Birinci paylaşım savaşı ardından Irak ve Suriye tek ırk ideolojisine dayanan katı ulusal ve bölgenin birçok devletinde olduğu gibi yapay devletler olarak kurulmuştu. Iark ve Suriye coğrafyası farklı milletlerin, halkların ve toplumların yaşadığı çok kültürlü coğrafyalar olduğu halde zorla tekçi ve ırkçı kurum ve kurallara dayanan devletlerin kontrolü altına bırakılmıştı.
Bölgede özellikle Kürt halkı imhasını hedefleyen güçlerin, siyasi ve politik planları, hedef ve amaçları olduğu ve uzun bir tarihi geçmişin devamı olarak değerlendirilebilir. Selahattin'i Eyyübi'nin mücadelesi ve ardından iktidarlaşması, bölgeye egemen olması, büyük yenilgi alan güçlerin bölgeden çıkarılması ile başlayan bir dönemin ardından Kürtler üzerindeki hesapları olarak görülmelidir.
Kürtler, İslam dini ile tanıştıktan sonra bölgesinde halk ve ulus olarak kendi adına hareket etmekten ziyade inançları ve dindaşları adına hareket etmeyi seçmiştir. Haçlılarla mücadelede öncü ve belirleyici rol üstlenmiş, o güne kadar dağınık yaşayan dindaşlarını ümmet çatısı altında birleştirmiş ve bölgesinde tek güç ve güçlü bir iktidar yapmıştır. Eyyübilerin bu mirası Osmanlı'ya geçmiş, böylece ümmet felsefe ve ideolojisi altında halkların birlik ve beraberliği yüzyıllarca sürmüştür.
Bölgede ulusal devletlerin inşası sürecinde Kürtler, ümmet felsefe ve ideolojisi zihniyetinden kurtulamamış, ulusal devletlerin siyasi ve ideolojik yapısını anlamak istememiş, dindaşları ile birlikte, bir arada kardeşçe yaşama hayalinden kurtulamamıştır.
Bölgede ulusal devletleri inşa eden güçler Kürtlerin dindaşlık ve ümmet eksenli ideolojik zihniyete olan bağlılığı durumunu görerek, bilerek ırkçı, katı ulusçu siyasi ideolojik devletler arasında paylaştırmış, böylece geleceğe yönelik imha planlarını devreye sokmuştur.
Kürt halkı ümmet felsefesi ve din kardeşliği rüyası görmeye devam ederken coğrafyası vatanı, ülkesi parçalanmış ve paylaşılmıştır. Süreç ile birlikte sosyal, siyasal ve kültürel varlığı inkar edilmiş, yok sayılmış, yok edilmesine yönelik asimilasyon, katliamlar ve soykırımlarla karşı karşıya bırakılmıştır. Ümmet felsefesine dayanan din kardeşleri sömürgeci devletler sömürgeciliğin ve ulusal egemenliğin tadını çıkarırken Kürt halkına sömürge hakları bile reva görülmüştür.
Kürtler son yüzyıldan bu yana karşı karşıya bırakıldıkları bu yıkıcı ve yakıcı sürecin bölük pürçük de olsa uyanışını yaşıyor. Bu durum sömürgeci devletlerin bütün ilgili taraflarınca elbette beklenen bir uyanış olduğunu herkesin bilmesinde fayda vardır. Başta sömürgeci devletler, diğer bölge devletleri ve dünyanın egemen güçleri bu uyanışın bilincindedir ve bekliyordur. Bu yüzden mevcut güçlerin her biri kendi sosyal, siyasal ve ekonomik çıkarlarına göre Kürtler üzerinde sosyal, siyasal ve ideolojik hesaplar yapmış ve hedefler belirlemiştir.
