Doğru Demokrasi Nedir?
1- Farklı sosyal, siyasal ve ideolojik düşünce ve fikirlerin yaşamsal alanda her koşulda yasalar önünde eşit olduğu, kendisini mevcut her düşünce ve fikir kadar özgürce ifade ettiği ve bu temelde sosyal, siyasal ve ideolojik olarak serbestçe örgütlediği kurumlarını inşa ettiği ve özgürce rekabet ettiği bir sistem olması gerekir. Örnek verelim; Komünist, dinci, ırkçı, sosyalist, muhafazakar, sosyal demokrat, eşcinsel gibi farklı sosyal, siyasal ve ideolojik düşünce ve fikirlerin eşit olması, örgütlü olması, özgürce rekabet etmesi, bu temelde asla baskı, şiddet ve zorun toplumsal yaşamda yer almamasıdır.
2- Farklı milletlerin, farklı halkların ve farklı toplumların ulusal değerleri dili, kültürü, tarihi, gelenek ve görenekleri tüm değerleri ile her koşulda yasalar önünde eşit olduğu, kendisini mevcut her millet, her halk ve her toplum kadar özgürce ifade ettiği, bu temelde sosyal, siyasal ve ideolojik olarak örgütlediği, kurumlarını inşa ettiği ve serbestçe rekabet ettiği bir sistem olması gerekir. Örnek verelim; Türkler, Araplar, Farslar, Kürtler, Ruslar, Almanlar, Farslar, Beluciler, Azeriler... her milletin, her halkın ve her toplumun eşit olması, örgütlü olması, özgürce rekabet etmesi, bu temelde asla baskı, şiddet ve zorun toplumsal yaşamda yer almamasıdır.
3- Farklı dinlerin, farklı inançların her koşulda yasalar önünde eşit olduğu, kendisini mevcut her din ve her inanç kadar özgürce ifade ettiği bu temelde sosyal, siyasal ve ideolojik olarak örgütlediği, kurumlarını inşa ettiği ve özgürce rekabet ettiği bir sistem olması gerekir. Örnek verelim; İslam, Hristiyan, Musevi, Yahudi, Budist, Ezdi, Ateist... eşit olması, örgütlü olması, özgürce rekabet etmesi, bu temelde asla baskı, şiddet ve zorun toplumsal yaşamda yer almamasıdır.
4- Farklı sosyal sınıfların tüm değerleri ile her koşulda yasalar önünde eşit olduğu, kendisini mevcut her sosyal sınıf kadar özgürce ifade ettiği, bu temelde sosyal, siyasal ve ideolojik olarak örgütlediği, kurumlarını inşa ettiği ve serbestçe rekabet ettiği bir sistem olması gerekir. Örnek verelim; Her sektördeki İşçi, Her daldaki Sanayici, Köylü, Esnaf, Berberler, Bakkallar, Tekstil işçileri, Giyim üreticileri, Büyük baş hayvan üreticileri, Küçük baş hayvan üreticileri, Arıcılar, Balık üreticileri, kısaca yaşamın, hayatın her alanındaki iş gücü ve sermayenin her koşulda yasalar önünde eşit olduğu, kendisini mevcut her sosyal sınıf kadar özgürce ifade ettiği, serbestçe örgütlediği ve özgürce rekabet ettiği bir sistem olması gerekir.
Bu dört temel kategorik değerleri sağlayan bir sistem doğru demokratik bir sistemdir. İnsanlığın evrensel temel değerlere dayalı çoğulcu demokratik sistemin ta kendisidir. Böyle bir sistemin mücadelesi verilir, insanlığın temel ihtiyaç duyduğu bir dünya sistemi hayata geçirilebilir.
Sahte Demokrasi Nedir?
İçinde bulunduğumuz ve çevremizde yer alan birebir tanık olduğumuz sistemlerin çoğu sahte demokratik sistemler olduğunu görüyoruz. Örnek verelim; İran devlet sistemi, tek ırk egemenliğine ilave olarak tek dinci egemenliğin daha aşağısı olan tek mezhep egemen bir sisteme dayanıyor. Farklı sosyal, siyasal ve ideolojik düşünce ve fikirler, imha temelinde zor ve şiddetle baskı altına alınmıştır. Farklı din ve farklı inançlar imha temelinde zor ve şiddetle baskı altına alınmıştır. Farklı milletler, farklı halklar ve farklı toplumlar ret ediliyor, imha temelinde zor ve şiddetle baskı altına alınmıştır.
