1980'lerden itibaren zor ve şiddet araçları ile bağımsız bir ülke hedefi topluma sunulması üzerine, içinde bu umudu taşıyanlar kuşkusuz o hedefe doğru koşmuştu. Evinden, işinden ailesinden ayrılıp bağımsız bir ülke umuduna yürüdükten sonra hala meçhul onbinlerin bu koşusu yüzbinlerce sevenleri ailelerin acılı yüreklerini yangın yerine çevirmiş ve kasıp kavurmuş, paramparça etmiştir.
Yüreğinde onurlu ve özgür bir yaşam, bağımsız bir ülke umudu taşıyan ve işaret edilen hedefe doğru gerçekten karanlık bir meçhule koştuğunu bilemeyen yurtsever bir toplumun her geçen gün biraz daha fazla erimesi hedefelenmiş gibi siyasi ve ideolojik bir yol oluşturulmuştur.
Geride bırakılan son yirmi yıl incelendiğinde maalesef artık Kürt halkı, toplum sık sık bağımsız ulusal devlet karşıtlığı ile ön plana çıkmaya çalışan Kürtlerle karşılaşıyor. Bu durumu da İlkel insandan günümüze insanlığın sosyal, siyasal ve ekonomik tarihini ters yüz eden, yanlışlarla dolu birkaç kitabın bir kaç kısmına dayandırıyor. Halbuki tamamı sosyal mühendislik amacıyla halka adeta zorla ezberletilen sosyo-psikolojik bir çalışma ve siyasi ideolojik bir dayatmadır ve günümüzde yoğun biçimde maalesef aynı hızla devam ediyor.
Dikkat çekici olan ise devletleri tek ırk ve katı tek ulus ideolojisine dayandığı halde bölgede bağımsız ulusal devlet sahibi olan dinci, sosyalist veya komünist Araplar, Farslar, Türkler, Azeriler ve diğer uluslar bağımsız ulusal devletlerine bağlıdır. Bu milletler, halklar, uluslar, toplumlar bağımsız ulusal devletlerini mevcut çağdışı değerleri ile birlikte olduğu gibi kullayıp kurumakta ve herşeyin üzerinde tutmaktadır.
Bağımsız ulusal devlet sahibi sosyal siyasal ve ideolojik anılan grupların mevcut durumu elbette ki yanlış bir tutumdur. Sosyal, siyasal ve ideolojik bu gruplar dünyadaki fikirdaşları gibi ''evrensel temel değerlere dayalı çoğulcu demokrasinin'' yanında yerlerini alabilirler. Tek ırk ideolojisine dayalı katı ulusçu ulusal devletlerini ve sistemlerini ''çağdaş evrensel temel değerlere ve çoğulcu demokrasiye'' yakınlaştırma mücadelesinin yanında yerlerini alabilirler. Ancak egemen uluslar bunu yapmadıkları gibi bağımsız ulusal devletlerinin tekçi ve ırkçı ideolojisini olduğu gibi korunmakta ve devletin kuruluşundan günümüze aralıksız biçimde sürdürülen ''farklı kültürel halkların imhası, farklı inançların imhası'' siyaset ve politik uygulamalarına canları pahasına destek vermiştir/vermektedirler.
Kürt halkının içinden çıkmış dinci, sosyalist, komünist sosyal siyasal ve ideolojik gruplar, Kürt halkının bu gibi ideolojik mensupları ise bağımsız ulusal devlet inşasına şiddetle karşı çıkmakta ve Kürtler için bağımsız bir devlet kurulmasını ret etmektedir. Kimi sosyal, siyasal ve ideolojik grupların gerçek dışı tez ve teoriler üzerine kurdukları ''neolitik toplumdan bugüne var olan demokratik uygarlık ve demokratik toplum'' iddiası ile ''Devletsiz demokrasi'' ''az devlet çok demokrasi'' diyerek, sömürge haklarına bile sahip olamayan, mazlum ve mağdur halkı bağımsız ulusal devlet modeline düşman etmeye çalışmaktadır.
Milleti, halkı, toplumu zor ve şiddet araçlarına dayanarak hayallerin en katmerlisi bir siyaset ve ideoloji etrafında şekillendirmeye çalışmaktadır.
