Kuruluş süreci ve ardındaki gelişmeler gösteriyor ki tartışmasız lider diktası yönetimine göre şekillendirilmişti. Lidere bağlı bir elin parmak sayısı kadar kurucu kadro kurum liderinin istek, talep ve talimatlarına göre sevk ve idare ediyordu. Bu kurumun kuruluş bildirgesi mazlum ve mağdur, sömürge haklara bile sahip olmayan bir halk adına özgürlük ve bağımsızlık şiarı ile ve zorun her türlü araçlarına dayanarak bir mücadele başlatmıştı. Tüzük, program ve ortaya koyduğu temel ilkelere bakıldığında herşey olağan seyrinde doğru bir hedefe göre şekil verilmişti. Ülkesi parçalanmış, ülkesi paylaşılmış, sömürge haklara bile sahip olamayan, sosyal ve kültürel imhası için her türlü kirli siyasete maruz kalmış, mazlum ve mağdur edilmiş, bölgenin nüfus yoğunluğu yönünden en büyük halkına çözüm projesi ve planlaması özgürlük ve bağımsızlığa göre yol alacak ve doğal mecrasında akıp gidecekti.
Böylece mazlum ve mağdur, sömürge haklara bile sahip olmayan bu halkın okumuş, yetkin ve irade sahibi yurtseverleri, yüreği halkının özgürlüğü ve ülkesinin bağımsız geleceği için çarpan, yanıp tutuşan evlatları yüzünü bu değerlere çevirecekti. Doğal olarak halka özgürlük, bağımsızlık ve halkın tüm kutsal değerlerine sahip çıkmayı vaat eden bu kuruluşa toplum inanmaya başlamıştı. Daha ileriki süreçlerde sadece inanmakla yetinmemiş başka bir alternatifleri bırakılmadığı için giderek yoğun bir katılım da başlatacaktı.
1970'lerin sosyal, kültürel, siyasi, ideolojik ve felsefi bilinçlenme, tartışma ve yoğunlaşma evrelerini yaşamış, insan hakları ve hukukun evrensel temel değerler etrafında bilinçlenmiş, çoğulcu demokrasinin en temel yönetim sistemi olduğuna inanmış geniş bir kitle vardı. Bu kuruluş da dünyadaki evrensel temel değerlere dayalı çoğulcu demokrasi rüzgarı, sosyalizm mücadelesi, tek sınıf egemenliğine dayalı komünist paradigmanın kimi ülkelerde inşa edildiği dönemlerin kültürü ile çok yönlü ve dolu dolu yetişen birikimli insanları saflara çağıran değerlerle şekillenmişti. O dönemin sosyal, siyasal ortamında toplumun meramını anlatacak ikinci bir alternatif bırakılmadığı ve doğru tek seçenek gibi sunulan bu militan radikal siyasi yapı kısa süre içinde kitleleri saflarına çekmeye başlamıştı.
Mazlum ve mağdur, sömürge haklara bile sahip olamayan halka özgürlük ve birleşik bağımsız ülke hedefi ve şiarının nedenlerini, nereye kadar sürdürüleceğini, amacının arka planlarının ne olduğu ve bu amacına ulaştıktan sonraki hedefin ne olacağını, bu kapsamlı sosyal mühendislik projesini anlamak için kuruluşun ortaya koyduğu değerlerin tarihsel kronolojisini ve değişikliklerini bilmek, anlamak önemlidir.
Ortaya konulan özgürlük ve bağımsızlık hedef ve ideali uğruna sevdası bulunan yetişmiş, irade sahibi yurtsever insanların çoğu iiddia ediliyor ki zorun araçları karşısında canından oldu veya iç infazlarla yok edildi. Toplumda oluşmuş özgürlük ve bağımsızlık iradesi ve birikimine sahip kitlelerin yok edilerek zayıflaması ardından siyasi ve politik hedeflerde değişikliğe gidilmesi anlamlıdır.
Yapılan değişiklikle yeni siyasi ve politik hedefler, topluma konfederasyonu olarak sunulmuştu. Özgürlük, birleşik ve bağımsız ülke hedefi terk edildikten sonra toplumun önüne konulan bu hedefe itiraz olmamıştı. Bir müddet toplum konfederasyon hedefi uğruna mücadele ettirilmişti. Özgürlük ve bağımsızlık hedefi olan kitleler böylece biraz daha yumuşatılmış ve hedefleri geriye çekilmişti. Bu süreç bir müddet işletildikten sonra yeni hedef federalizm şeklinde değiştirilmiş ve bir kademe daha aşağıya çekilmişti. Toplumsal algıda ha konfederasyon ha federasyon ikisi aynı şeydir ne farkeder ki düşünce ve fikri oluşturulmuştu.
Halka vaad edilen özgürlük, ülkeye de birleşik ve bağımsızlık şiarı, daha sonra değiştirilmiş bir kademe aşağıya çekilmiş kondederasyon olduğu ilan edilmişti. Bu sürecin ardından da bir kademe daha aşağı çekilerek hedefin federasyon olduğu ilan edilmişti. Bu projeler, planlar ve programlar alt alta konularak sosyal, siyasal, kültürel, ideolojik ve felsefi her türlü hesaplara cevap aranabilir. Kuruluş değerlerine sevdası olanlar ve mücadeleye katılanların neler yaşadığı, akıbetlerinin neler olduğu hiç bir zaman bilinmeyecekti. Kulaktan kulağa dolaşan söylentileri boşa çıkaracak mekanizmalar kendiliğinden ve projeli ve planlı biçimde devreye sokulacaktı.
