Milliyetçiliğin çok basit bir tanımı var
Kendi ulus sınırları, yani ülkesi üzerinde, geleceğini özgürce belirleme, kendini ulus olarak yer yüzünde yönetmeyi savunmaktır...
Çünkü ulusta dil, Kültür, tarih, ülke, geçmiş ve gelecek, toplum olma bilinci, ruh ve özlem, ortak duygular ve dünyaya kendini, kendisi olarak katma özlemi vardır...
Bu düşünceyi ülkesinde, diasporada ya da her hangi bir alanda savunan her birey moderndir ve ulusunun kurtuluşunu savunan milliyetçisidir
....
Milliyetçi olmak için ülkede ya da diasporada yaşayacak diye bir şart yoktur.
Milliyetçilik, yaşadığı konuma göre tasnif edilmemiştir, edilemez ve edilmesi de doğru değildir.
Milliyetçilik; yayılmacı, işgalci, diktatör değildir. Bilakis ulusunun onuru, temiz bir tarihe örnek olmasını savunduğu için eşitlik, özgürlük, demokrasi, hukuk devleti, toplumun refahı geleceği için barışçıdır. Böyle meziyetlere sahip olmayan, milliyetçiliği yayılmacılığın, faşizmin, işgalcilik ve jenosidal politikalarda araçsal kılanlar, milliyetçi olamaz... Adolf Hitler, Musoolini, Franko, Pinoshe, Şah Rıza Pehlevi, Humeyni vb. milliyetçi değil, milletlerinin tarihinde birer politik unsur olarak, kara birer lekedirler, uluslarının tüm özürlerine rağmen bu lekeyi uluslarının alnında silememişlerdir.
Milliyetçilik, siyasal bir kavramdır. Hangi konumda olunursa olsun, bu düşünceyi ulusun her bireyi, ulus toplumunun kölelikten kurtulmasını savunmaktır.
Bu genel tanımı ortaya koyduktan sonra, milliyetçiliği "Yerel", "Diaspora", "Kültürel", "Etnik" diye uyduruk tanımlar ile karşı karşıya koymak, bilimsel olmadığı gibi bu minval üzere konumlandırmak suretiyle tahrif edilmemiştir ve edilmesi de doğru değildir....
Bir insan aynı ulusal özlemleri taşıyarak, "ülkesinde yaşadığı zaman farklı bir milliyetçi, diasporaya çıktığı zaman farklı bir milliyetçi!" demek milliyetçiliği niyete göre tanımlamak olur. Bu tasnifçi tanımlamalar, şimdiye kadar milliyetçiliği ele alan entelektüellerde de yoktur.
Tasnifçi tanım gerçek ile de uyuşmayınca, bu kez "istisna" demenin de anlamı ve karşılığı yoktur...
Bu hususu detaylandırmakta fayda var ki bunu yapacağız! Zira yanlış bir tanım, yanlış eğilimleri geliştirebilir...!
Diğer bir husus
Biz Kürtler. o kadar mazlum bir milletiz ve dostluğa pek muhtacız ki, yüzümüze gülen her yüzü dost bilir, alır başımıza taç yaparız... Bu Yalçın Küçük, Mihri Belli, Sarp Kuray ve onlar gibi yüzsüzler olsa bile!
Geçmişte Kürtler kendi teorik kuramlarını, kendileri geliştirdi. Ancak sömürge ulusun aydınları bu tespitleri zaman zaman revize ederek, süsleyerek bize yedirmeye çalıştı. Biz de o teorileri ekseriyet olarak yuttuk! Bu hususta biz Kürt aydın, entelektüel ve siyasetçilerin büyük eksiklikleri oldu! Şimdi bu eksiklikleri gidermede zaman yitirmemeliyiz!
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.