bir ürünün üreticisi o ürünü yetiştirir, ham madde olarak pazara sunar, serbest rekabet ortamında oluşan fiyatlara uygun biçimde tüccara satar, elden ele alınıp satılarak fabrikaya götürülür, işçiler ürünleri işler, mal ve hizmetlere dönüştürülür. Mal ve hizmet olarak esnafa gider, oradan da tüketiciye ulaşır ve bu süreç toplumun tamamını kapsamaktadır. Ürün, ham madde, mal ve hizmetlerin her aşamasında farklı bir maliyet ve fiyat olgusu piyasa dengeleri içinde oluşur, arz ve talep ilişkisi ve piyasa dengeleri arasında en son tüketici ile buluşmaktadır.
İşleyen bu süreçlerin tamamını, toplumsal ve ekonomik ilişkileri düzenleyen sistemin adı kapitalist sistemdir.
Bağımsız ulusal devletlerin halkları kapitalist sistemlerinden kaynaklanan sosyal sınıfların birbiri ile kendi aralarındaki ekonomik ve sosyal çelişkleri sahip oldukları hukuksal, yasal ve anayasal kuramlar, kurallar ve kurumlarla çözmeye ve aşmaya çalışmaktadır.
Ekonomideki serbest rekabet koşulları arz, talep ilişkileri piyasa dengelerini nasıl oluşturuyor ise sosyal sınıflar arasındaki ekonomik ve sosyal ilişki ve çelişkileri de sosyal sınıfları temsil eden örgütleri ve yetkili kılınmış iş ve işveren kurumları arasındaki pazarlıklarla belli bir denge oluşturularak sürdürülebilir kılınmaktadır. Böylece ulusal bağımsız devlete sahip milletler, halklar ve toplumlar sosyal ve sınıfsal çelişkileri en aza indirmeye çalışmaktadır.
Marksizmin ekonomi politiği felsefesi teorisi kapitalist sosyal ve sınıfsal çelişkileri çözmek uğruna tüm sosyal sınıfları zorla, baskı ve şiddet araçları ile ortadan kaldırmaya dayanmaktadır.
Marksist teorisine dayalı ekonomi politiği felsefesi uğruna yüz yıllık bir süreçtir dünya üzerinde oldukça kanlı devrimler yaşanmıştır. Bu devrimler sonucu yüzmilyonlarca insan katl edilmiş ve toplumsal yaşam alanları yok edilmiştir.
Bir dönem Marksizmin teorisine dayalı ekonomi politiği felsefesine uygun rejimler, sistemler zorla, baskı ve şiddet araçları kullanılarak inşa edilmiştir. Bu rejimler, sistemler kısa bir süre sonra işlemediği, farklı sosyal faşist sınıfların oluşmasına neden olduğu görülmüş ve o ülkenin halkları, toplumları, milletleri tarafından benimsenmemiş ve yıkılarak ortadan kaldırılmıştır.
Ancak dünya üzerinde var olan ulusal bağımsız devletlerin tümünde mevcut kapitalist sistemi zorla, baskı ve şiddet araçlarına dayanarak ortadan kaldırmayı, yerine Marksist ekonomi politiği felsefesine dayalı sınıfsız bir toplumsal sistemi inşaa etmeyi isteyen Marksist kişi ve gruplar her zaman olmuştur.
Özgür ve demokratik seçimlerin yapıldığı dünyanın bütün ulusal bağımsız devletlerinde marksizmin ekonomi politiği felsefesini temel alıp temsil eden ve özgürce demokratik seçimlere giren gruplar hep başarısız olmuştur. Özgür ve demokratik seçimlerle halk nezdinde bir varlık gösteremeyen, karşılık bulamayan Marksist gruplar, siyasi ideolojik hesapları uğruna zor, baskı ve şiddet araçlarını toplum üzerinde kullanma, zora dayanma, zorla sistemi değiştirme yolunu tercih etmiştir.
Dünyamız halkları bugüne kadar tüm bu süreçlerin acılarını, trajedilerini oldukça yakıcı biçimde yaşamıştır.
Bu konuyu ele almamın en temel nedeni PKK örgütünün Marksist ekonomi politiği teorisi temelinde egemen ulus Marksist grupların genel çıkarları paralelinde siyasi ve ideolojik, sosyal ve sınıfsal hesaplar uğruna kullanılan ve Kürt halkını ve yaşatılan büyük trajedilere açıklık getirmeye çalışmaktır.
PKK örgütü, Türkiye'nin kapitalist sistemine karşı Marksist ekonomi politiği felsefesi teorisine bağlı radikal sol grupların zor, baskı ve şiddet araçlarına dayalı sınıfsız bir sistem inşaası mücadelesinin bir parçası ve bir ürünü olarak oluşmuştur.
Türkiye'de egemen ulus Marksistleri ile birlikte PKK örgütü Marksist ekonomi politiği teorisine dayalı bir sistemi zorla, baskı ve şiddet araçları ile inşaa etmeyi hedeflemiş bir gruptur. Ancak tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de sosyal ve toplumsal kitle desteğinden mahrum elit, ütopyacı heyecanlı ve radikal gençlerden oluşan bir hareket olmaktan öteye geçememiştir.
Türkiye'de kapitalist rejimi, sistemi ortadan kaldırıp Marksist ekonomi politiği felsefesi teorisine dayalı bir sistemi zorla inşaa etmek ve hayata geçirmek için toplumsal sosyal kitlesel tabana ihtiyaçları olmuştur. Egemen ulus halkı tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de halk Marksist ekonomi politiğine dayalı siyasi ideolojik hareketlere sosyal kitlesel taban desteği vermemiştir.
