Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener ve MHP kökenli faşist kadrolar tarafından kuşatılmıştır. Kürtler ile sıradan bir görüşmesine bile ambargo konduğu görülüyor.
Recep Tayip Erdoğan, MHP'nin Devlet Bahçeli ekibi ve siyasetine angaje olmuştur. Diğer yandaş partiler Kürtleri terörize etmekte, hedef göstermektedir. Ancak, farklı taktiklerle Kürtlerde tüm olanlara rağmen, oy kapmak için her yolu mubah görmektedirler...
"Millet ittifakı" ile "Cumhur ittifakı" arasındaki çelişkiler ise, sistem içi çelişkilerden ibarettir...
Sistemi, resmi ideolojiyi değiştirme ve sorunlara çözüm arama konusunda, iki kesim arasında bir müzakere yoktur.
İki kesim de, geçmişle yüzleşme yerine, geçmişi sürdürme kararlılığı mevcuttur.
İlericilere cevap olabilecek bir tutum ve beklenti yoktur.
Burada esasta birbiriyle canhıraş çekişseler de istikametleri aynı olan iki farklı ittifaktır.
Esas tartışmaları ise, sıradan ve alışıla gelen talih konular üzerinedir.
Buradan çözüm üretimine umut bağlamak ve beklemek beyhudedir, gereksizdir ve yanlıştır...
Eğer olsaydı, değişimin en büyük dinamiği olan Kürtler ile masaya oturma programları, tartışmaları olurdu ve maalesef yok!
Ali Babacan, sürçü lisan etmediyse; "Anayasanın 66. Maddesi, (ki herkesi Türk sayan bir maddedir.) değişmelidir" sözünü bile, sümen altı etti, geri teptirdiler.
Böyle olduğu için, yüzde 13-15 oy potansiyeline sahip ve "Türkiye partisiyiz", "Türkiyelileşme" programları olan HDP ile bile masaya oturmayı abes görüyorlar.
Görüşse de, ortada programları olmadığı için, doğru yapma diye bir sorunun olmayacağı aşikardır. HDP'nin de bu vitrini ile çözüm sunacak halde olmadığı, doğru tutum alma imkanı ve potansiyeli elinden alınmış durumdadır. Şimdi revaçta olan sorunları doğru çözmek değil, oy devşirmek olduğu ortadadır. Bunun için ittifaklarda prensip değil, seçilme hesabı esas olmuştur!..
Cumhur ve Millet ittifaklarının tarz, anlayış ve bakış açıları "farklı yerlerde" olduklarını, resmetseler de esasta farkları yoktur! Zira tamamı, 114 yıllık İttihatçı programa bağlı durmaktadırlar.
İki ittifak da Anti-Kürt’tür. Çekişme, iktidar, kariyer ve çıkar üzerinedir.
"Üçüncü yol" ittifakı da pek ayrı bir yol kararlılığında değildir. Pazara düştüklerinin resmini veriyorlar. Rey potansiyeli ile ters duruyorlar.
HDP, Kürt talep ve birliğinden çok, Türk solunu istikamet seçmiş, ama peşine düştükçe yakalayamıyor, kendisi onlara benziyor.
K. Kılıçdaroğlu, Sol Parti ve İşçi Partisi ile ziyaret ve yakın durması, Kürtleri izole etme üzerine idi. Bunda da "seçim taktiği" üzerinde çelişkiyi tetiklediği görüldü!
HDP, bunu görse de, görmezden geldi.
Oysaki, ezen ulus demokratı olmanın yolu, ezilen ulusun özgürleşmesini önemsemezse demokrat olunmuyor.
Ok halde, şimdi Kürtler, ittifak şeklinde açıktan, hiç bir Türkçü ittifaka dahil olmaksızın, Kürt aday ile seçime katılmalı idi! Ama bu siyasi perspektifi ve kudreti kendinden göremediği için, oyalanmak ile vakit geçiriyor.
Kürtler, bir bütün ve ortak refleks içinde, kendi Cumhuruna hitap etmeli, ve özlemlerini dillendirirse doğru yapar!
Kürt ulusunun Özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi bunu gerektirir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.