Osmanlı devleti, Türkmen ve Yürüklere "Etraqê bê idrak (İdraksiz Türk"" der ve onlara düşmanlık ederdi. Yürük ve Türkmenler Devlet kapısına yaklaşmaz, dağlarda ve devletin ulaşamayacağı yerlerde yaşardı.
Osmanlı, asker ve memurlarını hep işgal ettiği bölgelerden çıkarır, kendine bağlar ve eğittiği elemanlardan seçer. Osmanlı krize girdiğinde, öne çıkan bu asker ve memurlar, devleti savunmada öne çıkar ve can bedeli mücadele ederdi. Çünkü imparator, devleti ve geçindikleri asker ve memurluklarından başka bir yaşam alanları yoktu. Böyleleri kendi etnik ve milletlerine karşı bile Osmanlı devletini savunur.
Bu durum 1839’dan sonra, Osmanlı Devleti'nin hızla toprak kaybettiği yıllarda da böyledir.
Abdülhamid öncesi ve sonrası, Osmanlı devletini koruyup kollayan asker, memur, bürokrat kesim tamamen Selanik, Makedonya, Üsküp Rum, Yahudi, , Tatar, Çerkez, tek tek Azerilerden oluşur. 1880 sonrasında Doğu Avrupa'da etnik temeli ulusal direnişler başladı. Bu süreçte Kürt beylerinin isyan eden bazı torun ve çocuklarını da devletin beyler beyliğine , memurluğuna atadıklarını görürüz . Osmanlı devleti, Batı'da alan kaybettikçe, devlet katındaki memur ve askerler, kendi iktisadi ve geleceklerini Osmanlı'nın varlığında bulanlar için "Osmanlı devletini yeniden organize etmek, kollamak ve alan kayıplarını önlemek için harekete geçti."
Kanuni Esasi, İttihat ve Terakki, Meşruti fikriyatı bunun üzerinde oluştu.
Bu oluşumlar ortaya çıktıkça Türk olmayan bu memurlardan bazıları Türkçeyi işlemeye koyulur. Türkçe, Farsça ve bozuk karma bir dil ile ilk Ansiklopediyi yazan Arnavut Şemsettin Sami buna örnektir. Türkçe konusunda herkesten daha ısrarlı ve "Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Osmanlı yurdudur!" tespitini yapandır.
Türk filolojisinin temellerini ise Mustafa Celaleddin Paşa(1826-1876) ile atılmış, asıl adı Constantin Borzecki olan Polonya asilzadesi, Polonya’daki 1848 kalkışmalarına iştirak ettiği için ülkesini terk eden ve Osmanlıya sığınan zattır ki bu ikisi en bariz örnektir.
İttihat Terakki kurucuları arasında ve daha sonra yürüten Türkmen, Yürük, Oğuz Kayın boyu geçmişine dayanan tek bir insanı bu organizasyonda görmek mümkün değildir.
Bu açıdan Türklük etnisiteye dayalı olarak inşa edilmemiş ve değildir.
Türklüğü inşa edenler devşirmelerdir.
Bu toplumsal mühendislik üzerinde inşa olunan Türk milleti, birlikte derinlikli marazileri sistemin kodlarına yerleştirerek sürdürür...! Bu pek çok çözümün engeli olarak tezahür ediyor...
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.