Suriye krizinde Batı\'lılar ve Batı\'lıların bölgedeki müttefikleriyle uyumlu politikalar izleyen ve iyi ilişkilere önem veren Güney Kürdistan yönetimine, Batı\'nın evrensel değerlerine karşı olan bölgesel güçler, onlara bağlı örgüt ve gruplar hayati bir ders vermek istiyor.
Türkiye\'de giderek kangren haline gelen Kürt halkının gasp edilen evrensel temel hakları sorunu nedeniyle yaşanan gelişmeler bölge krizini doğrudan etkilediği gibi aynı zamanda derinleştiriyor.
Bütün Kürtlerde olduğu gibi Güney Kürdistan Bölgesel Yönetimi de yıllarca yabancı düşman ellerin uzandığı, kısmen kavradığı içerdeki piyonlarla bölünmüşlüğü yaşıyor. Bugüne kadar bölünmüşlüğün üstesinden gelmeye çalışmışsa da sömürgecilerin içeriye uzanan kirli ve kanlı elleri Kürt ulusal birliğinin oluşmasına engel oluyor.
Kürt halkının sömürge halinin devamına yönelik politika yürüten bölgesel sömürgeci katı ulusalcı devletler öncelikle Kürtleri daha fazla bölüp parçalayarak mevcut durumun devamını hedefliyor. Bu hedefler için maddi, manevi, sosyal, siyasal, askeri akıllara gelen her türlü politik hesaplar yürütülmektedir.
İran Beşbin yıllık devlet geleneği geçmişi ile kapsamlı diplomatik ve politik derin hesaplara sahiptir. Bu nedenle tarih boyunca durumunu korumak ve sağlama almak için bütün düşmanlarıyla ülke sınırları dışında dolaylı olarak savaşmayı, galip gelmeyi bilmiş ve başarmıştır. İran\'ın bu politik ve diplomatik hesapları sonucu tarih boyunca doğrudan savaşları çok azdır.
Türkiye tarih boyunca diplomasi ve siyasette acemiliği yaşamış, iç ve dış sorunları bizzat kendi militarist gücüyle çözmeye çalışmıştır. Bölgenin en eski devlet geleneğine sahip her iki devlet tarih boyunca birbirine sıkı rakip olmuşlar. Tarih boyunca örtüştükleri tek konu Kürt ve Kürdistan paylaşımı ve sömürge durumun devamıdır. Kürtlerin çeşitli isyanlarına karşı yakın tarih boyunca Militarist, istihbarat, diplomatik ve politik güçlerini ortaklaştırmış, isyanların imhasını birlikte sağlamaya çalışmışlardır.
Avrupa\'lılar ile Kürtlerin doğrudan çatışması bundan genelleme ile sekizyüz elli yıl öncesine dayanıyor. İngiliz ve Fransızların birinci dünya savaşındaki ortadoğu politikası bu tarihi verilere göre sürdürülmüş, hesaplar buna göre yapılmış ve bölge bu hesaplara dayalı olarak paylaştırılmıştır.
Günümüz koşullarında Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği Ortadoğu\'ya yeni hedefler için farklı politikalarla dönmüş oldukları görülüyor. Bu politikaların merkezinde oluşmuş koşullara bağlı olarak Kürt güçleriyle ittifak ve müttafiklik yer alıyor.
IŞİD Ortadoğu sosyo-kültürünün siyasi yansıması ve global hedefleri olan bir güce dönüşüyor. Bu terörist güç Müslüman coğrafyalarda kanser gibi yayılma eğilimi gösteriyor. IŞİD dünyanın farklı inançları için hayati bir dehdit ve tehlikedir. Kısa sürede ideolojisinin farklılıklara yönelik kanlı yansımaları açık biçimde yaşandı.
Evrensel demokratik değerlere bağlı Bölge ve dünya güçleri IŞİD terörist saldırılarına karşı dehşet içinde kalmış ve buna karşı tedbir geliştirirken Kürt halkının duruşuyla bütünleşme gereği duymuştur.
IŞİD projesinin temellerini atanlar ortaya çıkacak bu durumu bilmezler miydi?
IŞİD projesi Kürt imhasının en son versiyonu olarak tasarlandığı kuşku götürmeyecek kadar nettir. Evdeki hesap ve hedef bu kadar net ve anlaşılırken aksiliklerle tasarlanmış proje yanlış gidecek olduğu zaman yapılmış hesap ve politikalar da muhakkak vardır. Bu tür politik hesaplar yapanlar buna A, B, C, D ... planları adı veriliyor.
A planı başarılı olmak üzereyken, IŞİD Güney ve Batı Kürdistan\'ı yutmak, imha etmek üzereyken uluslar arası güçler olaylara müdahil olmuştu. Amerika, Avrupa altmış kadar ülke doğrudan savaş cephesinde yerini almıştı. Uluslar arası güçlerin müdahalesi sonucu IŞİD geriletiliyor, çevresi koşatılıyor, lojistik yolları kesiliyor.