Nitekim belli bir aşamadan sonra halkın önüne sürülen bu mücadele, okumuş ve dünyanın evrensel temel değerlerinin farkına varmış, irade sahibi olan evlatları yurtseverleri öğütme makinesine dönüşmeye başlamıştı. Kendi idealleri ve hedefleriyle sahada yer alan, özgürlük ve bağımsızlık uğruna mücadeleye gruplar halinde katılım yapmaya giden o gruplardan bir daha hiçkimse bir haber alamayacaktı. Binler, onbinler karanlığa, meçhule akıp gidecek ve kendilerinden bir daha haber alan olmayacaktı.
İdeallerde, hedeflerde proje ve planlarda süreç boyunca yapılan değişikliklere bakıldığında ilginç bir durum tespiti yapılabilir. Öğütme makinelerine de iri daneler atılırsa makineyi kırar, bozar, işlemez, çalışamaz hale getirir. Daneler ufaltılırsa makine tıkır tıkır çalışır, başarılı bir şekilde öğütme işlevine devam eder ve öğütmeyi gerçekleştirir.
Özgürlük ve bağımsızlık hedefi, talebi, isteği olan bir halkın önüne " bağımsız devleti ret edip, devletsiz özgür ülke" hedefi konulur ve bunun uğruna mücadele etmesi istenirse hiç bir kimse bu ucube ideal ve hedef uğruna mücadele safına çekilemez. Bu projenin, plan ve programın sahipleri bunun bilincinde olduğu muhakkaktır, öncelikle özgürlük ve bağımsızlık idealleri ve hedefleri olan kitlelerin yok edilmesi veya zayıflatılması gerektiğinin bilincindedir ve mücadele süreci boyunca yapılan projeler, planlar ve programlar buna hizmet etmiştir. Önce özgürlük için birleşik bağımsız ülke hedefi olanlar, onu talep edenler zayıflatılmış, sonra hedef bir kademe aşağısı olan konfederalizme çekilmiş ve onu talep eden kitleler zayıflatılıp imha ettirildikten sonra hedef bir kademe daha aşağı çekilerek küçültülmüş ve bir kademe aşağısı olan federal sisteme çekilmişti, onu talep edenler toplum içinden vakumlanıp çekilerek toplum zayıf düşürüldükten sonra artık toplumun önüne rahatlıkla ''bağımsız devleti ret edip, devletsiz özgürlük'' hedefi projesi, planları sunulmuştur.
En son mazlum ve mağdur, Sömürge haklarına bile sahip olamayan bu halkın önüne konulan hedef "bağımsız devleti ret edip devletsiz demokrasi ve özgür halk" şiarı konulacaktı. Bütün dünyada ve bölgede mazlum ve mağdur, sömürge haklara bie sahip olamayan bu halkın çevresi tümüyle ulusal devletlerle çevrilmişken devletsiz demokrasi ve özgürlük nasıl sağlanacaktır?
Mevcut sömürgeci ulusal devletlerin arasında çevresini sarmış ve imha planlarına maruz kalmış mazlum ve mağdur bu halk "devletsiz demokrasi ve özgür halk'' şiarı nasıl olacaktır? Gibi sorular insan olan herkesin aklına doğal olarak gelecek ve kurcalayacaktır. Bu sorunların toplum üzerindeki etkilerini en aza indirmek için "az devlet çok demokrasi için mücadele" kılıfı sahaya sürülecektir. Bu hedef için de mevcut sömürgeci devletlerin sistemi zorla değiştirilecek, böylece az devlet çok demokrasi hedefi gerçekleştirilecektir. Bu hedef uğruna egemen ulus halkı kılını kıpırdatmayacak, mazlum ve mağdur, sömürge haklara bile sahip olmayan zavallı bir halkın bunu zorla gerçekleştireceği ileri sürülecektir.
Sömürgeci devletlerin sistemini değiştirip ''az devlet çok demokrasi'' hedefine ulaştıktan sonra hedef byütülecek bütün dünya ulusal devletleri yine bu halk tarafından zorla değiştirilip ''az devlet çok demokrasi'' sistemi inşası uğruna mücadele edilecektir. Ortaya konulan bu hedefler her yönü ile ayrı bir sosyo-psikolojik uzmanlık konusudur ve kapsamlı olarak incelenmesi gerekir. Bu mücadele halkı ''evrensel temel değerlerden ve çoğulcu demokrasiden'' uzaklaştırmakla kalmıyor aynı zamanda kendi içinde doğru değerlere inanmış kitlelerle çatıştırmayı hedefliyor ve yorup tüketiyor.
Mücadele kronolojisi aşamaları; ''özgürlük ve birleşik bağımsız ülke'', ''konfederalizm'', ''federalizm'', ''devletsiz demokrasi'' şeklindedir. İşin doğasına bakıldığında sömürgeci devletlerin mazlum ve mağdur, sömürge haklara bile sahip olamayan halktan tek bir talebi vardı o da bağımsız devleti ret etmeleridir. Bu noktadan bakıldığında günümüz mücadele gerekçesi ile sömürgeci devletin talepleri birebir örtüşüyor.
Bundan sonraki hesaplar neler olabilir?
Mevcut mücadele bölgenin nüfus yoğunluğu yönünden en büyük halkının tümüyle ''ulus devleti ret, devletsiz demokrasi'' çizgisine çekilmesi oldukça imkansız ve zordur. Bu halkın önemli bir kısmının ulusal devletini kurma, inşa etme hedefi olacak ve olmaya da devam edecektir. Gelinen bu noktadan sonra sosyo-psikolojik tez, teori ve pratiklerle halkın geleceğine pranga vurmaya çalışan sömürgeci güçler özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi veren mazlum ve mağdur bu halka karşı doğrudan saldırı ve savaş misyonu yükleyebilir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.