Kürdleri Kürdistan’la Büyütmek yerine, Türkiye’yi Kürdlerle Büyütmek!!!
Yaşananlar İle Yanılsamalar iç içedir.
Yaşananlar İle Yanılsamalar iç içedir. Bunun için önce doğru söylemek, doğru dillendirmek mühimdir. Her mübalağada bir hesap vardır. Ama mazlumun yalana hiç ihtiyacı yoktur, bilakis doğruda ve haklıda sebat etmesi kazandırır.
Son polemiklerden birkaç örnek vermek gerekirse:
İŞİD’in 2000 km’lik bölgede Kürdistan’a saldırması, bunun 1060 km sadece Irak ile İŞİD’ın kontrol ettiği alanlar ile 1035 km ile savunma hattı oluşturduğu biliniyor.. Rojava Kürdistan’ında ise, yaklaşık 500 km uzunluğunda bir alanda Kürd güçleri İŞİD ve diğer güçlerle savaş durumundadır.
Sömürge ülkeler genellikle sömürgeci devlet ya da devletlerin birbirlerine düşüp kriz yaşadıkları iç çelişkileri tırmandığı koşullarda özgürleşebilmektedirler.
Sömürge toplumun kurtuluşunun diğer bir zemini ise kendi birliğidir. Çünkü “sömürgenin birliği sömürgeci sistemin parçalanması ve işgalin kırılmasını getirir.”
Ama Kürd siyasi kesimi, sömürgecilerin içine düştüğü bu krizli ortamda, oku sömürgeciliğe ve saldırgan Terör Çetesi İŞİD’e tüm gücüyle yöneleceğine, enerjisinin önemli bir boyutunu da içte tüketerek moral bozmaktadır.. Peşmergeyi ve gerillayı karşılıklı motive ve moralize edeceğine, “kaçtı”, “bitti”, “hain”, “ihanet”, “bıraksın”, “direnenler bana katılsın” gibi peşmerge için anlamsız tezler ileri sürüldü.
\"Peşmerge niye kaçtı?\" diye \"hesap sorarız...\" dendi
Sormak hakkımız!
\"Şengal\'ı İŞİD\'ten biz kurtaracağız...\" ülkenizdir, kurtarmak yurtseverlik görevi, sevindiricidir. Kutsamak gerekir.
Arabalara gerillaları bindirmeden evvel dilan ve büyük bir moralle dimenler çekildi, televizyonlara verildi. Halka umut ve propaganda dağıtıldı. Yollara konuldu…
\"Biji Kurdistan\" demeden, \"Biji Serok Apo\" sloganları eşliğinde yol alındı.
Hakkı!!! Siyaset yapacak!!!
Direnişin simgesi olan, özgürlüğün sembolü olan Kürdistan bayrağı yerine, \"PKK\", \"KCK\", \"HPG\" \"YPG\"\"PYD\" bayrakları halaylar eşliğinde heyecanla gösterildi! Olsun ne yapılacağına bakalım, şimdilik \"simgeler tali\" diyelim!
PDK- İran, Kürdistan hükümetine başvurdu, \"500\" peşmerge ile Kürdistan hükümetinin emrindeyiz, savaşa hazırız.\" dedi. Kürdistan Hükümeti memnuniyetle teşekkür etti. Cepheye giden PDK-İran peşmergeleri bir hafta içerisinde pek çok köy ve nahiyeyi İŞİD çetelerinden temizledi, PDK-İran güçleri daha sonra Kürdistan hükümeti gerekçe göstermeksizin, anlaşılmaz bir şekilde ve “İran mı baskı yaptı “ diye sormadan \"geri çekilin\" denildiğinde, onlar da çekildi.
PKK, Kürdistan hükümetinin ordusu ile \" Ortak ordu\" kuralım dedi. Ondan sonra da 15 Ağustos 2014 kutlamalarında HPG Komutanı Murat Karayılan çağrısında; \"direnen peşmergeler HPG’ ye katılsın!\" dedi. Zihniyet ve realiteye uygun olmazsa da örgütlenme ve söz söyleme özgürlüğü adına buna da sesiz durup hayretle dinledim... “Hele ne olacak” dedim, anlamaya çalıştım!
