Tekçi siyasi ideolojik Kürtler, mazlum ve mağdur halkın önüne ''dünyayı, insanları, bağımsız ulusal devletlerden kurtarma'' devlet karşıtı bir inanç ve misyonu, görevi yükleyerek şiddet ve savaş sahasına sürüyor. Böyle bir ütopyaya inanan veya inandırılan mazlum ve mağdur insanlar olabiliyor.
Tekçi siyasi ideolojik Kürtler, ''padişahım sen çok yaşa'', ''yaşasın kral'' zihniyetini bile geride bırakan lider tapınması, halkı lider olmadan yaşamın sonu oluştuğu kültürü altına sokuyor.
Dünyanın tüm milletleri, halkları, toplumları için en önemli değer ülkesidir. Bir Alman, Fransız, İngiliz, Rus, Çinli, Amerikalı, Ugandalı, İranlı.... için ülkesi öncelikli değerdir. Ancak dünyadaki tüm milletler, halklar ve toplumlar için en önemli olan ülke, vatan gibi değerler, tekçi siyasi ideolojik Kürtler tarafından Kürtlerin hafızasından siliniyor. Bu değerin yerine lidere tapınma olgusu oldukça sosyo-psikolojik çalışmalarla ve itina ile yerleştiriliyor.
Dünyanın her milleti, halkı, toplumu ''önce ülkem ve vatanım'' diyor, ancak tekçi siyasi ideolojik Kürtler bu gerçekliği halkın beyninden, zihninden silercesine ''önce lider'' olgusunu halkın beynine, zihnine işliyor ve yerleştiriyor. Ülkesel değerlerden kopartılan bir halkın ülkesini, vatanını savunması, sahiplenmesi, koruması öncelikli konu olmaktan çıkarılıyor. Dünyanın her milleti, halkı ve toplumu için öncelikli olan mazlum ve mağdur Kürt halkı için öncelikli olmaktan çıkarılıyor. Doğal olarak böylesi siyasi ve ideolojik hesapların sosyo-psikoloji bilimselliği ile açıklanabilecek çok bilinçli hesapların olduğundan kuşku duyulmamalıdır.
Ortadoğu coğrafyası devletleri 1945 öncesi dünyada egemen olan tekçi, ırkçı siyasi ideolojiye dayanan rejim modelleridir. 1945 öncesi Almanların önderlik ettiği böylesi tek ırk ideolojisine dayalı rejim modelleri 1945 yılı sonunda medeni dünyadan silinmesi sağlanmıştır.
Dünyanın tek sınıf ideolojisine dayalı rejimleri de 1990 yılında yıkılmıştır. Tek ırk, tek sınıf, tek dinci ideolojisine dayalı rejimler dünya üzerindeki varlığı ortadoğu dışında kalmamıştır. Günümüzde ortadoğu coğrafyasındaki tek ırk ideolojisine dayalı rejimlerin yakıcı bir biçimde yıkılması süreci devam ediyor. Amerika ve Uluslar arası koalisyon tarafından bölgeye ''evrensel temel değerlere dayalı çoğulcu demokrasi'' getirme hesabıyla bu süreç başlatılmıştı. Ancak tekçi ırkçı ve diktatör rejimlerin yerine getirilmesi düşünülen ''evrensel temel değerlere ve çoğulcu demokrasiye'' dayalı bir sistemin yerleştirilmesi önünde çok büyük zorluklar yaşanıyor. Amerika ve Uluslar arası koalisyon bölgenin milletlerine, halklarına ve toplumlarına ''evrensel temel değerlere dayalı çoğulcu demokrasi'' değerlerini sadece savaşla, şiddetle diktaör rejimleri yıkarak kazandıracaklarına inanıyorlardı. Bölge milletlerin, halkların ve toplumların sosyal, kültürel değerlerini dikkate almadan, halkın evrensel temel değerlere dayalı çoğulcu demokrasi kültüründen kopuk ve uzak olduklarını bilemeden bunu sağlayacaklarına inanıyordu.
Gelinen noktada ''evrensel temel değerler ve çoğulcu demokratik değerlerden'' daha fazla oluşan boşluktan tekçi dinci hesaplar, tekçi mezhepçi hesaplar, tekçi ırkçı hesaplar bölgenin sosyal ve kültürel değerlerinde karşılık bulabiliyor. İŞİD terör örgütü bölge toplumun bu sosyal, siyasal ve kültürel zaafından doğdu, yayıldı ve uluslar arası koalisyon gibi 60 ülkenin müdahalesi ile ancak zayıflatılıyor. İŞİD terör örgütü hala bölgedeki milletlerin, halkların, toplumların siyasal, sosyal ve kültürel zemininde yaşamaya devam ediyor.
