Dünya üzerinde yer alan, bulunan halkların ahlaki, politik ve demokratik perspektifi çok açıktır. Her halk öncelikle özgürlüğü ve bağımsızlığı için mücadele etmiştir. Bağımsızlığına kavuştuktan sonra da yurttaş halklar daha iyi bir sistem için mücadele etmiştir. Büyük mücadele serüvenleri dünya üzerinde bugünkü Avrupa Birliği ülkeleri demokratik sistemini doğurmuştur. Böylece ideolojik, sınıfsal veya katı ulusal karakterli ve tekçi devlet paradigmaların sonu gelmiştir.
Bu gerçeklikten hareketle bazıları Kürtlerin önüne dünya üzerinde yer alan ahlaki, politik ve demokratik perspektif dışında hayal ve ütopya peşinde koşturtacak paradigmalarla oyalamaya çalışıyor.
Kürt halkının üzerinde yaşadığı bölge coğrafyasındaki diğer hemen hemen bütün halkların bağımsız devletleri mevcuttur. Türklerin, Farsların, Arapların bağımsız devletleri vardır. Bu bağımsız devletlerin sistemleri doğru olmayabilir, beğenilmeyebilir, kötü de olabilir, ama o halka bağımsızlığı tatırıyor. O halkın hem savunmasını hem de halk olarak sahip olduğu değerlerin korunup güvenliğini sağlıyor.
Kürt halkının ise ülkesinde, coğrafyasında hem güvenliği, hem siyasal-politik hem de demokratik güvencesi bulunmuyor. Kürt halkının varlığı ve güzencesi sömürgeci devletlerin insafına kalmıştır. Yakın tarih boyunca da böyle olmuş, sömürülmüş, ezilmiş, horlanmış, yok sayılmış, imha edilmesi yönünde hertürlü uygulamaya maruz kalmıştır. Tarih boyunca sömürgeciler Kürtlere karşı insafları pek işlememiş, nasırlaşmış, duymazdan gelerek sadece imhaya odaklanmıştır.
Bu koşulları yaşayan mazlumların mazlumu bu halk önce bağımsız olmayı, sömürge olmaktan kurtulmayı hedeflemez mi?
Bu halkın düşmanları dışında, aklı başında ve halkı azcık da olsa halk ve insan olarak gören ve seven herkes \'\'önce bağımsız\'\' olmasını tavsiye eder. Nedeni çok açık; dünya üzerinde yaşayan bütün halklar evrensel hukuktan kaynaklanan \'\'halksal hakları\'\' nı talep etmiş, kavuşmuş ve günümüzde o haklarıyla yaşamını sürdürüyor. Kürtlerin de en doğal hakkı bu ve bunu istemesi, talep etmesi, uğrunda demokratik mücadele etmesi tavsiye edilir, önerilir ve beklenir.
Bugün bazı çevreler Kürt halkının önüne \'\'Türkleri, Arapları, Farsları\'\' güye kendi dikta rejimlerinden kurtarmayı hedef olarak koyuyor. Kürtler güya önce ve sonuna kadar bu devletlerin diktatör rejimlerini \'\'demokratik ulus\'\' paradigmasına dönüştürme mücadelesi vermeliler. Verecekleri bu kutsal mücadele ile yetinmesin \'\'komünal ekonomik model\'\' inşa de etsinler. Böylece hem sömürgeci devletleri demokratikleştirmiş olacak, hem de komünalist ekonomik model inşa ederek insanlığı kurtarmış olacaklar. İşte Kürtlerin önünde bugün bu ulvi ve yüce bir görev konulmuş, duruyor.
Kürtlerin somut durumuna bakalım, Kürtlerin önlerine konulan ve yüceltilen ütopik paradigmayı kurup hayata geçirebilecek gücü ve imkanı var mı?
Kürt halkı imhasını hedefleyen dört sömürgeci devlet arasında bölünmüş düşürülmüş, kişiliği iğdiş edilmiş, tarihi, sosyal ve kültürel değerlerine çökmüş, zavallılaştırılmış bir durumları var.
Rojava\'da mevcut rejim güçlerine ve rejime muhalif katı ulusalcılıktan, tekçi üniter paradigmadan asla vaz geçmeyen güçlere karşı Güney Kürdistan, ABD ve AB desteği ile varolma mücadelesi veriyor.
Güney\'de Federal sistemleriyle ulusal ve ulusalar arası güçlerle doğru diplomatik ilişkiler kurarak geleceğe daha güvenle bakmaya çalışıyor. Ancak çevresini sarmış bütün sömürgecilerin her türlü siyasi, politik oyun, entrika ve operasyonların hedefleri durumundadır. Güneyin Kürt halkının geleceğini güvence altına alma mücadelesi dört bir taraftan saldırı altına sokulmuştur.
Doğu ve Kuzey parçalarındaki Kürtler sömürgeci sistemlerin çemberi içinde inim inim inletiliyor. Bu her iki parçanın sömürgecileri Kürtlerin sosyal, siyasal, kültürel imhasını kurumsal ve kuramsal olarak süreklileştirilmiş, yeni paradigmalarla halkın tümüne yaymış görünüyor.
