İran, Irak ve Suriye\'de etkinliğini arttırmaya, hem askeri hem de siyasi alanlarda bu bölgeleri kontrol altında tutmaya yönelik büyük ve kapsamlı hesaplar içindedir. Bölgesel bir aktör olarak ortaya çıkıp IŞİD\'i meydana getirenlerin hesaplarını bozup, sonrası dönem için neyi, kimden ve nasıl kontrol altına almaya yönelik yeni stratejiler belirlemeye hız vermiştir.
Uluslar arası egemen güçler ABD, AB ve diğerlerinin sürdüğü politikalara bakılırsa IŞİD sonrası dönemde Ortadoğu bölgesinde yeni sınırlar çizileceğinden şüphe olmadığı anlaşılıyor. Bunun birçok nedeni olabilir ama en önemli nedeni yerel güçlerin özgürlük ve bağımsızlık adına ayağa kalkmış olması ve ellerinde tuttukları öz savunma gücü olarak gösterilebilir.
Körfez savaşında Irak’ın faşist diktatörünün devrilmesi süreciyle başlayan ve Suriye\'nin ırkçı diktatörüne karşı devam eden süreçler gösteriyor ki artık Ortadoğu bölgesinde hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır.
Türkiye’nin ve böşgesel güçlerin bugün sürdürmekte oldukları iç ve dış politik ve siyasi hamleler gösteriyor ki bölge daha çok kaynamaya devam edecektir.
Türkiye de tıpkı İran gibi bölgedeki askeri, siyasi ve ekonomik gücüyle gelecekte kurulması gündemde olan, tasarlanan ve hedeflenen bağımsız Kürdistan\'a odaklanmış olabilir.
Türkiye, arka bahçesindeki Kürtlerle ilişkilerinde yakın zamanda ‘kazan-kazan’ anlayışıyla hareket etmeye başlamasının altında yatan temel neden bağımsızlığa giden sürecin önlenemeyebileceği olasılığına da işaret ediyor, dayanıyor.
Kuşkusuz Türkiye ve İran\'ın temel hedefi ve öncelikleri mümkün olduğunca mevcut statükonun korunması, Kürtlerin sömürge durumunun devam etmesine yöneliktir. Bu amaç için şimdiden Kürtler üzerinden derin hesaplara girişmiş, bunu sürdürülebilir kılmaya çalışıyor olabilirler.
Kürtlerin sömürge durumunun devamı için sürdürdükleri politikaların başarılı olmasını sağlamak üzere Kürtlerin siyasi parti, örgüt ve kurumlarına el atmaya başlamaları bundandır.
Bugün İran ve Türkiye mevcut statükoyu korumanın yanında ileriki aşamalarda kontrolleri ve iradeleri dışında olası gelişmelere karşı da hem birbirini Kürdistan’da sıfırlamak ve Kürdistan’ın geleceğini politik hesaplarına uygun biçimde ipotek altına almak için bölgede akıl almaz ittifaklara girebiliyorlar.
İki bölgesel sömürgeci gücün geleceğe dair politikaları ve Kürdistan coğrafyasına yönelik siyasi hesapları bir kere daha bölge halklarını zorun rolüyle karşı karşıya bırakmıştır.
Kürdistan halkları, siyasetçileri, siyasi parti, örgüt ve kurumları bu gelişmeler karşısında bugüne kadar olduğu gibi güdük, cılız, zayıf kalmış olabilirler. Kürtlerin en sağlam müttefikleri görünürde uluslar arası egemen güçlerdir ve son derece kararlı biçimde gelişen İŞİD saldırılarıyla başlayan sürecin arkasında durdular.
Güney ve batı Kürdistan içlerine doğru her geçen gün siyasi ve askeri gücüyle operasyonlarını sürdüren İran ve Türkiye devletleri Kürt örgüt ve kurumları vesilesiyle elindeki kozlarını arttırmaya çalışmaktadır.
İŞİD ve mezhep üzerinden bölgeye yayılıp kontrol etmeyi hesaplayanlara karşı İran aynı yöntemlerle askeri gücünü bir adım öteye taşımaya yönelmiş, yine meshep ekseninde yerel dayanak ve paydaşlarıyla operasyonlarına hız vermiştir. Her iki sömürgeci gücün Kürdistan\'da meşru haklarını dillendirmeye başlaması Kürdistan üzerindeki mücadelenin kızışacağına işaret ediyor.
İran’ın yanında güçlü bir Kürt bloğu var ve Türkiye de yanına güçlü bir Kürt bloğu almaya çalışıyor.
İran\'ın veya Türkiye\'nin yanına yerleşmeye çalışan bu bileşenlerin ana hedefi bağımsızlığa doğru giden Kürdistan’ın yeni yüzyıldaki çıkarları değildir. Kendi grupsal veya kişisel çıkarlarını öne çıkarmak veya güncel gelişmeleri, uluslar arası bileşenleri ve hedefleri anlamamaktır.
