Coğrafyasında yaşayan Kürdlerin kimliğine yabancılaşma, endişe; kimliğinden vazgeçmişliği ve kimliğine iki yüzlü yaklaşımı yoktur.
Bizlerin coğrafyamıza aidiyet eksikliği, şüphesi, kararsızlığı, vazgeçmişliği ve iki yüzlü yaklaşımı da yoktur.
Hem kimlik aidiyeti, hem de toprak aidiyeti biz coğrafyasında yaşayan Kürdlerde sağlıklı ve güçlüdür. Bu ruhu, gücü ve güvenceyi veren coğrafyanın kendisidir.
Coğrafyasında yaşayan Kürdler ile coğrafyasında yaşamayan Kürdlerin duygusal ve zihinsel şekillenişi, gelecek tahayyülü, kaygıları ve talepleri farklıdır. Bölgesinde yaşamayan Kürdler için “kimliğini koruma ve güçlendirme talebi” elzemken ve bu ilk ve son talepken; coğrafyasında yaşayan Kürdler için “statü talebi” elzemdir.
Bu yaklaşımın benimsenmesi ile; bir taraftan bölge içinde gelişen kimlik ve toprak aidiyeti erozyonunu önlemekle kalınmaz, yaklaşımın yaygınlaşmasını ve güçlenmesini de sağlar; diğer taraftan da bölgesi dışında yaşayan kimi Kürdlerin de tutarsızlıklarına bir son verebilir.
Kendisini coğrafyamız içinde tanımlamış, coğrafi statü önerisi ile tanıtmış bazı grup ve partiler ise olası yeni anayasada sadece “Kürdcenin ikinci resmi dil olması, anadilinde eğitim ve kimlik haklarının” yer alması gerektiğini dile getirmektedir. Bunları zaten HDP dile getirmektedir ve bu talepler bölgesinde yaşamayan Kürdlerin yani HDP’nin hitap ettiği kesimlerin meselesidir.
Bölgesinde statü ile yaşamak isteyen grup ve partiler ile sadece anadilinin ve kimliğin resmileşmesine vurgu yapan grup ve partiler ayrışmalıdır.
Meseleyi bölgesinde yaşayan Kürdler için de dil ve kimlik düzeyine indirgemek, buna hapsetmek yani coğrafyasında yaşamayan Kürdler için yerinde olan evrensel talepleri bölgeye taşımak bölgesinde yaşayan Kürdlerin zihnini ve duygularını kangrenleştirmeye başlamak demektir. Bu yaraya ya da hastalığa izin verilirse bölge coğrafi benlik bütünlüğünü yitirmez ancak kendi içinde hasar alabilir.
Coğrafi statüye değinmeyenlerin, coğrafi statü talebini öne çıkarmayanların
HDP ya da diğer bir parti ya da partilerle işbirliği yapmasında bir sakınca, bir kusur yoktur. Sadece, coğrafi statü talebi dönemsel bir durum değildir; bu talepte kararlı ve açıkça ısrarcı olamayanlar sadece coğrafyası dışında yaşayan Kürdlere hitap etmelidir. Konjonktüre göre ya kimlik ya da coğrafi statü öne çıkarılamaz.
Coğrafi statüyü sürekli gündemde tutan, sorunların temelini statünün eksikliğinde gören ve anayasallaşmasını açıkça savunan grup ya da partiler bölge toplumunun yaşam kalitesini artırmak için güç ve iş birliği yapmaya bir an önce başlamalıdır.
Bölgesinde yaşamayan Kürdlerin gereksinimlerini asli ve biricik sorun olarak gören ve öyle gösteren grup ve partiler bölgesinde yaşayan Kürdlere yabancılaşmış demektir. Bu ruh hali, bölgesinde yaşayan Kürdlerin bölgesinde yaşamayan Kürdlere benzemesine yol açabilir. Elazığ’da yerleşik bir Kürd İstanbul’daki bir Kürdle aynı duygu, zihniyet ve taleplerde ortaklaşırsa; bu, bölgesinde yaşayan Kürdün coğrafi benliğini yitirmesinin yolunu açacak ve erozyonu hızlandıracaktır.
Güncel bir tartışma olarak, Ersin Korkut bölgesinde yaşamayan bir Kürddür ve son günlerde yaşadığı linç bazı sözler sarfetmesini sağlamıştır. Sayın Korkut’un ilk cümlesine yaptığı son açıklamanın arka planında bölgesinde yaşayan Kürdlerin bölgesel varlık gösterememesi vardır. Londra’da yaşayan bir Türk, toplumuyla devletiyle Türkiye’nin varlığını hisseder ve Türkiye de toplumuyla ve devletiyle varlığını hissettirir. Bu hissetirme kıymetlidir ve bu hissettirmeye kimsenin itirazı olamaz, desteklenmelidir. Bu nedenle, bölgesinde yaşamayan Korkut’ların kendisini güvende ve güvencede hissetmemesinden bölgesinde yaşayan Kürdler de sorumluluk hissetmelidir. Coğrafyasında yaşasa da yaşamasa da da tüm Kürdler, Ersin Korkut sürecini “Türk üstenciliği sistemi” ile değerlendiren ve böylece asıl meseleyi gizlemeye, örtmeye neden olan yaklaşımlardan uzak durmalıdır.
Bir Kürd “bölgesinde yaşayan ve yaşamayanın ayrımı” üzerine düşünmelidir. Bu ayrımı sağlıklı kabullenebilmenin hangi sakin ve nazik duygu ve zihniyeti gerektirdiği; bunu sırtlamanın hangi başlangıç, yöntemler ve araçlara ihtiyaç olduğu üzerine kafa yormalıdır.
Bölgesinde yaşasın, yaşamasın Kürdler duygu, zihin ve tahayyül dünyasını ‘içine itildiği’ silah, şiddet, zorbalık ve terörden arındırmalı; inşanın çağcıl yönetişime bağlı olduğunu içselleştirebilmelidir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.