Dünyayı ve insanlığı kurtarma gibi ütopik hayali Kürtlerin önüne koyanlar böyle bir sistemin Hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini herkesten daha iyi biliyorlar. Bunun ütopya olduğunu, yalan olduğunu, oyalama olduğunu çok iyi biliyorlar.
Kürt son bin yıldır sahip olamadığı uluslar arası diplomatik, siyasal desteğe bugün sahipler. Kürt halkı düşmanları bu süreçleri çok iyi analiz ediyor, Kürtlerin kazanımlarını nasıl ortadan kaldırılacağını çok iyi biliyorlar. Bu nedenle ütopik hayalin mimarlarından biri \'\' Emperyalist kapitalizmin ve despotik yerel işbirlikçilerinin tüm dünyaya dayattığı Neo liberal politikaların yol açtığı kriz, bölgemiz ve ülkemizde çok yıkıcı bir şekilde yaşanmaktadır.\'\' diyerek Kürt halkına hedef olarak kazanımlarına yönelmesini, ihanet etmesini işaret etmiştir.
Emperyalist kapitalist düşman denilenler, işaret edilenler \'\'KOBANÊ\'\'nin düşmesine ramak kala havadan malzeme desteği veren, karadan güç desteği verenleri kast etmiştir. Kürt halkının son bin yıldır mahrum kaldığı uluslar arası diplomatik desteğinden kopartma hedef olarak göstermiştir. Bunun Kürt halkı çıkarlarını yok etmeye yönelme ve Kürt halkının uluslar arası desteklerine düşmanlık olduğu o kadar açık ki göremeyen gözler kör gözlerdir.
Bazı çevreler Kürt halkının yaşamına aklın ve hayalin alamayacağı derinlik ve boyutta tabir yerindeyse \'\'şeytan\'\' sokmuştur. O şeytan Kürt halkının kazanımları etrafında entrikalar, oyunlar, derin tuzaklar kuruyor. Mazlum bir halk, mazlumların da mazlumu bir halk yaşam tarihi boyunca çevresindeki halklara iyilikten başka ne yaptı da başına bunlar getiriliyor?
Bu tespit sonucunda bölgemizin Kürtler dışında diğer halkların toplumsal sorunları yoktur şeklinde anlaşılmamalıdır. Türklerin, Arapların, Farsların da toplumsal sorunları Kürtler kadar olmazsa bile elbette vardır. Bu halkların ve diğer halkların toplumsal sorunlarını Kürtlerin sorunuymuş gibi gösterilmesi o sorunları çözemez demeye getiriyorum.
Kürtler öncelikle kendi sorunlarını çözmeli, bütün enerjilerini, gücünü, ülke içindeki olsun ve uluslar arası destekleri kendi sorunlarını çözmek için değerlendirmelidir. Başta belirteyim ki bu hiçbir biçimde bencillik değil, karşı devrim de değildir. Benim için Kürdistan\'da ve bölgemizde devrimin anlamı, bugünkü batı uygarlık sisteminin sahip olduğu evrensel ahlâkî, politik ve demokratik toplumsal değerlerin daha geliştirilmiş olarak toplumsal yaşama katılması, kazandırılmasıdır.
Ortadoğu toplumunun devrim sorunu ve çözümleri, dünya toplumların denediği, tutunamayan ve iflas etmiş sınıfsal ideolojik paradigmalarda aranmamalıdır. Ortadoğu uygarlık tarihi dinler tarihi ile iç içe gelişmiş, beraberinde köklü farklılıklar ve kavramları toplumsal yaşama yansıtmış hatta egemen kılmıştır. Bugün bile bu süreçlerin izleri, etkileri toplumları sarsmakta, uygar dünya değerlerinden kopartmaya yönelmektedir.
Ortadoğu toplumların sorunları bu ve birçok nedenle görülüyor ki dünyadaki diğer halkların sorunlarından çok daha ağır olduğu görülüyor. Kısaca ve daha açık bir ifadeyle açıklamaya çalışayım; Katı ulusalcı ideolojik histeri, katı dinci ideolojik histeri, siyasal dengesizlik, sınıfsal çelişkiler, sosyal dengesizlik, ekonomik dengesizlik, çevresel dengesizlik, sağlık sorunları ve dengesizlikler ortadoğu toplumsal yaşamıyla içinde iç içe geçmiştir. Örnek verilirse; İŞİD katı dinci histerinin sonucu, kendisinden farklı olan herşeyi imha ediyor. Katı ulusçı histeriye örnek Saddam ve diğer rejimler, Arap (egemen ulus) dışındaki halkları imhaya yönelmiştir. Sınıfsal çelişkler; kaynakların paylaşımında bariz biçimde ortadadır.Ve diğerleri, ortadoğu dengesizlikler ve çelişkiler yumağı, evrensel insanlık değerlerinin uğramadığı bir bölgedir.
Yakıcı gerçekliği bu olan bölgemizde Kürtlerin önüne konulan hayalci paradigma ve kurtarıcı rol Kürtlere hüsran dışında başka bir getirisi olamaz.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.