Egemen ulusun/ulusların sömürge Kürt halkına yönelik tutumları ve egemen sömürgeci devletin/devletlerin sömürge Kürt halkına yönelik stratejisi, politikaları, hedeflerinin tümü birlikte, bir potada görülmeli ve değerlendirilmelidir.
Egemen ulus/uluslar ile egemen devlet/devletler sömürge Kürt halkına yönelik sürdürülen politikalarda örtüşebiliyorsa özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinin kapsamı ve boyutu farklı olur. Egemen ulus/uluslar ve egemen devlet/devletler sömürge Kürt halkına yönelik sürdürülen politikalarda birbirleri ile örtüşmüyorsa özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinin kapsamı ve boyutu farklıdır. Bu her iki olasılık sömürge Kürt halkının egemen ulus/uluslarla doğru ilişki geliştirmesi, doğru değerlerde ortaklaşmasına katkısı olacak ve dikkat edilmesi gereken bir öneme sahiptir.
Egemen ulus/uluslar ile egemen devlet/devletler sömürge Kürt halkına yönelik sürdürülen politikalarda sömürge Kürt halkının lehine örtüşmüyorsa, çelişki yaşanıyorsa, sömürge halk bu çelişkileri kendi lehine değerlendirmeye alabilir. Böyle bir durumda sömürge Kürt halkı egemen ulusla ortak noktalar arayabilir, ortak noktalar üzerinden ittifak ve ilişkiler geliştirebilir.
Egemen ulus/uluslar ile egemen devlet/devletler sömürge Kürt halkına yönelik sürdürülen politikalarda örtüşüyorsa şayet sömürge halkın özgürlük ve bağımsızlık mücadele partneri ve ittifakları mevcutlarla olamaz. Burada egemen ulus ve onun adına politika üreten devlet kurumsallığının örtüşmesi sömürge halkın özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinin daha katı ve çetin yürüyeceği anlamına geliyor. Mevcut dünya egemenlik sistemi içinde de genellikle egemen ulus/uluslar ile egemen devlet/devletlerin sürdürülen politikalarda örtüşme durumları hep varolmuştur.
Bir örnekle açıklanırsa; Suriye Arap ulusu sömürgesi durumundaki Kürt ulusunun temel haklarına yaklaşımı Suriye devlet politikalarıyla örtüşüyorsa sömürgesi ile ayrı, farklılaşıyorsa da ayrı koşullar oluşturuyor. Devlet politikası ret ve inkara dayalı, imha hedefliyor, Arap ulusu devletinin bu politikasını destekliyor mu? Desteklemiyor mu? Dünya üzerindeki hemen bütün egemen uluslar devletlerinin sömürgeleri ile ilgili sürdürdüğü politikalarda örtüşük, paralel ve uyumlu durmuşlardır.
Bu kısa belirlemeden sonra imhasına karar verilmiş sömürge Kürt halkının bugüne kadar koruduğu ulus değerlerinden kopartılması yapıtaşlarını döşeyen egemenlerin genel politikalarına bakılmalıdır.
İki kutuplu bir dünyanın olduğu dönemlerde sömürgeci devletler bilinçli biçimde her iki kutupla ilişki geliştirmişlerdi. Suriye ve Irak dolaylı olarak Proletarya diktatörlüğü paktı da olan Varşova paktı ile yoğun diplomatik ilişkiler içindeydi. Türkiye doğrudan NATO ile ilişki içindeydi, İran ise 1980 yılına kadar dolaylı olarak bu pakt ile ilişkiliydi. Bunun dışında sömürgeci devletler Kürt ve Kürdistan konusunda her koşulda ortaklaşma imkanı ve zemini oluşturmuşlardır.
Her iki Paktla sömürgeci devletlerin doğrudan ve dolaylı diplomatik ilişkileriyle büyük güçlerin Kürt özgürlük hareketlerine mesafeleri kontrol altında tutulmuştur. Varşova paktının Kürtlere yönelik mesajları, Nato paktının Kürtlere yönelik mesajları sömürgeci devletlerin uluslararası ilişkileri nedeniyle kontrol altında götürülmüştür. Bu paktların Kürtlere yönelik her diplomatik ilişki girişimine karşı sömürgeci devletlerin her zaman teyakkuz hali devam etmiştir. Bu paktların taraftarları gibi davranan sömürgeci devletleri kayıp etmemek için Kürt özgürlük hareketlerine her zaman mesafeli durmaya özen göstermişlerdir.
1990\'lı yılların başında proletarya diktatörlüğünün evrensel temel insan hakları ve evrensel temel demokratik değerler karşısında Rusya halklarının eliyle dağıtılması, paktların önemini ve özelliğini kayıp etmesine neden olmuş ve Kürt özgürlük hareketlerinin uluslararası diplomatik alanda gelişme kaydetmesinin önünü açmıştır. Bu yıllar Kürt özgürlük hareketleriyle uluslararası güçlerin diplomatik ilişkileri geliştirme süreci ve bu sürecin sömürgeci devletler eliyle engellenmesi çabalarının yoğun olduğu, yaşandığı yıllardır. Sömürgecilerin bu çabaları eskisi gibi karşılık bulamamış, tam tersine diplomatik ilişkilerin hızlanması sürecini tetiklemiştir.