Mevcut tek ırk ideolojisine dayanan sömürgeci katı ulus devlet gerçeğini görmezden gelerek, onun varlığına yönelik bir çözüm projesi ortaya koymadan ortaya pembe hayallarin ötesinde tez ve teorilerle halk etki altına alınıyor. Böylece sözde bilge sosyalist filozofi bir üslup ile ortamlarda bilge takılma başlıyor. Halbuki ortaya konulan tez, teori ve siyasi, ideolojik düşünce ve fikirlerin hiç biri bölgenin, dünyanın genel geçerli evrensel temel değerleri ile uyuşmuyor. Böylece meçhul bir geleceği işaret eden bir çerçevede halk ateş çemberi içine atılıyor ve cayır cayır yakılıyor.
Selahattin'i Eyyübi 860 yıl önce Kürt halkını yanına alarak dindaşları milletleri haçlıların imhasından kurtarmak üzere çok büyük savaştırmıştı. Haçlıları yenilgiye uğratmış, Ortadoğu ve kuzey Afrikadan söküp atmıştı. Din ideolojisine dayalı ve ümmet felsefesine göre bir imparatorluk inşa etmişti. Bu imparatorluk bütün islam coğrafyalarını kendi çatısı altına alarak korumaya almıştı. Selahhatin'i Eyyübi döneminde haçlı ordularına karşı savaşan Kürt halkı çok büyük acılar ve kayıplar yaşamıştı. Bütün savaşlarda muzaffer çıkmıştı, ancak islam adına, din adına, dinci ideoloji ve ümmet felsefesi adına muzaffer çıkmıştı. Bugün bile Selahhatin'i Eyyübi tarihi Kürt halkının tarihi olarak anılmıyor. Kürt halkı anılan dönemde ödediği bütün ağır bedeller o gün ve günümüzde din ve ümmet felsefesine sayılmaktadır.
Günümüzde Kürt halkı ne yazık ki uğruna ağır bedeller ödediği dindaşları tarafından yok sayılıyor, yok edilmesi hedefleniyor. Eyyübiler döneminde Kürt halkının imha olmaktan kurtardığı, koruyup kulladığı dindaşları milletler, halklar ve toplumlar tarafından imha ve yok etme politikalarına maruz kalmıştır. Buna rağmen günümüzde din ideolojisi ve ümmet felsefesi hala Kürtleri kendilerine hizmet ettirme aracı olarak kandırmaya ve kullanmaya çalışmaktadır. Böylece bir yüzyıl daha Kürtleri katliam ve soykırımlarla baş başa bırakmak, kadınlarını pazarlarda satmak niyetinde olan bir projenin siyaseti ve fedailiği yapılmaktadır.
Kürdistan'ın dört bir parçasında dinci ideolojiye dayalı siyaset yapan gruplar Kürdistan Bölgesi'nin 25 Eylül’de "bağımsızlık referandumu" planına ilişkin açıklamaları, ''Hiçbir İslami devletin parçalanmasını istemeyiz. Ama parçalanma mutlaka meydana gelecekse ve birlik mümkün değilse, belki komşuluk ilişkileri dertlere derman olur diye denenmesi gerekir kanaatini taşıyoruz. Bu sadece referandum kararı değil, İslam coğrafyasında yakılan bir ateş vardır. Bir fitne ateşi var. Alacağımız kararlar bu fitne ateşini alevlendirecek ise bunun zamanlamasına elbet dikkat edilmesi gerekiyor.'' Şeklindedir. Dinci ideolojiye bağlı kişi, grup ve kurumların muğlak, dünya gerçeklerinden uzak, halkı kararsızlığa iten ve iradesiz kılan bir merkeze sürmektedir. Bunlar Kürt halkı üzerinde etraflıca kurgulanmış sosyal mühendisliğe dayanan sosyo-psikolojik hesap ve hedeflerdir.
Hem dinci ideoloji etkisindeki Kürtler hem de neolitik ideolojisi etkisindeki Kürtler ''Kürt halkına bağımsız ulusal devlet istemek akla ziyandır'' demektedir. Hem Kürt halkının ekmeğini yiyiyorlar, halkın kaynakları ile varlığını sürdürüyorlar, hem de dünya gerçekleri ile ters-yüz tez ve teoriler ile ahkam kesen bu sosyal, siyasal ve ideolojik gruplar ''ümmetçilik'' ve ''devrimcilik'' adına halkı kandırmaya ve aldatmaya devam ediyorlar.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.