İran'ın tekçi dinci ve mezhepçi ideolojisi oluşan boşluktan dolayı bölgedeki milletlerin, halkların ve toplumların siyasal, sosyal ve kültürel zemininde karşılık buluyor. İran'ın tekçi dinci mezhepçi rejimi bölgedeki milletlerin, halkların, toplumların bu zaafını çok bilinçli biçimde kullanıyor. İran rejimi toplumların bu zaafından dolayı bütün ortadoğuya siyasi, ideolojik ve askeri gücü ile yerleşmeye devam ediyor.
Amerika ve Uluslar arası kalisyonun ortadoğu bölgesi milletleri, halkları ve toplumları nezdinde siyasi, sosyal ve kültürel zemininde siyasi ve ideolojik olarak karşılığı olamıyor ve karşılık bulamıyor. Amerika ve Uluslar arası koalisyonun siyasi ve ideolojik olarak bölge milletlerine, halklarına ve toplumlarına yönelik başından beri siyasi ve ideolojik bilinç kazandırma gibi herhangi bir plan ve projesi yoktu. Amerika ve Uluslar arası koalisyon bütün ortadoğu coğrafyası milletleri, halkları ve toplumları içinde sadece Kürt halkının mazlum ve mağdur durumuna çözüm getirebilir düşüncesi ile Kürt halkı nezdinde son olaylar öncesine kadar az da olsa karşılık bulabiliyordu.
Ortadoğu coğrafyasındaki son gelişmeler açık biçimde gösteriyor ki Amerika ve Uluslar arası koalisyon bölge halklarına ''evrensel temel değerler ve çoğulcu demokrasi'' gibi değerleri kazandırma ve yerleştirme hayali sona eriyor ve politikası terk ediyor.
Son olarak Amerika ve uluslar arası koalisyon bölgedeki dikta iktidarlar ile İŞİD gibi tehditleri azaltmak üzere ittifaklar geliştiriyor. Yani Amerika ve Uluslar arası koalisyon bölgenin tasfiye edilmiş eski diktatörlük rejimlerine, sistemine geri dönüş yapıyor.
Amerika ve uluslar arası koalisyon tekçi dinci, tekçi mezhepçi rejimlere engel olabilir düşüncesiyle bölgenin dikta iktidarlarına destek vermeye ve güçlendirmeye yöneliyor. Ortadoğunun mazlum ve mağdur bölge halkları böylece eskisi gibi bölge diktatörlerinin baskısı altına terk ediliyor. Amerika'nın öncülük ettiği İŞİD karşıtı Uluslar arası koalisyonun bu politikasızlığı ve politik değişikliği bölgedeki milletlerin, halkların ve toplumların geleceğini çok büyük oranda etkileyecektir.
Amerika ve Uluslar arası koalisyon bölge milletleri, halkları ve toplumları hakkında umdukları karşılığı alamadıklarını düşünerek siyasi politik değişikliğe gidiyor. Bölgenin milletleri, halkları ve toplumları da Amerika ve Uluslar arası koalisyonun bölgenin dikta iktidarları ve bölgenin halkları arasında yanlış hesapların kurbanı oluyor. Gelinen süreçte Ortadoğu bölgesi milletleri, halkları ve toplumları Amerika ve Uluslar arası koalisyondan giderek kopuyor ve uzaklaşıyor.
Bu gelişmelere bağlı olarak İŞİD gibi örgütler doğdu, yayıldı. İran'ın tekçi dinci ve mezhepçi rejimi coğrafyaya egemenlik kurmaya başladı. Sürecin gelişmelerine bağlı olarak güney Kürdistan'ın çok önemli bir kısmı İran'ın tekçi dinci mezhepçi iktidarına yanaştığı görülüyor.
Bölge milletleri, halkları ve toplumları ile İran rejimi arasında karşılıklı eşitlik temelinde siyasi işbirliğine dönüşür ise ortadoğu coğrafyasının tümünü etkisi altına alacak büyük bir adımın başlangıcı olacaktır. İran devlet geleneği hem Irak'ta hem Suriye'de halklar nezdinde, inançlar nezdinde ve eşitlik temelinde federal bir sistem ile işbirliğine elverişlidir ve uygulanabilir. İran'ın günümüz konjonktöründe böylesi bir işbirliğine ve açılıma bölge halklarından daha fazla ihtiyacı vardır. İran rejiminin Amerika ve Uluslar arası koalisyon karşısındaki tek dayanağı ve tek seçeneği bölge halkları ile geliştirecek eşitlik temelindeki işbirliğidir. İran eşitlik temelinde bölge halkları ile geliştireceği büyük ortaklaşma bölgenin milletleri, halkları ve toplumları zemininde karşılığı her zamankinden daha fazla olacaktır.
