Bölgemizdeki devletlerin rejimleri insanlık değerlerinin vardığı evrensel değerlerle büyük çelişkiler taşıyor. Batı medeniyetinin yaşadığı deneyimler sonucu elde ettiği insanlık değerlerinin lanetlediği bütün olgular mevcut bölgemiz rejimleri için sıradan işler gibi geliyor. Bu büyük çelişkiler ekonomik değerlerin adaletsiz dağılımından başlıyor, farklı kültürleri imha temelinde yönelimleri kapsayarak boyutlanıp farklı inançları yok etme üzerine oturtulmuştur.
Bu rejimlerin egemen ulusları ile farklı halklar arasındaki onarılmaz, kapanmaz açık her geçen gün büyürken, egemen inançların diğer farklı inançlar üzerindeki yok etme hedefi günümüzde sınır tanımaz bir şiddet sarmalına dönüşmüştür.
Sünni İslam\'ı egemen kılma adına ortaya çıkan şiddet sarmalı savaş boyutlarını çoktan aştı. Bu dinci eksenli şiddet sarmalı farklı inançlara yöneldiği gibi, aynı zamanda egemen ulusun hizmetine girerek ırkçılık zemininde boy vermiş farklı kültürleri imha hedefine doğru büyüyor, bulunduğu bölgede yayılıyor.
Irak\'ta şii mezhebi ile sünni mezhebi iktidar mücadelesinde birbirine üstünlük savaşı yürütürken aynı zamanda Arap ırkçılığı etrafında farklı halklara imhacı zihniyetle yöneliyor. Bu ülkenin Yer altı ve yerüstü kaynaklarının büyük kısmı bu imha savaşlarına ayrılmış durumdadır. Büyük halk kitleleri açlık, hastalık ve sefaletle boğuşurken savaş ekonomisiyle ortaya çıkan savaş baronları doğuyor. Böylece ekonomisini oluşturmaya başlayan bu savaşların Hiçbir zaman sonu gelmeyecek gibi görünüyor.
Suriye\'de sünni İslam şii iktidara karşı egemenlik savaşını sürdürürken her iki cephe de birbirine karşı topyekün imha zihniyetine yenilmiştir. İnançsal mezhepler arasındaki imha savaşları ırkçı zihniyete hizmet yolunda farklı halkları yok edici yönelimleri beraberinde getiriyor. Suriye\'de İŞİD gibi İslam devleti kurma hedefi iddiasındaki terörist güçler Kürt halkını topyekün imhayı hedeflerken aynı zamanda bu ülkedeki diğer farklı halkları ve inançları da topyekün imhaya yönelmiştir.
İslam kendi içinde mezhepler üzerinden imha savaşına girişmiş, farklı inançlara ise hayat hakkını ortadan kaldırmaktadır. 1975\'te Lübnan\'da başlayan bu süreç bütün İslam coğrafyasını kapsayacak ve etkisi altına alacak şekilde hızla yayılıyor, büyüyor ve ilerliyor. Lübnan, Irak, Suriye, Yemen, Afganistan, Nijerya, Pakistan, Afrika kıtasına kapsayarak hızla yayılıyor.
Yaşanmakta olan savaşlar din eksenli mezheplerin egemenlik savaşı gibi görünse de mevcut devlet rejimlerinin insanlık dışı ve çağdışı değerlere dayanması bu olayların ana nedeni ve tetikleyicisidir. Mevcut rejimlerin çağımızdaki insanlık değerlerinden uzak olması, evrensel değerlere sırt çevirmesi çelişkilerin büyümesine neden olmuştur. Rejimlerin zora dayalı çözüm arayışları toplumu arayışlara sürüklemiş, yönlendirmiş, süreçle birlikte yanlışlar doğruların yerini almış veya ikame edilmiştir.
Yanlışları doğruların yerine geçiren, ikame ettiren zihniyetler yine aynı rejimlerin, yanlış rejimlerin politik entrikalarına kadar uzanabilir. Bu durum ülkemizde de çeşitli şekillerde ortaya çıkmış, şiddet doğurmuş, onbinlerce yurttaşımızın canından olmasına sebebiyet vermiştir. Bugünkü politik entrika dolu, yalan dolu oyunlar kuran, kurmaya devam edenler mevcut rejimlerin piyonları görevlerini büyük bir sadakatle sürdürüyorlar. Halkımızı rejime monte etmeye ve hak gasplarının ilalebet sürmesine yönelik binbir oyun içinde oyun kurulmaktadır.
