Öncelikle dünyadaki milletlerin, halkların ve toplumların olağan ilişkilerine bir göz atılmalıdır. Sosyal, siyasal her açıdan Kürt halkının mevcut ilişkileri ile kıyaslanarak değerlendirme tamamlanmalıdır.
Amerika, Avrupa Birliği ve uluslararası koalisyon güçlerinin bir tarafında yer aldığı Ortadoğu'daki kanlı savaşların diğer tarafında Rusya, İran, Suriye ve diğer bölge devletleri yer almakta ve ulusal çıkarlarına göre rol ve misyonlar üstlenmektedir.
Suriye ırkçı baas rejiminin sivil masum insanlara yönelik kimyasal silah kullanmasına karşı Amerika, İngiltere ve Fransa Suriye rejimine karşı ağır bombardıman saldırılarına başlatmış, Suriye'yi destekleyen Rusya ve İran bu saldırı karşısında tarafsız kalmıştır. Bu durumun Rusya ve İran'ın genel ulusal çıkarlarına göre daha uygun ve yararlı olacağı düşüncesiyle her iki güç tarafsız kalmayı seçmiştir. Halbuki Rusya ve İran Suriye'nin sahadaki hayati ortaklarıdır. Belli dar bir bakış açısına göre değerlendirilir ise Rusya ve İran Suriye'ye ihanet içindedir. Ancak Rusya ve İran'ın ulusal genel çıkarlarına göre bakılırsa tarafsız kalmaları daha doğru olmuştur.
Dünya üzerindeki tüm halklar, ülkeler, iktidarlar, iktidar mücadelesi veren tüm kişi ve gruplar genel olarak zor, baskı ve şiddet gücünün peşine takılmış ve arkasına yerleşmiştir. Genel olarak kim ve kimlerin en büyük öldürücü savaş gücüne sahip olduğu, bu güce dayanarak egemenlik elde edeceği şeklinde algılara işlenmiş ve yerlerini almıştır.
Dünyanın sahip olduğu kaynakların daha verimli, sistemli ve doğru kullanılması yerine her devlet, iktidar gücünü zor, baskı ve şiddet araçlarına dayandırarak mevcut kaynaklara ulaşmaya, himayesine almaya çalışmaktadır.
Rusya, Suriye'de var olmanın gerekçesi elindeki, sahip olduğu zor, baskı ve şiddet araçlarını bölgedeki ve Akdeniz bölgesindeki kaynaklara ulaşma ve hakim olma amacına göre kullanmaktadır.
Amerika Ortadoğu coğrafyasında var olma gerekçesi elindeki, sahip olduğu zor, baskı ve şiddet araçlarını Ortadoğu bölgesindeki kaynaklara ulaşma ve hakim olma amacına göre kullanmaktadır.
Bölgesel devletler, halklar ise genel olarak egemen devletlerin, egemen güçlerin dünya üzerindeki genel ulusal çıkarları doğrultusunda sürdürülen politikaların küçük ve en ağır bedeller ödeyen birer parçasıdır.
Bu genel değerlendirme perspektifinden hareketle Kürt halkına yaşatılan Enfal soykırımı ve halkın üzerindeki olumsuz acılı trajik etkilerini kısaca irdeleyelim. Devrik ve yıkılmış Irak baas diktatörü ırkçı Sadamrejimi, Kürt halkının özgürlük, çoğulcu demokrasi ve bağımsız bir gelecek talebine karşı soykırım uygulayarak durdurmak, bastırmak, susturmak istemiştir.
Koçgiri, Dersim, Enfal, Halepçe ve diğer onlarca katliam ve soykırımları Kürdistan sömürgecisi devletlerin Kürt halkına yönelik genel bir uygulamasıdır. Sömürgeci devletler Kürt halkına karşı ortaklaştığı ret, inkâr ve imha politikaları ile bir taraftan kültürel ve diğer taraftan da fiziksel soykırımlar aralıksız devam etmiştir/etmektedir.
Enfal soykırımı açıkça gösteriyor ki sömürgeci devletlerin her yolu, her aracı kirli hesapları uğruna kullandıkları gibi İslam dinini, Kur'an ayetlerini de kötü emellerine nasıl alet ettiğinin de çok açık bir ispatıdır.
Kur'an'ın Enfal ayeti adı arkasına gizlenen ırkçı faşist diktatörlük Kürt halkının soykırımına İslam'ın o günkü tüm temsilcilerinden herhangi bir din aliminin en küçük bir itiraz sesi çıktığı hiç duyulmamıştır. Arap din alimlari buna itiraz etmemiştir, Fars din alimleri buna itiraz etmemiştir, Türk din alimleri buna itiraz etmemiştir.