Kürtlerin günümüzde yaşamaya başladığı özgürlük ve bağımsızlık uyanışını bölgedeki her güç kendi ulusal çıkarlarına göre sosyal, siyasal ve ideolojik hazırlıklarını yapmış ve kendince bir kanal açmıştır. Bunun farkına varmak ve bilince çıkartmak için mücadele içindeki Kürt grupların sosyal, siyasal ve ideolojik yapılarını mercek altına alıp inceleyip çözümlemek, dünyanın genel geçerli değerleri ile mukayese etmek ve bunlarla çelişkileri, çarpıklıkları ve zıtlıkları görmek yeterlidir.
Mücadele içinde görünen Kürt gruplardan bir kısmı bölgesinde sömürgeci devletlerin sosyal, siyasal ve ekonomik hesaplarına, hedeflerine göre sosyal, siyasal ve ideolojik olarak hareket etmektedir. Genel olarak bu gruplar sömürgeci devletlerin içinde kalarak gelecek aramayı halkın genel çıkarlarına daha uygun olduğunu savunmaktadır. Genel olarak grupların her biri egemen ulusun siyasi bir tarafıyla birlikte hareket etmeyi esas mücadele yerine ikame etmeye çalışmaktadır. Kürtlerin kimi grupları egemen ulusun muhafazakar siyasi grupları ile birlikte hareket ederek halka özgür bir gelecek mücadelesi veriyor. Kürtlerin kimi grupları egemen ulusun sosyal demokrat kesimleri ile birlikte hareket ederek halka özgür bir gelecek mücadelesi veriyor. Kürtlerin kimi grupları egemen ulusun sol kesimleri ile birlikte hareket ederek halka özgür bir gelecek mücadelesi veriyor. Sömürgeci devletin içinde kalmayı hedefleyen bu arayışların tümünü organize eden, sevk eden, idare eden sömürgeci devletlerin bizzat kendileri olduğundan kuşku duyulmamalıdır.
Dünyanın hiç bir halkı böylesi bir mücadele içinde olmamış, sömürgeci devlet içinde kalmak uğruna zora dayalı herhangi bir mücadelesi olmamış, bunun her hangi bir şekilde özgür bir gelecek ve bağımsız bir ülke sağlamayacağını gayet doğal olarak bilmiştir. Dünyada sosyal, siyasal ve ideolojik böylesi hiç bir örneği bulunmayan bu mücadele biçimi Kürtleri kısır döngü içine sokmakta ve geleceğini karatmaktadır.
Ayrıca kimi Kürt grupların sosyal, siyasal ve ideolojik mücadelesinde ikinci bir husus daha görülüyor ki o hepsinden daha vahimdir. O da şudur; Bu gruplar Kürtlere sosyal, siyasal ve ideolojik olarak dünyayı, insanlığı kurtarma misyonu yüklemeye çalışıyor. Tarihinde oldukça fazla mağduriyet yaşamış, katliamlara ve soykırımlara uğramış Kürt halkının duygularına hitap etmeyi hedefliyor ve sosyal, siyasal ve ideolojik tezler ve teorlerle insanlığı kurtarmaya yönlendirme hesapları yapıyor.
Bölgenin tek ırk ideolojisine dayanan katı ulusçu sömürgeci devletlerin A, B, C,... planları her zaman ve her koşulda olmuştur. Sömürgeci devletlerin tarihi geçmişlerindeki deneyimleri geleceğe yönelik politikaları, oyun ve entrikada, üstüne rakip tanımadıkları biliniyor. Mazlum ve mağdur, sömürge haklarına bile sahip olamayan bu millete yönelik oyun ve etrikaları da hiç bitmeyecektir.
Kürt halkına sırtını dayayıp mücadele verdiğini iddia eden sosyal, siyasal ve ideolojik kimi hareketlerin ilk hedefleri ve sonrasında yaşadıkları dönüşümler, doğru bir şekilde incelenip çözümlenir ve ortaya çıkarılır ise tablodaki yerleri iyice netleşecektir.
