1991 Yılına kadar komünist sistem özgür ve demokratik dünya güçleri için büyük tehditti.
Bu güçlere sunulan İslam ideolojisi ile komünist sistemin yayılmasını önleme projesi uzun bir süre egemen güçlerce değerlendirilerek kullanıldı.
Komünist sistem çöktü, onun coğrafyası zemini üzerinde yerine özgür dünyanın istediği model sistemler kuruldu.
Komünizm tehlikesi ortadan kalktı, komünizmin önlenmesi için tasarlanan İslamcı radikal ideoloji yayılma tehlikesi komünist tehlikeden çok daha korkutucu bir hal almaya başladı.
İslamcı radikal ideoloji tabiatında bulunan ve kendisinden olmadığına karar verdiği herkesi imha etmeyi hedefleyerek yayılıyor.
İşin aslına bakılırsa çıkış hikayesine yakın bir strateji izlemeye başlamıştır. Bu da farklı olanların yok edilmesi, itaat etmeyenlerin, biat etmeyenlerin imhasına dayanıyor.
1400 yıl önceki tarihten küçük bir örnekle açıklanırsa; \'\'Beni Kureyza Peygamber tarafından kuşatma altına alınmıştır. Daha önce Beni Nadir’in başına geldiği gibi, bunlar da teslim olmak zorunda kalmışlar, fakat Beni Nadir’den farklı olarak bunlar, [İslâm-öncesi] müttefiklerinden olan Evs kabilesin’den Sa’d b. Mu’âz’ın hakemliğine başvurmuşlardır. Sa’d, Yahudilerin yetişkin erkeklerin öldürülmesi, kadınların ve çocukların köle olarak sahiplenilmesi kararını vermiştir. Bunun sonucunda, Medine’nin pazar yerinde hendekler kazılmış, Kureyza’nın erkekleri gruplar halinde getirilmiş ve boyunları vurulmuştur.[6]Öldürülen kişi sayısı hakkındaki rivayetler 400 ila 900 arasında değişmektedir.\'\' Ahzâb Sûresi’nin 26. ayetinde anılan olaya çok kısa bir atıf var: \'\'Allah kitap ehlinden olup müşriklere yardım edenleri kalelerinden indirdi ve kalplerine büyük bir korku saldı. Siz onların bir kısmını [ferîqan] öldürüyor, bir kısmını da esir ediyordunuz.\'\'
İslam\'ın bu yönlü ideolojisi etrafında şekillenen radikalizm İŞİD adı altında bölgemizi bütünüyle yıkım ve ateş çemberine sürükleyen bir sürecin içine çekiyor.
Afganistan-Pakistan hattında pişirilen, olgunlaştırılan radikal İslamcı ideoloji bugün Müslümanların bulunduğu bütün coğrafyalara doğru hareket halindedir.
Radikal İslamcı ideoloji İŞİD özgürlüklere, Demokrasiye, insan hak ve hukukuna, farklı inançlara düşmandır. Radikal İslamcı ideolojinin bulunduğu her yerde bu değerlerin bulunmasına asla müsaade edilmez ve imkan verilmez.
Radikal İslamcı ideoloji İŞİD farklı fikir ve düşüncelere, farklı yazılı ve görsel kaynaklara, farklı yaşam tarzlarına hayat hakkı tanımaz. Bunda ısrar edenlerin tümü değişik metot ve yöntemlerle öldürülür, kafası kesilir.
Radikal İslamcı ideoloji İŞİD egemen olduğu yerlerde bütün toplumun yaşamını, kuralları, kaideleri, giyim ve kuşamını, ekonomik varlığını halife belirler. Toplumun nasıl yaşayacağına, aile yaşamına, çocukların nasıl eğitileceğine, eğitim kaynaklarına halife karar verir. Halifenin verdiği kararlar asla sorgulanamaz, sorgulayan kişi dini kuralları çiğnemiş sayılır ve Allah\'a karşı geldiği için imha edilir.
Komünist ideolojik modelde insanların sahip olduğu bütün ekonomik, sosyal, kültürel ve inançsal varlığı elinden alınıyordu. Bu düzene karşı gelenler, boyun eğmeyenler genel olarak imha ediliyordu, kısmen yerlerinden ve yurtlarında sürgün edilerek çaresiz bırakılıyor ve toplumun tümü tüketiliyordu.
Bu politikalar genel olarak ideolojik sistemlerin değişmeyen kuralıdır, o da kendisinden olmadığına inandıkları ve karar verdikleri herkese uygulanan imha ve yok etme yöntemi ve politikalarıdır.
Günümüzde özgür ve demokrat dünya için radikal İslamcı ideoloji komünist ideolojiden daha tehlikeli olabildiği bir boyuta varmıştır. Buna karşı Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliğinin başını çektiği bir koalisyonla uzun vadeli mücadele kararı almıştır.
Bu koalisyon Mısır\'ın düşmesini, radikal İslamcı ideolojik güçlerin eline geçmesini önleyecek tedbirleri Askeri darbe ile seküler çevreleri destekleyerek tedbir almaya başlamıştır.
Müslüman milletlerin yaşadığı coğrafyaların halkları radikal İslamcı ideoloji ile gerçek İslam ideolojisi ve felsefesi arasında ikilem yaşamaktadır.
Gerçek İslami değerler bunlardan hangisini temsil ediyor? Sıradan halklar bu sorunun yanıtını hiç bir zaman bilemez ve sürecin savrulmalarını yaşayacaktır.