Şengal\'de ilk saldırıda direniş mevzilerinde halk çekilsin diye 150 eski peşmerge dengesiz ve tedbirsiz güç karşısında hafif makineli silahlarıyla güç bela direnirken, mevzilerinde şehit edildi. Bir başsağlığı ve bir haber değerinde görülmeyip gizledi. Hiç olmamış gibi davrandı, “savaş psikolojisi gereği açıklanmıyor” diye düşündüm, ama kendimi ikna edemedim. Psikolojik savaşı İŞİD yerine peşmergeye yöneltti. Buna da ne demek gerektiğine utkumuz tıkandı. Sesiz kalmayı tercih ettim, \"İŞİD gibi bir terör çetesinin yaptıkları aleni iken, faydasız eleştirinin yeri ve zamanı değil\" demekle kalındım!
Rabia daha kurtulmamıştı, PYD \"Kurtardık\" dedi. Oysaki çok sonra PYD\'nin katkılarıyla, peşmerge ve diğer güçlerin desteği ile kurtarıldı. “Birlik ve güçleri bin kat daha artsın” dedim!
\"Şengal\'de Êzdi halkımızla Özerklik ilan edeceğiz!\" dendi, vazgeçildi... Çünkü Şengal\'ın işi uzun sürecekti. Hava kara, düzenli-düzensiz savaş taktikleri izlenmeksizin kurtarılmasının güç olduğu anlaşılıyordu. Peşmergenin ilerlemesi yavaş oluyor. Maxmur, Rabia, Zummar vs. kurtarılmadan Şengal’ı temizlemenin güç olduğunu gördükten sonra bundan da vazgeçmeleri realite karşısında sesiz kalmak durumunda kaldılar, umutlandırdıkları halkın Umutlarını ve güvenine helak getirdiler. Olmadı.
Lalış, 70-80 Km, İŞİD mevzilerinden uzakta idi. Ve İŞİD\'in Lalış’i alması için Duhok\'u bile alması gerekir, buna rağmen böyle bir haber neden yayıldı, anlayamadım.
İŞİD\'in Musul’u almasının ardında, “bu plan Lübnan’da Mesud Barzani\'nin de katıldığı İŞİD’le düzenlenen planı idi. Maliki’yi zorda bırakmak için yaptılar” diye, KCK eş başkanı Cemil Bayık tarafından açıklandı. Tüm tarafgir yayınlar da bu haberi gazete, radyo ve TV\'lerde yayınladı. Sonra da Güney Kürdistan Hükümeti ve başkanlığı “bu yalandır. Haberin kaynağını açıklamazlarsa cevabımız dostane olmayacak!\" dedi. Bu sert tutumdan sonra \"Iran bizi yanıltı\" diye belli belirsiz bir fısıltıyla açıklama yapıldı. Özür bile dilenmedi.
Kürdler o kadar yanlı basından çekmişken, Rudav, İMC, Newroz, Sterk vb. tarafgir basın hiçte kendilerine karşı olan basının yanılgılı ve manipülasyonunu kendi içinde yapıyordu.
Buna aciz olan ve başta KDP\'ye tepkiyle yaklaşan Êzîdi Birliklerinin Komutanı ŞEŞO, giden HPG ve YPG gerillalarını tersleyerek, \"sizin amacınız yanımıza gelerek fotoğraf çekmek ve kahraman peşmergeye karşı propaganda yapmaktır... Lütfen böyle gelecekseniz gelmeyin!\" demesi, « Kürd mücadelesine belki katkı olmuyor » diye düşünebilinir. Ancak savaş alanında onca sorumluluk ve acının ortasındaki Êzidi Komutan Şeşo\'nun tepkisi “yerinde oluyor” demek de haksızlık olmuyor. Bu durum o derece ortaya çıktı ki, bazı PKK komutanları da “el insaf” deyip içlerindeki pervasız anti- Güney Kürdistan hükümeti politikalarını eleştirerek, dengesizliği düzeltme ihtiyacını hissettiler.