Bölgemizin ırkçı, insanlık değerlerine karşı konumlanmış yanlış rejimleri varlığını sürdürmek adına her türlü değeri kullanıyor. Din ve inançsal değerler de bu süren savaşlarda kullanılan unsurların başında yer almaktadır. 1975 Lübnan süreciyle başlayan bu imhacı zihniyet savaşları birçok değerin arkasına saklanarak kapsama alanı genişleyerek, büyüyerek devam ediyor. Gelecekte çok daha büyük yıkımlara, felaketlere neden olacağı gelişinden belli olan bu sürecin önüne geçilmesi, durdurulması büyük zorlukları olan bir gerçekliktir.
İran\'ın yanlış rejiminin şii mezhep ekseni desteklediği gerekçesi, bahanesine sığınan diğer yanlış rejimler sünni mezhep ekseni üzerinden güya karşılık veriyor. Halbuki sünni mezhep üzerinden İslam Devleti hedefi güden onlarca imhacı terörist grup sahada insanlığa karşı büyük suçları işlemeye devam etmektedir. Aynı suçları şii mezhep adına sahada varlık gösterenler işlemektedir. Öyle ki hesaplar ve hedeflerin karıştığı, sürüleşen kitlelerin hayvanlaştığı, bunun savaşa dönüştürüldüğü, bu savaşların büyük kitleleri ve büyük coğrafyaları kapsadığı bir döneme giriliyor.
Batının insanlık değerleri, Avrupa Birliği yönetim standardı ve değerleri bu kanlı sürecin önüne geçilebilecek tek alternatif yönetim sistemi, modeli ve ilacıdır. Müslümanların yaşadığı bütün coğrafyaların rejimleri Avrupa Birliği yönetim sistemi standartlarına kavuşması halinde kanlı savaşları ortadan kaldıracak, önleyecek yegane sistemdir.
İnsanlığın yakın tarihinde, benzer ideolojiler, benzer kanlı savaçları özelde Avrupa kıtasında 1900\'lü yıllarda yaşamıştı. Bu savaşlar çok kanlı ve yok edici bir şekilde 1945\'li yıllara kadar kesintisiz devam etmişti. O dönemin Avrupasında da yanlış rejimler vardı, ırkçılığa dayalı rejimler vardı, dinci devletler hedeflenmişti. Birçok sapkın ideoloji kendisine savaş vasıtasıyla sahada yer açmaya çalışmıştı. Sonuçta olan insanlara olmuş, milyonlarca insan canından olmuş, ülkeler yakılıp yıkılmıştı.
Bugün Müslüman halkların yaşadığı coğrafyalarda yanlış yönetimsel değerlere dayalı yanlış rejimlerin olması, bu yanlış rejimlerin doğurduğu çelişkiler büyük çatışmalara dönüşmüştür. Bununla birlikte birçok sapkın ideoloji savaş vasıtasıyla sahada kendisine yer açmaya çalışmaktadır. Bilinmeli ki bu yıkıcı, imha temelinde gelişen savaşlar henüz yeni başladı, gelecekte çok daha kapsamlı, çok daha büyük ve imhacı olma olasılıkları tıpkı geçmişteki benzerleri olan Avrupa kıtası sahasında yaşandığı gibi kanlı olacaktır.
Irkçılık, bundan sonra da daha çok sosyal ve siyasal grupları kullanacak, ırkçılık mezhepçiliği ve dinciliği kullanacak, mezhepler birbirlerine saldırtılacak, hepsi birlikte yanlış rejimlerin devamına hizmet için sahada var olacaktır. Bölgemizdeki yanlış rejimlerin bu tür araçlar kullanarak bir yerde kendilerini kurtarma operasyonları da denilebilir. Bütün bunlar olurken HİTLER benzeri ne kadar sapkın ve megalomanyak varsa Lider diye sahada kendisine yer arayacak, arattıracaktır.
Bölgemiz kanlı kasapların elinde inim inim inler ve kaynarken, bütün olacakların bedelini mazlumlar ve insanlık ödemektedir/ödeyecektir.
