rtadoğu coğrafyasında netleşti ki Amerika ve Rusya arasında bir savaş sürüyor. Her iki gücün dışında kalan yerel ve bölgesel tüm güçler sadece dolaylı savaşların birer aracıdır. Yerel ve bölgesel güçler kendilerince kısa ve uzun vadeli genel çıkarları için savaştıkları iddiasının arkasına saklanmaları onların sadece birer araç oldukları gerçeğini değiştirmiyor.
Suriye halk muhalefeti 2011 yılında mücadeleye başladığında genel hedefleri ülkenin evrensel temel değerlere ve çoğulcu demokrasiye geçmesini sağlamaktı. Amerika bu sürecin içindeydi ve Avrupa Birliğini bu sürecin içine dahil etmişti. Amerika aynı zamanda bir kısım bölgesel güçleri yedeğine alıp evrensel temel değerlere ve çoğulcu demokrasi mücadelesini sahiplenmek ve değerlendirmek üzere bu sürecin içine dahil etmişti.
Rusya, bölgenin tekçı ve ırkçı rejimleri genel çıkarları uğruna iktidarda tutmak ve genel çıkarları için birer araç olarak kullanmak üzere bu sürecin içindeydi. Rusya bir kısım bölgesel güçleri yedeğine alıp, araç olarak kullanmak üzere bu sürecin içine dahil etmişti ve yerel güçler de her iki güç tarafından kullanmak üzere bu sürecin içine dahil edilmişti.
Bölgesel ve yerel güçlerin de her birisinin kendilerine göre ayrı aurı hesapları vardı ve bu hesaplarını gerekçe göstererek halkları yanına çekip sürecin içine katmaya çalışmıştı.
Bölgesel güçlerden İran, Rusya'nın yanında yerini almış, Ruslardan güç alarak şii ideolojisine dayalı rejimini bölgeye yayma ve uydu iktidarlar oluşturarak bölgede yayılma alanlarını genişletme hesapları yapmıştı.
Türkiye ise İran rejiminin pozisyonunun tam zıttı suni ümmet ideolojisine dayalı bir rejim hedefleyen güçlerle bölgeye yayılma ve uydu bölgesel iktidarlar kurarak osmanlıcılık hesapları yapmıştı.
Bu her iki büyük bölgesel güç dışında kalan diğer bölgesel güçler de ayrı ayrı, farklı, çeşitli hedef ve hesaplara odaklanmıştı.
Bölgesel devletlerin dışında kalan devletsiz bölgesel halkların da bu süreçte ulusal çıkarları etrafında rol sahibi olmanın hesaplarını yapmıştı. Devletsiz bölgesel halkların içinden bölgede nüfusu 45-50 milyona varan Kürt halkı kendi geleceği, özgürlüğü ve kendi kaderi ile ilgili hesapları her zaman olmuştur. Ayrıca Kürt halkı üzerinden çeşitli sinsi hesap yapan Uluslar arası ve bölgesel güçler de dikkate değerdir.
2011 yılından itibaren Suriye sahasında meydana gelen gelişmeler yerel, bölgesel ve Uluslar arası güçlerin hesaplarının iç içe geçtiği görülüyor. Suriye rejimi bölgesel bir gücün osmanlı zihniyeti etrafında yayılmacı hesaplarının farkına varır varmaz ilk yaptığı hamle Kürt halkını oyunun bir parçası haline getirmek olmuştu.
Bölgesel kimi devletlerin Suriye rejimini zorla yok etmeye yönelmesinin akabinde Suriye rejimi hızlıca Kürt kartını sahaya sürüyor. Amerika'nın, Avrupa'nın, medeni dünyanın bir çok ülkesinin terör örgütü kabul ettiği, terör örgütü ilan ettiği bir yapıya siyasi ve ideolojik olarak yakın grupları Kürt bölgelerinde etkili olması üzerine bir hesabı, politikayı hedeflemiş ve sahaya sürmüştür. Böylece Rejim Suriye coğrafyasının kuzeyinde tekçi, dinci ve ırkçı radikal silahlı muhalefete karşı oldukça dirençli büyük bir hat oluşturmayı hesaplamıştır. Suriye Kürt coğrafyası kısa sürede bu bağlamda örgütlenmesini sağlayıp yaygınlaştırmış, savunma birimlerini oluşturmuş, tekçi dinci ve ırkçı muhalefetin bölgelerinde faaliyet yürütmesini engellemişti.
Suriye rejiminin bu hamle ile birinci hesabı ülkenin kuzeyini silahlı tekçi, dinci muhalefete karşı sağlama almak ve kuzeyden büyük bir cephenin açılmasının önüne geşmiştı. Bu politikasıyla bunu başarmış ve engellemiş oldu. Suriye rejimi ikinci hesabı Türkiye'nin bütün şimşeklerini bu yapılanmanın üzerine çekmek, sahaya bu bahaneyle müdahalesini sağlamaktı. Elbette ki Suriye rejimi Kürtlerle ilgili bu hamlesi sadece günü kurtarmak üzerine yapmamıştı. Gelecekte bölgesel güçleri bu politikasıyla sıkıştırmayı, zorlamayı, savaş sahasına çekmeyi ve büyük bir bataklığa saplanmasını da hesaplamıştı.