Sonra; İŞİD’e karşı bu silahlarla saldırı ve savunmanın olmayacağını herkes gördü. Çünkü Irak Merkezi hükümeti, Kürdistan’a sadece ekonomik ve siyasi baskı ve tarafgirliğini koymamış, Kürdlerin eline uzun menzilli silahların geçmemesi için de büyük bir itina göstermiştir. Zira Kerkük başta olmak üzere iki-üç yıldan beridir Kürdistan peşmergesi Irak Merkezi ordusuna karşı teakuz durumunda idi.. Kürdistan hükümetinin de bu konuda bir rehavete girerek Peşmergeyi Muharip birlik bakımından güçlendirmediği ortaya çıktı.. Bu durum İŞİD’in Sünni bölgelerde, özellikle de Musul’da Irak Ordusunun silahlarını eline geçirince, kısa sürede uzmanlık yetenekleri ve büyük bir moral ve askeri üstünlük sağladığı ortaya çıktı. Ele geçirdiği ekonomik güç ile de aç, sefil ve cahil Arap ve İslami linç kitlelerinin karınlarını doyurdu, hayatlarında göremedikleri variyetlere talan yolu ile sahip olmaları için teşvik edildiler. Bu sadakate bağlı kılınarak saldırmalarını tetiklediler. Ele geçirdikleri alanlardaki enerjinin sevkiyatı için koridor açma planlarına düştüler. Bu dönemde Kürdistan Hükümeti de tartışmalı alanlarda 140 Madde ile halkoylaması yoluna başvurularak kazanılması düşünülen alanlar bu savaş ortamında Kürd Hükümetinin eline geçmiş ve bağımsızlık tartışmaları boyut kazanmıştı. Bu durumda Tüm bölge devletleri Kürd Bağımsızlığının Yakın ve Orta Doğu’daki planlarını alt üst edeceklerini düşünerek, İŞİD’e verdikleri takviye desteklerle Kürdistan’a saldırdı. Bu Bağımsızlık tartışmalarını geçici olarak geri çekilmeye/almaya mecbur kıldı. Ama sonra da görüldü ki bu durum esasında Kürdistan’ın bağımsızlığına meşruiyet sağladı, sağlıyor. Tabii Kürdistanlılar ve dostları politika sanatını kendi ülkeleri için icra edebilirlerse.
Artık Kürdlerin silahsızlandırılması değil, silahlandırılması, üstün muharip güç olarak bölgede laikliğin ve demokrasinin örneği ve icracısı olacak bir ülke konumunda olacak biricik ülke ada olacağına kanaat getirildi. Çünkü Kürdistan hükümeti, PKK ve Kürd Milleti farklı kültür, etnik ve dini gurupları İslam teröründen koruyabilecek yegâne güç olduğunu da ortaya koyuyordu
Ancak Kürdler bu stratejik hususta birlik içinde değiller, ayrıca güç olarak farklı kutuplara göre bölünmüş durumdadırlar. Bu da sorunu bütünlüklü sahiplenmeyi tüm elverişli konjonktüre rağmen zora sokmaktadır. Kazanımları azaltmaktadır.
Tüm bol “demokratik” söylemine rağmen bir Kürd tarafı, nedenini henüz düşündüğüm Kürd bayraklarına teamülsüzlüğü içimizi incitiyor.
Avrupa devletlerinin, Güney Kürdistan hükümetine silah vermesine; “Ona verme bana ver” demesi de hangi akıl tutulmasının ürünüdür, doğrusu anlamak ve isimlendirmekte güçlük çekiyorum.
Güney Kürdistan Hükümetinin, diplomatik alandaki bu başarısı PKK çevresini rahatlatması gerekirken, rahatsız etmesi durumu manidar kılmaktadır. ABD ve Avrupa’nın belli başlı devletleri Kürdistan’ın acil ihtiyacı olan askeri teçhizatı sevk etmesi İŞİD’in elinde olan bölgelerin de bir an evvel temizlenmesi ve acil bir ihtiyaç olarak Kürdistan Ordusunun askeri bakımından güçlendirilmesi, PKK’nin de işini kolaylaştırırken bunu göremiyor.
Doğrusu, PKK, Kürdleri Kürdistan’la büyütmek yerine, Türkiye’yi Kürdlerle büyütmeyi planlar olduğu için mi böyle davranıyor, anlamlandırmış değilim.
Oysaki tarih bilimi ve bilinci bunun doğru olmadığını ve Kürdlerin Selçuklu, Osmanlı ve Türk devletleriyle her ittifakı, Kürdleri un ufak etmiş, parçalamış, evsiz yurtsuz bırakmıştır. Değilse pür halimizi nasıl izah edebiliriz ki?
Umuyorum Kürdistan Federe devleti ve statüsüzlüğe yakın olan “Kantonlar” birliğe-bağımsızlığa evrilir ve Kürdistan’ı özgürleştirir. Gerisi laf-i güzaftır! Ben ve benim gibiler de bu birliğin önünde eğilir, gücümüzün yettiğince destek sunmaya çalışırdık.
10.09.2014
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Nerina Azad
Bu makale toplam: 12570 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:12:34:01