PKK grubu da genel olarak okumak için büyük metropollere giden ve burada farklı sosyal ve siyasal hayatı gören, tanışan, buluşan Kürt gençlerinden oluşmuştur. PKK grubu, egemen ulusun, Türk Marksist grupların sosyal kitle desteği edinemediğini görüp anlayınca, farklı bir yol ve rota temelinde Kürt halkının taleplerinin arkasına gizlenmiştir.
Kürt halkının özgürlük ve bağımsız bir gelecek talebini Marksist ekonomi politiği felsefesi teorisi ile harmanlayıp arkasına büyük bir sosyal kitle desteği alabileceğini kurnazca hesaplamış ve bu uğurda Kürt halkını kullanmayı hedeflemiştir.
Hâlbuki Kürt halkının kendi adına kapitalist bir sistemi yoktur, kendi adına işçi sınıfı yoktur ve kendi adına üretim araçları yoktur. Doğal olarak kendisinin olmayan sistem ve modellere karşı Kürt halkının savaş vermesi, mücadele etmesi saçma olduğu kadar anlamsız ve sonuçsuz kalmaya mahkumdur.
İşçi sınıfı Türk işçi sınıfıdır, üretim araçları Türk üretim araçlarıdır, kapitalist sistem egemen Türk ulusun sistemidir. Herşeyin egemen ulusa ait olduğu kapitalist sistemi, ulus devlet modelini zorla yıkmak, buna karşı savaşması uğruna ön cepheye sürerek Kürt halkını kullanmayı hedeflemiştir.
PKK örgütü bunu doğrudan Kürt halkına söyleyecek olursa Kürt halkından ve toplumunda kitle desteği alamayacağını görmüştür. Bunun için kurnazca özgürlük ve birleşik bağımsız bir Kürdistan hedefi etrafında bir mücadele için Kürt halkına başvurmuştur.
Kürt halkının belli bir kısmı özgürlük ve bağımsız bir gelecek hedefi uğruna bu mücadeleye olumlu bakmış ve destek vermiştir. Ancak süreç ilerledikçe, halk desteği arttıkça halkı Marksist ekonomi politiği felsefesi teorisi hedefi doğrultusunda dönüştürmeye başlamış ve çalışmıştır.
Kürt halkını Marksist ekonomi politiği teorisi doğrultusunda dönüştürme çabasıyla birlikte bağımsız bir gelecek hedefinden ve buna bağlı tüm değerlerden uzaklaşmıştır. Bunu siyasi ideolojik hesaplarından çıkartmış, bağımsız bir geleceğe karşı çıkmış, Ulus devlet modelini ret etmiş, proletarya sınıfsal diktatörlük mücadele hareketi kimliğine tekrar geri dönmüştür.
Kurt halkı böylece ulusal talepleri uğruna çıktığını düşündüğü bu yolda birden bire kendisinin sahibi olmadığı kapitalist bir sisteme, ulus devlet modeline karşı zor, baskı ve şiddet araçları ile bir mücadele içinde bulmuştur. Bu değerlere karşı mücadele veren bir toplum haline getirilmesi hedeflenmiştir.
Kürt halkı sahip olmadığı kapitalist sisteme karşı sınıf mücadelesi yanı sıra yine sahip olmadığı ulusal devlet modeline karşı zor, baskı ve şiddet araçları ile savaştırılmaktadır.
Böylece egemen ulusların sahip olduğu kapitalist sisteme ve yine egemen ulusların sahip olduğu ulusal devlete karşı mazlum mağdur sömürge haklarından mahrum Kürt halkı savaş alanına sürülmüştür.
Kürt halkı kapitalist bir sisteme ve ulusal bir devlete sahip değildir. Kapitalist sistem de ulusal devlet de Kürt halkının sorunu değildir. Bu her iki sistemin sahipleri olan egemen ulusların karşı çıkması, ret etmesi onların kendi sorunudur. Bu her iki sistem ile Kürt halkının doğrudan herhangi bir sorunları yoktur.
Marksist ekonomi politiğine dayalı sınıfsal diktatörlük temelinde bir sistemi inşaa etmek de Kürt halkının talepleri arasında hiç bir zaman olmamıştır, yoktur.
Kürt halkının vatanı, ülkesi işgal edilmiş, ülkesi halkıyla birlikte paylaşılmış, ulusal tüm değerleri zorla gasp edilmiştir. Kürt halkının en yakıcı sorunu bu işgaldir ve binlerce yıldan beri üzerinde yaşadığı ve parçalanmış, paylaşılmış ülkesi, vatanıdır.
Kürt halkının yegane talebi de işgale son verilmesi ve binlerce yıldan beri üzerinde yaşadığı parçalanmış ve paylaşılmış ülkesi, vatanı üzerinde özgürlüğe ve bağımsız bir geleceğe sahip olmasıdır.
Bu her iki gerçeği Kürt halkı adını kullanarak ret eden hiç bir yapı Kürt halkı açısından meşru, doğru ve samimi bir yapı değildir, olmamalıdır.
Özellikle Kürt halkının Marksist ekonomi politiği felsefesi uğruna zor, baskı ve şiddet araçları ile savaştırılması hedefi tekçi ırkçı sömürgeci devletlere göbek bağı ile bağlı Marksist gruplara hizmet etmek ve Kürt halkına da düşmanlık etmektir.
Özellikle Kürt halkının ulusal devlet modeline karşı zor, baskı ve şiddet araçları ile savaştırılması hedefi, tekçi ırkçı sömürgeci devletlere hizmet etmek ve Kürt halkına da düşmanlık etmek ve Kürt halkının geleceğini kararmakdır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.