Kürt böreği ya da Küt böreğinin tartışmasının ötesinde, Kültür sorununa değinmek istedim ki, orada durum tam bir vaka!
Bildiğiniz üzere
Kültürün üç ayağı var.
1- Antropoloji, Tarihsel olarak, ihtiyaçlar sonucu, biraz da kendiliğinden oluşan kültürdür. Türkiye'de bu hususta her şey sümen altı edilir. Zira toplumun yüzde 3-5'i Oğuz, Türkmen, yürük hatta Altayyik, gerisi ise ağırlıklı Arı, kısmen Sami olurken, antropoloji ile gelen kültür tereddütsüz miniminalize hal alır. Bu nedenle antropoloji alanında siyaset dayatıcı olunca, kendiliğinden yani doğal oluşan kültür değil, dayatıcı tutumun esas olduğu, boşa düşen, çarpık bir kültürel hale düşürülür ki azıcık bir çaba ile sosyal tarih bilinci kısmen olan biri bunu incelediğinde ortaya çıkarabilir.
2- Müfredat; Toplumsal gelişmeler sonucu elde edilen kazanımlar. Matbaanın icadı, kitapların çoğalması, bağlı olarak reform ve Rönesans ile kazanılan gelişmelerin sonucu oluşan kültür. Türk tarihini bu açıdan incelediğimizde, Avrupa'nın neresinde, ne kadar geriden geldiğini öğrenebiliriz. Zira daha reform ve rönesansını yaşamamış, modernlikten uzak, modernleşme çırpınışlarını yaşayan bir toplum ve devlet var. Toplumu sekülerleşmeyen, devleti laik olmayan, din savaşları içinde ve kültür ile barışık hale geçmek için bir ateşkes aşamasına bile varamayan bir hal var!
3- Maarif; eğitim demektir. Aileden, çevreden, okuldan eğitim ile toplumda yayılıp gelişen kültürdür.
....
Durum bu iken, Kültürü eğitimden alıp turizm bakanlığına bağlamanın alakası nedir?
Sonra, eğitimi sadece "milli" bir olaya sıkıştırmanın da ayrıca bir marazi şovenizm siyasetinden kaynaklandığı açık değil mi?
Nereye el atsan, elinde patlar bir kastlaşma halı var.
Böyle olunca kültürün; Antropoloji,
Müfredat
ve Maarif olmak üzere üç ayağı da kötürüm ...
Zira kanon klasiklerden de yoksun olunca, tamamen temelsiz bir toplum ile karşı karşıya düşürülmüş bir durum var.
Halen entelektüel, aydın, siyasetçi, ulema vs. birbirinden ayrışma düzeyine gelmemiş bir durum hakim.
Herkesin her şey, her işe, her göreve talip olduğu, ancak bir disiplinin olmadığı bir kültür ve yaşam içinde aynı döngü ile vakit harcanıyor ...
Tabi marazi bununla da sınırlı değil...
Tanımlamak zor da olsa zorunlu!
Şimdilik bununla yetinelim....
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.