Sömürgeci güçlerin bütün engelleme çabalarına rağmen Kürtlerin uluslararası devlet ve kurumlarla diplomatik ilişki geliştirmesi, kabul görülmesi Kürt halkı açısından yeni bir dönemin başlangıcı olarak görülmelidir. Sömürgeci devletlerin de bu sürece cevabı kapsamlı olarak İŞİD gibi terörist bir gücün bu koşullarda hareketlenmesi, imha temelinde Kürt halkına yönelmesi tesadüfi olamaz.
Bunun arka planı Kürtler tarafından doğru okunması ve doğru politika ve hamlelerle tehditlerin aşılması gerekecektir. Uluslararası güçlerin geçmişte görmezden geldiği Kürtlere günümüzde Kobané, Cıziré, Şengal, Kerkük, Xanekinde İŞİD saldırılarına karşı hava gücü ile koruma sağlaması önemli ve kapsamlı bir gelişmedir. Sömürgeci devletlerin İŞİD planı bu şekilde devre dışına itilmiş, Kürtleri imha hedefi kursaklarında bırakılmıştır. Bu süreçteki gelişmeler çözümlendiğinde sömürgecilerin tarihi geçmişlerinden çok daha kapsamlı imha hedeflediği çok açıktı.
Bölgesel gelişmelere bağlı olarak ulusallaşan Kürtlerin ideolojik, felsefi ve birtakım teorilerle ulusal değerlerinden uzaklaştırma çabası da bu çerçevede değerlendirilmelidir. Kürt halkını imha hedefinde ortaklaşan sömürgecilerin bu hedeflerinden uzaklaşmadığı görülecek ve kullanmaları gereken her türlü argümanları hep üreterek hedeflerine varmaya çalışacaklardır.
İŞİD projesi henüz tam olarak bertaraf edilmemiş, Kürt halkı başta olmak üzere bölgedeki halklar için ciddi bir tehdit ve tehlike olarak varlığını sürdürüyor. Bu İŞİD projesi dışında da sömürgecilerin daha ne tür projelere sahip olabileceği hesaplanabilmeli ve dikkatli biçimde çözümlenmelidir. İŞİD dinci değerleri kullanıp bunun üzerinden yapılan bir imha operasyonu olduğu göz önüne alınırsa bundan sonra bu tür argümanların kullanılması devam edebilir.
Bununla birlikte önümüzdeki süreçte Kürt halk değerlerinin arkasına gizlenerek daha kapsamlı ve çok boyutlu daha büyük operasyonlar gündeme gelebilir. Geçmiş tarihte özellikle sömürgeci devletlerin oyun içinde oyun diye de kullandığı \'\'kurt postuna bürünerek Kurt avlama\'\' politikası günümüzde Kürt halkı imhası için en belirleyici politika olarak devreye sokulabilir. Bu sömürge halkın imhasının İŞİD versiyonu tamamen iflas etmesiyle birlikte devreye daha kapsamlı sokulması tasarımlanmış proje olacaktır.
Günümüzde bu projenin sosyal ve siyasal altyapısı, yapıtaşları büyük bir titizlikle ve dikkatle örülüyor. Sömürgeci devletlerin kapsadığı bir avuç kişi özgürlük ve bağımsızlık hareketini şimdiden iğdiş edebilen, içini boşaltan kuramsal altyapı hazırlığı aşama aşama tamamlanıyor. Kürt halkı yurtseverleri özgürlük ve bağımsızlık yolu gösterildiğinde büyük bir heyecanla ve kararlı biçimde o yola koyulmuşlardı. On binlerce yetişmiş, deneyimli, donanımlı insan o yolda en değerli varlığını feda etti.
Siyasal donanıma sahip çok büyük kitleler bu uğurda yitip gidince o siyasal donanım asla doldurulamadı. Geriye kalanların çoğunluğu liderin kölesi durumuna sokulan noktaya getirilmiş, özgürlük ve demokratik değerlerden uzaklaştırılmış güdük bir kitle olarak kaldı. Güdük bir grupla ülkesi parçalanmış sömürge bir halkın talepleri, hak ve hukuk mücadelesi bir yere kadar gelip tıkanır. O noktadan sonra yön belirleme sıkıntısı ortaya çıkar, kime karşı, niçin mücadele edebileceğini şaşırtan şaşkın ördeğe dönderilir. Bir de bakmışsınız ki özgürlük ve bağımsızlık talep eden Kürt halkının yoluna dikilmiş, onu düşman bellemiş bir yapıya dönüştürülür.
Egemen ulus/uluslar ve egemen devlet/devletler tarihten gelen deneyimleriyle sömürge Kürt halkını ve Kürdistan\'ı imhada ortaklaşma sürdükçe her yol ve yöntem kullanılabilir. Kürt halkı günümüzde özgür halk bağımsız ülke ideali yolunu tıkayan bütün grup, kişi ve kurumları kapsamlı biçimde çözümlemelidir.
Dünyada ne kadar halk varsa tümü için; ülkesini bölmeye yönelen, çalışan kim olursa olsun, o halk için o kişi veya grup sadece bir hain olarak görülür. Ülkesini paramparça etmeyi hedefleyen kişi, grup veya kurum kim olursa olsun, hangi ismin arkasına saklanırsa saklansın o sadece halkına karşı bir ihanetçidir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.