Kürt meselesi bölge devletlerinin ortak ve en büyük zaafı olduğunu herkesten daha iyi bilen Suriye rejimidir. Amerika'nın ve Rusya'nın tekçi dinci bir yapılanmaya asla izin vermeyeceğini en iyi bilen yine Suriye rejimidir. Amerika ve Rusya bölgesel güçlerin tekçi ve dinci bir rejim hedeflediklerini anladıkları an bölgede mevcut seküler güçlere kapsamlı ve ciddi destek vereceğini yine en iyi çözebilecek olan Suriye rejimidir. Böylece oltasını başarılı bir şekilde derin sulara bırakmış ve sazanların oltaya gelmesini beklemiştir.
Amerika, bölgesel güçlerin Suriye sahasında tekçi dinci bir rejim hedeflediklerini ancak üç yıl sonra jetonu düşmüş ve farkına varmıştır. Halbuki bölgesel güçlerle birlikte yürüttükleri bu mücadele ile evrensel temel değerlere ve çoğulcu demokrasiye dayalı bir sistem inşaa edeceklerini, getireceklerini sanmıştı. Dünya kadar masraf yapmış, eğitmiş, donatmış, eğitip donattıklarının tamamına yakını tekçi dinci bir rejim hedefleyen gruplara katılmıştı.
Amerika bu kabustan oldukça geç uyanabilmiş ve bu hayati hatasını telafi edebilmek üzere yerel seküler Kürt güçlerine sarılmıştı. Amerika ve paydaşlarının seküler Kürt güçleri ile sahada iş tutmaktan başka Hiçbir şansları da yoktu. Suriye Baas rejimi büyük ihtimalle bu manzara karşısında ellerini oğuşturmuş ve gelecekteki hesaplarının da tutacağı için sevinç çığlıkları atmıştır.
Amerika'nın Suriye coğrafyasında sadece seküler Kürtlerle iş tutması, bölgede tekçi dinci bir rejim hesapları olan, hedefleyen güçleri adeta çılgına çevirecekti. Özellikle Amerika'nın ve Avrupa Birliğinin terör örgütleri listesine aldıkları bir yapı ile siyasi ve ideolojik yakınlığı bulunan gruplarla iş tutuyor olması bölgesel güçlerin tüm şimşeklerini üstüne çekmişti. Dolayısıyla bölgesel güçlerin Amerika'nın karşısına dikileceğini, doğal olarak süreçte kendileri yani Suriye rejimi ile aynı çizgiye geleceklerini hesaplayan Suriye rejimin hesapları tutmuştu.
Bu kirli senaryonun birinci devresi oynandı,şimdi ikinci devresi sahneye konulmuş ve oynanıyor. Türkiye'nin kendisine düşman gördüğü, terör örgütü ilan ettiği bir yapının benzeri, benzer siyasi ideolojik değerlere sahip versiyonunu Amerika'nın kendine partner olarak seçmesi, birlikte hareket etmesi, eğitip donatmasına ateş püskürüyor. Amerika'nın bu yapılardan desteğini kesmesi, uzaklaşması hatta tasfiye etmesini baskılıyor ve dayatıyor.
Rusya da bütün bu yakıcı süreçlerde zaman zaman karşı karşıya geldiği, savaş olasılığı noktasına geldiği Türkiye'nin, Amerika'dan istediklerini, talep ettiklerini desteklerek çıkmaz sokakta kendisine doğru gelmesi için bir ışık tutuyor., Türkiye'yi böylece rejim ile aynı hedefe, aynı paralele getirmeye çalışıyor. Rusya ve İran böylece geçmişte birbirlerini tüketme ve ortadan kaldırma hedefi olan düşman kardeşleri aynı paralel çizgiye getirme senaryosunun işlediğini görüyor ve olabildiğince yanan ateşe odun taşıyor.
İran kenarda durmuyor, derinden derinden oyun koruyor, yeri geldiğinde ateşe bir kova benzin dökerek yaygınlaştırıyor ve harlıyor.
Amerika sadece Suriye'de değil bölgede Türkiye ile Kürtleri uzlaştırmaya çalışıyor. Rusya ise Türkiye ile Amerika'yı karşı karşıya getirip çatıştırmak istiyor. Rusya'nın kısa süre öncesine kadar desteklediği, eğittiği, donattığı, kısa ve uzun vade ve çıkarlar etrafında anlaşma ve sözleşmeler yaptığı Kürt güçlerinden sırf Türkiye ile Amerika'yı çatıştırmak umuduyla desteğini çekiyor. Efrin hava sahasını her türlü savaş araçlarına açması da böylesi derin ve kirli bir amaçlara hizmet ediyor.
Rusya, Suriye rejimi ve İran böylece Türkiye'yi kendileri ile aynı paralele taşıdıkları gibi Suriye bataklığının dibine çekmeye çalışıyor.
Rusya Suriye Bataklığına batmış, İran Suriye bataklığına batmış, rejim kendi bataklığında çırpınıyor ve cepheyi büyütmek üzere Türkiye'yi de bu bataklığa çekiyorlar.
Bu senaryolar çok önceden kurgulanmış, sahneye konulmuş, birinci perdesi tamamlanmış ikinci perdesi oynanıyor. Bu senaryo oldukça kirlidir ve kanlıdır, insanlığa sadece karanlık bir leke olarak kalacaktır. Senaryosu çok önceden yazılmış bu kirli oyunun kazananı figüranlar ve piyonlar olmayacaktır. Bu kirli senaryonun en büyük kayıp edeni ise insanlık ve insanlık değerleridir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.