Görüldüğü gibi Kur'an Enfal ayetini maske yapıp arkasına gizlenerek soykırım yapanların Kürdistan sömürgecisi ırkçı diktatörler olması egemen ulusların tüm din alimlerini susturmaya yetmiştir. Din alimlerinin bu psikolojik hâli ya Allah'ın korkusundan daha büyük bir korku ile sindirilmiştir veya sahte bir inanca sahip olmalarından kaynaklanmaktadır. Çünkü soykırıma uğrayan mazlum ve mağdur, savunmasız Kürt halkı müslüman kadın, çocuk, genç, yaşlı sivil mazlum ve mağdur bir halktır. Normal koşullarda İnsan olma özelliklerine sahip herkesin bu soykırıma karşı çıkması, karşısında durması insanlık adına bir sorumluluk ve görevdir.
Ancak konu Kürt halkı olunca, soykırıma uğrarken, Katl edilirken bile egemen uluslar başta herkes susmayı tercih etmiştir. Sadece Enfal soykırımı ile sınırlı bir suskunluk değil, Kürt halkına yaşatılan tüm soykırımlarda bölgenin, çevrenin ve dünyanın genelinde bir suskunluk görülmektedir.
Koçgiri'den başlayarak günümüze kadar dört parçasında Kürdistan'ın aralıksız süren katliam ve soykırımların tümünde ağır bir suskunluk görülmektedir.
Bunda egemen ulus devlet ve kurumlarının ret inkar ve imha politikalarının egemen olduğu bir coğrafya olması nedeniyle bilinçli bir suskunluk yaşanmıştır. Egemen ulusların dincisi, sağcısı, solcusu tüm farklı kesimleri devletlerini kutsal bir yapı olarak görmüş ve yapılan haksızlıklara kulaklarını tıkamıştır.
Aynı zihniyet günümüzde de sömürgeci devletlerin tüm haksızlıklarına, hukuksuzluklarına ve çağdışı uygulamalarına karşı dilsiz bir şeytan rolünü sürdürmektedir. Bu bölgenin egemen ulus halkına özgü bir alışkanlık değil, bu dünyanın tüm tek ırk ideolojisine dayanan çağdışı devletlerde egemen ulus halklarının ulusal çıkarları uğruna ortak tutumu ve genel bir zihniyetidir.
Kürt halkı ise böylesi çürümüş bir kültüre tarihi boyunca yabancısıdır ve her koşulda böylesi bir çürümüşlükten hep uzak kalmıştır. Kürt halkı genel olarak tüm farklı kesimlerin genel çıkarlarını kendi ulusal çıkarlarının üstünde tutan bir millettir. Kürt halkı tarihi boyunca garipleri, mazlum ve mağdurları bağrına basan, kendisine sığınan tüm milletlere kucak açmış bölgenin yegane bir milleti ve ülkesidir.
Ulus devlet modeli egemen olmazdan çok öncesinden günümüze Kürt halkının acıma duygusu, hümanist yapısı, zihniyeti günümüze kadar orijinal hali bozulmadan devam etmektedir. Büyüklerin tarihe mal olmuş bir sözüdür "acıma yoksa acınacak duruma düşersin" demiştir. Bu söz tarihten günümüze acıma duygusu, hümanist zihniyeti, kendieine sığınan tüm mazlum ve mağdur milletlere kucak açmış, sırtında taşımış ve halkının düştüğü bugünkü durumu özetliyor.
Ortadoğu coğrafyası halklarının ikibin yıldan günümüze kadar sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik ve inançsal tarihini doğru bilenler ne demek istediğimi çok iyi anlıyordur. Bugün Kürt halkı dünyanın en mazlum ve mağdur, savunmasız halkı ise düşene acıma duygusu, hümanist zihniyetinin cezasını çektiği içindir. Kendi ülkesinde hiç kimseyi yabancı görmeyen, herkese kendisi kadar değer veren, herkesi Kürdistan ülkesinde kendisi kadar hak ve hukuk sahibi bilen, ekmeğini onlarla bölüşen bir geleneği sürdürdüğü içindir.
Katı ulusçu ideoloji dünyayı sarar ve ırk ideolojisi etrafında ulusal devletler inşaa edilir ve kurulurken bile Kürt halkı hümanizm ve çoğulcu düşünce ve inancından ödün vermemiştir. İnandığı dinini ve dindaşlarını kendisine kardeş bilmiş, asla ulusal çıkarlarını onlardan önde görmemiştir. Dindaşları halklar, uluslar Kürt halkını ve Kürdistan coğrafyasını parçalarken, paylaşırken bile bunu kötüye yormamış, ihanete uğrayacağını hiç düşünmemiş ve aklından geçirmemiştir.
Kürt halkı hümanist, medeni, günümüz için evrensel temel değerlere inanan bir kültürden gelmektedir. Kürt halkının bu hümanist yapısı onun başına bela açmış ve günümüzde dünyanın en mazlum ve mağdur, savunmasız ve acınacak bir halk durumuna düşürmüştür.
