Bu halk sosyal ve siyasal merkezine insanlığın ortak evrensel temel değerlerine göre mücadelesini aldığı zaman artık kazanmıştır diyebiliriz. Böylesine politikleşmiş bir halk iradesi ortada varsa şiddete dayalı bir mücadeleye artık ihtiyaç kalmamıştır, gerek de yoktur. Mesele mevcut demokrasi içinde ve insanlığın ortak evrensel temel değerlerine bağlı kalarak akıl ve bilgiye dayalı bu kitleyi gerçek ulusal talepleri Dil, Kültür, Tarih, Eğitim ve Ulusal Statü talepleri için yönlendirebilmektir.
Kürd halkı adına siyaset yapan siyasi partiler tüzük ve programını en kısa zamanda halkın gerçek ve doğru ulusal talepleri doğrultusunda değiştirerek iktidar ile çözüm imkanı sağlayabilirler.
İlginçtir ki bazı siyasi kişi, lider, parti ve örgütler Türkiye halklarıyla birlikte iktidar hayalini kuruyor ve bunun hayali bile yanlıştır.
Öncelikle mazlum halkımızın Dil, Eğitim, Kültür, Tarih ve Ulusal Statüsünün yasal ve anayasal güvence altına alınması sağlanmalıdır.
Bu da Kürd halkının adını kullanarak siyaset yapan mevcut siyasi partilerin dar radikalist İdeolojik ve hayali rejim modelci hesap ve hedefleri ile mümkün değildir, olamaz. Kaldı ki böylesine ütopik hesap ve hedefler çözümsüzlük çıkmazları oluşturmaktadır ve sorunu çözümsüz hale soksun diye halkımıza dikte edilmiştir.
Bugün halen iktidar olma veya iktidar ortağı olma hayali kuran Kürd siyasi parti ve kişileri üzülerek görüyoruz. Kürd halkının adını kullanarak siyaset yapan siyasi partiler Van olayından önemli dersler çıkartabilir. Doğru değerleri esas alarak halkın geleceğini boş işler uğruna tüketmenin önüne geçebilir ve engel olabilirler. Sömürge ulusun ulusal statüsü yasal ve anayasal güvence altına alınmadan sömürgeci devletlerin nezdinde ne sözü söz ne de kararı karardır. bunun bilinciyle yaşayınız.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.