Bağımsızlık hedefiyle mücadeleye başlayan kimi hareketlerin dönüşmesi incelenmelidir. Hareket veya hareketler bağımsızlık hedefini uzun süre sürdürmüş, onbinlerce insan bu uğurda kendisini feda etmiştir. Ancak hareket kalkıp bunu terk etmiş, geriye çekmiş ve önüne konfederalizm hedefini koymuştur. Onbinlerce insan Konfederalizm uğruna kendisini feda etmiş, hareket kalkıp bu hedefini terk etmiş, geriye çekip federalizm hedefini koymuştur. Onbinlerce insan federalizm uğruna kendisini feda etmiş ve ardından bu hareketler kalkıp bu hedefini de terk etmiştir, geriye çekip sömürgeci devlet içinde kalarak demokratik özerklik denilen bir hedefe dömüştürmüştür.
Sömürgeci devleti zorla dönüştürmek, sömürge halkın sömürgeci devlet içinde kalması uğruna zora dayanan mücadele hedefi dünya insanlık tarihi literatüründe bulunmayan bir hedeftir. Sömürge halk, sömürgeci devlet sistemini zorla değiştirecek, dönüştürecek, sistemi sosyal, siyasal ve ideolojik ortaya koyduğu hedeflerine göre yine zorla dizayn edip özgür bir gelecek inşa edeceği iddiasına dayanıyor. Egemen ulus bu mücadele içinde yer almayacağı gibi karşısında duracak ve buna rağmen mazlum ve mağdur sömürge haklarına bile sahip olamayan halk zora dayanarak bunun mücadelesini sürdürme iddiasıdır. Ancak böylesi sosyal, siyasal ve ideolojik hedefler hem akla aykırı, sosyal ve siyasi çelişik, aykırılık ve zıtlıklarla doludur.
Dünyanın çağdaş değerlerini temsil eden egemen güçler artık Ortadoğu'da, Afrika'da, Uzakdoğu'da dinci radikalizmin, dinci terörist grupların eksik olmayacağının bilincindedir. Dinci terörist grupların besleneceği, palazlanacağı bölge de Ortadoğu bölgesi olarak görülüyor. Uzakdoğu, Yakındoğu, Ortadoğu ve Afrika üzerinde dünyanın çağdaş değerlerini temsil eden güçler ile tekçi dinci değerleri temsil eden güçler arasında korkunç yakıcı ve yıkıcı bir mücadele başlamıştır.
Görünen odur ki bölgenin devlet rejimleri de giderek tekçi dinci ideolojiye kaymaktadır. Bu durum dünyanın evrensel temel değerlerine ve çoğulcu demokrasiye dayanan bütün çağdaş toplumları tedirgin etmekte ve olumsuz etkilemektedir. Bu ve benzeri nedenlerle dünyanın çağdaş değerlerini temsil eden güçler Ortadoğu'da olası radikal dinci egemenliğe karşı evrensel temel değerlere ve çoğulcu demokrasiye dayanan güçlere gereksinim ve ihtiyaç duymaktadır.
Kürtlerin günümüzde Amerika, Avrupa Birliği ve diğer güçler tarafından korunmasının temel nedeni bu ihtiyaca cevap olabilecekleri olasılığıdır. Buna olasılık diyorum çünkü bölgedeki sömürgeci devletlerin elleri kimi Kürt grupların yüreklerinde dolaşıyor ve onları kendi sosyal, siyasal ve ekonomik çıkarları için kullanıyor.
Bu bağlamda Kürt halkı her an her türlü olumsuz gelişmelere karşı duyarlı olmalıdır. Sömürgeci devletlerin kirli ellerini örgüt ve grupların yüreklerinden söküp çıkaramayacağı gerçeği ortadadır. Günümüz koşullarında Kürt halkının özgürlüğü ve bağımsız geleceğine karşı çıkan, karşısında mücadele veren her örgüt ve grup sömürgeci devletlerin elindeki bir araç olasılığı gerçeğini görerek doğru bir tutum içinde olmalıdır. Kürt halkı günümüz koşullarında böylesi bir sosyal, siyasal ve ideolojik hedefi olan örgüt ve grupları resert etmek zorunda olduğunu bilmelidir. Aksi taktirde tarihin karanlık sayfalarından doğru dersler çıkarmamış olacak ve geleceği karartlacaktır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.