Kürt halkı tarihinden, yaşadığı trajedilerden artık doğru dersler çıkarmalı, dünyanın her halkı kadar, ne fazla ne eksik ulusuna, ülkesine, özgürlüğüne, bağımsız bir geleceğe, devletine bağlı bir halk olmalıdır. Kürt halkı sadece evrensel temel değerleri esas almalı, dünya değerlerini doğru görüp değerlendirmeli, dikkate almalıdır. Kürt halkı kendine örnek arıyor ise sadece dünya üzerinde refah, güç, huzur yakalamış milletleri, halkları örnek almalıdır.
Kürt halkı artık sekter yanlış siyasi ideolojik teorilere, tezlere, pratiklere yeter demeli ve yeniden yanlış bir hayalin, yeniden bir hayalcinin ütopyalarının kurbanı olmamalıdır.
Kürt halkı tarihinden ve acılarından oldukça belirgin ve bilinçli dersler çıkarmalıdır. Yaşanmış olayları ve kayıpları geri getirmek mümkün değildir ancak bütün olaylardan doğru dersler çıkarmak mümkündür. Bugün Kürt halkının yapacağı en doğru şey tarih boyunca yaşadığı dayanılmaz acılardan ve trajedilerden doğru dersler çıkarmaktır.
Bugüne kadar yaşadığı trajedilerden doğru dersler çıkarmak ve başarmak için bir çaba içinde olması gerekirken maalesef bunu hala yapamamıştır. Kürt halkının birinci önceliği doğru değerler etrafında ulusal birliğini kurması, inşaa etmesidir. Özgürlük, çoğulcu demokrasi ve bağımsız bir geleceği başarmak zorunda olduğu bilinciyle ulusal birliğini inşaa etmelidir.
Kürt halkının başına bilinçli bir şekilde bela edilmiş sahte siyasi ideolojik hedeflerin, ütopyaların bedelini bugüne kadar çok ağır biçimde ödemiştir. Doğru değerlerin bedeli ağır olursa bile sonucu umuttur ve başarıdır. Bu bilinçle tarihi olaylardan dersler çıkarmalı, geleceğini doğru değerler etrafında inşaa etmelidir.
Hendek siyaseti ortaya atılırken bunun halka kurulmuş bir tuzak olduğunu belirtmiş ve net bir duruş ve tavırla karşısında durmuştum. Sonuçta bu bariz yanlış binlerce can kaybına, onlarca kentin yıkımına, milyonlarca insanın yerinden yurdundan göçertilmesine neden olmuştur. Sonucu halkımıza karşı kurulmuş bir tuzak olduğu açığa çıkmasına rağmen hendek sorumluları halka hesap vermemiş, yeni tuzaklar hazırlama planlarına soyunmuştur.
Dünyanın her yerinde bir devletin, bir kurumun, bir yapının ortaya koyduğu proje fiyaskoyla sonuçlandığı taktirde bundan sorumlu olan kişi ve gruplar istifa eder, halkın, toplumun yakasında düşer veya düşürülürler. Hendek siyaseti sorumluları bunun hesabını Kürt halkına vermek zorunda olduğunu bilmelidir.
Efrin kentine yönelik sömürgeci devletlerin ve işbirlikçisi çetelerin saldırısı yıllar öncesinden biliniyordu. Adı dünyada terörist ilan edilmiş bir yapı veya paydaşları saldırgan çevrelere gerekçe yapılacağı yıllar öncesinden biliniyordu. Tek siyasi ideolojik bir grubun Efrin'de olsun tüm Kürdistan'da olsun Kürt halkını temsil edemeyeceği çok açıktır. Ancak tek siyasi ideolojik bir grubun sömürgeci devletler başta tüm dünyayı karşısına alarak zorla Efrin, Kerkük, Şengal kentlerini koruması mümkün değildir. Bu gerçekler ortada dunulurken Şengal olsun, Kerkük olsun, Kamışlo olsun tek siyasi ideolojik bir grubun zorla egemen olup buraları koruması mümkün değildir.
Kürdistan çok büyük bir ülkedir, Kürdistan çok kültürlü, çok inançlı, çok sosyal ve siyasal düşünce ve fikirlerin olduğu bir ülkedir. Kürdistan evrensel temel değerlerin egemen olması gereken bir ülkedir. Kürdistan çoğulcu demokrasinin beşiği olması gereken yegane bir ülkesi olmalıdır.
Kürdistan böylesi bir ülke olduğu bilindiği halde tek siyasi ideolojik bir yapının zorla egemenlik hedeflemesi yanlış bir siyasettir. Tüm Kürt halkı tarafından tekçiliğin ret edilmesi gereken bir durumdur.
Kürdistan halkı mevcut doğru sandığı ancak tüm dünyanın yanlış dediği çelişkilerden bir an önce kurtulması varlığını ve geleceğini yakından ilgilendirmektedir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.