Kürd halkını "Türkiye'yi, İran'ı, Irak'ı, Suriye'yi, Ortadoğu'yu ve dünyayı radikal demokratik cumhuriyet, demokratik ekolojik kadın özgürlükçü toplum modeli, güya devletsiz demokrasi" yani Amerikalı Murray Bookchin'in zırvaları, tezi, savı ve iddiası rejim modelini inşa etmenin peşine takmışlar.
Gerçekçi bakalım, Kürdlerin ulusal bir statüsü yok, Doğal olarak "Radikal demokratik cumhuriyet, demokratik ekolojik kadın özgürlükçü toplum modeli, devletsiz demokrasi" hayali rejim olsun, normal uygulanmakta olan rejimler olsun ulusal statüler içindir.
Türklerin, Farsların, Arapların veya ulusal statü sahibi herhangi bir ulusun daha iyi bir rejim modeli ihtiyacı varsa talep ederse bu hayali rejim modelini uygulayabilir.
Şayet "Radikal demokratik cumhuriyet, demokratik ekolojik kadın özgürlükçü toplum modeli, devletsiz demokrasi" iyi bir rejim modeli olsaydı bu uluslar sahip çıkar, ülkelerine uygulardı.
Daha iyi bir rejim modeli olsaydı, Amerika olsun, Avrupa Birliği ülkeleri olsun ulusları bunu herkesten önce sahip çıkar ve uygulardı.
Bilmemiz gereken husus Kürdler bilgi yönünden bu milletlerden, Avrupa Birliği milletlerinden, uluslarından daha ilerde değildir.
Bu hayali rejim modeli uğruna HDP'li binlerce Kürd terör örgütü ile ilişkilendirilerek cezaevine atılmıştır. Çünkü bu hayali rejim modelini Kürd halkına dikte eden dünyaya göre terör örgütü olan PKK örgütü ve liderleri Öcalan'dır.
Kürdlere bu hayali rejim modelini dikte etmenin amacı hiçbir zaman başaramayacakları, üstesinden gelemeyecekleri bir çıkmaz yola sokmaktır.
Niçin başarılı olmayacaklarını defalarca anlatmaya çalıştım. Tekrar kısaca değineyim; bağımsız devlet statüsüne sahip uluslar devletin rejim modelini belirleyici yegane güçtür.
Hiçbir ulusal statüye sahip olmayan sömürge ulus Kürdler, ulusal statü sahibi egemen ulusların devlet rejimini değiştirme gücüne sahip değil, sahip de olamazlar.
Bu çok açıktır, derin devlet Kürdlerin hiçbir zaman başaramayacakları hayali rejim modelini inşa yolu özellikle seçmiş ve Kürdlere dikte ettiriyor.
Bu hayali rejim modelinin fikir babası Amerikalı Murray Bookchin'dir. Bugüne kadar dünya çapında bu Tezi, savı, iddiayı gündemine alan hiçbir ulus olmadı. Bu tezi, savı uygulayan herhangi bir ulus zaten yoktur, onu bırakın gündemine alan yoktur.
Doğal olarak dünyada hiçbir halkın, hiç kimsenin itibar etmediği bu tez niçin ulusal hiçbir statüsü bulunmayan Kürdlere dikte ediliyor?
Her Kürd bu sorunun gerçek cevabını aramak ve bulmak zorundadır. Çünkü Kürd halkı bu hayali rejim modeli savı, tezi ve iddianın peşinde çok ağır bedeller ödüyorlar.
Maalesef bu ödedikleri ağır bedeller Kürd halkının evrensel değerler literatüründe yer alan haklı meşru ulusal statü talebi ve ulusal değerlerini kapsamıyor, ulusal değerleri için değil, haklı meşru ulusal talepleri için bu ağır bedelleri ödemiyorlar. Maalesef sömürgeci devletlerin rejimlerini hayali bir rejim modeli yapmak uğruna bu ağır bedelleri ödüyorlar.
Kürdler, Türk halkının, Arap halkının, Fars halkının ulusal devlet statülerinin var olan rejimlerini değiştirip bu hayali rejim modelini inşa etme uğruna ağır bedeller ödüyorlar.
Doğal olarak hayali rejim modeli ve dar radikal İdeolojik değerler mücadelesi olduğu için tüm sosyal ve siyasal ilişkiler yanlış kişi, grup ve kurumlarla, yanlış değerlere göre yapılıyor.
Dünya bu çelişkiyi ve yanlış yol ve yöntemleri görüyor ki PKK'yı terörist örgüt ilan ettiler. Bu da sömürgeci devletlerin eline güya terörle mücadele gerekçesi ve Kürd halkının haklı meşru ulusal talepleri aleyhine sınırsız kullanma imkanı verdi.
Kürd halkı bu süreçlerin kendiliğinden ortaya çıkmadığının bilincini geliştirmek gibi ulusal bir görevi ve sorumluluğu bulunmamaktadır.
Bunun için hayali rejim modelinin ortaya çıkış süreçlerini, görünenin çok ötesindeki amaç ve hedeflerini, kimlerin ne kadar rolü bulunduğunu, esas amaç ve hedefin ne olduğunu bilince çıkartmak ve çözümlemek gibi tarihi bir sorumluluğu vardır.
Kürd halkının Dilde Eğitimde Yönetimde Statüde ve Anayasal eşitlik talebi öncelikli isteğidir. Bunun dışındaki rejim modelcilik ezen uluslara rejim modeli icat diye ne bir talebi ne de bir mücadelesi olamaz.
Aksi takdirde dünü ve bugününe çok büyük zararlar veren bu sürecin geleceğini daha karanlık yapma olasılığı bulunduğu bilmelidir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.