Hozat'ta Babek kilisesini, Bir Arslan'ın ağzına benzeyen Ali Boğazı'nı,
Derin vadilere atılan bedenleri,
Munzur'un gözelerini, Mercan, Beyaz Dağ ve hikayelerini iyi bilen birinden dinlemeyi ihmal etmeyin.
Alişêr ve Seyid Rıza'nın yaşadığı alanları ve yaşam hikayelerini alanda dinlemek çok etkileyici,
Yaşlı kadınlardan kalan ağıtları, Mesela;
"Topkerdime berdime,
Verî Koyê Mazgirê,
Eskerê Mistê korê amê ma qirkenê,
Tirko xayîno tirko!" gibi, yaşamın tanıklarından gelen sözleri usa kaydetmeyi, not tutmayı ertelemek olmaz!..
1938, yasak bölgenin, ambargonun acılarını, açlığın hikayesini dinlemek acı verse de bilmek tarih bilinci açısından mühim.
Qopo'nun hikayelerini,
İsyan uydurması altında köy köy, ev ev yaşanan Kürt toplu katliamları ve sürgünleri bir imha serüveni.
1926'da Koçuşağı aşiretine yaşatılan, Elazığ'da asılan 120 Kürt'ün hikayesini.
Derê Laçe'ye uzaktan bakarak, Pilot Sabiha Gokçen'in uçaktan atığı bombalarla yapılan toplu katliamları,
Halvori'den geçerken, Munzur'a atılan bebeler için El Fatiha değil, ancak yapanlara bin laneti okumamak vicdanı sızlatır!
Sultan Dağı'nı uzaktan izlerken, 'Ah o dağ bir dile gelse de yaşananları anlatsa'... diyesi gelir.
Vartinik'e doğru bakarak İbrahim Kaypakkaya'yı ve binlerce devrimcinin yaşadığı anıları hatırlarsın.
Harçik'te(Kutu Deresi) 'düşmanının eline geçmemek için' kendini uçurumlardan aşağı salan/atan onurlu Kürt kadınlarının dik duruşunu tasavvur etmemek mümkün değil...
Düzgün Bava, Silbus û Star, Zêl ve başı dik heybetli ve o kadar mertlik yapan dağları izlememek mümkün değil....
Harçik'te ağlayan mağarayı, Dereköy şelalesini de görmeden olmaz!
Bu arada Ramazan Deresin'de kurşuna dizilip, yakılan Dr. Şivan'in akrabaları, Civrak köylülerinin hikayesi de bir başka ilginçtir ki öğrenilmesi, unutulmaması ders verici.
Mazgêrt'te giderken, rehberlik edecek arkadaşlarımız var, kendilerine rica ederiz. Zamanları olursa gelir. Bu dağların gördüklerini, not olarak düşerler...
Dönerken Pertek'ten Elazığ'a gelirsek feribot ile geçer... Şaşkınlıkla izleriz bu toprağı ve insanlarının yaşadıklarını.
Hasan Hayrı'nın 100 yıl evvel Dersim vekili olarak, Lozan'a gönderdiği mektubu ve mecliste giydiği Kürt milli kıyafeti, daha sonra da Elazığ Meydanındaki idam edilişinin uzun serencamını düşünmeden olmaz.
Pêrrê üzerinden geçersek, köprüye girmeden kafayı sola kaldırır, Sawê Dağı izlenir.
Bu arada Palo Kovancı üzerinden geçerken 1925'te Koyê Sıpî'de yaşanan çok hikaye var. Elazığ Vartatêl'de Hava Alanı, 1915 Haziran temmuz aylarında ceset kokusunda it, leş kargaları ve kurtlardan başka kimsenin giremeyeceği alan.
Bu toprakların çok öldürüleni var. Hepsi öldüren katillerin "teröristi", tıpkı 'Yavuz hırsızın ev sahibine baskın" hikayesindeki gibi.
Dersim'de ekseri ilçelerin ismi Ermenice, ama Ermenilerle karşılaşılmadığını fark eder mıyız, bilmem!
Elazığ'da Kharpêrt(Beyaz Kale)'ye gideriz belki. Dostum Simon vardı orada.. ama O şimdi yaşamıyor. Olsaydı Kharpêrt(Harput) hikayelerine anlatı isterdik. Ama şimdi onlardan kimseler kalmadı!
Elazığ merkezde de çok şey var.
Unutmayalım!
Dersim; Fırat'a su taşıyan, Munzur, Avareş, Pêrî, Murat vadileri ile tamamı alanın ismidir.
Dar alana degil, Dersim'in tamamına bakalım. Küçültmeyelim.!.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.