Amerika ve Uluslar arası koalisyon bölge milletlerini, halklarını ve toplumlarını terk etmesi İran'ın bölgesel gücüne yönelik amacını ve işini kolaylaştırmıştır. İran'ın yayılması sonucu Rusya'nın bölgedeki küçük hesapları zarar görmeyeceği göz önüne alınırsa Rusya İran ile herhangi bir çelişki ve çatışma durumu yaşamayacaktır. İran devletinin bölgede doğru bir siyaset ile ön alması durumunda, bölge iktidarlarının bölge milletleri, halkları ve toplumları nezdinde zaten zayıf olan karşılığını çözülme noktasına gelecektir.
İran, siyasi, ideolojik ve askeri olarak Lübnan'da karşılığı hizbullah örgütünden daha fazladır. İran siyasi, ideolojik ve askeri olarak Suriye'deki karşılığı mevcut paramiliter gücünden çok daha büyüktür. İran'ın Irak'taki siyasi, ideolojik ve askeri mevcutta iktidardadır ve görünenden çok daha büyüktür. İran'ın Yemen'deki karşılığı mevcut paramiliter yapıdan çok daha büyüktür.
İran siyasi, ideolojik ve askeri yanlışlarından dersler çıkararak, özellikle Kürtler ve tüm milletler, halklar ve toplumlarla eşitlik temelinde uzlaşır ve anlaşırsa bölgedeki siyasi, ideolojik ve askeri gücünü Uluslar arası büyük bir güce dönüştürebilir. Mevcut gelişmeler, Amerika ve Uluslar arası koalisyonun politikasızlığı, milletler, halklar ve toplumlar nezdinde karşılık bulamaması, diktatör iktidarlara yanaşması İran'ın önünü açıyor ve İran'ın büyümesini sağlıyor.
Amerika ve Uluslar arası koalisyonun bölgenin diktatör iktidarlarını koruma politikasına yönelmesi bölge milletlerini, halklarını ve toplumlarını savunmasız orta yerde bırakmıştır. Bu durum hem İran'ın elini güçlendiriyor hem de yayılmasının önünü açıyor.
Amerika ve Uluslar arası koalisyon güçlerinin öncülük ettğiği ve bölgenin mazlum ve mağdur milletleri ile bölgenin diktatör iktidarları arasında devam eden kanlı çatışmalar sonucu oluşan sosyal ve siyasal boşlukların hem İran'ın hem de İŞİD gibi terörist örgütlerin zeminde karşılık bulmasına hizmet ediyor. Amerika ve Uluslar arası koalisyon gücünün siyasi ve ideolojik politika zaafiyeti sonucu bölge halkları İŞİD terörist örgütleri ve İran'ın yürütmekte olduğu yayılmacı hesapları arasına sıkıştırılıyor. Birbirine zıt güçleri sahada çatıştıran Amerika ve Uluslar arası koalisyon milletlerin, halkların ve toplumların eskiden olduğu gibi bölge iktidarlarına mecbur edeceğini düşünüyor.
Amerika ve Uluslar arası koalisyon zaafları, yetersizlikleri ve eksiklikleri nedeniyle oluşan boşluktan yararlanan İran rejimi ve toplumsal zemin bulan İŞİD gibi terörist örgütlerle mücadelenin bedelini, intikamını bölgeyi yeniden diktatör iktidarlara bırakarak halktan çıkarmaya çalışıyor.
Dünyada ve bölgede herkesin ortadoğu üzerinde iktidar olmaya yönelik bir hesabı var. Kimi tekçi ırkını, kimi tekçi dinci rejimini, kimi tekçi mezhebini, kimi tekçi ideolojisini egemen kılmaya çalışıyor. Dünyanın geri kalan coğrafyalarındaki milletler, halklar ve toplumlar evrensel temel değerler ve çoğulcu demokratik sistemlerde ve huzur içinde yaşarken ortadoğu ateş çemberi içinde yanıyor.
Ortadoğu coğrafyasının tek ilacı ''evrensel temel değerler ve çoğulcu demokrasi'' ye dayalı bir sistemdir. Bölgenin tekçi ırkçı rejimleri buna direniyor, bölgenin tekçi dinci mezhepçi rejimleri buna direniyor. Amerika ve Uluslar arası koalisyon güçlerin askeri desteği ise ortadoğu'nun sosyal, siyasal ve kültürel çelişkilerini aşmaya yeterli gelmiyor.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.