Siyaset, değişimi toplumun geleceği amacıyla köklü değişim stratejisi amacıyla yapıldığında devrim için olur. Devrim bizim ülkemizde milli Kurtuluş için özgürlük ve bağımsızlık düşüncesi ile örülür. Bu sömürgeci siyasetin kurumsal olarak reddedilmesi esası üzerinde şekillendirilir.
Siyaset, değişimi toplumun geleceği amacıyla kısmı iyileştirmeler, tamirler için mevcut sistemin reddiyesi için değil, geçici bazı değişiklikler yapmak için yapıldığında ise reformları amaçlar. Belirtmek gerekir ki, Türkiye\'de bu iki eğilim de son derece güçsüzdür. Çünkü siyaset sahnesi kötü (1982 Anayasası) ile daha beter kötü düzeyde merkezileşmiş (şimdiki referandumla EVVET ile gerçekleştirilmek istenen) tek elden yönetimi harekete geçirten, 1980 sonrasında, gerek uluslararası dış gelişmeler, gerek Yakın Doğu’da, Orta Doğu’da gelişen ulusal, toplumsal ve bölgesel mücadele ile birleşik kazanılmış değişiklikleri de yeniden geri almayı hedefleyen bir girişim olarak şekillendirilmek isteniyor.
16 Nisan referandumunda, birincisini önemseyenler için BOYKOT,
16 Nisan referandumunda ikincisini önemseyenler ise HAYIR demesi,
16 Nisanda Mevcudun daha katılaşmasını isteyenler ise, “EVET” demesi doğal olanıdır.
Şimdi Kürtler için doğru olan BOYKOT idi. Ancak bu imkanı reformizmin de gerisinde olan Kürt siyaset sınıfınca bozmuş, bozulmuş görünüyor. Ayrıca \"Boykot\" diyen bir kaç kitlesiz parti de bu tutumunu değerlendirmekten çok gecikti. Erken tutum almada tereddüt etti. Çünkü stratejik kararlılık marazileri var. Ayrıca siyaset oluşturma becerileri eksik ve mücadele karşısında dağınık, lakayit ve ketum duruyorlar.
HAYIR diyenler ise bazı reformlara kendilerini endekslemiş ve maalesef başta Kürt ulus halkının kazandığı ve geldiği durumu göremeyecek kadar algıları sistem içinde baskılanmış ve o sınırların dışında değerlendirebilecek durumdan çıkarılmışlardır. Bu nedenle BOYKOT\'un ulusal ve uluslararası ilişkilerde kazandıracaklarını değerlendirmekten çıkarılmışlardır. Ne yapalım ki, bu “HAYIR” diyenler Kürt siyaset kitlesi içinde en etkili çoğunluğu teşkil etmektedirler.
Yani ağırlıklı kesim HAYIR deyince, BOYKOT diyenler amaçladıkları hedefi ve mesajı vermekte zorlanır hale gelmiş bulunmaktadır. Bu durumda özgürce eleştiri imkanını kullanmak geleneğini yaratmak amacıyla, birlikte tartışma, ortak tavır geliştirmeyi geliştirmek yanlış olmayacaktır.
Bu durumda, Yapılması gereken, Kürtler arasında BOYKOT- HAYIR kavgası yaşatmak ve bunun için \"BOYKOT diyenler EVETçidir\" demek büyük bir yanlış ve zorlamadır. Bu tutum \"BOYKOT doğru tutumdur\" diyenlere beyhude bir hakarettir aynı zamanda. Sisteme içine çekme davranışı olarak da değerlendirilebilinir.
Kürtler başta olmak üzere, ezici bir çoğunluk olarak \"BOYKOT\" çıkaramadıkları zaman, gelecekte bazı imkanları elde etmek ve devletin daha fazla merkezileşerek Kürt ulusal değerlerine ve demokratik toplumsal mücadelesine karşı elini daha da güçlendirmesini engellemek için \"HAYIR\" demesi bana doğru geliyor..
Ancak bilincinde olarak tespit etmek gerekir ki; “HAYIR” demek, ciddi bir reformu bile hedeflemekten uzaktır ve olmayacaktır. Belki bazı reformlara gitmenin imkanlarını ileride sağlayabilir. Sistemin daha rahat saldırılarını kısmen engelleyebilir. Ancak bunun 1982 Anayasasına meşruiyet kazandırma rıskini yaratmaması için yoğun tartışma ve değerlendirmelerin yaygın kılınması gerekirdi. Bunun için başta Kürt coğrafyasındaki baro ve hukukçuların sağlıklı tartışmalar yaratması gerekirdi.
Türkiye\'de “EVET” ve “HAYIR” referandumu yarışının “bayrak”, “millet” “vatan” “lider” üzerinden ve “daha fazla Irkçılık” üzerinden yürütülmüş olması, Kürt siyasetinin lehine gelişen bir uluslararası duruma göre kendini konumlandırarak bu “HAYIR”a evrilen kampanyasını yürütmede de zayıf kaldığı göze çarpmaktadır. Bari bu alanda kendilerini organize ederek farklılıklarını ortaya koymaları gerekirdi. Samimi ve dostane tartışmalarının sürdürülmesi ve gelecek durumu görmek açısında bazı kazanımların yok edilmemesi, hatta gelecekte kazanımları sağlayabilir olguları tartışmak önemli olacaktır.
Burada, \"EVET\" diyenleri tartışma konusu yapan Kürtleri kaale almak gereksizdir. Onların birey ve Kişisel hesabı vardır. Geçelim!...
Egemen Kurumlar açısında 16 Nisan 2017 referandumu ırkçılık sarmalında yürütülüyor. Bu sistemin kendi içinde bir çekişme şeklinde yürütülmektedir. Ancak bu çekişme, Kürt ve demokrası mücadelesi açısında bir ırkçılık formatında yürütülmektedir.
Bu açıdan Kürt siyaset sınıfının sağlıklı bir düşünsel derinlik ve siyaset bilimi ekseninde, Kürt millet mücadelesini sağlıklı değerlendirebilecek duruma gelmesi dileğiyle. Kürt ve Kürt ulus dostlarına, devrimci demokratlara sevgilerimi sunuyorum.
Kürt millet kurumlarının iç dostluklarının güçlendirilmesini, demokrasi prensiplerinin herkesin kendinden başlatarak geliştirmesini temmeni ediyorum
Tüm Kurdistanlıların yeni bir gün, yeni bir yıl, yeni bir yaşam olan, Özgürlük ve Bağımsızlık uğruna mücadele ve birlik bayramları Newroz’u kutluyorum. 19 Mart 2017
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.