ABD Başkan adayı Bağımsız Kürdistan\'ı yüksek sesle dile getirmesi, ABD yönetimi Kobané\'nin düşmemesi için her türlü desteği sunması Kürtlere uluslar arası desteğinin geldiği son noktayı açıklıyor. Aynı ABD yönetimi güney Kürdistan\'a yönelen tehditleri bertaraf etme ve çakıl taşına zarar gelmesine asla müsaade etmemektedir. Avrupa Birliğinin güney Kürdistan savunma gücüne yönelik eğitim, malzeme desteğini giderek arttırması sürece paralel bir gelişmedir.
Uluslar arası ve bölgesel güçlerin Kürdistan üzerindeki hesapları safları ve tarafları her geçen gün daha da netleştirmektedir.
IŞİD Kürdistan’a saldırmadan önce bağımsız Kürdistan için referandum gündeme gelmiş, İran’la hareket eden blok referandum talebine açıkça karşı çıkmıştı. Sömürgeci İran’ın Kürdistan yönetimini bağımsızlık referandumundan vaz geçirmeye yönelmesinin ardından güney Kürdistan\'ı bölmeye yönelik Süleymaniye merkezli başka bir Kürdistan fikri dillendirilmeye başlanmıştı.
Batı Kürdistan’ın bugün Kantonlara bölünmesi, güney Kürdistan\'a yönelik kantonlaşma hamleleri ve daha çok bölünme çabaları, hesapları Kürtler’in değil, sadece sömürgecilerin politikası, yönlendirmesi ve onların hesaplarına denk düşüyor, işlerine yarıyor.
Kürdistan Federal devletin ilan edildiği 1992 yılından başlayıp devam eden ve sömürgecilerin içerden yıkma girişimi uzun yıllar Kürdistan Federe Bölgesinin toprakları üzerinde farklı yönetimler altında, derin bir bölünme yaşanmasını sağlamıştı. Kürdistan’ın kantonlara bölünmesi, bu bakımdan yeni bir fikir olmaktan ziyade, bu perspektif sömürgeci devletlerin Kürdistan politikasının esasını oluşturmaktadır.
Kürdistan\'ın kantonlarla daha çok bölünmesine karşı çıkanlar hem sömürgecilerin hedefi haline geliyor hem de sömürgecilerle ortak blok oluşturan işbirlikçi Kürtlerin hedefi durumuna gelmektedir.
Sömürgecilerin IŞİD ve benzerleriyle bölgede egemen olma mücadelesi uluslar arası egemen güçlerin kalkanına çarparak zayıfladı. Bu süreç Kürdistan açısından hem Kerkük’ün statüsünü pekiştiriyor hem de Esat sonrası Suriye\'de batı Kürdistan\'ın durumu ve statüsünü ve Bağdat’la yaşanan siyasi ve ekonomik sorunların bertaraf edilmesine imkan sağlıyor.
Kürtler Ortadoğu bölgesinde uluslar arası egemen güçlerin güçlü desteği ile hak ettikleri güce ulaşma yolunda ilerlerken önlerinin kesilmesine yönelik ve şeytanın bile aklına gelmeyecek oyun, entrika ve çabalar, politikalar kuşkusuz sömürgeciler tarafından hayata geçirilebilir.
Dikkat çekici gelişmelerden biri de Kürt sorununa İslam\'i çözüm senaryolarının gündeme sokulmasıdır. İslam bir inançtır, uzun ve yakın tarihte hiç bir halkın özgürlük ve bağımsızlık sorununa çözüm olmamıştır. Bağımsız bir devlette siyasi ve idari yönetim modeli olmuşsa da toplumda, farklı inançlara ve farklı kültürlere huzur ve refaha ulaştırma noktaları tartışma konusudur. İslam inancını bir yönetim modeli olarak hayata geçirmiş ülkeler bunu zorun rolü ve araçlarıyla bile sürdürememiştir. İslam inanç olması hesabıyla sürdürülebilir idari ve siyasi yönetim olamamış, olamaz. Bağımsız Kürdistan\'da halk isterse böyle bir yönetim modeli olası, ama sömürge bir halkın özgürlük ve bağımsızlık taleplerine ne Hiristiyanlık ne Musevilik ne de İslam çözüm modeli üretmemiş, bundan sonra da çözüm modeli üretemez.
Bu tür senaryolar kantonlaşma senaryolarında olduğu gibi sömürgecilerle işbirlikçileri tarafından kaynatılıp halkın önüne konulan, halkın ufkunu karartma ve halkı yalanlarla aldatma çalışmaları olabilir.