Bölgemizin insanlık değerlerinin düşmanı mevcut yanlış rejimlere karşı halkların başkaldırmasına bir ara Arap baharı adı da verildi. Halbuki yanlış rejimlerin yetiştirdiği, eğittiği kitlelerin doğal olarak yanlış eğitimlerle doğru zeminde olamayacakları, yanlış rejimler halkları doğru değerler etrafında doğru eğitimler vermeyecekleri bilinmeliydi. Doğru değerlerle eğitilmeyen kitlelerden ne bahar ne de yaz beklenebilir, bugün bölgemizde görüldüğü gibi ancak kaos çıkar.
Bölge halklarının bu hastalığına, illetine tek çare, yegane derman evrensel demokratik değerlere dayalı bir sistem inşa etmesidir. Bölgede yanlış rejimlere rağmen böyle bir sistem inşa etmenin zorlukları açık, hatta olanaksız gibidir. Batı bugün sahip olduğu değerlere varıncaya kadar geçmişte yaşamış olduğu savaşlara 85 milyon üzerinde canı bedel olarak ödedi. Bunun için ülkeler yakılıp, yıkıldı, bu ağır bedeli ödedikten sonra ancak bugünkü noktaya varabildi. Müslüman coğrafyası ise yanlış rejimlerin bedelini defalarca ödemiş, günümüzde de daha büyük bedeller ödedi, ödemeye de devam edebilir.
Yeni başlayan bir süreç olarak görülmeli ve gelecekte varacağı noktanın kapsamını geçmişte Avrupa kıtasında yaşanmış olanlardan daha büyük olabilir. Ortadoğu bölgesindeki yanlış rejimlerin yararttığı çelişkiler, pandora kutusu açılıyor, yanlışlarla eğitilen, yanlışlarla donatılan toplumlar doğruyu buluncaya kadar kendi felaketlerini yaşayacaklardır. Bunun durma noktası akılla olacak, akıl mevcut koşullarda uyuştuysa uyanıncaka değin sürecin yakıcı alevi sönmeyecektir.
Büyük saraylar mevcut yanlış rejimlerin sığınakları gibi duruyorsa bile gelecekte daha da harlanacak olan ateş bunları da kapsayabilir. Yegane sığınak akılla hareket edip evrensel değerlere dayalı doğru bir sistem inşa etmektir. Bölge halkları bugün görüldüğü gibi hareket etmeye devam ederlerse şayet bu akıl ve erdemi başaramayabilirler.
Bu yakıcı süreçte en mazlumları savunmasız Kürt halkı gibi görünüyor. Uluslar arası egemen güçler ABD, Avrupa Birliği bu durumu görüp anladı ve imhacı saldırılara karşı hava desteği sağlayarak Kürt halkını kurumaya aldı. Kürt halkına hem güneyde hem de batıda bu koruma şemsiyesi açılmamış olsaydı sonucunu tahmin bile edilemez jenositler yaşanacaktı.
Bölgenin yanlış rejimlerin yetiştirdiği kullandığı yanlış gruplarla Kürt halkına koruma şemsiyesi açmış olan uluslar arası dostlarına karşı kışkırtmaya yönelmiştir. Bölgenin yanlış rejimlerinin böyle bir oyun kurması onlar açısından anlaşılır, onların oyununda piyonluğu üstlenen kitleleri anlamak ise imkansızdır. Bölgenin yanlış rejimleri varlığını sürdürmek için entrika içinde entrika, oyun içinde oyunlar kurar, her türlü değeri kullanır, bu böyle olmuş, böyle olmaya da devam edecektir.
Kürt halkını dostlarına karşı kışkırtma hamlesi \'\'emperyalist kapitalist\'\' düşmanlar olarak hedefe konulmak istenmiştir. Bölgenin yanlış rejimlerin içinde kalmayı, onlara entegre olmayı doğruymuş gibi süslü kelimelerle sunanların yalanları bu rejimleri çözümleyenlerin gördüğü gibi gün gibi ortada ve açıktır.
Mazlumlar, halklar ve inançlar bu süreçte akılla, bilinçle olanları görebilmeli, değerlendirmeler yapabilmeli, doğru kararlar alabilmelidir. Avrupa Kıtasında geçmişte yanlış rejimlerden dolayı 85 milyon insan canından oldu, bölgemizde yanlış rejimlerin tasfiye süreci o noktaya varmadan doğru yol bulunmalıdır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.