Karada sadece ve tek güç Kürt güçleri yer alıyor. Uluslar arası güçlerle Kürt güçlerini buluşturan nokta bu şekilde belirginleşmiş oluyor. Fakat bölgesel sömürgeci derin güçlerin hesapları henüz bitmedi. Sömürgeci güçlerin henüz A planı dağılıyor, geriye daha çok plan duruyor. Halen de IŞİD ile yürütülen A planın devam etmesi isteniyor.
Tam bu noktada Kurt gibi uluma politikası devreye giriyor ve sömürgecilerin Amerika ile ortaklaşma hesapları ile B planı devreye sokuluyor.
Kürtlerin de dünyadaki halklarda olduğu gibi farklı fikir ve düşünceye dayalı, değişik ideolojiye sahip siyasi partileri bulunuyor. Buraya kadar her şey doğal, her şey yolundaymış gibi görünüyor. Ama öyle göründüğü gibi değil, Kürt ulusal güçlerin ulusal birlik içinde olması gerekirken dış destekli sömürgeci merkezlerden komanda edilen ideolojik yapılar farklı hesapları olabiliyor.
Dış ve özellikle sömürgeci merkezlerden kumanda edilen siyasi güçler Kürt ulusal geleceğine katkısı olamıyor. Bunların siyasal hedefleri sömürgecilerin içinde entegrasyon hedeflemek oluyor, işin başında olmazsa bile ileriki aşamalarda Kürt halkına, ulusal değerlerine zarar verici unsurlar durumuna getirilecekleri hesaplanıyor. Kürtdistan\'ın sömürgeleştiren güçler tarihsel olarak derin köklere sahipler, kapsamlı politik hesapları olan devletlerdir.
Kürdistan\'da ulusal bağlamda bugün sosyal, siyasal çelişkiler, zaafiyetler ve fırsatlar içiçe geçmiş kapsamlı bir süreç yaşanıyor.
B planı IŞİD\'ın nefes borusunun açık bırakılması, beslenmesi, geliştirilmesi ve bölgesinde hakim kılınmasıdır. Bu nasıl yapılacak, nereden yapılacak, hangi güçler yapacak, hedef ve hesaplar bunun üzerinden gördürülüyor. Büyük ihtimalle IŞİD kamufle edilecek ve mevcut kimliği değiştirilecek, güçler yeni kimliğe kaydırılacak, bir süre uyutulacak, uluslar arası güçlerle birlikteymiş gibi yeni bir kimlik kazandırılacaktır. Bunlar yapılırken Kürt güçleri de mümkün olduğu kadar terörize edilecek, özellikle evrensel demokratik değerlerle çelişen ve çatışan ideolojik değerler üzerinden dünyaya teşir edilecektir.
Sömürgecilerin B planı doğru işlerse IŞİD kamufle edilecek, Kürtler komünist ideoloji ile örtüştürülecek, uluslar arası güçler Kürtlere karşı konumlandırma hedeflenecektir. Bu başarılır mı, başarılamaz mı? Şayet Kürtlerin bu durumuna bakılırsa Suriye dikta rejimi ile ilişkiler hesaba katılırsa, süreçle birlikte olası gelişmeler gözönüne alındığında terazinin doğru durması çok zor görünüyor.
Atasözü der ki \'\'ev sahibi ile hırsız bir olursa öküzü pencereden de çıkartırlar\'\' tarihi bir sözdür. Kürt güçleri farklı ideolojiler üzerinden çelişkileri, çekişmeleri ve ilişkileri ulusal birliği ve süreci çatırdıyor. Dünyadaki ulusların da farklı siyasi görüşleri, ideolojileri var ve bunlar halklarda normal karşılanıyor. Çünkü oralarda evrensel değerlere dayalı demokrasi var, demokratik seçimler oluyor, bu seçimlere bütün farklılıklar katılıyor, halk hepsine puan veriyor, tümü halk nezdinde boyunun ölçüsünü alıyor.
Kürt güçleri bu noktadan çok uzaklar, kimileri ideolojik mutlak egemenlik hedefliyor. Kimileri kurum ve kurallara bağlı olmaksızın lidere tapıyor ve bunu tekçi ideolojiyle birleştiriyor. Bazılarının evrensel demokratik değerlerden ayrı bir dünya yaratma hedefi ve hesabı olduğu da göz önüne alınırsa çelişki ve çatışmalar uluslar arası güçleri de ilgilendirecek boyuttadır. Bu durumun sömürgecilerin bilinçli bir çalışması, kazanımı ve C planlaması olma olasılığı yüksektir.
