aas diktatörü Sadam rejiminin Enfal, Feyli, Barzan, Halepçe soykırımı ile 200 binin üzerinde sivil, masum Kürt insanının katledilmesi ardından Amerika Birleşik Devletleri bu vahşi rejimi yıkmış ve ortadan kaldırmıştır. Amerika'nın genel çıkarları bunu gerektirse de mazlum ve mağdur halkların kurtuluşu için de bu savaşı sonuçlandırmış ve Ortadoğu'daki tekçi ve ırkçı sömürgeci statükonun dengesini bozmuştur.
Amerika Birleşik Devletleri anılan dönemde güney Kürdistan kentlerine sızan tekçi ırkçı sömürgeci devletlerin militarist ve istihbarat elemanlarını göz altına alarak Kürdistan bölgesi üzerindeki kirli hesaplarını frenlemiştir.
Irak baas diktatörlüğü tekçi, ırkçı, ret, inkar ve imhaci rejimi yıkıldıktan sonra güney Kürdistan halkı ancak uluslararası güçlerin desteği ile yasal ve anayasal statüye ve güvenceye kavuşmuştur.
Ancak güney Kürdistan şahsında Kürt halkının özgürlüğü ve irade ihtimaline, yasal ve anayasal statü ve güvenceye kavuşmasına karşı bölgenin dört tekçi, ırkçı, ret, inkar ve imhacı sömürgeci devletleri açık ve gizli siyasi, ideolojik, politik, diplomatik, ekonomik ve askeri tüm güçlerini harekete geçirmiştir.
Güney Kürdistan bölgesine yönelik 1990'lardan başlamak üzere zora, şiddete ve baskı araçlarına dayanan, özellikle Kürt halkını bağımsız ulusal devlet modeli gerçeğine karşı konumlandırmaya çalışan, bu uğurda savaştıran tekçi, sınıfsal siyasi ve ideolojik yapılar bu bağlamda seferber edilmiştir.
Güney Kürdistan'ın meşru statüsüne ve bölgesel yönetimine karşı, Kürt halkının haklı ve meşru talepleri arkasına gizlenmiş ve kendisini Kürt hareketi olarak tanıtan, iddia eden kişi, grup ve yapıların çok yönlü siyasi, ideolojik ve askeri saldırılarına maruz kalmıştır/kalmaktadır.
Gerçekte Kürt halkının herhangi sınıfsal ideolojik bir mücadele talebi ulusal taleplerin önünde yer almamaktadır. Ancak Kürt halkı bağımsız bir geleceğe henüz sahip olamadan, bağımsız bir gelecek inşaa edemeden planlı bir şekilde kendi içinde zor ve şiddet araçları ile sosyal ve sınıfsa şiddetlil bir mücadele içine çekilmektedir. Böylece Kürt halkını sosyal sınıflar üzerinden parçalayıp birbirine karşı kullanma ve birbirine kırdırma süreci başlatılmıştır.
Kürt halkının esas mücadelesi tekçi, ırkçı, ret, inkar ve imhacı sömürgeci devletlere karşı haklı ve meşru talepleri etrafında doğru yöntemlerle bir mücadele vermesi gerekmektedir. Ancak Kürt halkına zor, baskı ve şiddet araçları ile dayatılan sınıfsal siyasi ideolojik mücadele sadece Kürt halkını kendi içinde sosyal ve siyasal parçalamaya yönelik derin ve gizli bir planlama olabilir.
Fakat Kürt halkının içine sızmış kirli, kanlı ve karanlık eller, halkı her türlü zor baskı ve şiddet araçları ile sınıfsal ideolojik mücadele hesap ve hedefleri uğruna birbirine düşürme, birbirine düşman etme ve içerden paramparça etmeye yönelmektedir.
Dikkatle çözümlediğimizde Amerika birleşik devletleri Rojava Kürdistan bölgesinde Kürt halkını hem IŞİD terörüne hem de tekçi ırkçı bölgesel sömürgeci bölge devletlerinin imha temelindeki saldırılarına karşı koruma altına almaktadır. Rojava Kürdistan'ı bölgesinin şu anda baskın olan siyasi örgütün siyasi ideolojik yapısı ulusal olmaktan çok sınıfsal ve ideolojiktir. Bu yapının ideolojik değerlerine bakılırsa Amerika Birleşik Devletleri değerlerine, liberalizme, global kapitalizme, çoğulcu demokrasiye karşı savaş verdiğini iddia etmektedir.