Örnek verelim; Irak devlet sistemi; 2000'li yıllara kadar tek ırk egemenliğine dayanıyordu, ülke bu yüzden alt üst oluş yaşadı/yaşıyor. Günümüzde tek ırk egemenliğine ilave olarak tek dinci egemenliğin daha aşağısı olan tek mezhep egemen bir sistemi inşa etmeye çalışıyor. Farklı sosyal, siyasal ve ideolojik düşünce ve fikirler imha temelinde zor ve şiddetle baskı altına alınıyor. Farklı din ve farklı inançlar imha temelinde zor ve şiddetle baskı altına alınıyor. Farklı milletler, farklı halklar ve farklı toplumlar ret ediliyor, imha temelinde zor ve şiddetle baskı altına alınıyor.
Örnek verelim; Türkiye devlet sistemi, mevcut durumu tek ırk ve tek dinci ve tek mezhep egemenliğine dayanıyor. Farklı sosyal, siyasal ve ideolojik düşünce ve fikirler kısmi olarak hareket ve yaşam alanı bulabiliyor. Farklı milletler, farklı halklar ve farklı toplumlar ret ediliyor, imha temelinde zor ve şiddetle baskı altına alınmıştır. Farklı inançlar, farklı dinler baskı görüyor, kısmi olarak yaşama imkanı bulabiliyor.
Bu ve diğer bölge devletleri sistemleri demokratik sistemler olarak ifade ediyor. Evrensel temel değerler ve çoğulcu demokrasiden uzak bölge devlet sistemleri için bu liste çok uzatılabilir.
Bir de demokrasi adını sıklıkla kullanan demokrasi dışı, hatta demokrasi düşmanı örgütler, gruplar, kurumlar ve güçler vardır. Bunların kimileri tekçi dinciliği demokrasi kılıfı altında topluma pazarlamaya çalışıyor. Kimileri tekçi ırkçılığı demokrasi kılıfı altında topluma sunuyor. Kimileri tekçi sosyal bir sınıfı ve tekçi sosyal, siyasal ve ideolojik bir düşünce ve fikiri demokrasi kılıfı altında topluma pazarlıyor.
Bu tür demokrasi dışı örgütler, gruplar, kurumlar ve güçler kimileri zora, şiddete ve baskıya dayanıyor. Hatta bu güçler toplumun en hassas mağduriyetleri üzerinden beslenerek kitle, taraftar, yandaş edinmeye çalışıyor. Demokrasi dışı örgütler, gruplar, kurumlar ve güçler evrensel temel değerlere dayalı çoğulcu demokrasi değerlerini oldukça fazla istismar ediyor.
Bunların bir kısmı Kürt coğrafyasında ve Kürt halkının mazlum ve mağdur durumunu fütursuzca kullanıyor. Mücadelesine özgürlük ve genel olarak demokrasi kılıfı uyduruyor ise de tek sosyal sınıflı, tek sosyal, siyasal ve ideolojik bir düşünce ve fikirli totaliter ve diktatör bir sistem uğruna zora, şiddete ve baskıya dayanarak mücadele veriyor.
Evrensel temel değerlere dayanmayan, demokrasi dışı devlet sistemlerine karşı evrensel temel değerler ve çoğulcu demokrasi uğruna mücadele elbette ki verilmelidir. Yanlışlara, kötülere karşı verilmesi gereken bir mücadele doğru zeminde ve doğru ilke ve değerlerle olmalıdır. Yanlış ilke ve değerler üzerinde verilen bir mücadele topluma, mazlumlara, mağdurlara herhangi doğru bir değer elbette ki kazandırmayacaktır. Sadece mazlumların, mağdurların ve ezilenlerin daha fazla ezilmesine, daha fazla mazlum ve mağdur olmasına sebebiyet verecektir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.