Değişim
"Değiştirelim.
Kendimizi değiştirelim.
Yanlış alışkanlıklarımızı değiştirelim.
Daha doğrusunu yaşamak için değişelim.
Sağlıklı bir gelişim için değişelim!
Daha hızlı gelişmek için değişelim.
Çağı ve ileriyi yakalamak için değişelim.
Sosyal ve ilerici olanı yaşamak için değişelim!
Gerici düşüncelerimizi terk ederek, reform, Rönesans ve devrimci düşünceler benimseyelim!
“........" diye bu beyhudece sözleri havada karşılıksızca uçuştururken, samimiyetin test edilmesi gerekir. Zira bugün yaşadığımız ideallerin yokluğu değil, ideallerin yaşam bulmasındaki eksikliktir.
Hücrelerimize kadar işlenmiş tek bir alışkanlığı değiştirmek için, bir yığın başka alışkanlığın da değiştirilerek değiştirilen şeye uygun hale getirmesi gerekiyor. Bu nedenle basit bir şeyi değiştirmek için güç, irade, bilinç, kararlılık, azim, çaba ve emek tüketmek gerekiyor. Yoksa basit alışkanlıklarınızı değiştirmek sözde kalır...!
Değişim güzeldir, ama herkesin harcı değildir!
Aydınlanma ve Geriye Düşme
Eski düşünceleri bir anda unutmak mümkün değildir. İnsanlar kriz anlarında, değişimin hızlandırıcı etkisine döngüsüne uyma zorluğu çekip umutsuzluğa düşerek tutunamadıkları anlarda, neye sarılacaklarını bilmedikleri zaman yeni düşüncelere yönelme, yeni düşünceler üretme, buluşmanın zorlu gayreti yerine, eski düşüncelerinin hala onları alt çekmecede beklemekte olduğunun kolaycılığı ile keşfedip, kullanıma sokarlar ki bu gericiliğin atağa geçtiği durumdur.
Gericilik atağa geçtiğinde, artan tabuu ile cehalete karşı koymak zorlaşır!
Aydınlanma ve aydın bu zor günlerde gereklidir.
Aydınlanma, karşısında atağa geçen gericilik, kırılma dönemlerinde işlevlidir. Zira hareket halindeki gericiliğin sert kırılma anları da böylesi dönemlerde olur. Çünkü her geçmiş ve gericilik, zayıflık korkusu ve son demlerini yaşadığında hırçınlaşır.
Değilse, eski Rus komünistlerin, sosyalizm sorunları krize düştüğünde, yeni çözümler yerine Çarlik döneminin çarpık uygulamalarına dönmesi ve o tarzı yaşama koyması nasıl izah edilebilir ya da yeniden Hristiyanlığa rücu edilişlerini nasıl izah edebiliriz ki?
Eski Türk Marksistlerinin Bülent Uluer'in ölümü ile cami, namaz, fatiha okuma örneğinde olduğu üzere, ekseriyetle cenazelerini Türk ve Müslüman kurallarına göre kaldırmaları "din afyondur" tespitini içselleştiremediklerinden değil de nedir, nedir bunları eskiye götüren çekim?
Çok sayıda Kürt devrimcisinin gericiliğe çekilmeleri, kimliğini savunmaktan kendini azil ederek tepkisizce sadece sessizleşmesi neyin nesi, kimin uygulaması oluyor? Tüm bunları aydınlatmak gerekmiyor mu?
Aydınlanma dönemindeyiz...
Aydın korkusuz ve açıktır. Yeni ve yenilemecidir!
Gericiliğe karşı, aydınlanmada tereddütte düşenler, karanlığa batar, kaybolur! Gelecekte İnsanlıkla buluşamaz!..
Aydınlık gelecek hepimizin olsun. Eski karanlığa rağbetin ihtiyacı ve geleceği yoktur.
***
Din ve Zaman
Zamanı keşif etmek, zamanı programlamak, zamanı bilerek yaşamak insan yaşamında devrimsel bir durumdur.
Zamanının bilincinde olmak ile olmadan yaşamak, insanı hayvan aleminden ayıran nüanstır, kritik ayrışma noktalarından biridir!
Mihtra inancının, gece ve gündüzü, mevsimlerin üretimdeki rolü, tarımın yağış, güneş, rüzgar ve toprağın tabi mevsimlerin göre izlendiği bilinir. Duaların üretim için yapıldığı anlaşılır. Bu toplumsal gelişmeye hizmet idi.
Sonrasındaki krallıkların din üzerindeki hakimiyeti ile bu gidişatın bozularak siyaset ile alt üst edildiği izlenir, toplumsal krizlere çevrildiği görülür. Mihtra geleneğinin gelişmelere vesile olması durdurulur.
Yahudileri yaşamda bilim ile buluşturan nedenlerden biri de onların zamanı keşif ederek, geçmiş, an ve gelecek ayrımını kesin hatlarla yapmış olmalarındandır.