Kuzey Kürdistan bölgesinin görece baskın siyasi ideolojik yapıları ulusal olmaktan çok sınıfsal ve ideolojiktir. Özellikle güney Kürdistan'ın belli bir bölgesinde, belli izinlerle kendisine açılmış alan sayesinde varlığını sürdürmektedir. Ancak tekçi sınıfsal siyasi ideolojik bu yapı Irak rejiminin güney Kürdistan'a karşı başlattığı ekonomik yaptırımlarla oluşan ekonomik sorunları bahane ederek kriz ve kaos projesine dönüşmektedir.
IŞİD terörist örgütün Kerkük, Şengal ve diğer Kürdistan'i kentlere saldırdığı 2014 yılında bu sınıfsal siyasi ideolojik gruplar fırsat bu fırsat diye siyasi bir proje hesapları ve hedefleriyle bölgeye girmiştir.
Kerkük, Şengal ve diğer Kürdistan'i bölgelerinde bu grupların ilk açıklamaları ve siyasi ideolojik faaliyetleri bu bölgeleri Kürdistan bölgesi idaresinden koparılması yönünde olmuştur. Kerkük ve Şengal bölgelerinin Kürdistan bölgesel yönetimine bağlanmasına karşı çıkmış ve bu bölgelerin Irak devletine bağlı özerk bölgeler olması gerektiğini savunmuştur.
Aynı gruplar Şengal bölgesinde özerklik inşaa ettiğini, Kürdistan peşmerge gücünün buralara sokulmayacağını ilan edilmiştir. Bu şekilde hem Kerkük'ün ve hem de Şengal kentlerinin sömürgeci Irak devletine bağlı özerk bir bölge yapılması uğruna bir mücadele verilmiştir.
Her ne kadar siyasi ideolojik kelimelerle karartılmak istenmişse de özünde güney Kürdistan'ın birliği ve bütünlüğüne karşı bir mücadele sergilenmiştir.
Aynı benzer şekilde benzer siyasi ideolojik yapılar batı Kürdistan coğrafyasının parçalanması ve her parçanın Suriye rejimine bağlanması mücadelesini vermektedir. Batı Kürdistan coğrafyasının belli idari özerk bölgelere ayrılması, bütünlüğün kendi içinden parçalanması ve tekçi ırkçı sömürgeci Suriye devletine bağlı özerk bölgeler olması uğruna Kürdistan halkını zor, baskı ve şiddet araçları ile bir mücadelenin içine çekmektedir.
Maalesef tekçi ırkçı sömürgeci devletlerin mevcut üniter yapısı, tüm kurum ve kurallarıyla sistemi Kürt halkı açısından coğrafyasını ilhak ve halkını imha temelindedir. Bu rejimlerin sisteminin çoğulcu demokrasiye dönüşmesi egemen ulus halklarının taleplerine bağlıdır. Egemen uluslar mevcut rejimleri ademimerkezi, çoğulcu demokratik bir sisteme dönüşmesini talep ederse dönüşüm, kanton ve özerklik mümkün olabilir. Egemen ulus halkları rejimin dönüşmesinden yana değilse Kürt halkına zor, baskı ve şiddet araçları dayatılan ve mevcut rejimleri dönüştürme mücadelesi mevcut rejimlerin dönüşmesine güçleri yetmeyecektir.
Kürdistan bağımsız bir devlet olduğu taktirde ancak ademimerkezi, kanton veya özerk bölgesel yönetim modellerine sahip olabilir. Tekçi ırkçı sömürgeci devletleri ademimerkezi, kanton veya özerk bölgesel yönetim modeline dönüştürmek Kürt halkının ne işidir, ne sorumluluğu ne de böylesi bir görevi vardır. Tekçi ırkçı sömürgeci devletlerin mevcut yapısını bu tür ademimerkezi, kanton ve özerk bir modele, sisteme dönüştürme mücadelesi egemen ulusların kendi işidir, görevi ve sorumluluğudur.
