Milletlerin, halkların ve toplumların kendi yaşamının vazgeçilmez gerekçesi yaptığı, sistemini oluşturduğu, koruyup kolladığı değerleri yakından incelemeye çalışalım.
İnsanlık tarihi boyunca milletlerin, halkların ve toplumların kendisine yaşamının vazgeçilmez gerekçesi yaptığı, sistemini oluşturduğu ve koruyup kolladığı değerler, süreç ile birlikte günün talep ve ihtiyaçlarına cevap olamayanlar değişime ve dönüşüme uğramıştır.
İnsanlık tarihi boyunca ilk belli bir düzene kavuşturduğu yönetim modeli monarşidir. Monarşi, bir hükümdarın devlet başkanı olduğu bir yönetim biçimidir. Bu hükümdar, kral, imparator, şah, padişah, prens, emir gibi çeşitli adlar alabilir. Bir monarşiyi diğer yönetim biçimlerinden ayıran en önemli özellik, devlet başkanı eline geçirdiği yetkiyi yaşamı boyunca elinde bulundurması ve tek başına bu yetkiyi kullanmasıdır.
Oligarşi, sadece belirli bir sınıf ve zümrenin bir ülkeyi yönetmesiyle ortaya çıkan yönetim biçimidir. Ülke yönetimini eline alan grup, askeri, siyasi veya maddi her açıdan ülkenin tüm kaynaklarını eline alır, ülkenin egemen olan tek zümre ve sınıfın temel ''talep ve ihtiyaçlarına'' göre sevk ve idare eder. Ülkeye, devlete egemen olan kişi, grup, zümre ve sınıf Oligarkı da farklı yönetim sistemleri adını maske olarak kullanabiliyor. Oligark Cumhuriyet adını maske olarak kullanabiliyor, demokrasi adını maske olarak kullanabiliyor, sosyalizm adını maske olarak kullanabiliyor. Kuzey Kore böyle bir modeldir, Küba genel olarak böyle bir modeldir, Çin genel olarak böyle bir modeldir ve örnekler çoğaltılabilir.
Teokrasi tek dine dayalı yönetim biçimini tanımlamak için kullanılan terimdir. Daha doğru bir anlatımla, dini otorite organlarının siyasi otorite organları yerine devlet idaresini elinde tuttuğu devlet/yönetim biçimidir. Her ne kadar farklı algılanış biçimleri ve yorumları mevcut olsa da, teokrasi en yalın anlamda "devlet işlerinden bir tür ruhban sınıfının sorumlu olduğu ve devlet işlerinin, devlet düzeninin, devlet sisteminin dini temellere dayandırdığı ''sistem" olarak tanımlanabilir.
Cumhuriyet, milletin, halkın egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği temsilcileri aracılığıyla kullandığı yönetim biçimidir.
Federal cumhuriyet ve parlamenter demokrasi, belirli devletlerin ademi merkeziyetçi ve cumhuriyetle yönetildiği bir federasyon türüdür. Federasyon; ademi merkezî yönetim şeklidir. Devletler ise federasyonu oluşturur ve sürdürür. Federal cumhuriyette güçler ayrılığı görülür.
Liberal çoğulcu demokrasi, özgürlüğü birincil politik değer olarak ele alan bir siyasi, ideoloji, politika geleneği ve düşünce akımıdır. Genel anlamda liberalizm, çoğulcu demokrasi, bireylerin ifade özgürlüğüne sahip olduğu, tek sosyal sınıfın, tek dinin, tek ırkın, tek düşüncenin, hatta devlet ve kimi zaman kurumların gücünün sınırlandırıldığı, bütün farklılıkların hak, hukuk ve yasalar önünde eşit haklara sahip olduğu, emek ve sermayenin serbest bir şekilde dolaştığı, emek ve sermayeye eşit olanaklar sağlayan bir serbest piyasa ekonomisinin olduğu, hukukun üstünlüğünü geçerli kılan şeffaf bir devlet modeli ve toplumsal hayat düzeni hedefler. Liberal demokrasi olarak adlandırılan bu devlet düzeni, açık ve adil bir seçim sistemi ile birlikte tüm vatandaşların kanun önünde eşit olduğu ve fırsat eşitliğine sahip olduğu bir sistem olarak modelidir.
İnsanlık Monarşiye dayalı sistemleri, yönetim biçimini genel olarak tasfiye etmiş ve geride bırakmıştır. İktidarın kral, imparator, şah, padişah, prens ve emir gibi tek bireyin hüküm ettiği sistemlerdir.
İnsanlık Oligarşiye dayalı sistemleri, yönetim biçimini genel olarak tasfiye etmiş ve geride bırakmıştır. Tek bir sosyal sınıfın, tek bir ırkın, tek bir sosyal, siyasal ve ideolojik düşünce ve fikrin hükmü altındaki iktidarlardır. Sovyetler Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve benzer oligarşiler, diktatörlükleri halkları tarafından tasfiye edilmiştir.