Halkları Müslüman olan bu coğrafyada iktidar olanların da bu ikilemi yaşadığı çok açıkça görülüyor. Bugün Suriye sınırları içinde yaşanmakta olan büyük trajedilerin çözümlenmesi ve analiz edilmesinde ikilemlerin, çelişkilerin boyutları çok açık biçimde görülecektir.
Suriye\'de çok büyük olaylar yaşanıyor, radikal İslamcı ideoloji İŞİD ve bölgesel partnerlerinin hesapları ve hedefleri açıkça görüldüğü gibi özgür ve demokrat dünyanın da yol haritası açıkça görülüyor. Sadece bununla sınırlı da değil, katı ulusalcı ideolojik devletlerin rol paylaşımları da his edilir bir vakıadır.
Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve radikal İslamcı ideolojik İŞİD\'e karşı oluşturulan koalisyon güçleri Suriye\'de yegane partner olarak seküler güç olan YPG-YPJ ve bunlara bağlı güçlerle süreci yürütüyor. PYD ile uluslararası koalisyonun bir takım İdeolojik farklılıklarına ve çelişkilerine rağmen uluslar arası koalisyonla ilişkilerinde laikliği ve sekülerizm esas alınmıştır.
Kürt halkının genel olarak radikal İslamcı ideolojik İŞİD\'e bakışları olumsuzdur. Buna ilave olarak bölge devletleri ve bölge inançları ile tarihleri boyunca yaşadıkları olumsuzluklar kendileri ve gelecekleri için büyük deneyimler sağlamıştır. Dünyanın egemen güçlerinin durduğu yeri bölgenin ulusalcı devletlerinden çok daha iyi analiz edebilmiş ve tutum belirlemiştir.
Bu sürecin ileriki aşamalarında Kürt halkına özgürlük, demokratik bağımsız birleşik Kürdistan kazandırabileceği olanaklar dahilindedir. Kürtler tarihleri boyunca bölgede İslam değerlerine sürekli hizmet etmesine rağmen halkı Müslüman olan devletlerin eliyle en fazla ezilen, sürülen, imha edilen halkı olmuştur. Hatta Selahaddin\'é EYYÜBİ döneminde Haçlı orduları olarak bilinen güçlere karşı Müslüman milletleri kurtaran yegane güç Kürtler olmuştur.
Tarihleri boyunca Kürtler kendileri için hiç bir zaman hizmet etmemiş, bütün güçleriyle ve sadece İslam inançlarına hizmet etmiştir. Halbuki bölge halkları tarih boyunca İslam inancını halklarının temel çıkarları için kullanmıştır. Bölgenin bütün milletleri İslam inancını kendi çıkarları için kullanırken Kürtlerin yurdunu da talan etmiş, onları büyük sürgünlere ve imhaya tabii tutmuştur.
Kürt halkı bütünüyle bu gerçekliğin acılarını yaşayarak bugünlere gelmiş ve bir kısmı tarihten dersler çıkartmayı başarmıştır. Bugün tarihinden dersler çıkartmayı başaranlar birtakım eksikliklerle uluslar arası güçlerle doğru zeminde doğru ilişkiler içine girmiştir.
Kürtlerin tümünün bu süreçte insanlık değerlerinin yanında yer alınması beklenir. Sadece Kürt halkından değil, bölge halklarının tümünde bu süreçte insanlık değerlerinin yanında yer alması tavsiye edilir. Bu şu demektir; Her toplum ve halk kültürünü, ulusal değerlerini özgürce yaşayabilir, her inanç özgür biçimde inancını yaşayabilir. Bu da ancak evrensel değerlere dayalı demokratik yönelimlerle mümkündür.
Bölgesel Devletlerin radikal İslamcı ideolojiye bakışları, seküler güçlerle ilişki ve çelişkileri krizin gelecekteki seyrini etkileyecektir. Mevcut okumalara bakılırsa bu yangının çok daha büyüyeceği, daha büyük coğrafyaları kapsayacağı ve hesap edilenden daha büyük yıkımlara neden olacağını gösteriyor.
Türkiye gibi bölgesel devletler, halklar, siyasi partiler, sosyal gruplar herkes bu süreçten mümkün olduğu kadar kendi ideolojik hesapları bağlamında yararlanmayı hedeflemektedir. Kimi gruplar katı ulusalcı tekçi statükonun devamı için her kılığa girebiliyor. Kimi gruplar bölgesel bir kısım gelişmeleri ideolojik olarak kendi değerleri ile paralellik oluşturduğuna inanıyor ve tarihi misyonuna geri dönmeyi hayal ediyor.
Ancak bölgesel güçlerin bu süreci doğru okuyamadığı gerçeği bütün açıklığı ve çıplaklığı ile açığa çıkıyor. Bu da gösteriyor ki bölgenin geleceği çok çetin ve büyük terör ve savaşların ardından şekillenecektir.
Burada akılda tutulması gereken en önemli husus şu; özgür ve demokrat dünyanın sahip olduğu ve evrenselleştirdiği değerlerinden asla vaz geçmeyeceğidir.
Bedeli çok ağır olacağı gelişinden belli, bölgesel sürecin merkezinde yer alan Mısır Askeri darbe ile şekillendiriliyor ve kaya gibi durması sağlanıyor. Bu Askeri darbe sürecinin gerekçesi ülkedeki kısıtlı demokratik değerlerin yerine teokratik değerlere dönüştürme çabaları olmuştur.
Aynı ve benzer endişeler bölgenin başka devletleri için de duyuluyor olabilir. Evrensel değerlere bağlı özgür ve demokratik dünya korku ve endişe içinde gelişmeleri kontrol altında tutmaya çalışıyor. Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.