İran böyle bir modeli zorün araçlarıyla ilerletmeye çalışmışsa da sosyal, siyasal ve ekonomik çöküntüden kurtulamıyor. Bu ülkeler hem krizlerini ihraç etme, hemde sömürgelerini benzer ideolojilerle kontrol altında tutma hesaplarının bir uzantısı olarak Kürt sorununa İslami çözüm modeli diye süsleyip pazarlamak istiyorlar. Sömürgecilere hizmet etmek adına bu ideolojik işbirlikçiliğe balıklama dalışlar yapan bazı çevreler son zamanlarda \'\'Kürt sorununa İslami çözüm\'\' diye bir model ortaya atıp tartışmaya açtılar. Halkı inanç üzerinden etkileyip geleceğini sömürge bir biçimde devam ettirme ve sömürge içinde mümkünse eritme hedeflerinin bir parçasıdır.
Bu çevreler hiç tarih okumuyor mu?
Tarihte herhangi bir sömürge halkın özgürlük ve bağımsızlık taleplerine İslami çözüm modeli diye bir çözüm olmadığını göremiyorlar mı?
İslam inancının arkasına saklanıp Kürtleri yüzyıllarca sömürge tutan aynı zihniyetti ve elbette ki halk bunları görecektir. Aslında son yıllarda sömürgeci devletlerin benzer ideolojilere yaslandığı/yaklaştığı hesap edilirse amacın aynı doğrultuda sömürgesini de içinde eritmek olduğu görülüyor.
Türkiye NATO üyesi ve batının demokratik değerlerine ulaşmak istemiş bir ülkeydi, son yıllarda bu değerlerden hızla uzaklaşma durumu yaşamaktadır. İran siyasi, ekonomik, kültürel her açıdan zaten bu değerlerden uzak ve tam karşısında konumlanmıştır. Sömürgeciler bölgede birbirlerine rakip olsalar da son gelişmelerle ideolojik olarak birbirlerine yaklaşabilirler. Sömürgecilerdeki bu Yaşanmakta olan siyasal-ideolojik değişime paralel işbirlikçi Kürt parti, örgüt ve kurumlarını da beraberinde sürüklüyor.
Kürtler bölge halklarıyla tarihin bütün dönemlerinde olduğu gibi dostça ve kardeşçe eşit bir düzen içinde yaşamanın koşullarını oluşturmak istemiştir. Doğru olan da Kürt halkının sahip olduğu böyle bir anlayışı bölgeye de egemen kılmaktır. Ancak sömürgeci zihniyet, yok sayma zihniyeti, Kürdistan\'ı toprağı olarak görme ve Kürd\'ü görmeme, kabul etmeme zihniyeti işbirlikçileriyle kol kola devam ettikçe çözüm perspektifi halklara doğru zeminde hizmet etmeyebilir veya gecikebilir.
Sömürgeci zihniyet devam ettiği sürece bölge halklarının en temel sorunlarına çözüm üretme zor ve sorunlu olacaktır.
Kürtlerin önünde zorlukları aşacak tek formül duruyor o da dünyada her halkın sahip olduğu hakları eşit hak taleplerinde ortaklaşmalarıdır. Bu ortaklaşma çok zor ve sorunlu bir ortaklaşma olmadığı gibi taleplerine çözüm bulabilecek, sorunlarını kolayca çözülmesini sağlayabilecek tek yoldur. Kürtlerin ortaklaşması durumunda sömürgecilerin oyun, entrika ve kural dışı hesapları da bozulabilecektir.
Bugün Kürtlerin kişi ve grupsal çıkarlar nedeniyle ulusal çıkarlarda ortaklaşamadıkları gerçekliği sadece sömürgecilerin elini güçlendiriyor. Kürtler üzerinde siyasi, politik oyun ve entrikalarını devam ettirme cesareti, imkanı sağlıyor, sunuyor.
Kimi kişi, örgüt ve kurum \'\'Kürt sorununa İslami çözüm modeli\'\' diye bir olmayan yol tutturmuş, kimi sömürgeci sistem içinde \'\'demokratik cumhuriyet, demokratik ulus\'\' tutturmuş, kimileri İran\'ın kucağından inmiyor. Suriye\'yi demokratikleştirme hevesleri, Türkiye\'yi demokratikleştirme hesapları, İran\'ı demokratikleştirme senaryoları almış başını gidiyor. Bunların sömürgecileriyle tutturduğu harmoni veya dans, Kuzuların Kurtlarla dansıdır, sonu belli olan kötü kopyası veya versiyonudur.
Bu dansın sonu çıkmaz sokak, düzelmesi zorunlu ve kaçınılmaz, öncelikle doğru değerlerde Kürtlerin ortaklaşması gerek. İran, Irak, Suriye,Türkiye, Azerbeycan, Ermenistan demeden önce herkesin Kürdistan demesi noktasında ortaklaşma sağlanabilir. Kürtlerde bu olgu gelişiyor, bunu fark eden sömürgeciler bu yol güzergahında değişiklik yaparak ulusal birliğe giden süreci kırmak, tıkamak istiyorlar. Bugün ortadoğu\'daki şiddet dolu sürecin gerekçesinde, altında yatan neden Kürtlerin ulusal birliğe giden yol güzergahını kırmak olabilir. Oyun kuranlar var, oyuna gelenler var, oyun içinde oyunlar devam ediyor.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.