Ancak Kürt halkına maalesef kimi siyasi ideolojik kişi grup ve yapılar böylesi bir sorumluluk, görev ve misyonu zorla, baskı ve şiddet araçları ile yüklemiştir. İşte bu mücadele biçimi ve hesapları kasıt içeriyor ise ihanet ve sekter, yanlış bir mücadele biçimidir. Bunun her kişi grup ve kurum tarafından yüksek sesle dile getirilmesi gerekmektedir.
Tekçi ırkçı sömürgeci devletin ordusu dahil tüm ordular saldırı amaçlı örgütlenmiştir. Kürtlere zorla dayatılan yerel savunma birlikleri gücü sömürgeci devletlerin orduları dahil tüm ordular karşısında sadece şişirilmiş bir balon veya saman alevi kadar ancak bir dirence sahip olabilir. Nitekim Efrin kantonu böylesi bir durumu bütün çıplaklığıyla ortaya çıkartmıştır. Kerkük kenti böylesi bir durumu bütün açıklığı ile gözler önüne sermiştir. Yerel savunma birlikleri sadece mevcut tekçi ırkçı sömürgeci devletlerin saldırı gücüne karşı halkı aldatmaktan başka bir anlam ifade etmediği, bir anlam taşımadığı ortaya çıkmıştır. Halkın evlatlarının canı pahasına fedakarlığı, kahramanca direnişi, kanının son damlasına kadar halkı ve bölgesini savunması uğruna verdiği cansiperane mücadelesi maalesef sonuç üzerinde etkili olamamıştır.
Uluslararası güçlerin destekleri dikkate alınırsa Kürt halkının geleceği açısından oldukça belirleyici bir dönem yaşanıyor. Ancak Kürt halkının geleceğini olumsuz etkileyen faktörlerin başında sekter siyasi ideolojik yapılardan dolayı iç sorunlarını aşmakta zorlandığı görülmektedir.
Özellikle belirtmek gerekir ki sömürgeci devlet sistemi içinde kalarak kanton, özerklik uğruna verilen bu mücadele için zor, baskı ve şiddet araçlarının kullanılması gereksizdir. Böylesi bir mücadele tamanen demokrasi sistem içinde barışçı bir siyaset işidir. Sınıfsal ideolojiktir ve demokrasi içinde verilmesi gereken bir mücadele biçimi ve yöntemidir. Demokrasi içinde egemen ulus halkları ikna mücadelesi verilecek ve halklarla birlikte, onların öncülüğünde mevcut tekçi ırkçı sistem ademimerkezi, kanton ve özerk bir sisteme ancak dönüştürülebilir.
Ülkenin çoğunu oluşturan egemen ulusların değilde ülkenin azını oluşturan ve egemen ulusların desteği alınmadan Kürt kentleri içinde halk savunma birlikleri adı altında şehir savaşlarının verilmesi sadece beraberinde yıkımları getirmiş ve zorla göçertmeler yaşanmış, kısaca mazlum ve mağdur Kürt halkının evi, barkı başına yıkılmıştır. Böyle bir mücadeleyi ve hedeflerini ortaya koyanlar elbetteki bu mücadele biçimi ve sonuçlarının halkımıza olumsuz şekilde yansıyacağını ve nihayetinde fiyasko ile sonuçlanacağını hesaplamıştır.
Şengal'de Kürdistan peşmergesi girmesin diye savaş dayatan grupların, bölgeyi tekçi ırkçı sömürgeci devletin ordusuna sorunsuz bir şekilde devretmesi esas niyati, hedef ve amacı ortaya koymuştur.
Kerkük'te tekçi ırkçı sömürgeci devletin ordusu saldırıya geçince yerel savunma birliklerinin saldırı güçlerine, sömürgeci orduya karşı bir işlevinin olamayacağını anlaması, kasıt içinde değillerse idrak etmesi gerekmektedir.
Yanlış siyasi, ideolojik hesaplarla, yanlış yol ve yöntemlerle bir sorunu çözmenin mümkün olmadığı ortaya net biçimde çıkmıştır. Böylece herkesin, her liderin siyasi ideolojik düşüncesi, fikri kendisine saklı kalsın, ulusal konularda mücadelenin doğru zemini, kuramları, kuralları bellidir. Bunlar evrensel temel değerlerin esas alınmasıdır ve başarmanın tek yolu budur ve yegane yöntem de budur.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.