Geçmişi yaşadıkları bilinci onlara bir tarih bilinci vermiş, yaşadıkları kötü anılarından çıkma gayretini sağlamış ve geleceği programlamak üzere ütopya kurma hissine yönelmişler. Tanrı ile zaman kavramı üzerinden bir bağlantı hülyasını sağlayarak, kendilerine güzel bir geleceğin bağış edileceğini düşünmüşler, önce sabırla beklemeyi, sonra güzel bir gelecek için çabalayarak sabırla çalışmayı ve icatlar yakalamayı benimsemişler. Zaman ile yakaladıkları icatlar ile üretim yapmak suretiyle daha güzel yaşadıklarını an itibarıyla fark etmiş olmaları, onları icatlarla hüküm etmeye yöneltmiş. Bu yaratıcı ruh hali onları, cennette değil, bu dünyada adaletin sağlayacağı, çöllerin bile bereketli olabileceğini, yoksulluğun yenilgiye uğratılarak, yenilgiye uğratılabilineceğini yaşam felsefesi olarak benimsemiş oldular.
Bu durum onları zenginliklere taşırken, Yahudilik iktidarlaştı ve çürümeye evrilen bir siyasete dönüştü. Bu ortamda Hristiyanlık çıktı.
Hıristiyanlık, M.S. 430'lu yıllara kadar, Yahudiliğin ilk çıkışını taklit ederek gelişti. Ancak, daha sonra dünyanın bin yıllığına yaratıldığını savunmakla, Hıristiyanlık iktidarlaştı, bu Hristiyanlığı çözen bir despotizme oturttu.
İslamiyet de ilk çıkışında bir reformu gerçekleştirdi. Sonra siyasal İslam ile reformların ve insanlığın aleyhine düştüler.
Dinler çözüldü, bireyler kendi kutsallarıyla başbaşa kaldıkça, korkularını yenerek, zaman olgusunu daha güzel değerlendirmeyi, tabuulardan kurtulmayı ve özgürce yaşamlarını planlaması, yeteneklerini geliştirerek, üreterek yaşamayı tercih ettiler.
Yahudiler, yeniden keşiflerine yöneldi. Hristiyanlık reform ve Rönesans çağını yeniden hayata geçirdi.
İslâm dünyası ise halen siyasal İslam ile iktidarlar düzeyinde boğuşup zaman yittirmektedir. Ancak, dünya için sorun olan bu din eksenli tabulu iktidarların insanlığın boynuna geçirilen kölelik zincirleridirler. İnsanlık bunlardan kurtuldukça aydın geleceğini planlayabilir.
***
Yeni Din ve Astroloji
Din, bilimin açıklık getiremediği olguların kaynaklık ettiği metafizik bir kurgudur. Her din önceki dinlerin toplum psikolojisine uygun yeniden yorumudur. Her din tıpkı kendisinden önceki dinlerin sözde reddi olmasının yanında, gerçekten yeniden yorumlanmasıdır. Bu açıdan farklılıkları nuanstan ibarettir. Kuran bile birden fazla yeniden elden ve gözden geçirilmiştir. Aksi halde gözden düşmesi içten bile değildir. Astroloji bu ihtiyaçtan çıkmış bir bakış metodolojisidir.
Bilimin arayışı, din engeliyle ertelendikçe toplumlar, geri kalır. Bilim yöntemine uygun olgular incelenmedikçe, gericilik ve falcılık tavan yapar, karanlık gözlerinizdeki feri kör sayar!
Her yeni din, kendisinden önceki dinî "Allahtan gelme" saysa da, onu bir "enkaz", "geri din" olarak tanımlar ve yeni dinin "daha doğru" olduğunu dillendirerek, "Allahtan gelen”i yıllar sonra tashih ederken, sorusunun "işte bu yeni dindir" derken, kriz üzerindeki siyasetçi gibi davranarak; "enkazı devir aldık" gibi geçmişi suçlarken de, gerçek olanın dinler arasında esasta büyük farkları olmadıklarını her akliselim görür!
Bilgi artıkça, eski marazileri eleştirirsiniz. Eleştirdikçe kendinizi yetkin kılmaya girişirsiniz. Ancak öğrendikçe kendi bilgi dağarcığınızın yetersizliği ile karşılaşırsınız. Bu noktada kendilerini "ben her şeyi bilirim" diyen cahillerle ayrışır yetersizliklerinizi gideremenin yoluna düşersiniz. "Her şeyi bilen" cahiller ise doldurdukları alanda, eski ezberledikleriyle boğuşup kaldıkları yerde iman getirmeye devam ederler ve tanrıya "Allah bizi dinden imandan ayırmasın" duasına sığınarak kaldıkları yerde kalmaya haykırış ve korkuyla tutunarak asırlarca nesliyle kala kalır! Artık geçen kaç nesilden sonra tarihin bir kesitinden, kendisine soracağı sarsıcı bir sual ile, sorgulayıcı bir duruşa geçmesi ile orada adeta beyninden donarak kalan imanlı, inancından ayrılarak tarihi yolculuğuna çıkarken, "iman sahibi" insanlar tarafından zorla durdurulamaz ve "katli vacip" diye öldürülmez ise yoluna yeniden, geç ve takatsiz devam eder...
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.