İnsanlık Teokrasiye dayalı sistemleri, yönetim biçimini genel olarak tasfiye etmiş ve geride bırakmıştır. Avrupa, Asya, Afrika kıtalarında Hristiyan ve İslam din ideolojilerine dayalı yönetimler tarihte tasfiye olmuşlardır. Teokratik sistemin en ilginç yönü insanlık tarihi boyunca Monarşi, Oligarşi, Cumhuriyet adı altında iktidarlar oluşturabilmesidir. İnsanlık tarihindeki her dönemin yönetim sistemlerinin maskesi ile sahneye çıkabilmiştir. Günümüzde İran Cumhuriyet maskesi altında, Suudi Arabistan Krallık maskesi altında teokratik yönetim sistemleridir.
Günümüzde insanlığın kabul edip yönetim modelini yaşam gerekçesi saydığı ulusal devlet modelleri ise liberal çoğulcu demokratik sistem ile Federal cumhuriyet ve parlamenter demokratik sistemdir. Bu her iki yönetim modeli tüm farklılıklara eşit haklar sağlıyor ve yasalar önünde eşitliğini sağlıyordur. Yani tüm farklı sosyal sınıflara, tüm farklı inançlara, tüm farklı sosyal, siyasal ve ideolojik düşünce ve fikirlere, tüm farklı ırk, dil ve kültür yasalar önünde eşitliği ve barış içinde bir arada yaşamayı sağlıyor. Böylece çağdaş evrensel temel değerler tüm farklılıklar için sağlanmış oluyor. Avrupa Birliği ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere dünyaya egemen bir sistem olarak varlığını sürdürüyor.
Dünya üzerinde tek ırk ideolojisine dayalı üniter devletler hala Cumhuriyet ve demokrasi adı altında varlığını sürdürüyor. Tek ırk ideolojisi de teokrasi gibi her dönemin yönetim modeli maskesi ile sahnede yerini alabiliyor. Bu rejimlerin varlık nedeni tıpkı teokrasi rejimlerde olduğu gibi zor ve şiddet araçlarına dayanmaktadır. Günümüz Ortadoğu devlet rejimleri genel olarak bu her iki çağdışı rejimlere dayanmaktadır. Yani tek dine dayanan teokratik yönetim sistemi ve tek ırka dayanan üniter diktatörlük sistemleri varlığını zor ve şiddet ile sürdürüyor.
Toparlar isek insanlık tarihi boyunca milletler, halklar ve toplumlar farklı, değişik yönetim modelleri oluşturmuştur. İnsanların sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel ve çevresel genel ihtiyaçlarına göre yönetim modelleri tasfiye edilmiş, yerine yenileri oluşturulmuştur. İnsanlık tarihi bazen ileri model diye oligarklar oluşturmuş, süreç ile birlikte oligarkları kendi eliyle tasfiye etmiştir. Süreç ile birlikte teokratik sistemler oluşturmuş süreçle birlikte tasfiye etmiştir.
Kısacası çağdaş, evrensel temel değerlere dayanmayan yönetim modelleri oluşturulmuş ise de sil baştan tasfiye etmiş, çağdaş değerlere dayanan yönetim biçimlerini oluşturmuştur.
Ortadoğu bölgesindeki gelişmelerin, savaşların, alt ve üst oluşların ana nedenlerini de bu çağdışı yönetim modelleri oluşturuyor. Bu gelişmelerin ana merkezinde de ülkesiyle birlikte parçalanmış, paylaşılmış Kürt halkı ve Kürdistan ülkesi yer alıyor. Bütün bu gelişmeleri alt alta koyup çözümlemeler yapıldığında zor ve şiddetle Kürdistan bağımsızlığını ret eden Kürt kitlesini oluşturma çabası dikkat çekiyor. Çağımızın genel geçerli siyasi ve ideolojik değerlerini ret eden, toplumun kafasını karıştıran tezler ve teorilerle tümüyle toplumu esas sorun alanlarından uzaklaştıran sosyo-psikolojiye yönelik olduğu görülüyor.
Kürt halkına zor ve şiddetle dayatılan modelin bir yanı halkı oligarşiye teslim ediyor, bir yanı tekçi ırkçı ve totaliter sömürgeci rejimlerin kölesi yapmayı hedefliyor. Aynı zamanda Kürt halkını, milletlerin, halkların ve toplumların yaşamının vazgeçilmez gerekçesi olan ve sistemini oluşturduğu, koruyup kolladığı tüm değerlerin karşısına konumlandırıyor.
Çağımızın evrensel temel değerleri her millet, her halk ve her toplum için ne kadar doğal ve önemliyse Kürt halkı için de o denli doğal ve önemsenmelidir. Milletlerin, halkların ve toplumların ülkelerinde bağımsız ulusal devlet olarak yaşama hakkı var ise bağımsız ve özgürce yaşıyorsa Kürt halkını bağımsız ulusal devlet modelinin karşısında dikme, karşısına çıkarma çaba ve çalışması sadece Kürt halkının düşmanlarının vahşi bir projesi olabilir. İnsanlık için önemli olan doğal sistemsel temel değerler Kürt halkı için de o denli doğal ve önemlidir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.