Doğu Perinçek ve Yalçın Küçük ekibiyle birlikte uzun süre Kürt güçleri üzerinde ideolojik ve felsefi çalışma yürüttükleri gizli değildir. Bu ekolün sömürgeci statükonun derin hesapları kapsamında siyaset yürüttükleri pek de gizli-saklı değildi. Bunun gibi henüz gözönünde olmayan ve açığa çıkmamış politik ve siyasi derin çalışmaların olduğundan kuşku duyulmamalıdır.
Uluslar arası evrensel demokrasi güçlerini Kürt karşıklığı noktasına getirecek tek olgu komünalist ideoloji ve tekçi totaliter paradigmadır ve mümkün olduğunca Kürt güçlerini bununla örtüştürmek ve bunun üzerinden hedef haline getirmek sömürgecilerin bugünkü politikasıdır. Bugün sahada bu bağlamda ciddi olarak bunun gibi tehdit ve tehlike belirtileri güç kazanmaktadır.
Suriye ve Batı Kürdistan sahasındaki gelişmeler devam ederken sömürgeci devletler şimdilik Kürt savunma güçlerine yönelik bir olgu içinde olunmayacaklarını belirtiyorlar. Ancak ileriki aşamalarda nelerin olabileceği açık değil, uluslar arası güçler içinde bu durum pek açık değildir. Bunun alt zemininde, bu muğlaklığa neden olan olgu ideolojik çelişkiler üzerinden görülmelidir.
Bu durumun bütün Kürdistan sathında yaygınlaştırılması planlı biçimde sürdürülüyor. Kürtler arasında Perinçek ve Küçük\'ün hesapladığı ve yaygınlaştırmaya çalıştığı ideolojik ayrılık ve aykırılığın derinlik kazanması hedefleniyor. Bu bağlamda Kürt güçleri arasında çatışma C planı olarak tasarlanmış olabilir. C planı Kürt imhasının son halkasını oluşturuyor olabilir. Çünkü iç çatışma ve uluslar arası güçlerin de müdahil olması bölgesel sömürgeci güçlerin hedeflerine ulaşmasının önünü açacaktır. Batının evrensel demokratik değerlerine karşı bir ideoloji ile örgütlenmiş bir kısım Kürt güçlerini Batının evrensel demokratik değerlerine yakın Kürt güçlerine karşı kullandırılması sömürgecilerin C planı kapsamında uluslar arası güçleri de harekete geçirecektir.
IŞİD\'in Kürt imhası hedefi süreci yani A ve B planı devam ediyor, derin politik ve diplomatik hesaplar işliyor. Kürt ulusal birliği bu koşullarda birliğe doğru evrilmesi gerekirken param parçadır. Bunun en önemli nedeni ideolojik hesapların yarattığı çatışma ve çelişkilerdir. Yani sömürgeci devletlerin Kürt güçleri içine serptiği, attığı tohumun en verimli meyvesi denilebilir.
Sömürgeci devlet sistemini demokratikleştirme, demokratik ulus, tekçi ideolojik sistem, lider sultası totaliterizm, komünalist paradigma çarpık ve çelişik sosyal ve siyasal hedefler Kürtlerin gelecekteki en büyük hezimetini hazırlıyor. Dünya halklarının geçmişte terk ettiği değerleri Kürtlere yamanması, onlar üzerinden derin hesaplar yapılması kuşkusuz sömürgecilerin C ve D planları ve derin politik hesaplarıdır.
Kürt halkı üzerinde yaşadığı coğrafyayı, bölgeyi, dünyayı gerçekçi çözümlemesi gerekiyor. Kürt halkı ciddi biçimde kültürel ve fiziki imha sürecini yaşadı, yaşıyor. Bu süreçler tümüyle sömürgeciler tarafından planlamış, hertürlü ideolojik ve felsefi planlanması sömürgecilerin elinden geçtiğinden kuşku duyulmamalıdır. Bütün planlamanın Kürt imhasını yönelik onu hedeflediği süren uygulamalarla çok açıktır.
Kürt halkı bir gruba, ekole, ideolojiye taraftar mantığı ve zihniyeti içinde hareket etmemelidir. Kürt halkı dünyayı, evrensel demokratik değerleri, çağdaş değerleri özümsemiş kitlesel bir süreci kapsamalıdır. Oynanan her tiyatro, sahneye konulan her oyuna kanmamalı, etraflıca bütün boyutlarıyla anlamaya çalışmalıdır. Dünya halklarını mutlu eden sistem hangisi ise Kürt halkı da o sisteme sarılmalı, Avrupa Birliği evrensel değerleri yaşayan en doğru değerler olduğu bilince çıkarılmalıdır. Yalanlara kanmamalı, entrikalara gelinmemeli, ütopik hayallere prim verilmelidir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.